Bölüm 786: İlk Rüya Deneyimi

avatar
1193 37

Release That Witch - Bölüm 786: İlk Rüya Deneyimi




Çevirmen: Lodos

Kadının sarımsı kahverengi uzun saçları vardı. Bir yana toplanmış kâkülleri alnının yarısını açıkta bırakıyordu. Yumuşak yüz hatları vardı. Bu da Roland'a nazik ve hassas bir karaktere sahip olduğu izlenimini veriyordu. Yine de mevcut koşullar altında, onun mükemmel güzelliği Roland'ı etkilememişti. Sadece onun bir hayalet olduğuna dair şüphelerinin artmasına yol açmıştı.


Bunun dışında Roland, elbisesinin biraz fazla eski püskü olduğunu da fark etmişti. Birkaç dikiş sökülmüştü ve aşağı sarkıyordu. Giysinin manşetleri ve yakaları sanki bir atık istasyonundan alınma gibi yırtık pırtıktı.


“Ben… Dışarı çıktığını duydum. Bu yüzden kapının düzgün bir şekilde kilitlenip kilitlenmediğini kontrol etmek istedim. Ama başımı çevirdiğimde onun orada durduğunu gördüm!” diyen Zero, olaydan dolayı açıkça dehşete düşmüştü, beti benzi atmıştı.


Kadın da kargaşayı fark etmiş gibiydi. Başını kaldırıp kapıya baktığında yüz ifadesi aniden değişti.


Roland elini gizlice yumruk haline getirdi. Olası bir tehdide karşı hazırdı.


Ama kadının söylediği şey düşüncelerini darmadağın etti: “Ma-Majesteleri?”


“Ne?


Majesteleri mi?”


“Ee… Sen…” diyen Roland gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.


Kadın da onun kadar şaşırmıştı: “Ben Phyllis, Majesteleri… Neler oluyor burada?”


“Phyllis mi?” diye düşünen Roland hızlı bir beyin fırtınası yapıyordu: “O, kale salonundaki Tanrı'nın Cezalandırma cadısı mı yani? Neden rüyama girsin ki? Bu Rüya Dünyası şu anda açık halde ve diğer dünyaya mı bağlanıyor? Peki Anna nerede? O neden ortaya çıkmadı?”


Zero, ortada bir sorun olduğunu fark etmişti: “Bir dakika… Siz birbirinizi tanıyor musunuz? ‘Majesteleri’ derken ne demek istiyor? Yoksa beni mi kandırmaya çalışıyorsunuz?”


“Ee o benim... Uzaktan bir akrabam.” diyen Roland aniden şimdi şaşkınlık içinde durma zamanının olmadığını fark etti ve devam etti: “Bana hitap etme şekline gelince bu sadece bir şaka… Birlikte büyüdüğümüz için bazı farklı isimlendirmelerle bana seslenmesi gayet normal.”


“Uzaktan bir akraba mı?” diye soran ve kadının rastgele bir hayalet olmadığını duyan küçük kız, kısa süre sonra her zamanki cesur, meydan okuyan tavrına geri dönmüştü. Daha da şüpheci olmaya başladı: “E az önce sen ona kim olduğunu sordun.”


Roland, tamamen edepsiz bir tavırla karşılık verdi: “Öyle mi? Ben ise ismi Zero olan ve neredeyse pantolonunu ıslatacak durumda olan ağlayan bir korkak gördüğümü sanmıştım!”


Zero’nun şakakları kızardı: “Seni gidi yalancı!”


“Az önce avazın çıktığı kadar çığlık atmıyor muydun? Bu kadın daha önce de odadaydı. Yatak odanda ödevlerinle onu fark edemeyecek kadar meşguldün.”


Roland'ı dehşete düşüren bu kadın sonunda konuşmaya dâhil oldu: “Üzgünüm, ben... Seni ürkütmek istemedim. Majesteleri ayrılırken başka bir odadaydım. Sen bağırıp evden dışarı koştuğunda tam da sana selam vermek üzereydim.”


Roland, doğaçlama gösterilerine son bir dokunuş yaptı: “Olanlar bu yani… Dışarı çıktığımda deli gibi çığlık atan küçük bir kız bulsam benim de en az onun kadar kafam karışır.”


“Ben... Ben...” diyen Zero’nun ağzından kelimeler bir türlü dökülmek bilmiyordu. Yalan söyleme alışkanlığı olmadığı için çığlık attığı gerçeğini inkâr edemezdi. Böyle bir ikileme kapılan küçük kız, gözlerinin yaşlarla nemlendiğini hissetti.


Roland bunun küçük kız için biraz fazla olduğunu fark etti. Bu yüzden eğildi ve saçlarını okşadı: “Her neyse… Bu bir yanlış anlaşılmaydı. Hadi şimdi çalışmaya geri dön.”


Zero için bir miktar suçluluk duygusu hissetmekten kendini alamamıştı Roland. Çünkü onun gibi bir çocuğun, yetişkinler tarafından kullanılan kurnazlık ve hilelerin karmaşıklıklarını muhtemelen anlayamayacağını biliyordu. Hayatı ancak yetişkinlerin aldatma ve yalanlarını deneyimledikten sonra tamamlanacaktı. Çünkü bu, yetişkinliğini başlatmak ve zihinsel olarak olgunlaşmak için atması gereken kaçınılmaz bir adımdı.


Roland, Zero'nun yatak odasına gözyaşları içinde koşacağını düşünmüştü. Ama aslında burnunu çekip gözlerini kuruttuktan sonra Roland’ın bacaklarını tekmeledi ve: “Amca! Sen tam bir pisliksin!” dedikten sonra öfkeyle odasına geri döndü.


Roland’ın dudakları titriyordu. Tepkisi beklediğinden biraz farklıydı ama... Yine de genel olarak dersini almıştı.


Kendisine Phyllis diyen kadın kahkahalara boğulmuştu: “Hahaha! Görünüşe göre buradaki sıradan insanların güçlü kralı değilsiniz.”


“Ama ben bu dünyanın yaratıcısı ve hükümdarıyım.” diyen Roland, kadının içeri girmesini işaret etti: “İçeride konuşalım. Ayrıca sana sormam gereken çok soru var.”


...


Yarım saat sonra Roland sonunda kadının Phyllis olduğuna ikna olmuştu.


Sadece Taquila'dan değil, kalede yaşadıklarından ve Kara Para’da isminin 76 Numara olduğundan da bahsetmişti Phyllis. Üstüne Roland'ın çok net olmadığı bazı ayrıntıları açıklayarak hikâyesini daha da doğrulamıştı.


Bu kadar iyi organize edilmiş ve mantıksal olarak tutarlı bir anlatıyı sadece hafızasını okuyarak geliştirmek imkânsızdı. Böylelikle Roland, kadının bu dünyada otomatik olarak oluşmuş bir varlık olmadığından emin olmuştu.


Buna ek olarak karşısındaki beden tam olarak Phyllis'in orijinal haliydi.


Öyleyse soru çok açıktı.


Neden bu Rüya Dünyası’na girsindi ki?


Phyllis başını salladı: “Ben de bilmiyorum...  Oldukça geç olmuştu… Birinci Ordu vardiyasını daha yeni değiştirmişti. Vücudumun bağlantısını kesecek ve gücümü geri kazanmak için biraz derin uykuya dalacaktım. Uyandığımda ise… Burada buldum kendimi…” diyen Phyllis bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Siz buna… Rüya Dünyası mı diyorsunuz?”


“Evet. Burası sadece rüyalarımda çalışan bir dünya… Ama bu kuralın şu anda hala geçerli olup olmadığını bilmiyorum.” diyen Roland, Phyllis'in rüyasına girmesinin nedenini bir an önce bulması gerektiğinden, şu anda ondan hiçbir şey saklamaya gerek olmadığını hissediyordu. Bu karmaşık dünyanın kafasında var olmadığını bilmesine rağmen, hala... Hala birinin davetsiz misafir olarak geldiğini görmek oldukça şok ediciydi. Sonuçta Rüya Dünyası’nın tam olarak onun hafızasına göre yaratıldığından emindi. Bu bir ihlaldi ve birinin hafızasına izni olmadan girdiği anlamına geliyordu.


Roland kapının arkasındaki merdiveni açtı ve yatağın yanına koydu. Ardından “Belki buraya neden geldiğini öğrenmek için küçük bir test yapabiliriz.” dedi.


Phyllis şaşkınlıkla sordu: “Bu nedir?”


Roland ona şöyle açıkladı: “Merdivenden düştüğümde, rüya sona erer. Gerçek dünyaya dönüp dönemeyeceğini görmek için önce sen deneyebilirsin. Rüyayı daha sonra bitireceğim. İkimiz de buradan başarılı bir şekilde çıkabilirsek, beni salonda bekle. Hemen döneceğim.”


“Bekleyin... Majesteleri!” derken Phyllis, onu yakalamak için elini uzattı.


Roland, onun davranışlarına hayret etmişti. Bu yaptığı, Neverwinter'da kesinlikle aşırı bir küstahlık eylemi sayılırdı. Tamamen yabancı bir ortama geldikten sonra geçen yüzlerce yılda öğrendiği tüm görgü kurallarını tamamen terk etmiş olabilir miydi? Roland bunun pek olası olmadığını düşünüyordu.


Phyllis kısık bir sesle sordu: “Beni çimdikleyebilir misiniz?”


Roland şaşkına döndü: “Ne?”


Phyllis kolunu sıvadı ve solgun kolunu Roland'a uzattı: “En büyük gücünüzle lütfen…”


“Acının rüyayı sonlandırmayacağını daha önceden doğruladım ben…” dedi Roland.


“Sadece biraz acı çekmek istiyorum... Lütfen!”


“Acı mı çekmek istiyorsun?” diye soran Roland’ın aklına çok geçmeden Agatha'nın Tanrı'nın Cezalandırma cadıları hakkındaki tanımı gelmiş ve Phyllis'in ne demek istediğini hemen anlamıştı. Bir anlık sessizlikten sonra sağ eliyle cadının bileğini sıkıca kavradı.


Phyllis dişlerini sıktı. Tatmin olmuş bir şekilde inleyerek boyun eğdi. Tadını çoktan unuttuğu lezzetli bir içkiyi içen susamış bir gezgin gibi heyecanla titriyordu.


Phyllis uzun bir süre sonra sonunda gözlerini açtı ve uzun bir nefes verdi.


“Yüce Tanrım, tekrar acı çekebiliyorum!” diyen Phyllis, tamamen farklı bir kişi gibi görünüyordu. Parlak gözleri Roland'a sabitlenmişti ve neşeyle parıldıyordu.


Roland ellerini iki yana açtı: “Bunu sen de yapabilirsin.”


Phyllis başını salladı ve aniden dizlerinin üzerine çöktü: “Burası farklı Majesteleri… Muhtemelen bu dünya sizin için sadece bir rüya… Ama ben burada kalmak için her şeyi yapmaya razıyım. Korkarım ben, buradan ayrıldıktan sonra asla geri dönemem. Biraz daha rüya görmeme izin verir misiniz lütfen? En azından şimdilik?”


...

Roland, Phyllis’i bir yemek yemeye falan götür be… Kadın sevinsin işte… O değil de hakikaten nasıl girdi Rüya Dünyası’na ya? Roland’ın bu konudaki teorilerini merakla bekliyoruz, okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr