Bölüm 765: Son Savaş

avatar
1345 38

Release That Witch - Bölüm 765: Son Savaş




Çevirmen: Lodos

Gece yarısı bir haberci soluk soluğa koşarak tavernaya daldı.


“Kazandık, kazandık!” diye haykırdı bir damla su bile içmeden: “Efendim, Osha Klanı kazandı!”


Ateş Ülkesi'nden küçük vahaya yürüyerek dönmek için bir gün gerekiyordu. At varsa aynı gün de varılabiliyordu. Anlaşılan haberci dövüş biter bitmez hemen vahaya geri dönmüştü.


Tüm Kafatası bu haberle sallandı.


“Ha, kazanabileceklerini biliyordum!”


“Nasıl gitti olaylar?”


“Söyle! Nasıl kazandılar?”


“Her zamanki gibi kayıp yok mu?”


Bunları soran tüm insanlar habercinin etrafını sarmıştı. Aynı zamanda en iyi meyve şarabı da habercinin önüne konulmuştu.


Thuram da rahatlamıştı. En nihayetinde Osha ne kadar güçlüyse klanın bir üyesi olduğu için kendisi de o kadar iyi bir yaşama sahip olacaktı. Dövüşte böyle bir zafer kazanılmasını sağlayan kişinin kendisi olmadığı gerçeği pek umurunda değildi. Klan üyelerini yarı ölü ve ölü statüsünden kurtarabildiği sürece her zaman Gökhisar ile iyi bir pazarlık yapmış sayılırdı.


O klan üyesine doğru ellerini çırptı: “Önce bir nefes al ve sonra bize dövüşün ayrıntılarını anlat.”


“Tamam!” diyen haberci, susuzluğunu biraz meyve şarabı ile giderdi, derin bir nefes aldı ve söze girdi: “Vahşi Dalga Klanı Osha prensesi ile bir anlaşmaya vardı. Savaşmadılar. Vahşi Dalga klanı da ikincilik pozisyonunu isteyerek bıraktı!”


“Ne?”


Tavernadaki herkes bir an sessiz kalmıştı. Sonra birden hepsi o kadar yüksek sesle konuşmaya başladı ki sanki tavernanın çatı sallanıyor gibiydi!


“İki taraf da savaşmadı mı?”


“İsteyerek bırakmak mı? Bu teslim olmak olarak sayılır mı?”


“Bu, Osha'nın şef klan olmaktan bir adım uzakta olduğu anlamına gelmiyor mu şimdi?”


“Kimseyi öldürmeden dört kutsal düello kazanmak… Bu daha önce hiç olmamıştı!”


“Bunu ben de duydum ve elimden geldiğince hızlı geldim buraya…”


“Hahaha! Ben de öyle… Bu olmasa zaten kim soğuk kış aylarında Gümüş Akım Vahası’ndan ayrılmak ister ki?”


“Ama buraya gelmeye değerdi!”


“Osha'dan Üç Tanrı'ya!”


“Leydi Drow Silvermoon’a!”


Thuram da bir an sersemlemişti. Ama Vahşi Dalga Klanı’nın teslim olması yüzünden değildi. Bu anlaşılabilir bir hareketti. Geçici olarak üçüncü koltuğa geçiyorlardı. Osha ve Vahşi Ateş’in aralarında yapacakları savaş nedeniyle zayıflamalarını bekleyerek ikinci sıraya tekrar yükselme hatta belki de şef klan statüsünü kollama planıydı bu…  Ne de olsa onlar Vahşi Ateş’in aksine geri çekilmekten gocunmazlardı.


Thuram’ı asıl şaşırtan, yeni efendisinin amacının ne olduğunu birdenbire anlamış olmasıydı.


Hızla popülerlik kazanıyorlardı!


Daha önce hiç bu kadar çok kum ulusunun dikkatini çeken bir kutsal düello olmamıştı. Osha Prensesi’nin intikam dolu dönüşü, tıpkı güçlü bir fırtına gibi art arda gelen meydan okumalar… Kaç tane düşman olursa olsun dört kişi olarak platforma çıkmak… Üstüne bir de kimsenin canına kast etmemek… Bunların hepsi kulağa inanılmaz geliyordu. Bu sayede de insanların merakları epey bir kabarmıştı.


Kutsal düello her klanın konumuna ve gücüne karar vermede önemli bir ritüel olsa da kum ulusu halkının çoğu için bu, onlardan çok uzaktı. Kuruluşlarından yok olmalarına kadar bazı klanlar Gümüş Akım Vahası’nı asla terk etmezlerdi. Bu nedenle de doğal olarak meydan okuyucular ile klanlar arasındaki kavgalar umurlarında olmazdı.


Ne de olsa sayısız klanın arasından sıyrılmak o kadar enderdi ki normal bir iktidar değişiminin haberi, Osha'nın Demir Kırbaç tarafından şantaja uğraması haberi kadar çekici bile değildi. Ama bu sefer farklıydı. Sürgüne gönderilen bir klan üyesi ve köle olarak satılan bir şefin kızı hala işleri tersine çevirme fırsatına sahipti. Sadece bunu düşünerek bile zayıf klanların çoğu bilinçsizce Osha'nın tarafını tutmuştu. Ancak daha sonra olan şeyler daha da tuhaftı. Sadece bir ay içinde Osha, bilinmeyen bir rakipken kum ulusunun tartışmalarının merkezine oturmuştu.


İnsanlarla dolu taverna bunun en iyi kanıtıydı.


Beklenti veya alayla dolu olsalar da ya da sadece Osha'nın ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyor olsalar da en azından Drow Silvermoon artık bir isim olmuştu. Son kutsal düello sırasında çok sayıda insanın Osha'nın zirveye çıkma savaşını şahsen izlemek için Ateş Ülkesi’ne gideceğini hayal etmek zor değildi.


Thuram doğal olarak böyle bir itibarın ne anlama geldiğini anlıyordu.


Adı Aşırıgüney Bölgesi’nin tamamına yayılan son klan şefi neredeyse tüm çölü birleştirmişti. Daha sonra Gökhisar ile yapılan savaşta yenilmiş olsa da halk arasında Üç Tanrı’nın temsilcisi olarak kabul edilmişti.


Acaba Thuram’ın yeni sahibinin de aklında bu hedef mi vardı?


Bu sefer tek fark; Osha'nın Gökhisar’a karşı çıkmasına gerek olmamasıydı. Zaten onları destekleyen güç, kuzey krallığıydı.


“Majesteleri Roland Wimbledon, Mojin Klanı’na düzen ve vahalar getirecek.”


Demir Balta’nın bu sözlerini düşünen Thuram aniden Osha'nın gerçekten şef klan olmasının ardından belki de harika bir şey olacağını fark etmişti.


Bu harika şey, muhtemelen Mojin Klanı’nın tüm kum ulusu halkının kaderini değiştirecekti.


***************


İki gün sonra… Küçük vahanın dışı, Birinci Ordu kampı…


“Yaran… İyi mi?” diye soran Yankı endişeyle Ashes’a bakıyordu. Kara Nehir Klanı ile yapılan savaş sonrası Ashes’ın tüm vücudu kanla kaplanmıştı. Kanın çoğu rakiplerin olsa da Ashes da tamamen hasarsız çıkmamıştı bu düellodan…


“Merak etme, planımızı etkilemeyecek.” diyen Ashes, koyu renkli saçlarını dikkatsizce çözdü ve omuzlarına düşmesine izin verdi. Böyle zamanlarda tecrübeli bir dövüşçü olduğunu görmekten ziyade zarif güzelliği göze çarpıyordu: “Yaprak’ın bitkileri çok etkilidir. Derin kesikler çoktan iyileşti zaten…”


“Bunlar sadece birkaç dış yara… Olağanüstü cadılar fiziksel olarak bizden daha iyi. Sonuçta tüm besinler beyin yerine kaslara gidiyor.” diye omuz silkti Andrea: “Kilise’ye karşı tek başına savaşırken farelerin bile kalmaya istekli olmadığı yerlerde saklanıyor, ölü hayvanları yiyerek hayatta kalıyordu. Eğer onlar bunu öldürmediyse bu küçük yaralardan bahsetme bile…”


Ashes gözlerini devirdi ama Andrea ile her zamanki gibi tartışmak yerine sandalyeye yaslandı ve gözlerini kapattı.


“Bir ustanın böyle davranması gerekir.” diye düşünen Demir Balta da hemen onların yanındaydı: “Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığa kavuşmak için zamanın geri kalanı dinlenmek için kullanılmalı… Neverwinter'daki bazı cadılar da güçlü olabilir. Ama çoğu bunu yapamaz.”


Bu nedenle Majesteleri, planını sadece Ashes’ı beklemek için ertelemişti.


“Bundan sonra ne yapacağız?” diye sordu Yankı.


“Majesteleri’nin talimatlarına göre elimizden gelenin en iyisini yaptık.” diyen Demir Balta ayrılmadan önce Roland'ın verdiği talimatları hatırladı. Majesteleri; ‘Gündem yaratmak, efsanevi mücadele, tüm çölün onların sesini duyması vb.’ gibi birtakım anlamsız sözler kullanmış olsa da genel olarak plan şuydu: Mümkün olduğunca halkın dikkatini çekmek. Ve bu sıralarda da Gümüş Nehir Vahası’nın çeşitli yerlerinden kutsal düelloyu izlemeye giderek daha fazla insan geliyordu. Bu yüzden planları başarılı olmuştu: “Geriye kalan tek şey Vahşi Ateş’i yenmek… Sonra kutsal topraklarda herkesin huzurunda, onlara Majesteleri’nin size öğrettiklerini söyleyebilirsiniz.” dedi Demir Balta.


“Ben… Anladım.” diyen Yankı bir süre sessiz kalmış sonra da kendini motive ediyormuşçasına yumruğunu sıkmıştı.


“Merak etmeyin Bayan Silvermoon… Majesteleri herkesin bunu anlamasını istemiyor. Çok fazla baskı hissetmenize gerek yok yani…” diye ekledi Demir Balta: “Her zamanki gibi hareket etmeniz ve Ateş Ülkesi’nin her yerinden sesinizin duyulmasını sağlamanız gerekiyor sadece… Bize kaç kişi yanıt verirse versin yeni düzen, Gümüş Akım'ın aşağısındaki Aşırıgüney Bölgesi'nin tamamına yayılacaktır.”


Tam o sırada aniden odaya Thuram girdi.


Dördünü selamladıktan sonra bir mektup çıkardı: “Vahşi Ateş Klanı, Osha'nın meydan okuma talebine yanıt verdi. Ancak… Savaşa belirli kişilerin katılması şartını koşuyorlar.”


“Ne demek istiyorsun?” diye soran Andrea kaşlarını çatmıştı.


Thuram saygılı bir şekilde cevap verdi: “Mektupta Vahşi Ateş Klanı’ndan Prenses Lorgar'ın yanan sahnede Ashes ile bire bir dövüşmek istediği yazıyor.”


...

Dananın kuyruğunun koptuğu yere yaklaşıyor gibiyiz arkadaşlar, siz ne dersiniz? Baya baya Ashes ile Lorgar kapışacak demek… Sizce kim kazanır ve nasıl ilerler bu dövüş? Beklenmedik gelişmeler yaşanır mı? Bakalım neler olacak, okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!


 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr