Bölüm 764: Mucize Yol

avatar
1353 39

Release That Witch - Bölüm 764: Mucize Yol




Çevirmen: Lodos

Gece çöktüğünde Kafatası, küçük vahadaki en canlı yer haline gelmişti.


“Osha ile Kum Fırtınası Klanı arasındaki düelloyu kendi gözlerimle izledim!” diyen bir müşteri bir sürahi Ateş Feneri şarabını boğazından aşağı indirdiği esnada haykırdı: “Siyah saçlı İlahi Hanım durdurulamıyordu! Gong çaldığı anda doğrudan karşıdaki İlahi Hanım’a hücum etti ve kalkanıyla tek bir vuruşta onu yere serdi!”


“Kum Fırtınası Klanı’nın İlahi Hanımı’nın adı Sandra Sandrain değil mi? Zırh oluşturmak ve saldırı yapmak için kumu kullanabiliyor o… Bu kadar kolay nasıl kaybetti?” diye sordu başka bir müşteri: “Zamanında tepki veremese bile giydiği kum zırhı kuzeylilerin zırhından daha sert olmalı… Saldırıyı nasıl engelleyemedi?”


“Yalan söylediğimi mi düşünüyorsun? Bunu gören tek kişi ben değildim!” diye hoşnutsuzca haykırdı ilk müşteri: “Kum zırhı sert olabilir. Ama işe yaradığını hiç görmedim. Osha'nın İlahi Hanım’ı ona saldırdığı anda vücudunu kaplayan kum yere döküldü ve yüzünden sağlam bir kalkan darbesi aldı. İlk düelloda Osha'nın İlahi Hanımı’nın bir düzine Kesik Kemik savaşçısına tek başına nasıl karşı koyduğunu hatırlamıyor musun? Böyle bir güç karşısında Sandra'nın ölmemiş olması sadece Osha’nın merhametindendir!”


“Yere mi döküldü? Üzerinde Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı mı vardı yoksa?”


“Belki… Ama bundan emin değilim. Kesik Kemik ve Kum Fırtınası düellocuları kesinlikle onlardan takıyorlardı. Ancak belki bunlar o İlahi Hanım’ın üzerinde işe yaramıyordur.”


“Tanrı Taşları’ndan etkilenmeyen bir İlahi Hanım? Bu nasıl mümkün olabilir?”


“Araya girmeyi kesecek misin?” diye yakındı birisi: “Bu adama biraz daha içki verin ve konuşmasını bitirmesine müsaade edin!”


“Teşekkür ederim!” diyen ilk müşteri yeni doldurduğu sürahiden bir yudum aldı ve devam etti: “Kum Fırtınası Klanı muhtemelen İlahi Hanımları’nın ilk başta düşmesini beklemiyorlardı. Bu nedenle hızla dizilişlerini yitirdiler. Kotalarının sadece yarısını göndermişlerdi ve onların ana temel taşı da Sandra idi. O düştüğü anda zafer şansı neredeyse kalmamıştı.”


“Yine hiç kimse ölmedi mi?”


“Gerçekten de öyle… 15’i de yaşıyor. Ya omuzlarından ve dizlerinden oklarla vuruldular ya da Osha'nın İlahi Hanım’ı tarafından yere serildiler!”


Kalabalık arasında bir fısıltı yükselmişti.


“Ama bu hiçbir şey…” diyen müşteri aniden daha da heyecanlanmış ve herkesin görebilmesi için bar tezgâhının baş tarafına geçmişti: “İki gün önceki düello asıl gerçekten unutulmaz olandı! Osha'ya karşı Kara Nehir, cüretkârlığı ve zulmü ile ünlü büyük bir klan! Eminim daha önce herkes adını duymuştur. Onlara karşı savaşan düelloculardan çok azı hayatta kalmayı başardı. Bir İlahi Hanımları olmasa da tamamen birinci sınıf savaşçılardan oluşuyorlar ve her zaman tam güçte 30 kişi gönderiyorlar. Önceki iki diğer düelloya kıyasla çok daha fazla kan döküldü bu seferde ama…”


Tüm taverna 'ama' kelimesini duyduğunda sessizleşmişti. Herkes müşterinin cümlesini tamamlaması için can atıyordu.


“Ama yine platformda bir kişi bile ölmedi!” diye haykırdı müşteri…


Kalabalıktaki herkes nefesini tutmuştu.


“Bu imkânsız! Bugün Demirkum Şehri'nde ticaret yaparken herkes Kara Nehir Klanı’nın ağır kayıplarının haberini tartışıyordu. Yas için taş kaleye siyah bir bayrak bile asmışlardı. Ve sen bir kişinin bile ölmediğini mi iddia ediyorsun?”


“Ha? Gerçekten daha dikkatli dinlemelisin.” diyen müşteri parmaklarını kıvırdı: “Ben platformda bir kişi bile ölmedi dedim!”


“Ben bunu doğrulayabilirim.” dedi diğer taraftan biri hızlıca: “Ben de izliyordum!”


“Doğru. İkinci kutsal düelloya zamanında yetişememiş olsam da dünden önceki güne yetişmiştim. Platform kan nehirleriyle kaynıyordu. Bu nedenle kimsenin ölmemesi son derece etkileyici!” diye ekledi başka birisi…


“Tam olarak ne demek istiyorsun?”


“Lütfen herkes için detaylandır şunu!”


“Bayan! Ona üç sürahi daha verin!”


“Anlaması kolay… İlahi Hanım onlara bir şans verdi. Ancak uzuvları kırıldığında bile dişlerini onu ısırmak için kullanmayı denediler. Bu durumda da İlahi Hanım onların karşı saldırı yeteneklerini tamamen etkisiz hale getirmek zorunda kaldı.” diyen müşteri kasıtlı olarak bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Uzun bir bıçak kullanarak uzuvlarını teker teker kesip platformdan attı!”


“Sadece bir kolları veya bacakları kopmuş olsaydı tedavilerden sonra hayatta kalabilirlerdi. Ancak dört uzuvları olmadan Demirkum Şehri'ne kadar dayanamazlardı. Onları sırf kan kaybı öldürdü. Bunun için gerçekten Osha'yı suçlayabilir misiniz?” diye soran müşteri büyük bir ağız dolusu şarabı midesine indirdi ve sorusunu tekrarladı: “Siz ne düşünüyorsunuz? Konuşun!”


“Muhtemelen hayır… Önceki düellolarda böyle yapmamışlardı ama bu sefer buna mecbur kalmışlar!”


“Platformda kimsenin ölmemesi İlahi Hanım’ın öldürmeye niyeti olmadığının yeterli kanıtıdır.”


“Doğru!”


“Bence Kara Nehir bunu hak ediyor. Rakiplerinin kim olduğunu bile bilmiyor olmalılar. Her zamanki görünümlerinin Osha'yı korkutacağını düşünüyorlardı!”


“Doğru dedin!”


“Barmen! Herkese bir sürahi daha Ateş Feneri şarabı ver! Bu gece hepsi benden!” diye bağırdı ikinci kata doğru birisi…


Baştan beri ikinci kattaki pencereye yaslanmış olan Thuram ellerini çırparak araya karıştı: “Gerek yok! Bu tur benden… Osha'ya!”


“Osha'ya!”


Tavernanın birinci katı alkışlarla dolmuştu.


Elindeki içkiyi bitiren Thuram uzunca bir iç çekti.


Geçtikleri hafta boyunca Kafatası’ndaki müşteri sayısı artmıştı. Geniş olduğu düşünülen birinci kat artık insanlara yetmeyecek durumdaydı. Herkesin konuştuğu tek bir mesele vardı: Kutsal düellolar.


Aslında sadece taverna değildi böyle kalabalık olan… Aynı zamanda küçük vaha da böyleydi. Thuram nereye giderse gitsin çeşitli klanlardan Osha ile ilgili haberleri soran can çekişenleri ve yarı ölüleri görürdü. Eskiden asla olmayacak bir şeydi bu…


Nüfustaki bu artış da küçük vahanın yöneticileri için büyük bir yük olmuştu. Tahıl ambarları hiçbir zaman yeterli stoklara sahip olmamıştı zaten ve üstüne bir de kötü niyetli insanlar da kolaylıkla bu kalabalığın arasına karışabiliyordu. Bekçi köpeklerinin olağan uygulamalarına göre küçük vahaya sadece buraya fayda sağlayabilen insanların girmelerine izin veriliyordu. Tüccarlar ya da sığınacak yer arayan savaşçılar gibi…


Gümüş Akım Vahası’nın her bir köşesinden gelen klan halkının artık burada toplanmakta özgür olması tamamen Thuram’ın yeni sahibi Drow Silvermoon'un emirlerinden kaynaklanıyordu.


Eskinin Thuram'ı olsaydı günlük işi bekçi köpekleri için birkaç kraliyet altını kazanmak ve biraz da kendisi için kenara para ayırmak olurdu. Ama bu dönüşüm kendi isteyebileceğinden daha fazlaydı. Şu anda onun kaderi Osha Klanı’nın kaderi ile sıkı sıkıya bağlıydı. Kendi adamlarının küçük vahada düzeni sağladıklarından emin olmak bir hayli yorucuydu.


Neyse ki yeni sahibi hâlihazırda Thuram’ın durumunu düşünmüştü. İlk düellodan sonra Drow, onun küçük vahada kalmasına ve iç işlerine odaklanmasına izin vermişti.


Yeterli yiyecek tedarikini sağlamak için Demir Balta, Kesik Kemik Klanı’ndan sadece yiyecek getirmekle kalmamış aynı zamanda diğer iki vahaya da kraliyet altınları sunmuştu. İçlerinden biri anlaşmayı reddettiğinde ertesi gün Gökhisar askerleri tarafından baskın yemişler ve ele geçirilmişlerdi. Toprakları da bol yiyecek karşılığında Gümüş Nehir Klanı ile takas edilmişti.


Gerçekte tam olarak şu anda Thuram; Osha halkının niyetinin ne olduğu konusunda en ufak bir fikre sahip değildi.


Daha önce hiç hasar almamış bir klanın meydan okumasını kabul etmekle kalmamışlar aynı zamanda Kesik Kemik ve Kum Fırtınası klanlarının savaşçılarını da bağışlayarak onlara kısa süre içerisinde tüm güçlerini kazanma imkânı vermişlerdi. En iyi klan olmayı isteseler bile böyle yapmak tamamen anlamsız görünüyordu!


Thuram'ı rahatlatan tek şey Drow Silvermoon tarafından getirilen İlahi Hanımlar’ın gerçekten son derece güçlü olmalarıydı. Ekip her zaman sadece dört kişiden oluşuyordu. Ancak üç büyük klanı arka arkaya yenmişlerdi. Artık düşecek sadece iki klan kalmıştı geriye…


Ve o gece Ateş Ülkesi’nden bir kez daha haberler gelecek olmalıydı.


Osha'nın; Vahşi Dalga Klanı’na ilettiği meydan okuma sonucunda yapılan düellonun sonucuna dair haberler…


...

Çatır çatır ilerlemiş ya bizimkiler! Böyle daha iyi oldu sanki cidden de… Beş klan var ve her birinin savaşı anlatılsa art arda sıkıcı olabilirdi. Ne güzel iki klan kaldı geriye şimdi bir anda JJJ

Bakalım bundan sonra neler olacak? Acaba hiç hasar görmeden tepeye çıkabilecek miyiz, siz neler düşünüyorsunuz?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr