Bölüm 757: Sharon

avatar
1462 41

Release That Witch - Bölüm 757: Sharon




Çevirmen: Lodos

Elinde bir yemek kutusu ile hastaneye giren Wendy, Nana'nın babası Tigui Pine'ın bir erkek ve bir kadınla konuştuğunu gördü. Eğilerek tam dizlerinin üstüne çökeceklerdi ki Vikont Tigui onları hemen durdurdu. Uzun bir süre bu devam edince Tigui Pine izin vermek zorunda kaldı. Saygıyla eğilen erkek ve kadın ise isteksizce hastaneden ayrılmak üzere yürümeye başladılar.


Hastaneden çıktıklarında Wendy Vikont’un yanına gelerek merakla sordu: “Onlar kim?”


Tigui omuz silkti: “Kim olabilirler ki? Yeni cadının ebeveynleri… Onu hastanede yalnız bırakmaktan endişe ettikleri için eve götürüp götüremeyeceklerini soruyorlardı. Onlara kızın burada kalmasını isteyenin kral olduğunu söyleyince hemen tutumlarını değiştirdiler ve Majesteleri’ne şükranlarını ifade ettiler.”


Bu son cümlede biraz hayal kırıklığı ve gurur hisseden Wendy gülmekten kendini alamadı: “Her ebeveynin kendiniz gibi olduğunu düşünüyorsunuz. Kızı için lordun şatosuna girmeye cesaret edeceklerini…”


Vikont’un neden hayal kırıklığına uğradığını biliyordu Wendy. Bir kral bunu istemiş olsa bile bile ebeveynlerin çocuklarını asla başkalarına vermemeleri gerektiğini düşünüyordu. Nana uyanış yaşadığında bir tanıtım mektubu dahi olmadan doğrudan Roland'ın şatosuna gitmişti. Neyse ki nazik ve merhametli Prens Roland ona hiçbir zaman zarar verme niyetinde olmamıştı. Bu yüzden de bu olay dokunaklı bir hikâye haline gelmişti. Eğer Nana'yı kurtarmak için Dük Ryan'ın kalesine ya da Batı Bölgesi'ndeki herhangi bir büyük soylunun kalesine izinsiz girmiş olsaydı asla bu kadar kolay kurtulamazdı.


Bu hikâye her ne kadar Wendy Sınır Kasabası’na gelmeden önce yaşanmış olsa da Bülbül’den defalarca duymuştu. Bu yüzden Tigui’nin gururunun nedenini anlayabiliyordu.


“En azından Summer'ın ebeveynlerinden çok daha iyiler…” diyerek içini çekti Wendy.


Summer'ın ailesi, kızları bir cadı olarak uyanış yaşadığı anda bir kraliyet altını almak için aceleyle onu kaleye göndermişlerdi. Kızlarına, krala ve Cadı Birliği'ne sattıkları bir köle gibi davranmışlar ve onların hiçbir isteklerini reddetmemesi için de Summer’ı uyarmışlardı. Eğer işin içinde para olmasaydı muhtemelen onun eve geri dönmesine müsaade etmezlerdi.


Ailesi tarafından hayal kırıklığına uğramış olan Summer, Cadı Evi’ndeki tüm kız kardeşleriyle yaşamaya bir kere alıştığında ise evine o kadar sık dönmemeye başlamıştı.


Bir cadı olarak şanslı sayılabilirdi evet…


Ancak bir kız olarak… Ailesi tarafından terk edilmişti.


Tigui başını salladı ve Wendy’ye katıldığını belirtti: “Gerçekten de öyleler. Biri Fırın Bölgesi’nde çalışıyor, diğeri de inşaat ekibinde bir tamirci. İşlerini bitirene kadar kızlarına ne olduğu hakkında hiçbir haberleri olmamış. Ancak haberi alır almaz buraya koşmuşlar. Yüzlerinden anlayabiliyorum kızlarını çok önemsediklerini…”


Wendy gülümsedi: “Anlaşılan bu yemek kutusunu yanımda getirmekle doğru yapmışım. Beni Sharon'a götürür müsünüz?”


Tigui sakalına dokundu: “Elbette! Lütfen beni takip edin…”


...


Yeniden yapılanma ve genişletmelerden sonra hastanede artık bir yatan hasta bölümü de vardı. Ancak Nana ve Lily, Neverwinter'daki hastaların çoğunu kısa sürede tedavi edebildikleri için burada sadece birkaç hasta kalırdı genelde… Tamamen iyileşmiş olmak için bir süre yatmaları yeterli oluyordu.


Kilise’nin nüfuzunun hala var olabileceğini düşünen Roland hastaneden Sharon’u tutmalarını istemişti. Gökhisar’ın diğer bölgelerinden göç eden insanların hepsinin cadıları kendilerinden birileri olarak kabul edip edemeyeceğinden emin değildi. En azından şimdilik Sharon’u hastanede tutarak evsiz kalmamasını veya ailesi tarafından zarar görmemesini sağlayabilirdi.


Tigui ve Wendy, iyileşme koğuşuna geldiler. Yavaşça kapıyı iten Vikont yatağın yanındaki Nana'ya el salladı: “Akşam yemeği vakti… Arkadaşınla daha sonra konuşabilirsin.”


“O bizimle yemeyecek mi?” diye sordu Nana şaşkınlıkla… Daha sonra Wendy'nin de geldiğini görünce heyecanlanmıştı: “Wendy Abla! Sen de gelmişsin!”


Wendy gülümsedi ve elindeki yemek kutusunu işaret etti: “Ona akşam yemeği getirdim.”


“Anladım. Önce siz konuşun o halde… Ben daha sonra geri gelirim.” diyerek Sharon’a veda etti ve babasıyla beraber koğuştan ayrıldı.


Wendy yatağa gitti ve yemek kutusunu yatağın başucundaki dolaba koydu. Başını çevirince Sharon ile gözleri kesişmişti. Yeni cadı meraklı bir ifadeyle Wendy’ye bakıyordu. Wendy sordu: “Cadı olman hakkında nasıl hissediyorsun?”


Kızın çocuksu bir yüzü ve kısa pembe saçları vardı. Gökhisar’da nadir görülen bir saç rengiydi, Wendy’ye bir gül goncasını hatırlattı. Kızın uyanışından sonra çok daha güzel olacağından emindi Wendy. Hatta yetişkinliğe girdiğinde ne kadar olağanüstü görüneceğini şimdiden hayal edebiliyordu.


Derin bir nefes alan Sharon: “Vücuduma bir şey girdiğini hissettim. Bayan Nana bana bunun büyülü güç olduğunu söyledi.” dedikten sonra dudaklarını büzdü ve devam etti: “Siz de mi bir cadısınız? İlk sefer herkesin mi canını acıtır?”


Kızın ikinci sorusu biraz belirsizliğe neden olsa da Wendy onun neden bahsettiğini tam olarak anlamıştı: “Evet, ben bir cadıyım. Bana Wendy diyebilirsin. İkinci soruna gelirsek ise… Hayır, pek değil. Zaten o kadar da önemli değil. Büyülü gücünü nasıl kullanacağını öğrendiğin sürece senin bir parçan olacak, tıpkı kolların ve bacakların gibi…” diyen Wendy bu sözlerle demir yemek kutusunu açtı ve dumanı tüten yemeği yatağın başucundaki dolaba koydu.


Sharon ağzının suyunun akmasını önlemek için iki kez yutkundu. Ama midesinin guruldamasını bastıramıyordu.


Bir anda utanarak kızardı.


“Aç mısın?” diye soran Wendy gülümsedi ve hemen küçük kızın önüne bir Kuş Gagası Mantarı çorbası koydu.


Açık sarı çorbada taze soğan parçaları yüzüyordu. Yüzeydeki yağ ateşin ışığında parıldıyordu. Hafif bir sebze çorbasına kıyasla etin kokusu bu çorbayı çok daha çekici hale getirmişti.


Wendy, yeni cadıları karşılamak için bir ziyafet düzenlemekten hoşlanan Roland'dan insanlara güven vermek için güzel yiyecekler kullanmak konusundaki bu hileyi öğrenmişti.


Sharon şiddetle başını salladı.


Wendy yumuşak bir sesle: “Başka bir yemek yemeden önce mideni ısıtmak için biraz çorba iç.” dedi.


Kısa süre sonra küçük kız yemeğini midesine indirmeye başlamıştı. Wendy bile acıkacaktı neredeyse…


“Arkadaşın nerede? Eve mi gitti?” diye sordu Wendy.


Sharon yemeğini yerken cevap verdi: “Bilmiyorum… Muhtemelen evet.”


Wendy şaşırmıştı: “Seni görmeye gelmedi mi?”


“Hayır…” diyen Sharon başını salladı: “Muhtemelen bana tamamen güvenmiyordur. Ne de olsa ben de ona zorbalık yapan öğrenciler gibi Güney Bölgesi'nden geliyorum.”


Wendy şaşırmıştı: “Ne? Güney Bölgesi’nden misin?”


“Evet.” diyen küçük kız ağzına bir parça Kuş Gagası Mantarı attı: “Akçaağaç Kasabası, Kartal Şehri yakınlarındaki küçük bir kasaba… Ama şimdi yaşanılacak bir yer değil.”


Wendy heyecanlanmıştı: “Ben senin de o kız gibi doğulu olduğunu hatta ona bu yüzden yardım ettiğini sanıyordum.”


“Farklı bölgelerden geldiğimiz için ona yardım etmemeli miydim yani?” diyen Sharon gözlerini kırpıştırdı. Ses tonu ciddileşmişti: “Soylular arasındaki anlaşmazlıkların onunla hiçbir ilgisi yok. O çocuklar da ona zorbalık yapmak için bir bahane bulmak istemişlerdi. Nereden gelirsek gelelim yanlış, yanlıştır. Ben onları durdurmak için öne çıkmış olmasaydım kimsenin bir şey yapacağı yoktu.”


Bu sözlerin arkasına bir süre suskun kalan Wendy düşüncelerinde kaybolmuştu. İçinden konuşmaya başladı: “Majesteleri… Hiçbir şey için endişelenmeyin. Bu kızın benim tesellime ihtiyacı yok. Gözlerindeki ifadeden anlayabiliyorum. Kararından kesinlikle emin bu kız…”


...

Vay be… Küçük kız baya kendinden emin ve cesur bir şey çıktı. Yeteneği de baya görkemli ve güçlü bir şeye benziyor. Bu kızda gelecek var bizce, siz neler düşünüyorsunuz? Her neyse, okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr