Bölüm 733: Geçmişten Önceki Zaman

avatar
1453 40

Release That Witch - Bölüm 733: Geçmişten Önceki Zaman




Çevirmen: Lodos

...


Roland oturma odasına adımını attığında, duvarın yarısını kaplayan bir ışık perdesi aniden dikkatini çekti.


Işık perdesinin kenarlarında titreyen mor ışık, sanki duvarın içinden kazılmış farklı bir yere açılan geçit izlenimi veriyordu. Öte yandan bu geçit oldukça karanlıktı. Yerin altında kocaman bir oyuk varmış gibi görünüyordu. Örümcek ağları gibi ince çizgiler halinde akan kızıl nehrin yansımaları, antik kalıntıları ve silüetini belli belirsiz göstererek, kayalık duvarları ve kubbeyi aydınlattı. Canlı görsel etkiye bakılırsa bu, yerleşik bir yanılsamadan ziyade onlarca ve hatta yüzlerce kilometre uzaktan yayınlanan bir canlı yayın olmalıydı.


Dokunaçları yayılan dev bir canavar, Roland'a bakıyordu. Roland'ın kafasında tuhaf bir ses duyuldu.


“Sizi beklettiğim için özür dilerim Saygıdeğer Gökhisar Kralı, Majesteleri Roland Wimbledon. Ben Pasha, Taquila'dan kurtulanlardan biriyim. Sanırım bizi Phyllis'ten duymuşsunuzdur.”


“Ah, işte doğrudan iletişim budur.” diye düşünen Roland; Bülbül, Tilly, Agatha, Wendy ve Scroll ile yan yana gelerek ışık perdesinin karşısına oturdu: “Birbirinizle konuşmuş olmanıza sevindim. Bu sayede kendimi size tanıtmak zorunda kalmayacağım.”


“Görünüşüme hiç şaşırmış görünmüyorsunuz.” diyen Pasha biraz şaşırmıştı. “Gerçekten bir cadı olduğum fikrini kabul etmenizin biraz zaman alacağını düşünmüştüm.”


“Çünkü fazladan organlar ve protez gibi kavramlara pek de yabancı değilim.” diye düşündü Roland kendi kendine… Huzurlu bir sesle söze girdi: “Kanlı Ay yaklaşırken, zaman her iki taraf için de değerlidir. Birbirimizden saklanmak ve birbirimizden şüphelenmek yerine, en başından birbirimize karşı dürüst olmamız daha iyi… Zamanında tüm ana karaya hükmettiğiniz için sanırım hepiniz bana katılıyorsunuzdur…”


Pasha bir an irkildi, sonra hafif bir kahkaha attı: “Phyllis haklıymış. Gerçekten de ender ve sıra dışı birisiniz.”


“Sadece benden öncekilerin omuzlarında yükseldiğim için…” dedi Roland ellerini uzatarak. “Hadi işe koyulalım. Ortak bir amacımız var, bu da şeytanlara karşı savaşmak. Phyllis'i göndermenizdeki amaç Seçilmiş Kişi’yi aramak ve dünyevi krallıklarla iletişim kurmaktı, değil mi?”


“Kesinlikle…” diye bunu doğruladı Pasha: “İlk önce gizlice sızmak, sonrasında kademeli olarak bazı sıradan insanları Seçilmiş Kişi’yi aramak için işe almak veya kontrol etmek istemiştik. Ancak Kilise’nin başarısızlığı, kendimizi açık ederek tüm cadıları bir araya getirmemizi sağlayacak başka bir başarı yolunun farkına varmamızı sağladı.”


“Demek hedefiniz olarak Gökhisar’ı seçtiniz…”


“Topladığımız bilgilere göre Fjordlar’daki lideri sizin kız kardeşiniz olan Uyku Adası, en büyük cadı organizasyonuna sahip. Ama Gökhisar da Kilise’yi mağlup eden büyük bir ülke… Bu yüzden Seçilmiş Kişi'yi ararken ilk hedefimiz olarak sizi seçmemiz oldukça mantıklı geldi. Ancak Phyllis'in sizinle bu kadar çabuk bağlantı kurmasını ve bize şaşırtıcı bir mesaj getirmesini beklemiyordum. Dürüst olmak gerekirse, bunu başarmamızın iki ila üç yıl alacağını düşünmüştüm.”


“Harika. Görünüşe göre iki üç yıllık değerli zamandan tasarruf ettik. Toplantımız tek başına bu başarı için bile tarihe yazılmaya değer…” dedi Roland gülümseyerek.


“Öyle görünüyor.” diyen Pasha da gülümsedi ve devam etti: “Ama esas önceliğimiz şeytanları yenip Şafak Ülkesi’nde yaşayıp zenginleşmemizdir.”


“Elbette… Halk ve cadılar yanlış anlamaları bırakıp el ele işbirliği yapabildikleri sürece şeytanlar yok edilemez düşmanlar değiller.” diyen Roland bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Seçilmiş Kişi’yi aramanızda size yardımcı olabilirim. Sonuçta şeytanlarla savaşmak için bir tane daha güçlü bir silaha sahip olmak kötü bir şey olmaz. Ama işbirliğimiz karşılıklı anlayış temeline dayanmalıdır. Evet, ne düşünüyorsunuz?”


“Kabul.” diyen Pasha'nın vücudundaki dokunaçlar düzenli bir şekilde dalgalandı: “Bilmek istediğiniz bir şey varsa lütfen sorun Majesteleri…”


Roland arkasını döndü, Tilly'ye ve diğer tüm cadılara baktı, sonra yavaşça şöyle dedi: “Gömülü tarihi duyduktan sonra en büyük kafa karışıklığım şu oldu: Kalıntılarda ne buldunuz? Çünkü onun için Taquila, Starfall Şehri’nden ayrılarak ağır bir bedel ödedi ve bu da Kutsal Birlik’in çökmesine neden oldu.”


Bu aynı zamanda, Roland'ın hayatta kalanlarla aktif olarak iletişim kurmaya karar vermesinin ana nedenlerinden biriydi. Ruh transferi tekniği, modern bilim ve teknolojinin bile üstesinden gelemediği bir şeydi. Cadıların Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu planının yerini alabileceğine ve şeytanları tamamen yok edebileceğine inandıkları Tanrı İntikam Aleti olağanüstü bir şey olmalıydı. Kendisinin sahip olduğu bilimsel ve teknolojik bilginin mükemmel olduğuna körü körüne inanacak bir insan değildi Roland. Birbirlerinin değerlerinden yararlanmak ve seviyeyi birlikte yükseltmek modern insanların temel mantığıydı ne de olsa…


Görünüşte her şeye gücü yeten bu büyü gücünü, bilim ve teknolojiyle birleştirmeyi her zaman istemişti. Cadının antik kalıntılardan aldığı nesnelerin yardımıyla canlı görüntüleri tam olarak Batı Bölgesi’ndeki kaleye aktardığını görünce bu görüşmenin kesinlikle gerekli olduğuna karar vermişti.


Hiç şüphe yoktu ki bu, cadıların yeteneklerinin sınırlarının çok üstündeydi.


“Pasha!”


“Ona her şeyi anlatmak istediğinden emin misin?”


“Bu Tanrı'nın sırrı!”


“Büyük bir fedakârlık yaptık…”


Anında endişe ve memnuniyetsizlik dolu birkaç cümle kulaklarına akın etmişti. Roland bu sayede birçok diğer cadının da bu konuşmaya dâhil olduğunu fark etmişti.


“Evet büyük bir fedakarlık yaptık. Ama bu boşuna olmamalı…” diyerek kalabalığın tartışmasını böldü Pasha: “Şeytanların kitlesel saldırılarına dayanamazsak, bulduğumuz mezar taşları gibi bu sırrı da kendimizle birlikte mezara götürmemizi mi istiyorsunuz?”


Yüksek sesli bu cevabı kalabalığı susturmuştu. Muhtemelen çok önemli bir noktaya değindiği için, artık kimse ona itiraz etmeye cesaret edemeyecekti.


Bu tepki Roland'ın dikkatini çekmişti. Phyllis'in hayatta kalanlar hakkında söyledikleri çoğunlukla doğruydu. Bir dereceye kadar sınıfın ve statünün etkisini ortadan kaldırmışlardı. Aksi takdirde böyle büyük bir konu hakkında birlikte tartışamazlardı. Ama genel olarak konuşulduğunda Pasha, aralarında nispeten yüksek prestije sahip olmaya devam ediyordu.


“Üzgünüm… Bu bilgi gerçekten hayati öneme sahip…” diyen Pasha’nın dokunaçları sanki özür dilermiş gibi aşağı doğru sarktı: “Bu şartlar altında artık sır olarak kalamaz. En azından bizim aramızda… Doğrusunu söylemek gerekirse… Kalıntıları bulan biz değildik. O bizi buldu.”


Roland kaşlarını çattı: “O mu Taquila’ya ulaştı?”


“Taquila’ya değil, daha önceki bir zamana… Yaklaşık olarak ilk Tanrı İradesi Savaşı'nın başlamasından kısa bir süre sonraya…”


“Biz derken… Pasha tüm insan ırkını mı kastediyor?” diye düşünen Roland’ın ayaklarına bir ürperti yayılmıştı: “Bu neredeyse 800 sene öncesi…” dedi.


“Bu doğru. Ne yazık ki anlamını o zaman anlayamamıştık.” diyen Pasha iç geçirdi: “Bize ulaşan şey, bir medeniyetti. Yer altında kaybolan bir medeniyet…”


...

Bak şimdi de bu çıktı, hadi buyur… Neyse… Mecburen okumaya devam! Bakalım nereye gidecek bu işin sonu?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr