Bölüm 734: Ayrılığın Kökü

avatar
1568 38

Release That Witch - Bölüm 734: Ayrılığın Kökü




Çevirmen: Lodos

“Yeraltı… Medeniyeti mi?”


Roland, Kuzey Yamaç Madeni'ndeki sapakları ve Geçilmez Sıradağlar boyunca ilerleyen mağara yığınlarını düşünmeden edemedi… Hatırladığına göre, hiçbir jeolojik hareket bu kadar eşsiz yer şekilleri yaratamazdı. İlk başta, onların bir çeşit mutant melez şeytani canavar tarafından yaratıldıklarını düşünmüştü. Ama Pasha'nın söylediğine göre, yeraltı medeniyetinin bıraktığı izler olabilir miydi?


“O zamanlar insanlar bunun farkında değildi ve onunla iletişim kurma niyetinde de değillerdi. Formlarımız o kadar farklıydı ki onları yeni bir şeytan türü olarak bile düşünüyorduk. Bu yüzden kayıtlı tarih bilgilerinde büyük bir sapma var. İkinci Tanrı İradesi Savaşı'nın son aşamasına kadar çığır açan bir keşif yoktu.” diyen Pasha'nın sesi alçak ve kalındı: “O zamana kadar, Taquila üç kutsal şehirden geriye kalan tek şehirdi. Kutsal Birlik hayat memat ayrımının eşiğindeydi.”


“Çığır açan keşifle neyi kastediyorsunuz?”


“Kalan taş baskısı sayesinde Keşif Topluluğu ruhları depolamanın yolunu buldu ve bunu, kuluçkadan çıkmamış bir orijinal taşıyıcı üzerinde doğruladı. O zamandan sonra da Üç Şef, Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun dönüşümü için araştırmalara başladı.”


“Bunun hakkında hiçbir şey bilmiyorum ben…” diyen Agatha şaşırmıştı.


“Ruh Transferi, Kutsal Birlik’in en önemli sırrıydı. Sınıflandırması, deney faresi olarak cadıların kullanıldığı Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu planından iki seviye daha yüksekti. O zamanlar sadece Üç Şef ve birkaç üst düzey yetkili biliyordu.” diye cevapladı Pasha. “Bu şaşırtıcı bilgiyi ancak Taquila'nın düşüşüyle ​​öğrendim.”


“Demek Natalia başlangıçta Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu planını desteklemişti.” dedi Roland kaşlarını çatarak: “Peki bir orijinal taşıyıcı nedir?”


“Çünkü başka seçeneği kalmamıştı. İkinci soruya gelince ise… Şu anda bizim göründüğümüz şey…” diyen Pasha, dokunaçlarını daha fazla sarkıttı ve vücudunu ışık perdesine yaklaştırdı. “Benim tuhaf, çirkin kabuğum, yeraltı medeniyetinin var olduğunun kanıtıdır. Onun geriye bıraktığı tek mezar taşıdır. Gerçekten uzun bir hikâye… Majesteleri, lütfen size yavaşça anlatmama izin verin.”


Roland başını salladı. Kendine bir bardak Karmaşa İçkisi doldurdu, sandalyeye yaslandı ve Pasha'dan aktarılan bilinci hissetmeye başladı.


“Taş baskıdaki ipuçlarına göre, unutulup giden bu uygarlık, Geçilmez Sıradağlar'da bir şehir bırakmıştı. Keşif Topluluğu hiçbir şey elde edemeden uzun süre arama yaptı. Sonra bir gün, bu uygarlığın yeraltına bir şeyler taşımaya alışkın olduğunu bildikleri için akıllarına şu soru geldi: Acaba bu şehir de yeraltına inşa edilmiş olabilir mi?


“Arama alanını genişlettikten sonra, cadılar nihayet bu muhteşem şehri buldular. Yaklaşık yarım Taquila büyüklüğünde bir alana sahip dört katmandan oluşuyordu. Her katmanda, bir labirent kadar karmaşık olan sayısız sapak ve oyuklar vardı. Gidecekleri yeri tarif eden bir cadının rehberliği olmadan bir kişi kolayca kaybolabilir ve asla dışarı çıkamazdı. Bu nedenle Keşif Topluluğu da orayı labirent kalıntılar olarak adlandırdı.”


“Maalesef Keşif Topluluğu orayı tam anlamıyla keşfedemeden önce Taquila, şeytanlar tarafından işgal edildi. Herkes evinden kaçmak zorunda kaldı. Ağır bir bedel ödedikten sonra nihayet labirente vardık. Planımıza göre, Kutsal Birlik labirentte saklanan orijinal taşıyıcıyı alacak, Hermes Platosu'na gidecek ve daha sonra kıtanın doğu kıyısında düzeni yerine getirmek için yeni bir kutsal şehir inşa edecekti.”


“Ama sonrasında olanları kimse tahmin edemezdi.”


Pasha durakladı, vücudundaki pullar solmuştu. Yüz ifadesine bakmadan bile Roland onun kalbindeki kederi hissedebiliyordu.


Bir süre sonra anlatmaya devam etti Pasha: “Uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen Keşif Topluluğu labirent kalıntıları iyi durumdayken bulmuştu. Hatta tamamen yeni bir şehir olduğu bile söylenebilirdi. Orijinal taşıyıcının yanı sıra kalıntıların alt tabakasında akıl almaz birçok sır saklıydı. Bunların en önemli üçü ise büyülü çekirdek, merkezi taşıyıcı ve kaybolan medeniyetin tarihsel kayıtları idi. Daha sonra aklımıza bu kalıntıların bizi buraya çekmeye çalıştığı fikri geldi.” diyen Pasha derin bir nefes aldı: “Labirent kalıntıları bizim için hazırlanmıştı.”


“Ne için?” diye elinde olmadan sordu Tilly.


“İntikam için…” Herkesin kafasında başka bir ses belirdi. Pasha’ya kıyasla bu cadının ses tonu çok daha soğuktu: “Şeytanları yok edebileceğimizi ve halkının yok oluşunun intikamını alabilmemizi umuyordu.”


“Bu sadece Leydi Natalia'nın spekülasyonu… Kayıtlarda yoktu…” diyen Pasha, başını sallayarak dokunaçlarını dalgalandırdı: “Sadece uygarlıklarını geri almayı istemiş olabilirler. Her neyse… Geriye kalan kayıtlardan Keşif Topluluğu, Tanrı'nın iradesi ve büyü gücüyle ilgili birçok araştırma malzemesi elde etti. Bu bulguların çoğu taş baskılarda ifade edilmişti.”


“Ve büyülü çekirdek hakkındaki kayıt da Sunchaser Kraliçesi ile Starfall Şehri Kraliçesi arasındaki ayrılığın kökünü oluşturuyor. Taş baskıdaki en önemli mesajlardan biri şuydu: Büyülü güç sonsuz olanaklar sunar ve Tanrı'nın iradesinin peşinde koşmak, büyülü güce hâkim olmanın basamaklarını oluşturur.”


Roland meselenin püf noktasının yaklaştığını hissediyordu: “Büyülü çekirdek nedir? Tanrı İntikamı Aleti ile bir ilgisi var mı?”


“Çekirdeği yapay bir büyülü fırtına olarak anlayabilirsiniz. Bir cadı bedeniyle sınırlı değildir ve formunu her an değiştirebilir. Bu tuhaf cihaz, Kutsal Birlik’in bilgi sistemini neredeyse altüst etti.” diyen ve dokunaçlarından birini ışık perdesini işaret etmek için kullanan Pasha: “Örneğin, iletişimimiz için kullandığımız hayalet alet küçük ölçekli bir büyülü çekirdek… Gerektiğinde başka aletlere de dönüştürülebiliyor. Tanrı İntikamı Aleti ise kalıntılardaki en büyük büyülü çekirdek…”


“Anlıyorum…” diyen Roland bu aletin üstünlüğünü anında fark etti. Doğası gereği değiştirilemez olan cadı yetenekleriyle karşılaştırıldığında, büyülü çekirdek neredeyse evrensel bir mucizeydi. En önemlisi, etki mesafesi de beş metrelik sınırın çok ötesindeydi. Gerek üretim gerekse askeri kullanım için cadılardan çok daha güçlüydü.


“Ama bu sadece büyü gücünün birincil kullanımı. Tıpkı ilk uyanış ile yüksek evrim arasındaki ilişki gibi… Taş baskısı büyülü gücün gelişiminin ilerlemesiyle bir gün nihayet Tanrı'ya eşdeğer olabileceğimizi öngörüyordu.” diyen Pasha sanki önemsiz bir şeymiş gibi bahsediyordu bundan…


Roland, onun bu son sözlerinin amacını anlamıştı: “Ama zamanınız dolmuştu.” dedi.


 “Haklısınız. İlk başta, o günün gelmesinin ne kadar süreceğini bilmiyorduk. Bir yüzyıl veya bir milenyum sürebilirdi. Büyülü çekirdeğe yaklaşmak amacıyla, birkaç Keşif Topluluğu üyesi hayatını kaybetti. Açıkçası, cadılar bu tuhaf aletlere dokunamazlar. Sorunu çözmek istedik ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Bu yüzden araştırmamız çıkmaza girdi. Taş baskı sadece çok sınırlı bilgi gösterebiliyordu. Araştırmamızı yürütmek için onların talimatlarını takip etmek zorundaydık. Ancak merkezi taşıyıcıyla bütünleşmiş yeterli sayıda insan olduğu zaman, onların daha derindeki belgelerini ve kayıtlarını daha iyi okuyabilmek için dillerini anlayabilirdik.”


“Ama yeterli zamanımız yoktu. Bu şeyleri çözmek için üç yılımızı harcadık. Bize daha önce katılan pek çok sıradan insan, kontrolümüzden kurtulmaya çalıştı. Çünkü taşıyıcıyla bütünleşmek için kaç cadıya daha ihtiyaç olduğunu bilmediğimizin farkındalardı. Bu şartlar altında kaynaklarımız yalnızca bir araştırma girişimini sürdürmeye yetebilirdi. Böyle devam ederse de Kutsal Birlik’in düzeni yeniden tesis etme konusundaki büyük planı ana amacını yitirecekti.”


“En önemlisi ise; Leydi Alice'in Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu planının, yeraltı medeniyetinin belgelerinde kaydedilmiş bir madde ile çatışıyor olmasıydı. Eğer bir cadı Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısı olmak için vücudunu terk ederse sadece terfi etme şansını kaybetmekle kalmayacaktı.” dedi Pasha: “Aynı zamanda Tanrı'nın İradesi’ni de sonsuza dek kaybedecekti.”


...

Bu yazar bazı şeyleri başta çok kapalı anlatıp sonradan azar azar açıklamayı çok seviyor. Belki de bu sayede akıcılığı sağlayabildiğini düşünüyordur. Her neyse… Bütün bu olaylarda temel fikri anladık. Umarız ilerleyen bölümlerde daha da açıklanır her şey… Biz okumaya devam edelim!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr