Bölüm 711: Çıplak Kalp

avatar
1677 37

Release That Witch - Bölüm 711: Çıplak Kalp




Çevirmen: Lodos

Topun araştırma sürecinde birçok olası planı düşünmüştü.


Mükemmel bir silah diye bir şey olmadığı, yalnızca en uygun olan silahın var olduğuna dair bir söz vardı. Rakiplerini, savaş alanı ortamını ve Neverwinter Şehri'nin üretim yeteneklerini göz önünde bulundurduktan sonra nihayet havanı, kullanılmayan saha toplarıyla değiştirmeye karar vermişti. Havan hem kısa hem de uzun menzilli savaşta kullanılabiliyordu ve nispeten düşük bir üretim maliyetine sahipti.


Atış menzili, etkili bir şekilde 200 ila 3.000 metreye ulaşabiliyordu. AMT (ağır makineli tüfek) ile Uzun Şarkı 152 mm saha topunun menzili arasındaki boşluğu kapatabilirken aynı zamanda daha güçlü bir atış kuvveti de sağlıyordu.


Savunma hatlarının varlığından dolayı havanın en önemli işlevi bu boş alanların kapatılması olacaktı hiç şüphesiz… Diğer benzer silahlara göre avantajlarından biri, askerler tarafından her türlü arazide kolayca taşınabilmesiydi. Gerektiğinde bir topçu üssü kurabilirlerdi rahatlıkla… Dahası; dağların yüksekliklerindeki boşluklar oldukça yaygındı ve bu, havanın açısının mümkün olduğunca etkili olmasına izin veriyordu.


Ancak Roland'ın havan üretmeye karar vermesinin en büyük nedeni Neverwinter'ın üretim seviyesiydi.


Yapımı obüsten çok daha basitti. Havanın top mermisi pik demirden yapılabiliyordu ve yiv gerektirmediği için 152 mm topun üretimini etkilemeden üretilmesi çok daha kolaydı. Öte yandan, daha küçük bir saha topçusu geliştirecek olsaydı; ister bir çoğaltıcı, ister bir tüfek topu namlusu veya top mermisi olsun, hepsi şu anda üretilmekte olan Uzun Şarkı 152 mm topu ile çakışırdı.


Yeni makine aletlerinin ve teknolojilerin, kullanılmadan önce gerekli tüm testleri geçmeleri gerekiyordu. Başarısız olsalar bile Anna hala bir acil durum seçeneği olarak devreye girebilir ve üretim üzerinde çok fazla etkiye neden olmadan Uzun Şarkı topunun gerekli bileşenlerini siyah alevleri ile halledebilirdi. Ancak yeni saha toplarıyla birleştiğinde üretim ihtiyaçları kaçınılmaz olarak artacak ve Birinci Ordu da kullanmak için yeterince top bulamama tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı.


Roland ayrıca yardımcı silah olarak el bombalarının geliştirilmesini de düşünmüş ve hatta birkaç prototip bile yapmıştı. Ancak siyah barutla doldurulmuş bu prototiplerin performansları son derece zayıftı. Gökhisar’ı birleştirirken şehir savaşlarında işe yarayabilirdi bu el bombaları… Ancak şeytanlara ve şeytani canavarlara karşı savaşırken yeterince kuvvetli dahi değildi.


Neverwinter'ın kimya endüstrisinin kapasitesinin, her askerin eline çift tabanlı barut bombası koymaya yetmediğini düşünerek bu fikirden ancak vazgeçebilirdi.



Gece çökünce ikinci kata inen Roland, yavaşça Anna'nın kapısını çaldı.


Kapıyı açan Anna, Roland’ı görünce epey şaşırmıştı.


Şaşkınlığı sadece birkaç dakika sürmüş, kısa süre sonrasında da yanakları kızarmıştı.


Roland odaya girdikten sonra Anna’ya arkadan sarılmıştı. Birlikte yatağa giderek sırtüstü uzandılar.


“Neden bugün geldin?” diyen Anna'nın mavi gözleri karanlık gökyüzündeki değerli taşlar gibi parlıyordu.


Böyle bir sıklığın iş rutinlerini etkilemeyeceğini düşündükleri için Anna genellikle her hafta iki-üç kez Roland'ın yatak odasına giderdi. Elbette Roland başka zamanlarda ısrar ederse, onu da geri çevirmezdi. Ve Roland, Bülbül'e karşı olan duygularını Anna’ya itiraf ettiğinden beri kendini suçlu hissediyor ve Anna'dan bir şey istemekten kaçınıyordu.


Şu anda aynı zamanda Anna'nın odasını da ilk kez ziyaret ediyordu. Yalnız yaşayan tek cadı oydu. Ancak yalıtımın zayıf olması ve Yaprak ile Scroll’un hemen yan odada yaşıyor olmaları nedeniyle genelde yalnızca üst katta buluşurlardı.


“Seninle Rüya Dünyası hakkında konuşmak istiyorum.” dedi Roland yumuşak bir sesle: “Bu öğleden sonra ayrıntılı konuşmak için zamanım olmadı. Ayrıca geçmiş deneyimlerim hakkında… Daha fazla şey öğrenmek istiyor olmalısın.”


“Farklı bir dünya mı görüyorsun rüyanda?” diye soran Anna hızla tahmin etmişti.


“Evet. Dünya benim hatıralarım doğrultusunda yaratıldı. Ama aynı zamanda büyülü gücü andıran, büyülü güce benzeyen Doğa’nın Gücü gibi özel unsurlar da içeriyor.”


Anna, Roland’ın Bülbül’e karşı olan hislerinden habersiz değildi. Sadece Roland, o gece bunu söylediğinde anlamıştı ki; Anna meseleden haberdar olsa bile konuyu Roland’ın açmasını bekliyordu. O andan sonra Roland, Anna’nın bazı şeylerin nasıl halledilmesini istediğini öğrenmişti. Normalde kendi duygularını ve düşüncelerini Roland’ın önünde saklamazdı. Ama bazı şeyleri de sabırla beklerdi çünkü Roland’ı utandırmak istemezdi.


Bu, Roland'ın biraz endişelenmesine neden olmuştu çünkü Anna’nın sınırlarının nerede olduğunu bilmiyordu. Eğer bir iki şey dahi olsa birikirse Anna sonunda daha da ağzı kapalı birine dönüşebilir ve sessizlik içinde sonucu beklemekten başka bir şey yapmazdı. Roland’ı incitmekten korktuğu için sessiz kalmasındansa Anna’nın bu halini daha çok tercih ederdi Roland. Çünkü Anna’nın bu hali, Roland’a tamamen inanıyordu.


Bu yüzden Roland Anna kendisine sormasa bile ondan hiçbir şey saklamamaya karar vermişti, ona her şeyi anlatacaktı.


Roland’ın düşüncelerini anlayan Anna gülümsedi: “Biliyorum. Hadi yaşadığın yerden başlayalım. Rüyada da mı bir kalede yaşıyorsun?”


“Hayır. Boru şekilli bir apartman dairesinde… Tıpkı herkesin normal büyüklükte bir stüdyo daireye sahip olduğu bir apartmanda… Bir de bil bakalım benimle kim yaşıyor?”


“Hmm… Zero mu yoksa?”


“Nasıl bildin?”


“Çok basit. Bu rüyayı Ruh Savaşı’nda Zero’yu yendikten sonra görmeye başladığını söyledin. Bu nedenle rüyanın varlığı kısmen sana kısmen de ona dayanmalıydı. İkinizin bir arada görünmesi çok da şaşırtıcı değil. Ama… Artık sana saldırmıyor, değil mi?”


“Hayır, hayır… Uyanmadan önce tüm hafızasını kaybetmiş. On yaşında bir çocuk şu anda… Hiçbir şey bilmese bile yine de her şeyi biliyormuş gibi davranıyor.”


“10 yaş ve seninle beraber yaşıyor… Senin ailen mi oldu yoksa?”


“Ailesi tarafından bırakıldı. Daha çok bir kiracı gibi…”


“Öyle mi? O halde ona iyi bakmalısın.”


“Neden? Bu sadece bir rüya…”


“Ama gerçek dünyadan farklı olmadığını söylememiş miydin? Madem farklı değil, neden onu farklılaştırıyorsun?”


Roland, Anna'nın benzersiz düşünce tarzına bir kez daha hayran kalmıştı. Tartışma anlaşılan farklı bir yöne gidiyordu. Ancak Anna'nın ilgi dolu parlak bakışlarını gören Roland aldırmamıştı.


Ruhlar Apartmanı’ndan hafıza parçalarına, Doğa’nın Gücü’nden Dövüşçüler Derneği’ne kadar konuşmuşlardı. Tam konuşmalarını bitireceklerdi ki Anna’nın sesi alçalmaya başlamış ve Roland’ın koluna doğru eğilmişti. Göğsü hafifçe inip kalkmaya başlamıştı. Ağır ağır nefes alıyordu. Uykuda olsa da diğer eli gitmesini istemiyormuşçasına Roland’ın beline sıkı sıkıya sarılmıştı. Bu halde Roland’ın onu uyandırmadan odadan çıkması imkânsızdı.


“Boş ver.” diye düşünerek geceyi burada geçirmeye karar verdi. Ertesi sabah Anna'nın odasından çıkarken fark edilmemeyi ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.


Anna’nın alnından bir öpücük alarak gözlerini kapattı.


...

Havan fikri cidden mantıklı görünüyor. Yani o boşlukları kapatabilirse gerçekten çok iyi olacaktır. Umarız kısa zamanda Birinci Ordu kullanmaya başlar bu havanları…

Anna ile yaşadıkları konuşmaları okumak da güzel… Aralarındaki sevgi hissedilebiliyor en azından… Siz neler düşünüyorsunuz?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr