Bölüm 703: Geçmişten Gelmek

avatar
1646 38

Release That Witch - Bölüm 703: Geçmişten Gelmek




Çevirmen: Lodos

76 Numara onu tanıyordu. Bundan emindi. 400 yıldan fazla bir süre geçmiş olsa da ve cadının adını da zar zor hatırlıyor olsa da o zamanki sahne hala aklındaydı.


Mavi saçlı cadının Kutsal Birlik’in üç şefi önünde diz çöktüğünü, ciddiyetle bir yükselişi simgeleyen örtü ve asayı devraldığını, üstüne bir de Keşif Topluluğu’nun liderinin kişisel kutsamasını kabul ettiğini hatırlıyordu.


76 Numara cadıdan baya etkilenmişti. Özellikle de Taquila’da doğan en genç kıdemli cadı olarak izleyicilere dönüp asasını kaldırdığında herkesin hafızasına derin şekilde kazınmıştı.


O zamanlar 76 Numara sadece bir savaş cadısı olarak hizmet ediyordu. Sınırsız bir coşkuyla sahnede duran kadına baktığında, bir aşağılık duygusuyla karışık sonsuz bir hayranlık hissetmişti.


Demek bu cadı Agatha idi.


Bir saniyeden daha kısa sürede 76 Numara’nın zihninde tozlu hafıza parçaları bir araya getirilmişti.


Daha sonraki yıllarda hatalı davranışları sebebiyle Agatha'nın merkezi araştırma grubundan dışlandığını bile hatırlıyordu. Keşif Topluluğu’nun asla insanları işe almama ilkesini ihmal etmişti.


Ancak Agatha özür dilemeyi reddetmiş ve bunun yerine Taquila’nın dışında kendi araştırma kulesini kurmaya karar vermişti.


Statüsü ve farklılığı diğer insanların onu engelleyecek olmalarının önünü kesmişti. Oysa herhangi bir orijinal cadı Keşif Topluluğu’na karşı çıkarsa cephelere gönderilir ve orada verilen birçok zayiattan biri olurdu.


O zamanlar 76 Numara, Agatha'dan epey hoşnutsuzdu. Ortada yapılması gereken bir savaş olmasına rağmen bu tarz davranışlara girmesini oldukça yersiz görüyordu. Keşif Topluluğu için onu kaybetmek, genç, yetenekli ve terfi etmiş bir kişiyi kaybetmek anlamına geliyordu. Agatha için ise dışlanmak, büyülü taşların gizemlerini keşfetme yolunda kaynakların ve üslerin çoğundan mahrum kalmak anlamına geliyordu. Sonuçların ikisi de Kutsal Taquila Şehri için bir kayıp oluyordu yani…


Ancak Kutsal Birlik’in düşüşünü gören ve sonrasında da 400 seneyi aşkın süredir bekleyen 76 Numara’nın bu hoşnutsuzluğu uçup gitmişti. Şu anda kalbi mutlulukla doluydu.


Mutluluğunun sebebi burada bir Taquila cadısıyla yeniden bir araya gelme şansı idi.


Şaşırtıcı olan ise; şimdiye kadar bir Taquila cadısı nasıl hayatta kalmıştı? Bunu anlayamamıştı 76 Numara.


Agatha'nın vücudunu, hatta görünüşünü ve geçmişteki yaşını koruduğu açıktı. Sanki hiçbir yaşlanma izi olmadan her şey donmuştu.


Bunun yanında diğer hayatta kalanların bedenleri uzun zaman önce küle dönüşmüş, geriye sadece benzersiz yöntemler sayesinde tutulan ruhları kalmıştı.


76 Numara, Agatha'yı durdurma dürtüsüyle savaşarak sessizce uzaklaşmasını izledi. Sonrasında da derin bir nefes aldı.


Şimdi ne yapacağını zaten biliyordu.


...


Işık sönmeye başladığında ve uğultulu soğuk rüzgâr her gece olduğu gibi keskinleştiğinde Sylvie'nin yüz ifadesinde küçük bir değişiklik fark eden Bülbül sordu: “Ne oldu? Ne öğrendin?”


“76 Numara ikinci katın koridorundaki pencereden atlayarak Dışişleri Binası'ndan ayrıldı.”


“Öyle mi?” diye soran Bülbül kaşını kaldırmıştı: “O pencereler demir parmaklıklarla mühürlüler, değil mi?”


“Belki de paslanmışlardır. Tüm pencere çerçevesi sallanarak kolayca düşebilir.” diyen Sylvie, Fransız penceresinin önünde durdu ve yavaşça karanlığa gizlenmiş şehre baktı: “Duvarın üzerinden tırmandı ve girişteki muhafızlar hiçbir şey fark etmedi."


“Ama bizim dikkatimizden kaçamadı.” diyen Bülbül elinde olmadan dudağını kaldırdı: “Ben haklıyım. Bir şey planlıyor olmalı…”


Roland'ı güvende tutmak daha önemli olduğu için Sylvie'yi kaledeki ofise çağırmış ve yeni gelenlerin yaptıkları turu onunla birlikte izlemişti.


Kurt Yüreği cadılarının sabahki davranışlarında tuhaf bir şey yoktu. Öğle yemeğinden sonra 76 Numara aniden oldukça rahatsız görünmeye başlamıştı. Sylvie dudak hareketlerinden 76 Numara’nın yorgun olduğunu çünkü gece boyu ayakta kaldığını söylediğini anlayabiliyordu. Sonunda 76 Numara onların önerilerine kulak vermiş ve dinlenmek için yatağa gitmişti. Öğleden sonraki turu es geçecekti.


Bülbül sakin ve huzurlu bir gün olacağını düşünmüştü ama neredeyse alacakaranlık olduğunda işler beklenmedik şekilde değişmişti. 76 Numara’nın harekete geçmeye başladığını fark etmişlerdi.


“Gerçekten doğru tahmin ettin.” diyen Roland elindeki kitabı büyük bir şevkle kapattı: “Senin yalan tespitinden kaçınabilecek sıradan bir insanın bazı olağanüstü yeteneklere sahip olması da beklenebilir bir durum tabii…”


Bülbül hafifçe öksürdü: “Er ya da geç onu yakaladıktan sonra bunu nasıl yaptığını çözeceğim.”


"Kale bölgesinin dışındaki küçük bir caddeden güneye doğru ilerliyor. Bekleyin… Caddenin yanında durdu.” diye rapor vermeye devam etti Sylvie: “Sanki birini… Bekliyor gibi mi görünüyor?”


“Ne büyülü gücü ne de silahı var. Görünüşe göre burada olmasının sebebi ya istihbarat ya da başkalarıyla gizli anlaşma içinde ve büyük bir şey planlıyor.” diye analiz etti Bülbül. O da heyecanlıydı: “Eğer birincisi ise biraz daha pusuda kalırdı. Ama aceleci tepkisine bakılırsa belki de bu gece saldıracaktır.”


“Saldırmak mı? Kime saldırmak?” diye sordu Sylvie.


“Eh şey… Bunu daha sonra çözeceğiz.”


10 dakika sonra Sylvie'nin sesi sertleşmişti: “Tekrar hareket ediyor. Hedefinde biri var gibi… Hayır! Bu Agatha değil mi?”


"İşçilerin vardiya değiştirme saati geldiği için Agatha’nın burada olması alışılmadık bir şey değil…” diyen Bülbül kaşlarını çatmıştı: “Üstünde Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı olmayan 76 Numara’nın bir savaş cadısı olan Agatha’yı hedef aldığından emin misin?”


“Agatha da tepki verdi! 76… Bu nasıl mümkün olabilir?” diye inanamayarak bağırdı Sylvie: “76 Numara Tanrı Taşı’nın tepkisini gösteriyor.”


Bu bilgi Bülbül ve Roland’ı şok etmişti.


“Bülbül!


“Hemen gidiyorum!” diyen Bülbül, Roland daha cümlesini bitiremeden sise girmişti: “Sylvie! Yokluğumda Majesteleri’ni koru!”


...


Agatha'nın elleri havada asılı kalmış ve aniden yüreği titremişti.


Yürüdüğü sokak kale bölgesine giden küçük bir sokaktı. Özellikle akşam karanlığında çok az vatandaş genellikle geçip giderdi buradan… Birisinin arkadan yaklaştığını fark eden Agatha hiç tereddüt etmeden arkasını dönmüş ve saldırganın ayaklarını dondurması için buz büyüsünü çağırmıştı.


Ancak buz havada ortaya çıktıktan sonra sanki hiç var olmamış gibi olmuştu. Bir saniye içerisinde yaşanmıştı bu durum…


“Bu… Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı mı?” diye düşündü Agatha: “Hayır. Eğer bir Tanrı Taşı takıyor olsaydı buz ona yaklaşamazdı bile…”


Hemen önünde birkaç saniye önce çağırdığı buz sarkıtı kayboluvermişti.


“Bu nasıl mümkün olabilir?” diye geçirdi içinden… Ama şimdi bunu düşünmenin zamanı olmadığına karar vermişti.


Bu sessiz sokakta onu takip ettiği için saldırganın iyi hazırlanmış olduğunu anlayabiliyordu. Büyülü gücünü dağıtabileceğinden de emindi. Bunları göz önünde bulundurarak tam saldıracaktı ki saldırganın yaptığı şey onu şok etmişti.


Kadın, dirseklerini düz bir pozisyona getirdi ve iyice yere eğilmeden önce parmaklarını üst üste getirerek göğsüne bastırdı.


Bu görgü kuralını uzun zamandır görmemişti Agatha…


Bu, Kutsal Birlik’in bir üyesinin kendisinden daha üstün biriyle karşılaştığında uyguladığı görgü kuralıydı.


"Sen…” dedi Agatha.


Kadın yavaşça söze girdi: “Size saygılarımı sunarım Leydi Agatha, en genç yüce uyanmış! Konuşacak bir yer bulabilir miyiz?”


...

İşler burada kopacak işte… Bakalım 76 Numara gerçek amacını ve Kutsal Birlik’ten kalanları anlatacak mı? Eğer öyle olursa Roland ile onlar arasında bir ittifak kurulma şansı bile olabilir. Bakıp göreceğiz artık… Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr