Bölüm 674: 76 Numara

avatar
1706 36

Release That Witch - Bölüm 674: 76 Numara




Çevirmen: Lodos

Tüm arabalar durarak kenara dizilmişti ki bu sayede Chom Kardeşler onları birbirine bağlayabilsin… Ancak bu şekilde bir kişi tüm araçları sürebilirdi.


Yoğun bir tartışmadan sonra Annie nihayet cadıları ikna etmişti. Onları Palyaço’yu takip etmeye götürerek ormana daldı.


Şimdi sıra geride kalan insanlarda ve Yorko’da idi.


Rockhill bir torba yiyecek taşıyordu: “Lordum şimdi gitmeliyiz. Düşmanlar bizi fark ederse tüm çabalarımız boşa gider.”


“Bir dakika bekle. Onunla konuşmak istiyorum.”


Bir karar vermenin biraz zaman alacağını düşünmüştü. Ama aslında 15 dakikadan daha az zaman yetmişti.


76 numara gönüllü olarak öne çıkmıştı.


Rockhill ve Annie de böyle yapmıştı. Ancak grubun lideri olan Yorko, 76 numarada karar kılmıştı.


“Kara Para’da beş yıllık dövüş eğitimi aldım. Hızlı da koşarım. Yani benim hakkımda endişelenmeyin.” diyen 76 numaranın sözleri sıradan bir veda kadar basitti: “Yakınlarda bir köy yok mu? Arabaları köye götürüp kalabalığa karışırsam beni kimse bulamaz. Bu krizi atlattıktan sonra size tekrar katılacağım. Hatta Gökhisar Krallığı’nın Sınır Kasabası’nda… Lütfen beni orada bekleyin.”


Bu esnada Sihirbaz sessizce Yorko’ya köyün 10 milden daha uzakta olduğunu fısıldıyordu. Bu mesafeye bakılırsa şövalyeler gelmeden kimse oraya ulaşamazdı. Üstüne bir de arabaları bağlamak için zaman harcamışlardı. Şans gitgide zayıflıyordu.


“Eğer bizi takip edenler Şafak Kralı tarafından cadıları yakalamak için yollananlar değilse endişeye gerek yok. Ama eğer Sihirbaz’ın tahmini doğruysa…” diye düşünen Yorko, şövalyelerin; kandırıldıklarını anlayınca öfkelerini kimden ve nasıl çıkartacaklarını şimdiden kolayca düşünebiliyordu.


Arabalar Şafak Şehri şövalyeleri tarafından durdurulsaydı hayatta kalan tek kişinin kendisi olacağını düşünmüştü Yorko. Appen Moya muhtemelen Roland’dan fidye ister, Yorko’yu soyluların alay etme ve gülme malzemesi yapardı. Yakalanan herkes direkt olarak idam edilirken kendisinin idam edilmesinin biraz daha süreceğini düşünüyordu.


Belki de takip edenlerin dikkatini çekmek için kendisi geride kalmalıydı. Bu da gelmişti aklına…


Birçok kez öne çıkmak istemişti. Ama ağzını her açmaya çalıştığında korkaklık etmişti.


“Bir büyükelçi, kralını temsil eder. Beni yakalamalarına ve benimle alay etmelerine izin veremem. Çünkü bu Gökhisar kralını yakalamak ve küçük düşürmek ile eşdeğer bir durum…” diye kendisini avuttu. Ama maalesef şu anda 76 numaranın gözlerine bakamıyordu.


“Lanet olsun! O sadece satın alınmış bir köle…” diye geçirdi içinden.


Yorko 76 numaraya doğru yürüdü. Tam bir şey söylemek üzereyken kız söze girdi: “Lordum… Bu benim kararım. Bunun Kara Para ile ilgili hiçbir alakası yok. Silvermask bize her zaman hayatımızı feda etmek için hazırlıklı olma emri verir. Ama ben hiç sevmem bu emri… Hayatımın sonuna kadar yeraltında yaşayıp o müşterileri pohpohlayacağımı sonrasında da bir ihtimal yeni Silvermask olacağımı düşünüyordum. Ya da bir işçi olarak kullanılacaktım ve güneşi hiç göremeyecektim. Neyse ki siz beni oradan çıkardınız. Bu sayede dış dünyanın genişliğini hissedebildim ve hiçbir pişmanlığım yok. Lütfen artık ormana koşun. Zamanınız azalıyor.”


“Ama…”


76 numara gülümsedi: “Teşekkür ederim Lordum… Eğer siz bir şey söylemeseydiniz o yeraltındaki kireçtaşı mağarasında ölene kadar dövülecektim. Hayatım size ait ve bu krizi atlatma şansım da var. Eğer bunu başarabilirsem Gökhisar Krallığı’nda buluşalım.”


Yorko'nun hemen arkasındaki Chom Kardeşler seslendi: “Lordum şimdi gitmeliyiz.”


Yorko derin bir nefes aldı. Arkasını döndü ve gitti.


“Evet, o sadece bir köle.”


“Bu en iyi seçenek.”


Yorko bunları düşünüyordu. Ama yine de kalbinde tarif edilemez bir huzursuzluk vardı.


Ormana girmeden önce son kez dönerek geriye baktı. Arabalar yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. 76 numara oyalanmamış ve veda etmek için elini sallamamıştı. Sanki bu sıradan bir ayrılma gibiydi…


Tıpkı gönüllü olduğu gibi…


Çok geçmeden ormanın gölgeleri Yorko’nun görüşünü kapatmaya başlamıştı.


***************


76 numara arabaları köye kadar sürmedi.


Yaklaşık 90-100 metre ilerledikten sonra dizginleri çekerek atları ve arabaları durdurdu.


Daha ileri gitmesi halinde ormanın girişini göremezdi.


Atından atladı ve son arabanın arkasına oturdu. Sessizce kendisini takip edenlerin gelmesini bekliyordu.


Çok uzun süre beklese de sanki bir an gibi geçmişti. Beklemek çok uzun yaşamı boyunca geliştirdiği bir alışkanlıktı. Bu yüzden alışkındı.


Güneş batmaya başladığında nihayet yolun sonunda şövalye figürlerini görebiliyordu.


Kral Şehri şövalyeleri gibi bir amblem ya da bir kurdele takmıyorlardı. Ama zarif zırhlarına ve güzel atlarına bakılırsa büyük bir şehirden geldikleri kesindi.


76 numara incelikle şövalyeleri saydı. 35 tanelerdi. Yarısı yaverlerdi. Ama yaverlerin zırhları da en az küçük köy ve kasaba şövalyelerinin zırhları kadar vardı.


Şövalyelerin lideri yol kenarında bekleyen arabaları görünce kaşlarını çatmıştı. Kırbacını şaklatınca şövalyeler o arabaların etrafını sarmıştı.


“Sör Lougan! Arabalarda kimse yok!”


“İlginç... Anlaşılan bizim Gökhisar büyükelçisi gözcü yollamış.” diyen Lougan küçümsercesine gülümsedi: “Caro, Jester! İkiniz geri dönün ve yolun her iki tarafındaki ayak izlerini de kontrol edin. Arabalarını bırakıp kaçtıklarına göre bir iz bırakmış olmalılar.”


Lougan'ın sözleri ne demek istediğini iletiyordu.


“Efendim… Ya kadın ne olacak?”


“Ellerini ve ayaklarını kesin sonra da onu sorgulayın. Ama maalesef geride kalmaya cesaret etmiş. Ondan çok bir bilgi alamazsınız.”


76 numara ayağa dikildi: “Sorgulamaya gerek yok. Çok fazla arkanızda olmayan o ormana kaçtılar. Ama...”


“Ama ne?” diyen bir şövalye bir eliyle kılıcını çekti ve diğer elini de uzatarak kızı kolundan yakaladı.


Anlaşılan bu şövalyelere bilmek istediklerini söylese dahi onun hayatını bağışlamayacaklardı.


“Ama sizin cadıları bir daha görme şansınız olmayacak.”


Etkileyici bir hızla 76 numara elini kaldırdı ve en yakınındaki şövalyenin bileğini tuttu. Adamın kolunu çekerek onu havaya fırlattı. Gerisin geri savunmasız şekilde kendisine doğru düşüyordu.


Bu fırsatı, şövalyenin kafasını kendi kol altına çekmek için kullandı ve adamı kafa kilidine aldı.


Sonra da hızla omzunu sıktı. Adamın zırhı hiç hoş olmayan bir ses çıkarmıştı. Bir çırpıda kask yerinden çıkmış ve zırhta boğaza yakın bir kısımda bir yumruk büyüklüğünde boşluk kalmıştı.


Şövalye felaket sıkışmıştı. Ağzı nehirden yeni çekilmiş bir balık gibi açılıp açılıp kapanıyordu.


“Charlie'yi bırak!”


“Lanet olsun! Kadını öldürün!”


Diğer şövalyelerin hepsi kılıçlarını çıkardı ve 76 numaraya doğrultmaya başladı.


Ölü şövalyeyi onlara doğru fırlatan 76 numara, adamın kılıcını aldı ve en yakındaki düşmana doğru saldırıya geçti.


...

Neler oluyor neler? 76 numara bütün bunları o Kara Para’da aldığı eğitimler sayesinde mi yapabiliyor acaba? Neyse… Bakalım neler olacak devamında, sonraki bölüme!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44354 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr