Bölüm 640: Rüya Dünyası Hipotezleri

avatar
1969 41

Release That Witch - Bölüm 640: Rüya Dünyası Hipotezleri




Çevirmen: Lodos

Isabella başını hafifçe indirdi. Sessizce cezasını bekliyordu.


Roland sakin bir sesle konuşuyordu: “Kendi yeteneğine dua et. Eşsiz olmasından dolayı değil, kimseyi öldüremeyecek olmasından dolayı… Ne kadar canice bir olaya karışırsan karış ki; bu durumda bu Zero’ya bana saldırması için yardım etmek oluyor, sen sadece suç ortağı olabilirsin en fazla… Senin hayatını bağışlayabilirim. Ama yine de günahlarının bedelini ödemek zorundasın. Tıpkı yasaları ihlal eden diğer herkes gibi…”


Roland'ın sözleri Isabella’yı bir nebze rahatlatmıştı. Evet, ölümden korkmuyordu. Ama hayranı da değildi.


“Şeytanları yenebildiğiniz sürece sizin için her şeyi yapmaya hazırım.”


Roland yavaşça konuşmaya başladı: “Şeytanlar, insanoğlunun düşmanları… Ölene kadar onlara karşı savaşacağım kesin… Ama benim yöntemim Kilise’den farklı… İnsanların potansiyelini yok etmek pahasına Tanrı İradesi Savaşı’nı kazanmaya çalışmayacağım. Durum böyle ve bu yüzden senin de bazı alışkanlıklarını değiştirmen lazım. Bu andan itibaren sen Kilise’nin bir safkan cadısı değilsin. Sen bir kefaret cadısısın.”


“Zero… Yanılmışsın. Roland, şeytanları ve Kutsal Birlik’i uzun zamandır biliyor ve Tanrı İradesi Savaşı için de çok hazır. Gerçekten de o 40-50 sene içerisinde hayatı sona erecek sıradan bir adamdı sadece… Ama şimdi senin sınırsız hayatına erişti. Anlaşılan tanrıların seçtiği kişi o…” diye düşünen Isabella, prangalarıyla beraber diz çöktü. Saçları yere tamamen yayılacak kadar çökmüştü: “Emredersiniz Lordum…” dedi.


Tekrar ayağa kalktığında Roland söze girdi: “Burası Kutsal Hermes Şehri değil ve sen de benim hizmetçim değilsin. Sen sadece hatasının bedelini ödeyen bir insansın. Ama seni ağır işlerde çalışman üzere 20 seneliğine madenlere yollamayacağım. Yapman gereken tek şey büyülü güç üzerine yapılacak araştırmalarda Agatha ile işbirliği içerisinde çalışman…”


“Roland için yapmam gereken tek şey bu mu?” diye içinden geçiren Isabella şaşırmıştı.


Roland devam etti: “Kefaret süren beş yıl. Wendy’den senin konaklaman için yeni bir yer ayarlamasını isteyeceğim. Bu beş senelik süreçte pranga giymek zorunda değilsin. Ama sadece sınırlı özgürlüğün var. Yaşam alanın ve Agatha’nın Büyücü Kulesi haricinde başka bir yere gitmek istiyorsan bu Cadı Birliği’nin gözetimi altında olacak.”


“Evet, anlıyorum.”


“Bu arada… Kutsal Şehir’de başka bir cadı olmadığından emin misin?” diye sordu Roland.


Esir düştüğünden beri bu soruyu birçok kez cevaplamıştı. Bir an düşündükten sonra başını salladı: “Bu son savaş için Zero işe yaramaz tüm yeni cadıları Tanrı’nın Cezalandırma savaşçılarına dönüştürmüş ve diğer bütün cadıları da savaş alanına getirmişti. Manastırlarda kapalı olan birçok kız vardır şu anda… Ama Şeytan Ayları’ndan önce cadı olarak uyanış yaşamaları çok nadir olur. Vanilla, Margie ve ben muhtemelen Kilise’nin kalan son safkan cadılarıyız.”


Söylediklerini dinleyen Roland hiçbir şey söylemeden arkasını dönerek kapıya doğru yürüdü. Isabella’ya yaklaşan sarışın cadı, prangalarını açtı.


Ellerinin tekrar serbest kaldığını gören Isabella, olanlara inanamıyordu. İçinden: “Benim cezam bu mu? Ne hapis var, ne bir aşağılama ya da bir işkence var! Roland ciddi mi?” dedi.


Aniden seslendi: “Majesteleri… Ya Vanilla ve Margie'ye ne…”


Roland başını çevirerek Isabella’ya baktı: “Senden daha iyi durumdalar. Sadece manastırlarda verilen eğitimlerin çarpık fikirlerinden etkilenmiş durumdalar. O düşünceleri de bırakabilirlerse Cadı Birliği’ne dahi katılabilirler.”


Roland ve iki cadı ayrıldı. Hücre kapısı gıcırdayarak kapandı.


“Demek bu kadar…” diye düşünen Isabella tamamen rahatlamıştı. Pencereden gelen güneş ışığı altında tahta yatağına uzandı. Göz kamaştırıcı ışığa rağmen çelik çubukların arkasındaki mavi gökyüzüne bakıyordu korkusuzca…


“Ne güzel bir gün!” diye düşündü.


***************


Ofise geri dönen Bülbül, hoşnutsuzluğunu dile getirdi: “Cezası çok hafif. Neredeyse seni öldürüyordu.”


“Beni neredeyse öldüren Zero idi, o değil.” diyen Roland, Bülbül’e bir parça kurutulmuş balık verdi.


Balığa ağzıyla uzandı Bülbül ve mırıldanarak: “Zero’ya bu şansı o verdi. Eğer bunu yapmasaydı Ruh Savaşı’na sürüklenmezdin sen…”


Roland sabırla açıklamaya koyuldu: “Ama şeytanlara karşı gerçekten savaşmak istediğini sen de söyleyebilirsin, değil mi? O affı olmayan bir suç işlemedi. Ben de gayet iyiyim zaten… Cezası yeterli… Bu sayede olağanüstü yetenekler satın almak için insanlara ne kadar para harcayabileceğimizi göstermiş oluyoruz.”


“Para harcamak mı, neden bahsediyorsun?”


“Ee… Aklıma bir propaganda fikri geldi de…” diyen Roland, iki kez öksürdükten sonra devam etti: “Onun gibi bir örneği gören insanlar yasalardaki kırmızıçizgiyi geçmedikleri sürece kefaret ödeyerek yeni bir şans kazanabileceklerini anlayacaklardır. Hepsinden öte bizim düşmanlarımız şeytanlar. Tanrı İradesi Savaşı’nı kazanma ihtimalimizi artırmak istiyorsak; onun hizmet ederek hatalarının bedelini ödemesi en iyi seçim olacaktır.”


Bülbül’ün dudakları değirmişti: “Pekâlâ… Senin için gözleyeceğim onu…”


Fransız penceresine yürüyen Roland, Isabella'nın söylediklerini hatırladı aklından…


Zero’nun absorbe ettiği hafızalar iki çeşitti. Birincisi kaybedenlerin bilincinden arta kalan ve düzensiz şekilde duran hafızaydı. Bunlar Zero'yu etkileyebiliyordu. Diğer hafıza türü ise ona tamamen açık olanlardı, istediği zaman o hafızaları okuyabiliyordu. İlk tür hafızaları hatırlamak zor, unutmak kolaydı.


“Ruh Savaşı sırasında beni tekrar tekrar teslim olmaya ikna etmesinin nedeni bu muydu yani?” diye düşündü Roland.


Hafızasını gönüllü olarak Zero’ya sunup teslim olanlar, absorbe edildiklerinde de herhangi bir yan etki yapmıyordu Zero’ya…


“Bu yüzden tüm hayati anlarda duraksıyordu… Bütün hafızamı tamamen elde edebilmek için savaştan vazgeçmemi istiyordu.” diye düşündü Roland.


Bu sürecin Prens Roland'ın vücuduna sahip olduğu süreç ile benzeştiğini fark etmişti.


Prens Roland'ın hafızası da aynen böyleydi. Tamdı ve her zaman kafasındaydı. İstediği zaman istediği şeyi araştırarak kolayca hatırlayabilir ve ihtiyaç duymadığı zaman da bir kenara kaldırıp koyabilirdi. Arşivlerdeki dosyalar gibilerdi. Herhangi bir detayı ezberlemek zorunda değildi ama bir sene sonra açıp baktığında bile aynı şekilde bulabiliyordu.


Prens Roland gerçekte Garcia'nın suikastçısı tarafından öldürülmüş ve ölüme karşı en ufak bir direnç gösterme iradesi barındıramamıştı içinde… O kişinin Ruh Savaşı’nda kolaylıkla pes edeceğini düşünmek çok da zor değildi.


Şu anda o güçlü iradeli olup da kaybedenlerin ne yaptığını merak etmeye başlamıştı Roland.


Isabella'nın söylediklerinden yola çıkılırsa bu tür hafızalar birinci türdendi. Zero’nun düşüncelerini, kişiliğini ve hatta inançlarını değiştirerek Zero’yu etkiliyordu. Binlerce ruhu absorbe etmiş olmak onu çok karmaşık bir insana çevirmiş olmalıydı. Önceki halinden çok çok farklı bir insana…


Eğer Zero, Roland’dan intikam almak istiyor olsaydı tüm o çılgın anıları zihnine dökerdi.


Bunu yapması halinde kendisi paramparça olacaktı evet… Ama Roland da önceki Roland gibi olmayacaktı asla…


Bu kaotik hafızalar fırtınasında her inatçı ruh, iradelerini kullanarak zihninde üstünlüğe ulaşmak için birbirleriyle savaşacaklardı. Zero da bu şansı kullanarak tekrar ortaya çıkacaktı.


Ancak Zero’nun beklentisinin aksine Roland bu çağdan bir adam değildi.


Modern çağda yaşayan bir insanın bir günde absorbe ettiği bilgi miktarı eski çağlardaki bir insanın aylarca hatta yıllarca absorbe ettiği bilgiye eşdeğerdi. Bilgi patlaması çağından bir adam olarak her uyanış anında çeşitli bilgileri okuyup ezberleyecekti. Zihni yararlı bilgileri saklayabilir ve manasız olanları da içgüdüsel olarak ortadan kaldırabilirdi.


Sonuç olarak tüm hafıza parçaları absorbe edilerek yeniden düzenlenmişti. Ve garip yeni bir dünya oluşturmuştu: Roland’ın rüya dünyası…


Ama maalesef bu teorisini Zero’ya sorup da doğrulayamıyordu.


Çünkü Zero hafızası da dâhil olmak üzere sahip olduğu her şeyi kaybetmiş ve Roland’ın rüya dünyasında masum bir çocuğa dönüşmüştü.


...

O son teori kısmına yükseldik yine… Hakikaten yazar kimi yerlerde nasıl kullanacağını biliyor o epik dili… Bakalım bu rüya dünyası hakkında daha neler olacak? Tahminlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

Isabella’nın cezası da bence adil bir ceza oldu. Savaşta yaptıklarının nispeten hafif olmasından değil de… Aksine şeytanlara karşı bu kadar tutkulu şekilde savaşmak istemesinden… Bakalım neler yapacak, göreceğiz…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr