Bölüm 617: Soğuk Rüzgâr Sırtı’nın Gülü

avatar
1941 41

Release That Witch - Bölüm 617: Soğuk Rüzgâr Sırtı’nın Gülü




Çevirmen: Lodos

Iffy, Tilly'nin Bloodfang Derneği'nin kuruluşunun tüm hikâyesini ve Heidi Morgan'ın gerçek niyetlerini açıklamasını sessizce dinledi. Annie'nin Skyflare tarafından bir soyluya verildiğini duyduğunda sanki bir şey kalbini sıkıştırıyormuş gibi hissetti.


“Heidi… Nerede şu an o?”


“Cezası verildi.” diye cevap veren kişi Tilly’nin arkasındaki Ashes idi: “Tutuklamalar esnasında Skyflare da direnmişti. İkisi de aynı yolun yolcusu oldu.”


“Oh… Teşekkür ederim.” dedi Iffy usulca.


Sıktığı yumruklarını istemeden açtı ve aniden kendisini kaybolmuş gibi hissetti.


Tüm bunlardan sorumlu olanlar hak ettiklerini yaşasalar da yine de rahat hissetmiyordu. Aksine artık ortada kesin bir intikam olmayınca biraz amaçsız hissetmeye başlamıştı. Üstüne üstlük bir de onlara dâhil olup ceza almayan tek kişi olunca… Epey suçluluk duyuyordu.


Tilly bir süre sessiz kaldıktan sonra söze girdi: “Umarım Uyku Adası’nın düzgün bir yola tekrardan çıkması için yardımcı olabilirsin. Bloodfang Derneği’nin hayatta kalan üyeleri de tıpkı senin gibi Heidi tarafından kandırılmış insanlar… Bu insanlar şüphe altında bırakılmamalı ve ayrımcılığa uğramamalı… Savaş cadıları, savaş dışı cadılara zorbalık yapsa da şimdi savaş dışı cadıların onlara zorbalık yapması doğru olmaz.”


Iffy çok fazla tereddüt etmeden başını salladı: “Size yardım etmeye hazırım Leydi Tilly.”


Tilly, Iffy'nin bu kadar çabuk cevap vermesini beklemiyormuş gibi biraz şaşırmıştı: “Demek öyle, bu harika…”


“Ne yapmalıyım?”


“Bloodfang Derneği'nin diğer üyeleriyle Annie ile olan hikâyen hakkında konuş. Ben herkese Heidi'nin suçunu anlatacağım.” diye yanıtladı Tilly: “Kilise tamamen yok edildikten sonra soylular tarafından hapsedilen cadıları bulmak için Kurt Yüreği Krallığı’na insanlar göndereceğim. Hala yaşıyorlarsa da Roland onları kurtaracak.”


“Anlıyorum.” diyen Iffy, kendi günahlarını hafifletebilecek her şeyde elinden gelenin en iyisini yapmaya kararlıydı.


“Sen… İyi misin?” diyen Tilly aniden eğilerek Iffy'nin yanaklarını okşadı. Iffy aniden yüzüne sıcak bir hissin yayıldığını hissetmişti: “Ben iyiyim.” diyerek birkaç kez gözlerini kırpıştırdı: “Sadece biraz… Çoktan yorulmuş gibi hissediyorum…”


Tilly uzun bir süre sessizce ona baktı: “Çok üzülme. İyice dinlen…”


Iffy, iki cadının ayak sesleri artık duyulmamaya başladıktan sonra yatağına uzandı.


Ağlamıyordu.


“Bu sadece vücudumun doğal tepkisi…” diye düşündü.


Ne keder ne de korkaklıktı bu…


Sadece Annie'yi özlediğinin kanıtıydı.


Gözyaşları gittikçe daha da hızlı akıyordu.


*******************


Roland masanın önünde oturmuş, Danışma Ekibi’nin tahliye istatistiklerini okuyordu. Uzun süredir bir lamba ışığı olmadan okuyordu, bu biraz alışılmadık gelmişti. Bir zamanlar modernliğe yakın bir uygarlık getirdiğini düşünmüştü. Ama şimdi Derinvadi Kasabası’nda her şey normale dönmüştü işte…


Duş yoktu, kokulu sabun yoktu, elektrik ışığı yoktu... İlk baştaki Sınır Kasabası’ndan çok da iyi halde değildi burası… Bacaları ve kazanları krallık boyunca yaymak için daha yapacak çok işi vardı.


Roland raporları aşağı koydu. Tam gözlerini ovacaktı ki yumuşak bir çift görünmez el alnına uzanarak masaj yapmaya başladı.


“Teşekkürler.” diyen Roland raporları okumaya devam etmeden önce başını eğdi.


Barov etrafta olmadığında Sör Eltek, ofis asistanı rolünü çok iyi üstlenmişti. En azından istatistiklerin hesaplanmasında ve raporların hazırlanmasında mükemmel bir iş çıkarmıştı, en az özel eğitimlerden geçmiş Belediye Binası personeli kadar iyiydi.


“Buradan kaç kişi Batı Bölgesi’ne gitmek istiyor?”


“En az yüzde 70 Majesteleri…” dedi Sör Eltek: “Soğuk Rüzgâr Sırtı yaşamak için gerçekten uygun bir yer değil. Dük ile bu durumu konuştum. Bana Kilise’nin nerede olduğunu gözlemlemek için olmasa burada bir kasaba bile olmayacağını söyledi. Geriye kalan yüzde 30 da muhtemelen Kuzey Bölgesi’nde kendi tarım arazileri veya fabrikaları olan insanlar…”


“Tamamdır, harika! Şimdi planlamaya başlayabilirsin. Gemilerin boş gidip gelmesine izin vermemeye çalış. Her seferde olabildiğince fazla insan gönderilsin ki bir an önce varabilsinler Batı Bölgesi’ne…”


“Ama Dük Calvin’in tarafında…”


“Ben ona açıklama yaparım.” diyen Roland, bir yudum çay içti: “Her neyse… Savaş bittikten sonra kazanıp kazanmamamız önemli değil. Soğuk Rüzgâr Sırtı’na insan yerleştirmeye gerek kalmayacak.”


“Sorun nedir Majesteleri?” diye sordu Sör Eltek.


“Önemli bir şey değil ya…” dedi Roland. Kazanıp kazanmamamız önemli değil dediği anda Bülbül, ağzını kapatmıştı Roland’ın… Bu sözlerin devamını getirememişti yani… Öksürerek: “Her neyse, sen dediklerimi yap. İşler yoluna girecektir.” dedi.


“Emredersiniz Majesteleri…” diyen Sör Eltek, ayrılıyorken içeri Roland’ın şahsi muhafızı Sean girdi: “Majesteleri Roland… Kalenin dışında sizi görmek isteyen bir kadın var. Muhafızlar tarafından durdurulduktan sonra olduğu yere diz çöktü ve sizi görene kadar asla ayrılmayacağına yemin etti.”


“Şu anda mı?” diye soran Roland, bilinçsiz bir şekilde pencereden dışarı baktı. Bütün kasaba sessiz geceye karışmıştı.


“Evet. Anlaşılan kasıtlı olarak şu anda gelmeyi seçmiş. Onu daha önce de gündüzleri kale bölgesinde iki kez gördüm. Ve…” diyen Sean bir an duraksayıp tereddüt etti: “Kendisinin Bayan Wimbledon olduğunu iddia ediyor.”


Bu cevabı duyan Roland neredeyse kendi tükürüğünde boğulacaktı: “İmkânsız!” Bildiği kadarıyla Dördüncü Prens daha önce hiç Kuzey Bölgesi’nde bulunmamıştı.


Kadın çalışma odasına girdiğinde Roland çok etkilenmişti.


Görünüşü çok muhteşem değildi. Ama yüz hatlarının kendine özgü bir çekiciliği vardı. Küçük ve ince vücudu açıklanamaz bir nezakete sahipti. Halk arasında söylenen ‘hanım hanımcık kız, ev hanımı’ gibi tabirlere yakın bir görüntüsü vardı. Uzun elbisesindeki çamur, bu kadınlık ve güçlülük özelliklerini daha da ortaya çıkarıyordu.


“Sevgili Majesteleri…” diye reverans yapan kadın selam verdi: “Soğuk Rüzgâr Sırtı’ndan Olivia saygılarını sunuyor.”


“Acaba Bayan Wimbledon derken ne demek istediğini öğrenebilir miyim?” diye soran Roland, direkt sadede gelmişti: “Muhafızımdan duyduğuma göre kaleye girmek için özellikle geceyi beklemişsin. Acaba bu ismi kullanmanın da kaleye girmek için bir taktik olmadığını kesin olarak söyleyebilir misin?”


“Bağışlayın Majesteleri… Eğer bunu yapmasam beni görmezdiniz…” diyen kadın dişlerini ısırdı: “Ben ağabeyinizin gerçek karısı sayılamam evet… Ama biz bir zamanlar birbirimize âşıktık.”


Tıpkı beklendiği gibi sadece bir sahtekârlıktı… “Bir saniye!” diye düşünen Roland aniden oturduğu yerde sarsılmış ve içinden: “Ne dedi? Ağabeyim mi?” diye geçirmişti.


“Timothy’yi mi kast ediyorsun?” diye sordu.


Kadın hayır anlamında başını iki yana salladı.


“Gerald mı?”


Yüzü kızaran Olivia hemen yere çökmüştü: “Gerald’ın tahtı almak için düşünceleri olduğunu biliyorum ama o şimdi öldü… Bana onun adına yardım edebilir misiniz Majesteleri! Size yalvarıyorum!”


...

Iffy’ye inceden üzülmedik değil… Ama epey güçlü bir kız, toparlayacaktır muhakkak…

Sör Eltek de baya Barov’un yerini almış gibi duruyor. Barov, Edith’e sinirlendiği gibi buna da sinirlenmese bari J

Olivia, Olivia, Olivia… Sen de nereden çıktın? Bakalım Roland neler yapacak bu konuda?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr