Bölüm 616: Şiddetli Gelgit Yükseliyor

avatar
2099 42

Release That Witch - Bölüm 616: Şiddetli Gelgit Yükseliyor




Çevirmen: Lodos

Sert ve delici patlamalar her yerdeydi.


Zero’nun bu patlamalar arasında duyabileceği tek şey belli belirsiz feryatlardı.


Ön cephede Tanrı’nın Cezalandırma savaşçıları, arkada ise yavaş yavaş ilerleyen Yargı Ordusu vardı. Bu dizilimin adı ‘Büyük Kalkan’ idi ve şeytani canavar sürüleriyle başa çıkmak için kullanılırdı. Arbalet ve çakmaktaşı tüfeklerine karşı da eşit derecede etkiliydi. Bir parmak kalınlığındaki her bir demir kalkan, okları hedefinden saptırabiliyor ve aynı zamanda Timothy’nin çakma çakmaktaşı tüfekleri tarafından da delinemiyordu. Bu kalkanların tek dezavantajı çok ağır olmalarıydı. Bu sebeple de onları sadece Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu taşıyabiliyordu.


Ancak bu sefer etkinliğini kaybetmişti.


Tanrı’nın Cezalandırma savaşçıları belirli aralıklarla kendilerine doğru gelen vızıldayan toplar tarafından ikiye bölünüyorlardı, hatta öyle ki bu toplar Tanrı’nın Cezalandırma savaşçılarının arkasındakileri bile vurabiliyordu. Bu topların sebep olduğu yaralardan kanlar fışkırıyordu. Vurulduğu anda ölmeyen askerler iç organları dışarı sarkmış şekilde acı içinde çığlıklar atıyorlar, hala savaşmakta olan ordu arkadaşlarının morallerini bozuyorlardı.


“Bu böyle devam edemez. Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu hücum etsin!” diye bağırdı bir asistan.


“Katılıyorum Lord Soli…” diyen bir başka komutan yumruklarını sıkmıştı: “Bu demir toplar sadece düz bir çizgide hareket edebiliyor ve çok hızlı da ateşlenemiyor. Yapmamız gereken etrafa dağılmak, bu sayede hedef olmayacağız!”


“Anlaşıldı! Düzeni yaymak ve tam hücuma geçme emirlerimi iletin!”


Zero, Soli Daal'ın saldırı emrini verdiğini duymuştu.


Ancak o anda savaş alanına yeni bir tür silah girmişti.


Sürekli bir yağmur gibi art arda geliyordu. Ama sesi de birbirlerine çarpan altın hançerlerin vızıltıları gibiydi… Hücum eden savaşçıların önlerinde aniden bir duman bulutu yükselmiş ve biçilmiş buğday gibi yere sermişti hepsini… Zero’nun; saldırıların nereden geldiğini görmesi imkânsızdı.


Bütün komutanların yüzleri bir anda kireç gibi olmuştu. Herkes bu savaşın sonucunun artık kesinleştiğinin farkındaydı.


Zero, havada delici ve ani bir tıslama sesi duydu. Keskin ama gizemliydi, bir engerek gibi…


Tehlike!


Bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi. Bilinçaltında bu sesten saklanmak istiyordu ama içinde bulunduğu bedenin kendi bedeni olmadığını çabucak hatırlamıştı.


Ama ne yazık ki Soli Daal'de, Zero’daki uyanıklığın zerresi yoktu.


Havadan düşen top tam önünde belirmiş ve Soli’nin vücudunu taramıştı.


Zero, yere düşmeden önce sadece görüşünün iyice döndüğünü hissetmişti.


Soli'nin omuzlarından taze kan fışkırıyordu. Kolunun olması gerektiği yerde boşluk vardı. Acı içinde bağırmamak için dişlerini sıktı.


Etrafındaki insanlar aniden toplanmıştı.


“Kardinal Hazretleri!”


“Aman Tanrım, eliniz…”


“Geri çekilin! Herkes geri çekilsin!”


“Lord Soli'yi buradan uzaklaştırın. Ben geride kalacağım!”


Bu noktada hatıralar kopuyordu.


Zero gözlerini açtı. Önünde tekrardan Tanrı Taşı prizmaları ve Gizli Bölge’nin derin yeraltı manzarası belirmişti.


“Demek bunlar oldu…” diye düşünen Zero, başını indirdi ve kontrolsüz bir şekilde sırıttı.


Bu durumlara bakıldığında her şey tutarlı geliyordu.


Roland Wimbledon, Sınır Kasabası’nın düşük seviyeli lortluğundan Gökhisar Krallığı’na nasıl yükselmişti, Dük’ün şövalyelerini nasıl yenebilmişti, Timothy’nin Çılgın ordularını nasıl bozguna uğratabilmişti de Kral Şehri’ni bir gün içerisinde ele geçirebilmişti… İşte sebep buydu.


Sürekli yaşanan patlamalar, havada bir türlü dağılmayan barut dumanı kokusu... Bunlar Timothy'nin çakma kar tozu borularından çok daha üstün olan yeni bir tür ateşli silahın varlığını kanıtlıyordu.


Zero ‘şahsen tanık’ olmamış olsaydı kar tozu silahlarının bu denli güçlü olabileceğini asla düşünmezdi.


Ve elbette bunun Wimbledon Ailesi içinde aktarılan bir sır olmadığını biliyordu. Yoksa Timothy ve Garcia da bunu biliyor olurdu.


Hiç şüphe yoktu ki; Roland, Sınır Kasabası’nda bir şeyle karşılaşmış ve bu sayede de bugünkü başarılarına ulaşabilmişti.


Başka bir olasılık ise Roland’ın antik bir ailenin bilgilerine hâkim olmasıydı. Kutsal Birlik dağıldığından beri yerel halka yardım eden birkaç inşaatçı ve tasarımcı artık halkla iç içe değildi. Ayrıca birçoğu da özel yeteneklere ve el sanatlarına sahipti. Yani o ailelerden birinin bu üst düzey silahların nasıl yapıldığını bilme ihtimali vardı.


Ya da belki de silahlar Geçilmez Dağ sıralarının derinliklerinde gizlenmiş bazı kalıntılarda bulunmuştu. Kütüphanedeki tarihi kayıtlarda Vahşi Araziler’in sınırlarında bilinmeyen kökenli birkaç garip kalıntı olduğu belirtilmişti. Zaten aslında Kutsal Birlik’in nihai bölünmesine yol açan etmen, bir yeraltı labirentinin keşfi olmuştu.


Ancak Zero, kar tozunun bu derece ölümcül güçlü olmasının nedeninin bazı cadıların yeteneği olduğuna inanmaya daha yatkındı.


Bu aynı zamanda Roland'ın tutumunu neden değiştirdiğini, neden çok sayıda cadı işe aldığını ve neden onlara yardım ettiğini de açıklıyordu.


“Unut gitsin… Benim teorilerimin önemi yok. Nedeni ne olursa olsun Roland Wimbledon en iyisini biliyor bu işlerin…” diye düşündü Zero.


Roland’ı yutması halinde bu silahlarla ilgili her şeyi anlayacağını biliyordu.


“Leydi… Zero?” diyen ve kafes çıkışında duran muhafız şefi endişeyle sordu. Uzun süredir Zero’dan ses yoktu.


Zero, kalbindeki heyecanı bastırdı ve kafesten telaşsız bir şekilde çıkmadan önce yüzündeki sırıtış tamamen kayboluncaya kadar bekledi: “Ben iyiyim. İstihbarat Teşkilatı’na emir verin. Hala Şafak Krallığı'nda olan tüm safkan cadılar geri çağrılsın!”


“Hepsi mi?” diye soran muhafız şefi, şaşkın görünüyordu: “Ama önceden verdiğiniz plan…”


“Nihai belirleyici savaş başlamak üzere…” dedi Zero: “Herkesi görmek istiyorum.”


Roland'ın bilgisinin yanında Şafak Krallığı’nın zerre önemi yoktu.


“Çok kuvvetli, inanılmaz bir menzile sahip ve herkes kullanabiliyor bu gücü…” diye düşünen Zero’nun sadece bunu düşünmesi bile yetiyordu.


Eğer bu silah Kanlı Ay’ın gelişinden önce epey büyük miktarda toplanabilirse Kutsal Şehrin şeytanları yenme umudu artacaktı.


Kendisi ise… Tanrı’nın iradesine ve isteklerine bir adım daha yaklaşabilirdi.


*******************


Derinvadi Kasabası, Gökhisar Krallığı'nın Kuzey Bölgesi…


Akşam yemeğinden sonra kaledeki yatak odasına geri dönen Iffy, elinde olmadan esnedi. Geçtikleri iki haftada Diş Sökme Harekâtı’ndan sonra küçük kasabaya ulaşmışlardı ve bu sürede dinlenmek için hiç zaman yoktu. Sadece kampları korumak için Birinci Ordu’ya yardım etmekle kalmamış aynı zamanda Edith ve yanındakileri takip ederek halkı yerleştirmek için Soğuk Rüzgâr Sırtı’na gitmişti. Son derece meşgul olsa da hayatın bu şekilde bir şeyler ifade ettiğini anlamıştı.


Biraz sakinleşip rahatladıktan sonra, savaş dışı cadıların da gerçekten kendi benzersiz güçleri olduğunu fark etmişti. Hatta kendi yeteneklerinin de yanı sıra kendisini de normal bir insan gibi hissetmeye başlamıştı. Günlük yaşadığı her türlü etkileşimden de gözlediği üzere;  Cadı Birliği üyeleri tarafından yavaş yavaş kabul ediliyordu Iffy. Hatta nöbet görevini yaptığı esnada her ne kadar Şimşek mutsuz görünse de Maggie ilk defa selam vermişti ona...


Iffy, onu affetmelerini beklemiyordu. Bunun yerine, yaptığı eylemlerle kendisinin önceki yanlışlarını telafi etmeyi umuyordu. İşin doğrusu onlara bir kız kardeş olup olmamayı da umursamıyordu. Sadece keffaret arıyordu. Tek ve biricik arkadaşı Annie için keffaret...


Tam yatağa gitmek üzereydi ki biri kapısını çaldı.


Kapıyı açtığında Uyku Adası'nın lideri Leydi Tilly Wimbledon'u görerek şaşırmıştı.


"Seninle Bloodfang Derneği hakkında konuşmak istiyorum." diyen Tilly sessizce iç çekti: "Aynı şekilde Heidi Morgan ve... Annie hakkında da... "

 

...

Soli Daal de sahnelerden siliniyor böylece… O bütün safkan cadıların çağırılacak olması biraz korkutmuyor değil açıkçası… Bir de Zero, Roland’ı yutmak istiyormuş, bakalım neler olacak?

Iffy’nin yavaş yavaş uyum sağlaması da nedense çok mutlu ediyor insanı… Çok iyi kalpli bir insan aslında… Bakalım Tilly ile nasıl bir sohbet edecekler…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr