Bölüm 610: Avcı

avatar
1913 38

Release That Witch - Bölüm 610: Avcı




Çevirmen: Lodos

Danny beklerken siperden ona doğru kısa bir adam koştu.


“Kaptan! Erkencisiniz.” diyen adam nefes nefeseydi. Çantayı omzundan indirerek Danny’nin ayaklarının dibine koydu: “İşte cephaneniz…”


“Eğer dağlarda avlanıyor olsaydım şimdiye dek geri dönerdim.” dedi Danny: “Benim mühimmatım ne kadar?”


“30 mermi.”


“Çok az…” diye mırıldandı Danny: “Lanet olası makineli tüfekçi…”


Kısa adam ordudaki en genç askerdi. Yaşı 16, ismi de Malt idi. Danny’yi ‘korumak’ için gelmişti.


Her keskin nişancı bir koruyucuyla eşleştirilirdi. Bu sayede düşmanlar yaklaşacak olduğunda koruyucu düşmanları püskürtür ve kaçmak ya da başka bir sipere geçmek için zaman kazanırdı.


Ama Danny, bir koruyucuya, özellikle de reşit olmayan bir koruyucuya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu. Malt'ı yanına kabul etmesinin tek nedeni, Karl Van Bate'in yalvarmasını geri çevirememesiydi. Yıllardır İnşaat Bakanı ile komşuydu ve yeni bölgenin aynı sokağında yaşıyorlardı. Danny de süreç içerisinde Karl’ın, Karl Okulu’ndan mezun olan her bir öğrenciyi kendi çocuğu gibi gördüğünü anlamıştı.


Keskin nişancının pozisyonu genellikle arkada olduğu için koruyucu da doğal olarak ön saflardaki askerlere kıyasla daha güvenli bir konumdaydı. Danny; Majesteleri Roland’ın, çalışanlarının birbirinin yerini alması ya da birbirleriyle anlaşarak işten kaytarmasından nefret ettiğini biliyordu. Yani Malt’ı yanına almak da Majesteleri’ni sinirlendirmeden yapabileceği birkaç şeyden biriydi.


Çömelmiş mermi toplayan Malt'ı izleyen Danny, kendisini tutamayarak sordu: “Başka bir iş yapmayı düşündün mü hiç?”


“Birinci Ordu’yu bırakarak mı?” diye başını kaldırmadan cevap verdi Malt: “Hayır, burayı çok seviyorum.”


“Ama bu bir oyun değil.” diyen Danny, kaşlarını kaldırmıştı: “Savaş alanında her an öldürülebiliriz. Bu riski almak zorunda değilsin. Karl’ın Okulu’ndan mezun olmuş biri olarak Belediye Binası’ndaki bir iş için tamamen yeterli durumdasın. Orada oldukça düzgün şekilde çalışabilir ve orduda kazandığından daha fazla kazanabilirsin.”


“Ama ben oradaki görevlilerin ayak işlerini yapmaktan hoşlanmıyorum. Ben Majesteleri’ni korumak için silah taşımak istiyorum.” diyen Malt, siperden aldığı 8 mm'lik mermileri koydu: “Ayrıca…” dedikten sonra da bir anda kızarmıştı.


“Bayan Nana yüzünden mi?”


Malt cevap vermedi. Yanakları daha da kızarmıştı.


Danny elinde olmadan bir kahkaha patlattı: “Birinci Ordu’daki askerlerin en az yarısı Bayan Melek’e hayran. Senin hiç şansın olduğunu sanmıyorum ben… Ayrıca babası da bir baron… Şu anda arazisi olmasa bile kızı senin hayal edebileceğin biri değil.”


“Ben, ben öyle düşünmüyorum.” diyen Malt, boynunu bükmüştü: “Onu her gün görebildiğim sürece memnunum ben…”


Danny başını salladı ve Malt'ı ikna etmeyi bıraktı. Bir insanın âşık olduğunda ne kadar inatçı ya da güçlü olabildiğini biliyordu. Kendisi de bir istisna değildi.


Ne zaman boş vakti olsa da gözlerini kapatsa yeşil saçlı kadının görüntüsü zihninde beliriveriyordu.


Eğer o kadın ormandayken Danny’yi kurtarmak için elini uzatmasaydı Danny ormanda hayatını kaybedebilirdi.


Ama o zaman cadılara hala şeytanların köleleri ve kötülüğün vücut bulmuş halleri olarak bakılıyordu. Aşkını kalbinin derinliklerine gömen Danny, kimseye söylemeye cesaret edememişti. Beklenmedik şekilde bir kez daha karşılaştıklarında cadılar artık masum varlıklardı. Sonuç olarak yeşil saçlı cadı kale bölgesindeki Cadı Evi’ne taşınmış ve Gizli Orman’da çeşitli deneysel alanlar açmıştı.


Kale bölgesine istediği gibi giremiyordu. Bu yüzden ne zaman tatile çıksa her zaman yayını alarak Gizli Orman’a ava giderdi. Hatta bir asker olarak hizmet etmeyi bıraktığı anda Belediye Binası’na orman bekçiliği için başvurmaya ve Gizli Orman’ı yeni evi olarak kabul etmeye karar vermişti.


“Woo… Woo!”


O anda borazanların sesini duymuştu.


Bu, düşmanların gelişini işaret ediyordu.


Boş düşünceleri kafasından atan Danny, silah tutucusunu tamir etti.


Ne olursa olsun o anda hala bir savaşçıydı Danny… Majesteleri’ni korumak ve cadıları avlayan Kilise’yi devirmek için savaşmalıydı…


...


Güneş başının üstünde yükselirken dağın ayaklarında parıldayan zırhlı birlik ortaya çıkmıştı.


Dağa giden tek yolu kuşatmak için kurulan savunma hattı bir kilometreden daha az uzaklıktaydı. Düşmanlar dağdan çıktıkları anda Birinci Ordu toplarının menziline adım atmış olacaklardı.


Danny, Demir Balta’nın en ufak bir saldırı şansını kaçırmayacağını çok iyi biliyordu.


Düşüncelerinin doğru olduğunu kanıtlarcasına arkasından bir dizi donuk kükreme sesi patlamıştı. Uzaklardan gök gürültüsü gibi geliyordu. Danny başının üstünden düşmanlara doğru uçuşan belli belirsiz gölgeleri görebiliyordu.


Savaş bir işaret olmaksızın başlamıştı.


Uzaktan da olsa Danny, kovanların iniş yerlerini ve tıpkı vahşi çiçekler gibi bir anda açarak etrafı karıştıran toz bulutlarını görebiliyordu. Karınca gibi tek bir safta düzgünce ilerleyen düşmanlar anında paniğe kapılmıştı. Bu normal ve anlaşılabilir bir tepkiydi. Çünkü ilk defa göremedikleri bir rakipten saldırı yiyorlardı hayatlarında… Eğer onların yerlerinde paralı askerler ya da sıradan bir ordu olsaydı birkaç tur atışın sonrasında moral olarak tamamen çökmüş olurlardı.


Ancak Kilise birliği geri çekilmemiş, aksine hızlanmaya başlamıştı. Askerler önceki kadar düzgünce sıralanmamış gibilerdi.


Danny'ye yaklaşana kadar üç tur top saldırısı yemişlerdi zaten… 50 saha topu birleşince art arda ateşleme yapmak için yeterli oluyordu. Bu da düşmanlara resmen işkence ediyordu. Savaş atları da yoksa aradaki cehenneme dönmüş yolu yürüyerek geçmek zorundaydılar.


Olağanüstü bir güce sahip olduğu söylenen Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu, büyük kalkanlarını kaldırmış en ön sıradan ilerliyorlardı. Birinci Ordu siperlerinden 500-600 metre uzakta demirden bir duvar olmuşlardı.


Ama kurşunların karşısında çok da işe yaramıyordu. Bir mermi büyük bir kalkana çarptığı anda kalkan parçalara ayrılıyor, kalkanın sahibi de etrafa savruluyordu.


“Bu iyi değil…” dedi Danny başını sallarken: “Korkarım ilk sipere ulaşmadan önce yok olacaklar…” Ordunun atış düzenlemesini anlamıştı: İlk olarak 1,000-1,500 metre uzaklıktaki düşmanların icabına toplarla bakıyorlardı. Sonrasında düşmanlar dikenli tel çitleri civarında biriktiklerinde savaş alanını makineli tüfeklerle silip süpürürlerdi. Düşmanlar 200 metreye ulaşarak daha da ileriye doğru gelmeye başlarlarsa da döner tüfeklerle yakın savaşa girilirdi.


“Neden onları yok etmek iyi değil ki?” diyen Malt, parmak uçlarında durmuş siperin üzerinden bakıyordu.


“Çünkü o zaman bana bir şey kalmayacak.” diyen Danny, bel cebine koyduğu mermileri toplayarak silahını kaldırdı. Gitmeye hazırdı.


“Nereye gidiyorsun?” diyen Malt aceleyle çekti Danny’yi…


“Ön sıradaki sipere gidiyorum.” diyen Danny, Malt'ın elinden kurtuldu: “Sen burada kal.”


“Ben de seninle geleceğim.”


“Hayır, gelmeyeceksin. Bu bir emirdir.” diyen Danny, siperleri bağlayan kısımda yürümek üzere eğildi.


Toprağa düşen kovanların sesleri gittikçe daha da yükseliyordu. Her patlama sesiyle siper duvarlarından fırlayan toprak kırıntıları yakasına doluyordu.


Bu sayede yavaş yavaş ön tarafa yaklaştığının da farkındaydı.


Üç sıra siper geçtikten sonra yeni bir posta mermi yağmadan ekip arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında başını siperden kaldırdı Danny. Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’nun büyük kalkanlarını çok net şekilde görebiliyor, hatta çaresiz şekilde bağırmalarını da duyabiliyordu.


Düşmanlardan yaklaşık 300 metre uzaktaydı.


“Yeterince yakın…” diye geçirdi içinden…


Derin bir nefes alarak tüfeğini kurdu. Bir kalkanın hafif yukarısına nişan alarak tetiği çekti.


Net bir sesle beraber kalkanın arkasından bir miktar mavi kan dökülmüştü. Sonrasında kalkan da sahibiyle beraber yere düşerek arkasındaki şaşkın Yargı askerlerini açıkta bıraktı.


Sürgüyü açan Danny, dumanı tüten mermi kovanını çıkardı ve sürgüyü tekrar itti.


Bu yükleme sesi onu heyecanlandırmıştı.


İçinden: “Şu biiir…” diye geçirdi.


...

Olanları zaten okudunuz. O yüzden bu bölüm hakkında söylenecek çok şey yok. Sadece şunu diyorum: “Şu biiir…”

:) :) :)

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr