Bölüm 609: Savaş Alanına Giriş

avatar
2037 31

Release That Witch - Bölüm 609: Savaş Alanına Giriş




Çevirmen: Lodos

Başını salladı şef: “Her üçü de işaret kulesinin dibindeki bir kulübede ölmüş. Ve işaret kulesindeki vardiyalar da haftada bir değişiyor. Yani ölü bulunduklarında cesetleri çoktan kokuşmuştu.”


“Pekâlâ… Görünüşe göre işaretleri ateşleyen onlar değil, bazı diğerleri…” diyen Soli, öfkeyle masayı yumrukladı sonra da kahkahalara boğuldu: “Bizle bile isteye dalga mı geçiyorlar yoksa Kutsal Şehri savaş başlatması için tetiklemeye mi çalışıyorlar?”


“Belirli net bir sebep yok. Ama Lordum… Bir farenin ifadesi epey ilginç…” diyen şef, raporu işaret etti: “Son sayfaya yazdım.”


Raporun son sayfasını çeviren Soli, aceleye bir göz attı: “İki hafta önce insanlar Soğuk Rüzgâr Sırtı’nın altındaki yola engel koydular ve hiç kimsenin Geçilmez Dağ sıralarına gitmesine izin vermediler. Sadece Geçilmez Dağ sıraları tarafından gelenlerin geçmesine izin veriyorlardı.”


“Aynen öyle… Fare, Derinvadi Kasabası’nda bir şansını denemeyi planlıyormuş. Ancak Hermes yolunda olması gereken bazı tüccarların askerler tarafından durdurulduğunu görmüş.”


“Anlaşılan Lord Kevan gerçekten yapmamış bunu…” dedi Soli: “Bir dakika bekle... İki hafta önce mi? Tahıl satan dağıtıcıların en son görüldüğü zaman ne zaman?”


“Üç gün önce…”


Başpiskoposun yüzü anında bulanıklaşmıştı: “Yani söylenene göre Geçilmez Dağ sıralarından geçmek yasak olduğu halde bu dağıtıcıların geçmesine izin verilmiş mi?”


Cevap ayan beyan ortadaydı.


“Onlar suç ortağı…” dedi bir anda şef: “En azından öyle görünüyorlar.”


“Yoldaki engeli kaç kişi koruyormuş?”


“Fare sadece uzaktan hızlı bir bakış atmaya cesaret edebilmiş. Birkaç yüz kişi diye tahmin ediyor.”


“Onların zayıf noktasını bulduğumuz sürece iyiyiz.” diyerek ayağa kalkan Soli Daal, emretti: “Yargı Ordusu’na hemen burada toplanmasını söyle!”


“Lordum… Tepeden aşağı inmeyi mi düşünüyorsunuz?” diye soran şef şaşırmıştı. Ama sonra hızla açıklamaya girişti: “Yüce Papa, Soğuk Rüzgâr Sırtı’nı ele geçirdikten sonra yolu temizlememizi ve asıl ordunun gelmesini beklememizi söylemişti. Olup bitenleri daha da fazla öğrenmek isterseniz düşmandan birkaç kişi esir alsak yeter… Onlardan öğrenebiliriz…”


“Ben sadece birkaçını sorgulama için yakalamakla kalmayacağım, aynı zamanda o koydukları engeli de ezip geçeceğim! Bu Kutsal Şehir ile dalga geçtikleri için ödemek zorunda oldukları bedeldir!” diyen Soli sabırsızlıkla elini salladı: “Şimdi çıkarsak yarından sonraki gün, başlarının şehir kapısının üzerinde sallandığını görebileceğim. Bu, Kutsal Şehrin saldırı planını etkilemeyecek. Bu yüzden Papa Hazretleri suçlamayacak bizi.”


“Ama ya bu düşmanın ayarladığı bir tuzaksa?”


“Tuzak mı?” diyen Soli, şefe baktı: “Ben eskiden yönettiğim orduyla Kurt Yüreği Krallığı’nın Kırık Diş Kalesi’ne saldırdım. Zorlu bir savaştı. Coğrafyalarından yararlanarak çok sayıda tuzak kurmuşlardı. Ama halkın kurduğu tuzaklar Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’na sadece belli miktarda sıkıntı getirebilmişti. E o zaman bir düşün… Bir dağın eteğindeki açık alanda kurulan tuzaklar bize ne yapabilir? Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’na yapılacak herhangi bir pusu girişimi boşa gidecektir. Diğer taraftan da umuyorum ki kaçmazlar da bizle savaşmaya cesaret edebilirler.” diyen başpiskopos bir an duraksadıktan sonra tekrar emir verdi: “Şimdi anladın mı? Git ve emirlerimi yerine getir!”


“Emredersiniz Lordum!”


Şefin arkasından bakan Soli Daal, sırıttı: “O kâfirleri asla affetmeyeceğim!”


*******************


“Soğuk Rüzgâr Sırtı’ndan kalkan büyük bir birlik mi var?” diye soran Demir Balta, daha yeni çadırın içine girmiş güvercine bakıyordu.


“Yaklaşık 1000 asker!” diyen Maggie kanatlarını çırparak konuşmaya devam etti: “Tahıl ya da orduyu taşıyan herhangi bir araç da yok. Hepsi zırhlı. Bazıları büyük kalkanlar ve kısa mızraklar taşıyor.”


“Büyük kalkanlar mı?” diye soran Demir Balta, şaşırmıştı: “Ne kadar büyükler?”


“Ee…” diyen Maggie başını eğerken Demir Balta’ya baktı: “Seninkiyle aynı büyüklükte…”


“Anladım, aferin!” diyen Demir Balta güvercine her zamanki gibi bir parça kurutulmuş et verdi ve daha sonra kapının dışında duran muhafızı çağırdı: “Silah Taburu Komutanı Brian ve Topçu Taburu Komutanı Vaner'i toplantı için buraya istediğimi söyle onlara… Düşman harekete geçti.''


...


Cadılar tarafından verilen bilgileri duyduktan sonra Brian elinde olmadan kaşlarını çatmıştı: “Nasıl bu kadar çabuk gelebiliyorlar? Majesteleri’nin Derinvadi Kasabası’na ulaşması iki üç gün sürer. Saha topları yerlerinde değil daha…”


Demir Balta sakince söze girdi: “Kilise gerçekten beklediğimizden daha hızlı tepki verdi. Ancak Majesteleri burada olsun ya da olmasın, görevlerimize sadık kalmalı ve asla geri adım atmamalıyız.”


“Evet!” diyen Brain ve Vaner aynı anda konuşmuştu.


“Güzel. İşte benim savaş düzenlemem…” diyen Demir Balta dudaklarını yaladı: “Düşmanın dağın eteklerine ulaşması en az bir gün sürecek. Bu da bize hazırlanmak için yeterli zamanı veriyor. 2000'den fazla Tanrı Gözü’nün İntikamı taşımız var. Ön saflardaki askerlere mümkün olduğunca dağıtın onları… Makineli tüfek kullananlar herkesten daha fazla korunmalılar… Bu yüzden Tanrı Gözü’nün İntikamı taşlarını muhakkak giymeliler…” diyerek kabaca tasarladığı planı açıklıyordu Demir Balta: “Ayrıca 10 tane iyi silahçı ve bir de makineli tüfek ekibi ayarlayarak Bayan Sylvie’yi koruma görevi vereceğim. Bayan Sylvie’nin talimatlarını takip ederek savaş alanındaki daha büyük tehditlerle ilgilenecekler aynı zamanda… Diğer askerler de savaş esnasında verilen talimatlara göre hareket edecekler.”


“Bir sorum var.” dedi Vaner: “Düşman takımında büyük kalkanlar taşıyan askerler acaba…”


“Onlar büyük olasılıkla Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu…” diyen Demir Balta başını salladı: “Bayan Maggie'nin tarifine bakılırsa söylüyorum tabii… Halktan insanlar bu büyüklükte kalkanları taşıyamazlar.”


“Kurşun nüfuz edebilir mi?” diye sordu Brian.


Brian’a bakan Demir Balta tereddüt etmeden cevap verdi: “Denemedikçe bilemeyiz. Eğer bir çakmaktaşı düşmana etkili şekilde zarar veremezse senin adamların sadece durdurmaya uğraşsın. Asıl onlarla ilgilenme işi topçulara kalacak.”


“Emredersiniz!”


“Er ya da geç sorunu çözmek için topçulara güvenmek zorundasınız.” diyen Vaner, gülümsüyordu: “Bana bırakın!”


*******************


İki gün sonra Danny sabahın erken saatlerinde en sevdiği tüfeğini tutarak bir sipere atlamıştı.


Dünkü talimatlara göre hızlı bir şekilde yerine, savaş alanının merkezindeki bir siperin sağ kanadına, geçmişti. Çevredeki çalılar ve otlar kesilmişti. Bu sayede tüm savaş alanını görebilecek ve düzgünce nişan alabilecekti.


Yerden birkaç taş alan Danny, siperin yanında ufak bir raf yaparak tüfeğini koydu ve nişan aldı.


Görüş açısından yerdeki yapraklar üzerinde asılı olan çiğleri, tel çite yapışan bir örümceği, at nalı izleriyle dolu kırmızı kilden yolu ve uzaktan da Geçilmez Dağ sıralarını görüyordu.


Mükemmel bir keskin nişancı pozisyonuydu kısaca…


Sürgüyü açtı, ilk mermiyi içeri itti ve düşmanları beklemeye koyuldu.


Bir avcı olarak, her zaman sabırlı olmuştu Danny…


Majestelerinin askerlik çağrısı sonucu orduya katıldığından beri; Şeytan Ayları’ndaki savunma savaşları, Uzun Şarkı Dükü’ne karşı olan operasyon, Kral Şehri saldırısı vb. gibi daha birçok savaşa katılmıştı. Kullandığı silah çakmaktaşından yeni sürgü tüfeğine, yani keskin nişancı tüfeğine terfi ettirilmişti. Savaş deneyimi açısından Birinci Ordu’daki en deneyimli askerlerden biri olmalıydı. Cephede kalmakta ısrar etmiş olmasaydı muhtemelen silah taburunda Sör Brian’dan sonra gelen ilk kişi olabilirdi.


Ama başkalarını komuta etmektense avlanma hissini tercih ediyordu.


Ateşli silahları eline aldığından beri âşık olmuştu bu silaha…


Çok kullanışlı ve güçlüydü. Sadece iyi bir görüşe ve ustalaşmak için biraz yeteneğe sahip olmak gerekiyordu.


Elindeki silahı tutan Danny, kalbinin derinlerinden yükselen gücü hissedebiliyordu. 


...

Ve işte o kutlu gün geldi sanırım! Her ne kadar Kilise’nin tüm kuvvetleri olmasa da savaş başlıyor arkadaşlar, hazırlanın!

Yazarın bazı olayları büyük rollerde oynayan karakterlerin yerine Danny gibi pek tanınmamış karakterlerin ağzından anlatması güzel oluyor. Danny de tam keskin nişancı yalnız, bakalım neler olacak! Çok heyecanlıyız!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr