Bölüm 607: Sinyali Yakmak

avatar
2007 27

Release That Witch - Bölüm 607: Sinyali Yakmak




Çevirmen: Lodos

Roland Wimbledon'a resmi bir cevap vermenin yanı sıra Dük, Edith'e de fikirlerini coşkuyla kelimelere döktüğü özel bir mektup göndermişti. Roland henüz evlenmediği için kızı onunla evlenebilseydi Dük’ün gönlü bir nebze rahatlayacaktı.


Siyasi bir evlilikte gerçek aşklar olmazdı ya da aşk, bu tür evliliklerde başrolde oynamazdı. Kuzey’in İncisi de bunu açıkça biliyordu. Dük, bunun büyük bir fırsat olduğunu düşünüyordu. Hele de soyluların tüm topraklarının geri alınacağı ve Gökhisar Krallığı’ndaki tek soylunun kral olacağı bu dönemde… O kralın, kraliçesinin konumu gerçekten olağanüstü olurdu.


Calvin kızının kendisini anlayabileceğini düşünüyordu.


Ancak ne Majesteleri ne de Edith ona cevap vermişti.


“Bana cevap vermeme sebebinin ondan hoşlanmaman olduğunu falan söyleme…” diyen Dük, üçüncü bardak çayını bitiriyordu: “Senin daha önce birinden hoşlandığını görmedim, çok da önemli değil zaten… Timothy ile evlenme fikrini değerlendirmiştin. Roland ile evlenme fikrini neden düşünmüyorsun hiç?”


“Bu farklı baba…”


“Ne fark eder? İkisi de Kral değil mi?”


Not defterini kapatan Edith, açıklamaya girişti: “Hayır. Timothy'nin Kuzey Bölgesi’nde güvenilir bir müttefike ya da bir görevlisine ihtiyacı vardı. Bunu sağlamanın da tek yolu evlilikti. Hayır dediğim anda Kant Ailesi’ni kovacak ve yerimize daha itaatkâr bir aile bulacaktı. Başka bir deyişle eğer kraliçe olmayı reddetseydim ailemizin konumu savunulamaz olurdu. Yapabileceğimiz hiçbir şey olmazdı. Bu sebeple o evliliği ağırdan almak zorundaydım… Çünkü eğer Roland ve Batı Bölgesi kaybetseydi Timothy ile evlenirdim. Ancak Roland kazanırsa… Timothy ile evlenmeme gerek kalmazdı.”


“Ne demek istiyorsun yani?”


“Roland beni ailem, bölgem ya da servetim için değil, sadece yetenekli olduğum için seçti. Benim geçmişimdeki her şey onun gözünde önemsiz.” diyen Edith, saçlarını okşadı: “Ve madem artık soylular ve kurallar var olmayacak… O halde neden o eski adetlere uyayım ki?”


“Biliyorsun.” diye devam etti Edith: “Neverwinter Şehri’ndeki Belediye Binası’nda Roland’a şehri yönetmede yardım eden görevlilerin sadece birkaçı soylu ailelerden gelme… Çoğu ise birkaç sınava tutulduktan sonra göreve alınan sıradan ve halktan insanlar… Birçok yönden çok iyi olmadıklarını itiraf etmeliyim… Ama konu kendi işlerine geldiğinde herhangi bir soyluya kaybetme ihtimalleri yok.”


“Majesteleri’nin yeni kuralı bu… Onun verdiği işi yaptığın sürece pozisyonunu kaybetme korkusu yaşamazsın. Bu yüzden sen de mümkün olduğunca çabuk şekilde eski kurallardan kurtul ve Belediye Binası’nda işleyen yeni kurallara ve politikalara aşina olmaya çalış. Çünkü beni geri tutamayacaksın baba…”


“Öyle olsa bile hala kraliçe olabilirsin. Sana bir zararı olmaz ki…” diyen Dük, pes etmek istemiyordu: “Ona ne kadar yetenekli olduğunu gösterebilir ve hatta bir Prens bile doğurabilirsin… Bu sayede Kant Ailesi onların ayrılmaz müttefiki olur, kardeşinin geleceği de güvence altına alınır.”


“Ben…” diyen Edith bir süre tereddüt ettikten sonra: “Korkarım ki bunu yapamam.” dedi.


“Neden?”


“Majesteleri Roland… Aşka inanıyor gibi görünüyor.”


“Yani aklında çoktan biri var mı?” diye soran Dük, ürkmüştü.


“Evet. Bir cadı…”


“Ne?” diyen Dük, duyduklarına inanamıyordu. Kulaklarının düzgün çalışmadığını düşündü.


“Scroll, Majesteleri Roland'ın bir cadıyla evleneceğini söyledi.” diye itiraf etti Edith: “Scroll da aynı zamanda Belediye Binası’nda Eğitim Bakanı olarak çalışan bir cadı…”


“Yani politik bir evlilik mi?” diyen Calvin’in aklına sadece bu cevap gelmişti: “Ama bu çok saçma… Cadıların çocuğu olamaz ki…”


“Bu politik bir evlilik değil. Sadece onunla evlenmek istiyor çünkü onu seviyor.” diyen Edith, sandalyesine yaslandı ve elindeki kalem ile oynadı: “Evet. Aşk büyük bir rol oynuyor o evlilikte... Kulağa biraz inanılmaz geliyor ama Roland ile bir ay iletişim kurduktan sonra bir şekilde onun söylediklerine inandım.”


“Neden?”


“Onu gördüğünde anlayacaksın. Gördüğüm tüm soylulardan çok farklı birisi o…” diyen Edith, hafifçe gülümsedi.


“Peki ya tahtın mirasçıları ne olacak?”


“Bu sorunu çözmenin de bir yolunu bulacaklardır.” diyen Edith başını salladı: “Ama bu bizim endişemiz değil. Biz bu işe karışmamalıyız.”


*******************


Demir Balta, bir grup subay ile çapraz siperlerde devriye geziyordu.


Bu siperlerin birincil kullanım amacı, uzaktan yapılan atıcı saldırılarından ve düşmanlardan gelen diğer uzun menzilli saldırıları savuşturmaktı. Majesteleri’nin emirleri doğrultusunda siper birkaç yola bölünmüştü. Her yol arasındaki mesafe 20 ila 30 metre idi ve uzunlamasına dizilmiş oluklar çapraz siperleri birbirine bağlıyordu. Bu sayede de askerler ileri geri yürüyebiliyorlardı. Yüzeyde ahşap kazıklar ve dikenli teller vardı. Bu da düşmanların burayı hızlı bir şekilde ele geçirmelerini engelleyecekti. Makineli tüfek kalesi savaş alanının her iki tarafına da kurulmuştu. Ön tarafta arka tarafı yüksek olan alçak bir sığınak vardı. Sağlam bir atış mevzii olarak görev yapacaktı.


Siperlerin arkası topçuların konumuydu. 50 saha topu yan yana dizilmiş durumdaydı. Daha geriye gidildiğinde 152mm topları vardı.


Projenin iyice sağlam olması için Demir Balta, Maggie ile Majesteleri’ne haber yollamış ve Lotus’un Derinvadi Kasabası’na önceden gelmesini sağlamıştı.


Savaş alanının geniş düzenini gören Birinci Ordu Komutanı Demir Balta, zaferi şimdiden görebiliyormuş gibi hissetmişti.


Savaş alanının sonuna kadar yürüdüler grupça ve uzaktaki bronz renkli dağlara baktılar.


Burası Geçilmez Dağ sıralarındaki, dağdan aşağı inmenin tek yolu büyük boşluğun eteklerindeydi. Bir metreden koca dağın kayalıklarını görebiliyorlardı.


Soğuk Rüzgâr Sırtı ise sadece yamaçta duruyordu.


Stratejik önemi; Hermes'i denetlemekti. Kasabadan sinyal ateşi yakıldığı anda Kuzey Bölgesi’ndeki birçok köy ve en yakın Derinvadi Kasabası da uyarıyı görecekti.


Soğuk Rüzgâr Sırtı’ndan pusu yerine yürümek yaklaşık 1,5 gün idi. Bu yüzden Birinci Ordu’nun kendisini düşmanla yüzleşmeye hazırlamak için zamanı olacaktı.


“Soğuk Rüzgâr Sırtı’ndaki tüm vatandaşları önceden tahliye edemez miyiz?” diyen kişi, Demir Balta’nın arkasında savaş alanında devriye gezen Brian idi: “Kutsal Şehir onlara saldırmaları için Çılgın Hapları verebilir.”


“Bunu yapmamız halinde düşmanlarımız burada bir tuzak kurduğumuzu anlamış olur. Savaş alanının düzenini bitirmeden önce bu riski alamayız.” dedi Demir Balta: “Soğuk Rüzgar Sırtı, Kutsal Şehre çok yakın olduğu için savaş alanının yerine ancak bir yem olarak kullanılabilir.”


“Ayrıca kimse bize inanmaz.” diye de ekledi Vaner: “Düşünün bir… Birisi köye gidiyor ve ‘Savaş başlayacak, burayı mümkün olduğunca çabuk şekilde boşaltın, dağın eteklerine gidin!’ diyor… Kim inanır ki eğer biz onları çıkmaya zorlamazsak? Ve onu yaparsak da Kutsal Şehir asıl niyetimizi anlayacaktır.”


Brian iç çekti: “Biliyorum ama…”


“Merak etme. Buradaki işimizi üç gün içinde bitirebiliriz.” dedi Demir Balta düşük bir sesle: “Sonrasında insanları tahliye ederiz. İstihbaratlara göre Kutsal Şehrin büyük kuvvetleri hala kamp alanında konuşlanmış durumda… Bu yüzden halkı tahliye etmek için yeterli zamanımız var.”


“Ben de öyle umuyorum…” diyen Brian’ın gözleri aniden dört açılmıştı: “Bekleyin! Bu da ne?”


Brian’ın gözlerinin sabitlendiği dağın tarafına bakan Demir Balta’nın da bir anda morali bozulmuştu.


Dağın arkasından bir duman bağı yükseliyordu havaya… Gri gökyüzünde siyah bir iplik olarak…



...

Edith güzel konuştu. Evlenmemek için kendi sebepleri var evet… Ama Anna’nın varlığına saygı duyması da güzel bir şey… Bu kız hakikaten iyi dostlar!

O duman bağı da ne ola ki? Savaş mı başlıyor yoksa?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr