Bölüm 572: Övgü Şarkısı

avatar
2337 32

Release That Witch - Bölüm 572: Övgü Şarkısı




Çevirmen: Lodos

Snaketooth ve Tigerclaw meydana vardığında büyük bir kalabalık çoktan orada toplanmıştı. Snaketooth, zamanında Uzun Şarkı, rahatlama tahılları dağıttığında bile bu kadar insanı bir arada görmemişti.


Kabaca saydı ve oyunu izlemek için muhtemelen 5.000'den fazla kişinin geldiğini tahmin etti.


Önceden sadece düz bir arazi olan meydan, amfitiyatro olarak adlandırılan dev, yere batmış bir kâse şeklini almıştı. Buranın yerlilerine göre; bu, meydanın üçüncü kez yeniden inşa edilmesiydi. Genel olarak böyle büyük bir projenin tamamlanması bir ya da iki yıl sürerdi. Ancak bu amfitiyatro sadece yarım ay içinde inşa edilmişti ve kazılan toprağın nereye gittiğini de kimse görmemişti.


Bu amfitiyatroda seyirciler bacakları uyuşuncaya kadar ayakta durmak yerine oyunu izlemek için taş basamaklara oturabilirlerdi. Ayrıca oturaktan daha iyi görünüyordu. Geç gelenler ise meydanın etrafında durarak ayaklarının üzerinde izleyebiliyorlardı.


Tigerclaw, taş merdivenlerin son sırasına sıkıştı ve iki kişi için yeterli alan açtı: “O kadar da kötü değil. Yine de başardık.”


Snaketooth göğsünde bir bez çantayı kavramıştı ve büyük bir özenle arkadaşının yanına oturdu. Çantanın içinde son iki aydaki bütün birikimleri duruyordu. Böyle bir yerde uyanık olmak zorundaydı. Uzun Şarkı Bölgesi’nde bu tarz yerler farelerle kaynardı. Sınır Bölgesi’nde şu anda fare yoktu belki… Ama yine de ‘geçici olarak işe başlamış olan farelere’ karşı tetikte olması gerekiyordu.


Gün batımının son parıltısı da gecenin karanlığına karıştığında meydana ışık veren sadece birkaç meşale vardı. Sahne hala karanlık idi. Snaketooth kimsenin şenlik ateşini yakmaya gelmediğini ve meydanın merkezinde hiç yakacak odun olmadığını keşfettiğinde kendisini tutamamış ama epey garip hissetmişti.


Ateş ışığı olmadan nasıl oynayacaklarını merak ediyordu.


Aniden sahnede parlak bir ışık demeti patlamıştı. Göz kamaştırıcıydı. Snaketooth çok geçmeden bu saf ışığa alışmıştı. Sonra ikinci ve üçüncü ışık demeti ortaya çıkmış ve yavaş yavaş sahneyi aydınlatmıştı. Seyircilerden çıkan şaşırma sesleri meydanda yankılanıyordu.


“Tesislerde kullanılan ışıklar!” diye düşündü.


“Aman Tanrım! Işıksız ışık! Buraya ışıksız ışıklar getiriyorlar!”


Söylentilere göre bu; gökyüzündeki yıldırımların pahalı bir kristal cam ampulde sıkıştırılmasıyla oluşan büyülü bir ışıktı. Snaketooth, Sanayi Bölgesi’nden geçerken görmüştü birkaç kez…


“Işıksız ışık mı? Hadi ama… Onun adı elektrik ışığı ve elektrik tüketiyor. Cadıların yaptığı bir makine tarafından üretiliyor! Majesteleri her evin elektrik ışığı ile donatılmasını planlıyordu ama elektrik sağlayan cadı o kadar destek verememiş. Bu yüzden şimdilik sadece tesislerde kullanılıyor.” diye homurdandı yakınlarındaki biri.


“Nereden biliyorsun bunları?” diye ilgiyle sordu Tigerclaw.


O kişi omuz silkti ve: “Siz Neverwinter Şehri’nin resmi sakinleri değilsiniz, değil mi? Belediye Binası, elektrik ışıklarını güvenli bir şekilde nasıl kullanacağımızı anlatmak için elektrik hakkında propagandalar yaptı. Tıpkı ateş gibiler… Düzgün kullanmazsan felaket olur!”


“Yıldırım gibi değil mi?”


“Ee… Hemen hemen aynı. Bu kadar kasma… Majesteleri’nin halkından sayılıp ilkokulu bitirdiğinde anlarsın.”


“Halktan olabilmemin daha hızlı bir yolu var mı? Ve ilköğretim de ne?” diye soran Snaketooth, daha da fazla soru sormak istiyordu. Ancak kalabalık kulakları sağır eden tezahüratlara başladığında Tigerclaw aniden onu kavramıştı.


Yıldız Çiçekleri sahneye çıkıyordu.


“Bayan May! Bayan May!”


“Bayan Irene!”


“Bay Gait!”


Kalabalık, tiyatro üyelerinin isimlerini haykırarak tezahüratlar yapıyordu.


Bunu gören Snaketooth’un içi hayranlıkla dolmuştu.


Onlar gibi biri olmak istiyordu. İnsanların gözdesi olmak… Seyircinin kendi adını yüksek sesle haykırmasını istiyordu. Hem onlar da ne soylu ne de bilgelerdi… Yani erişemeyeceği bir konumda değillerdi.


Tezahüratlar sona erdikten sonra oyun başlamıştı.


Bu, Snaketooth'un Batı’nın Yıldızı ve Çiçeği tarafından oynanan bir oyunu ilk kez izlemesiydi. Genellikle soylular tarafından beğenilen böylesine zarif bir etkinliğin ilgisini çekeceğini düşünmezdi. Ama müzik başladığı anda fark etmeden oyunun içine dalmış halde bulmuştu kendisini…


Hikâyenin önemli rolleri soylular değildi.


Aksine tıpkı Snaketooth gibi sıradan insanlardı... Özgür bir vatandaş, bir mülteci ve bir fare…


Hepsinin hem gelecek hayalleri hem de hayatlarında yaşadıkları talihsizlikler vardı. Hepsi aynı anda aynı şehirde, Yıldız Şehri’nde toplanmıştı. Tanışmışlar ve birbirlerine yardım etmişlerdi. Birbirlerine düşüncelerini anlatmışlar, memleketlerinden ayrı olmanın ve yeni bir şehirde kaybolmanın acısını beraber çekmişlerdi. Sonrasında kendilerine çeki düzen vererek kendi yollarını bulmuşlardı.


Meydanda oyuncuların konuşmaları dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Tüm seyirciler, sahnede oynanan hikâyeye derinden dâhil oldukları için nefeslerini tutmuşlardı.


Sonunda karakterler Yıldız Şehre yerleşmişler ve sonsuza dek rahat bir şekilde yaşamışlardı. Geçmişte birbirlerine yardım ederek sonunda arkadaş olmuşlardı. Snaketooth, dokunaklı bir müzik çalındığında gözyaşlarını gizlemek için gözünü kaşıyormuş gibi yapmıştı. Tigerclaw’a bakınca da onun çoktan gözyaşları içerisinde kaldığını fark etmişti.


Sadece o böyle değildi. Etraftaki herkes onun gibiydi, bu dokunaklı hikâyenin içinde kaybolmuştu. Oyun sonlanana dek kimse tezahürat yapmaya kalkmamıştı.


Açık açık söylenmemiş olsa bile herkes, ‘Yıldız Şehir’ denen şehrin aslında Neverwinter Şehri olduğunu biliyordu.


Snaketooth birden içinden şöyle geçirmişti: “Bir fare de böyle bir hikâyeye sahip olabilir mi?”


Tam o sırada yabancı görünümlü bir kız sahne arkasından sahneye çıkmıştı.


Narin bir tablo gibiydi. Uzun boyluydu ve beline kadar uzanan mavi-gri saçları vardı. Parıldayan beyaz bir elbise giyiyordu.


Şarkı söylemeye başlamıştı.


Önceki çalınan müzikten tamamen farklı olan şarkı, büyük işçileri öven güçlü bir şarkı idi. Diğer tüm kadın şarkıcılardan farklı bir şekilde şarkı söylüyordu. İlham ve cesaret veriyordu. Şarkıyı duyan Snaketooth, çalışırken alnından akan terlerin ve kendilerini bu şehrin inşasına adayan bütün o işçilerin hatırlanmayı hak ettiğini düşünmeye başlamıştı.


Oyunun sebep olduğu o duygular o anda boşalıvermişti. Seyirciler çıldırmış, olanca güçleriyle alkışlamaya başlamışlardı. Şarkı, seyircilerin duygusal açıdan doruklara çıkmasını sağlamıştı.


Onların hepsi Majesteleri’nin insanlarıydı!


Şanlı işçilerdi!


Neverwinter Şehri’nin İnşaatçılarıydı onlar!


...


Gösteriden sonra Majesteleri, geçici olarak kurulmuş bir platform vasıtasıyla cadılarla birlikte oradan ayrıldı. Snaketooth gözlerini dört açsa da kalabalığın içinde Paper’ı görememişti. Ama beklediği kadar hayal kırıklığına uğramamıştı. Çünkü şarkı hala kulaklarında yankılanıyor ve kalbini umutla dolduruyordu.


Er ya da geç Paper ile tekrar buluşacaklarına inanıyordu Snaketooth.


Tıpkı oyundaki yabancılar gibi bu şehirde tekrar buluşacaklardı…



...

Çok güzel bir bölüm değil miydi sizce de?

Kendinizi bir hayal edin o insanların yerinde… Hayatları boyunca sıkıntı çekmişler, en sonunda güvenli bir ev ve istikrarlı bir yemek kaynağı bulmuşlar… Üstüne üstlük bir de tiyatro izliyorlar. Evet, Roland bu tiyatroyu bazı fikirlerin halka aşılanması için sergiletiyor ama yine de halk ile arasını nasıl iyi tutması gerektiğini çok iyi biliyor. Çok iyi ve değer veren bir hükümdar gerçekten…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44354 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr