Bölüm 571: Hem Dük Hem Baba

avatar
2401 33

Release That Witch - Bölüm 571: Hem Dük Hem Baba




Çevirmen: Lodos

“Edith! Seni zalim sefil!” diye haykıran Kuzey Bölgesi Dükü Calvin, masanın üzerindeki çay bardağını yakalayıp yere vurmak istemiş ama aniden eli havada durmuştu. Bardak en kaliteli kristal camdan yapıldığı ve iki üç kraliyet altını değerinde olduğu için vazgeçmişti.


Bir an düşündükten sonra, yavaş yavaş elini indirdi ve bardağı masaya geri koydu.


Böyle küçük kayıpları düşünmek onu daha da strese sokuyordu.


Edith'in mektubu da masada, hemen bardağın yanındaydı. İçinde yazılanlara inanamamıştı Calvin. Majesteleri, Calvin’in beklentilerine aykırı olacak şekilde Calvin’in gücünü elinden almak istemiş, şimdiye dek kendisine hep karlı tavsiyelerde bulunan kızı da tereddüt etmeden krala bu sözü vermişti. Mektupta babasını direnmeyi bırakması yönünde ikna etmeye de çalışmıştı.


Calvin, kızının bir mahkûm ile konuştuğu gibi yazdığını hissetmişti mektupta. Babası yerine diğerlerine yardım etmek isteği içinde olduğunu düşünmüştü acı acı…


Kapının dışındaki gardiyan muhtemelen gürültüyü duymuş ve içeri bakmıştı: “Lordum! Ne oldu?”


“Çık dışarı! Beni yalnız bırak!”


Calvin öfkesini bardağı atarak çıkaramadığı için bu muhafızdan çıkarmıştı. Bakışlarını mektuba geri çevirmeden önce derin bir nefes aldı.


Howes ve Lista Aileleri’ni ortadan kaldırdığı için sonunda tüm Kuzey Bölgesi’ni tamamen kontrolü altına almıştı. Majesteleri’nin taleplerini kabul etmeyi seçerse artık Kuzey Bölgesi’nin Lordu olmazdı. En azından bu bölgede sesi çıkan hükümdar o olmazdı. Başladığı yere, hatta daha kötüsüne döneceğini düşünmüştü.


Ama kızının önerisini kabul etmeseydi ne olurdu?


Edith bunu da açıklamayı seçmişti mektupta.


“Kabul etmemeyi seçersen Cole ve ben mahkûm olacağız. Cole, Dük Ryan'ın varisi gibi sonsuza dek hapiste tutsak kalacak. Ben ise daha kötü duruma düşeceğim. Prens Roland'ın savunmasız bir Dük kızına ne yapacağını düşünüyorsun? İki dakika içinde bile sana sayısız işkence yöntemi söyleyebilirim. Prens Roland benden bıktığında da muhtemelen beni bir zindana falan tıkar. Kuzeyin İncisi’nin üstü de sonsuza dek tozla kaplı kalır. Ancak, benim için endişelenmek yerine önce kendin için endişelenmen daha iyi olur. Çünkü Prens Roland’ın ordusu şehri kuşatacaktır. Derebeylerin ve şövalyelerin en fazla yarım gün dayanabilir. Sonrasında senin bir Dük olmayı bırak, sıradan bir insan olman bile imkânsız… Nasıl sence bu? Böyle akılsızca bir seçim mi yapacaksın baba?”


Calvin bunun ne olduğunu biliyordu. Kızının bu mektubu yüzünde bir sırıtışla yazdığını bile hayal edebiliyordu. Konu ne zaman başarısızlığa gelse kaderlerinin nasıl ilerleyeceğini her zaman son derece soğuk bir ses tonuyla anlatırdı Edith. Calvin’in de morali yerin dibine girerdi. Kızının kendisini şu anda bir nevi tehdit ettiğini anlayabiliyordu. Ama ona karşı çıkacak güçte de değildi doğrusu…


Sonuçta Edith Kant öz kızı ve ilk karısından olan tek çocuğu idi.


Edith meseleyi abartmış olsa da yine de bu olasılığı kabul etmek zorundaydı Calvin.


Kendisi de o züppe Prens Roland hakkında çok şey duymuştu.


Dük bunları düşünerek yavaş yavaş sakinleşti.


Ama yine de siyah çelik makinelerin Edith’in anlattığı kadar inanılmaz olup olmadığını merak ediyordu.


Şaşkınlık içerisinde düşündü: “Edith bir mektup için üç kâğıt kullanmış. Tek başına bir kâğıdı ise Sınır Kasabası’nda, hayır Neverwinter Şehri’nde gördüklerini anlatmak için kullanmış.”


Majesteleri Roland'ı bile yarım sayfada anlatmıştı.


Edith, hayal gücünün ötesindeki o süper güçlü makineler sayesinde sıradan insanların dahi imkânsız olduğu düşünülen görevleri kolayca yerine getirebileceğini ve yeni krala teslim olmaları halinde Kuzey Bölgesi’nin de bu siyah demir makinelerden ithal edebileceğini söylemişti.


Calvin, kızının anlattıklarından bu makine hakkında çok şeyler düşündüğünü anlayabiliyordu.


Mektubun son bölümünde Edith; Calvin'den, Majesteleri’ne sadakat yemini etmek ve Kuzey Bölgesi’nin yeni krala teslimiyetini göstermek için resmi bir belge göndermesini istemişti. Bir de Belediye Binası’nın kurallarını ve yönetmeliklerini öğrenmeleri için okuryazar birkaç hizmetçi yollamasını söylemişti.


“Ayrıca içtenlikle umarım ki ona hiçbir yararı olmayacak şekilde Cole’u Kuzey Bölgesi’ne çağırmazsın da Neverwinter Şehri’nde kalmasını emredersin. Hatta eğer kabul edersen Lance’i bile yetişkinliğe ulaştığında buraya gönderebilirsin. Soyluluk unvanları artık miras alınamıyor. Yani sadece Majesteleri’nin yeni sistemine ayak uydurabilenler Kant Ailesi’ni başarıya ve gelişime götürebilir.


Kızın, Edith.”


Mektubu okuyan Calvin derin bir nefes aldı ve mektubu kenara koydu. Önüne yeni bir beyaz kâğıt açtı.


Madem Edith böyle karar vermişti, o halde ona inanması ve Majesteleri ile yeni Kral Şehri’ne sadakatini göstermek için bir mektup yazması gerekiyordu.


Ancak bir Dük olarak, ailesinin karını sağlamak için son bir çaba göstermek zorundaydı. İki ailenin çıkarlarını birbirine bağlaması halinde çok daha rahat hissedecekti.


Mesela... Kendi kızını kraliçe yapacak bir evlilik gibi bir şey…


*******************


Kızıl Su Nehri civarları… Sınır Bölgesi, Neverwinter Şehri…


Güneş yavaş yavaş dağların içine doğru batıyor, altın bir ışık ile nehri dolduruyordu.


Kulübelerin önünden yükselen dumanlar ve hafif bir lapa kokusu Snaketooth’un ağzını sulandırmaya yetmişti.


Yaklaştıkça et kokusu bile alabiliyordu.


Kulübeye girer girmez Tigerclaw'ın dikkatini çekmişti Snaketooth. Tigerclaw: “Çabuk buraya gel!” dedi.


Snaketooth hızla ona yürüdü ve: “Ne? Bugün et mi var?” diye sordu.


“Evet. Geç geldin, bu yüzden mesajı kaçırdın. Bu Lord’un ikramı…”


Snaketooth omuzlarını ovuşturarak sordu: “Ne içinmiş? Yerleşim alanının inşasının bitmesine daha çok zaman yok muydu?”


“Kral Yolu tamamlandığı için! Artık Sınır Bölgesi ve Uzun Şarkı Bölgesi birbirine bağlanmış durumda… Atla sadece bir gün sürecekmiş yol. Oysa eskiden üç gün sürüyordu.” dedi yakınlarındaki biri.


Bunu duyan Snaketooth başını salladı. Büyük bir proje bittiğinde, daha önce meydanda duyurulduğu gibi bir kâse et püresi alacaklardı. İki aydır Sınır Bölgesi’nde idi. Bu süre boyunca ne bir yemek iptal olmuş ne de maaşlarında bir azalma olmuştu. Şimdi çoktan 14 gümüş biriktirmiş durumdaydı Snaketooh. Bu ayın sonunda bir 7 tane daha alacaktı.


Tasarrufları bir kraliyet altınına ulaştığında Belediye Binası’ndan bir ev alabilir ve bir fare olmak yerine Neverwinter Şehri’nin resmi bir vatandaşı olabilirdi.


Ancak o eve sahip olmak için en az 20 yıl daha çalışması gerekiyordu.


Ama yine de fırın işçiliği ya da duvarcılık gibi daha yüksek maaşlı bir iş bulabileceğini düşünüyordu.


Her şey daha iyiye gidiyor gibi görünüyordu.


Henüz Paper ile görüşememişti gerçi…


“Et püresi aldığında hızlıca yemeyi unutma. Yoksa oturacak iyi bir yer bulamazsın.” diye fısıldadı Tigerclaw.


“Ne… Oturacak yeri ya?” diye soran Snaketooth’un kafası karışmıştı.


“Kral Yolu’nun tamamlanmasını kutlamak için meydanda yeni bir drama oynanacak. Adı ‘Aşk Şehri’ imiş ve Batı’nın Yıldızı da sahnede olacakmış. Aman Tanrım! İzlemek için sabırsızlanıyorum!”


“Başka biriyle git. Aşırı yorgunum ve bugün herhangi bir yere gidesim yok.” dedi Snaketooth. Sesi epey baygın çıkıyordu.


“Gerçekten mi? Ama o gösteri bir gala!” diyen Tigerclaw bir an duraksadı ve sonra anlamlı bir şekilde gülümsedi: “Herkes; gala olduğu için, Lord’un tüm cadıları Yıldız Çiçekleri Grubu’nun oyununu izlemeye götüreceğini biliyor. Belki orada da Paper’ı görebilirsin!” 



...

Edith yine şovuna babasını ikna ederek devam etmiş. Tamam anladık en iyi sensin J

Bu arada Calvin kısmının sonunda aklına gelen fikir hakkında düşüncelerinizi merak ediyoruz, bakalım siz neler söyleyeceksiniz?

Şu Snaketooth ile Tigerclaw’a da sevindik hakikaten… Çalışıp alınlarının teriyle paralarını kazanıyorlar, bravo çocuklar! Snaketooth, Paper’a yanık yalnız baya baya… Bakalım neler olacak?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr