Bölüm 564: Gökhisar Krallığı’nın Elçisi

avatar
2831 34

Release That Witch - Bölüm 564: Gökhisar Krallığı’nın Elçisi




Çevirmen: Lodos

Parıltı Şehri’ne vardıklarında arabayı aniden bir gürültü doldurmuştu.


Yorko kendini tutamayarak bir göz atmak için perdeyi açtı. Yolun her iki tarafında her türlü mağaza vardı. Dükkân sahiplerinden bazıları ön tarafa çadır açmışlar, insanların dinlenmeleri için de birkaç masa sandalye atmışlardı. Bazıları da yere serdikleri mallarının yanında bekleyerek bağırıyorlardı. Uzun sokak tıpkı bir pazar gibi görünüyordu.


Bir an için Kartal Şehri’ndeki pazara geldiği hissine kapılsa da kısa bir süre sonra Berrak Su Kraliçesi'nin Kartal Şehri’ni yakıp yıktığı gelmişti aklına… Uzaktaki yüksek binaların siluetleri de bu şehrin daha büyük ve farklı olduğunu gösteriyordu.


“Şafak Krallığı’nın Kral Şehri hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordu arkasındaki uykulu kadın.


“Burası gerçekten tüccarların şehri… Ana caddede bir seyyar satıcı olmasına bile karışmıyorlar. Eğer Gökhisar Krallığı’nda olsaydı devriye ekibi onların kökünü kuruturdu. Korkarım sadece Fjordlar senin şehrinle yarışabilir.” diyen Yorko, hayranlıkla konuşuyordu.


“Fjordlar mı?” diye homurdandı kadın: “Onlar sadece malları uzak yerlere taşıyarak satan ve farklı pazarlardaki fiyat değişimlerinden yararlanan hamallar… Adaların o adi salamura balıktan başka satacak bir şeyleri yok.”


“Elbette… En parlak tüccar sensin.” diyen Yorko, gülümsedi.


“Sen de fena değilsin büyükelçim…” diyen kadın gülümsedi ve ellerini Yorko’nun omuzlarına koydu.


Bu kadın Yorko'nun, Şafak Krallığı'nın bir sınır şehrinde tanıştığı soylu bir tüccardı. Gökhisar Krallığı'ndan farklı olarak bu krallıktaki soyluların çoğu kendi işlerine sahiplerdi. Ve zengin bir tüccar bir asil ile aynı statüye sahipti. Çünkü buradaki soyluluk ve asillik enginliğe göre belirleniyordu. Şafak Krallığı aynı zamanda tarım ürünlerinin ana üreticisi ve dört krallık arasındaki en büyük tekstil ihracatçısıydı. Yorko, büyükelçi olduğu için gelmeden önce bu ülkeyi epey araştırmıştı.


Kadın tüccarın adı Denise Payton idi. Yaklaşık 35 ya da 36 yaşındaydı. Ama yine de pürüzsüz bir cildi vardı. Açık kahverengi saçını havaya kaldırmış ve bir tutamını da mora boyamıştı. Yorko onu ilk gördüğünde epey garip bulsa da alıştıktan sonra aslında güzel olduğunu düşünmeye başlamıştı. Uzun bir yolculuğa tek başına çıkan bir soylu kadın olarak Denise her türlü eğlenceye açıktı.


Yorko onunla iyi arkadaş olmak için sadece iki gün geçirmiş, sonrasında da bir şişe parfüm ile onun sevgisini kazanmıştı. Yaşadıkları tek gecelik ilişki sonrası birbirlerine bağlanmışlar ve sonrasında beraber gezmeye başlamışlardı. Denise, Yorko’yu kendi lüks arabasına bile çekmişti.


“Şimdi… Parıltı Şehri’ndeki en iyi iş nedir?”


“Neden? Burada iş yapmak mı istiyorsun?”


“Eski arkadaşım… Hayır… Saygın Kral Wimbledon sebebiyle muhtemelen uzun bir süre, 10 yıl hatta 20 yıl burada kalabilirim. Ve madem burası da tüccarlar şehri… Ben de onlardan biri olsam iyi olur, tıpkı söylediğin gibi…”


“İyi soylular iyi tüccarlardır.” diye ekledi Denise.


“Evet. İyi soylular iyi tüccarlardır. Gökhisar Krallığı'ndaki bir büyükelçi, bir kont ile aynı statüdedir. Böyle bir unvanım olacak ve ben iş yapmayacağım? Olur mu öyle şey?” diyen Yorko, gülümseyerek ellerini çırpmıştı.


“Evet, doğru. Kral Şehri pazarlarındaki en popüler ürünler iki türe ayrılır. İlk tür; her gün kullanılan sıradan eşyalardır. Ancak kristal bardaklar, gözlükler, parfümler ve kaliteli kumaşlar gibi sıradan şeyler bu gruba dâhil değildir. İkinci tür; ise yeniliklerdir. Bu tür şeyler için standart fiyatlar yoktur. Ne kadar kazanabileceğiniz, müşterilerinizin malları ne kadar sevdiklerine bağlıdır. Şehirde her hafta sonu ticaret sergileri düzenlenir. Farklı sınıfların sergilerine girmek için farklı şeyler gerekir.” diye fısıldadı Denise, Yorko’nun kulağına…


“Kulağa ilginç geliyor!” diyen Yorko’nun gözleri parlamıştı.


“Gerçekten de ilginç. Sergilerde ne göreceğinden asla emin olamazsın. Eğer ilgilenirsen seni en üst seviyeye götürebilirim. Bir de son zamanlarda az önce bahsettiğim iki türün yerini alan başka bir şey var.” diyen Denise, Yorko’nun ilgisini uyandırmak için bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Köle ticareti…”


“Köle mi? Onlar nakliyeler için çok uygun değil miydi zaten?” diye soran Yorko, bir an sersemlemişti.


“Son zamanlarda dedim. Sermaye gerektirmeyen bir iş her zaman en iyisidir. Kilise’nin Kurt Yüreği Krallığı’nın neredeyse tamamını fethettiğinden haberin var mı? Binlerce mülteci Şafak Krallığı'na akın ediyor. Onlara yemek verdiğin sürece pazara götürebilir ve büyük paralar kazanacak şekilde satabilirsin. Şimdi birçok tüccar sınıra giderek oradan köle toplayacak. Çünkü savaş bittiğinde başka şans olmayacak.” diye açıkladı kadın tüccar.


“Sen neden Gökhisar Krallığı sınırına gittin?” diye sordu Yorko.


“Ben insan ticareti sevmiyorum… Özellikle de kadın ticareti…” diyen Denise omuz silkti.


“En iyisi… Sermaye yoksa risk de yok demektir. Mülteciler günü gelip çeteleştiklerinde köle tüccarlarının başına büyük iş açılmış olacak.” diyen Yorko, Denise’i kollarının arasına almıştı.


“İş hakkında gerçekten bir şeyler biliyor gibisin.” diyen Denise, elleriyle ağzını kapatıyordu.


Tam o sırada arabacı seslendi: “Leydim! Saray bölgesine geldik.”


“Bugünü burada bitirelim o halde…” diyen Yorko, kadını sertçe öptükten sonra devam etti: “Yoldaki zamanımız kısa olsa da çok tatlıydı. Hep kalbimde olacak.”


“Evime gelip dinlenmeyecek misin?” diye soran Denise, Yorko’nun gözlerine bakıyordu.


“Hayır, gitmem gerek. Resmi bir iş için buradayım.”


Yorko onu reddetmek zorunda kalmıştı. Evli bir kadın olduğunu biliyordu. Kocası gelirse dayak yemek istemiyordu. Aceleyle arabadan atladı ve kadına el salladı: “Tekrar buluşacakmışız gibi hissediyorum…”


“Ben de öyle düşünüyorum. Hatta belki senin düşündüğünden daha erken…”


“Öyle mi?”


Bu sorudan sonra gülümseyen Denise, perdeyi çekti. Araba ilerlemeye başlamıştı.


Yorko'nun arabadan indiğini gören karavanın arkasındaki elçi heyeti yavaşça ona doğru yürüdü: “Büyülü El lakabını gerçekten hak ediyorsunuz. Bunca zamandır ne konuşuyordunuz?” diye haykırdı Hill Fawkes.


Hill, Majesteleri Roland tarafından Yorko'nun muhafızı olarak görevlendirilmişti. Hiç askeri bir adam gibi görünmüyordu. Ama Yorko bile Hill'in daha önce olağanüstü değerli başarılara sahip olduğunu duymuştu: “İş elbette… Bir tüccar ile başka ne konuşabilirim?” diye cevap verdi Yorko.


Aslında iş sadece kadınla konuşmaya başlamak için bir konuydu. Neden bahsedildiğinde kadının gözleri parlıyorsa ona yaklaşmanın en hızlı yolu da buydu. Bir kadının satın alacağı şey ister hoş sohbet isterse de bir hediye olsun; Yorko bunları her zaman sunabilirdi kadınlara…


“Şimdi ne yapacaksın?”


“Hightower bayrağını kaldır ve belgeyi teslim et.” diyen Yorko, memnun olmuş bir ses tonu ile konuşuyordu: “Gökhisar Krallığı büyükelçisinin burada olduğunu söyle!” 


...

Bu Yorko baya çapkın ve kurnaz bir şey… Bu onun işine mi yarayacak başına çorap mı örecek bakacağız…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr