Bölüm 538: Zaman Tekerleği

avatar
2633 24

Release That Witch - Bölüm 538: Zaman Tekerleği




Çevirmen: Lodos

Yiyecek ve ekipmanla donatılan Birinci Ordu bir kez daha yola çıkmaya hazırdı.


Bu görev, bahar saldırısının ikinci yarısındaki görevdi: Söğüt Kasabası ve Mağlup Ejder Sırtı’nı ele geçirmek. Söğüt Kasabası Willow Town ve Fallen Dragon Ridge'i ele geçirmek. Söğüt Kasabası’nı almak Batı Bölgesi’ni tamamen birleştirecek, Mağlup Ejder Sırtı’nı almak da güneye en kolay erişimi sağlayacaktı.


Roland komutayı Demir Balta’ya vermiş ve kendisi sefere katılmamıştı. Kral Şehri’ni daha yeni fethettikleri için askerlerin moralleri yüksekti. Ayrıca, bu profesyonel askerler yavaş yavaş modern bir ordu halini alıyorlardı. Yani Roland’ın emirlerini uygulamak için bizzat Roland’ın başlarında olmasına gerek yoktu. Bu nedenle Roland o iki şehri ele geçireceklerinden emindi. Kapsamlı bir soruşturma yaptıkları ve topçu birliklerini sürekli olarak ilerlemek için kullandıkları sürece düşmanlar fazla direnemeyeceklerdi.


Savaş sonrası yıkılan düzenin yeniden inşası Roland’ın odak noktası olmalıydı.


Neyse ki Söğüt Kasabası büyük ölçekli bir kasaba değildi. Uzun Şarkı Bölgesi’nde olduğu gibi tam işlevli ikinci bir Belediye Binası kurmasına gerek yoktu. Sadece belli başlı departmanlara ofis kurmak yetecekti. Bu sıralarda Sınır Bölgesi bir dizi temel yönetim personeline sahipti. Bu yüzden Söğüt Kasabası’nı Neverwinter Şehri’nin siyasi sistemine katmak zor olmamalıydı.


Mağlup Ejder Sırtı konusunda da yönetimi Kontes Spear'a teslim edecekti. Timothy'nin yenilmesinden sonra Spear, Roland'a bağlılık yemini etti ve Batı Bölgesi’nin genel yönetim modelini kabul etmişti. Roland, Spear’ın şehri ele geçirmesine ve asi soyluları temizlemesine yardımcı olmak için Birinci Ordu’nun orada bir üs kurması gerektiğini düşünüyordu.


Ayrıca gelecekte güney topraklarını ilhak etmek ya da Demirkum Şehri’ni ele geçirmek konusunda Mağlup Ejder Sırtı coğrafik açıdan çok önemliydi. Yani kurulacak üssün diğer bir amacı da herhangi bir kazayı engellemekti. Ne olursa olsun Roland’ın bu şehri elinde tutması şarttı.


“Bu şekilde Birinci Ordu’dan çok fazla adam kalmayacak.” diyen Demir Balta, planı öğrendikten sonra kaşlarını çatmıştı: “500 tanesi Kral Şehri’ni koruyor. 1.000 tanesi Söğüt Kasabası ve Mağlup Ejder Sırtı’na dağılacak askerler. Geriye istediğim gibi kullanacağım asker sayısı topçular da dâhil 1500 kişiden fazla değil. Bunlar göz önüne alınırsa Neverwinter Şehri muhtemelen saldırıya başlayamayacaktır.”


“Şeytan Ayları sırasında işe alınan yeni askerlerin eğitimleri nasıl gidiyor?”

“Düzenli birliklerin yanından bile geçemezler.” diyen Demir Balta, başını salladı: “En az iki üç ay daha eğitim almaları şart.”


Roland kendini tutamayarak güldü. Şeytani canavarlara direnmek için orduyu kurduğunda sadece bir buçuk aylık eğitimden sonra savaşa gitmişlerdi. Şimdi, ordunun giderek daha kapsamlı bir şekilde inşa edilmesi sebebiyle kabul edilebilirlik kriteri de büyük ölçüde artmıştı. Aslında askerler düzgünce sıraya girebildikleri ve tetiği çekmek için nişan alabildikleri sürece bile bu çağ için güçlü bir ordu oluşturuyorlardı. Ne de olsa hayatları risk altında olmadan sadece nişan alıp ateş etmeleri gerekiyordu.


“Merak etme. O zamana kadar üs, bu yeni askerlere geçirilebilir. Soyluların muhafızlarına karşı savaşmak da iyi bir tür eğitim olacaktır.” diyen Roland, rahat bir sesle konuşuyordu: “Mülteci toplama heyetleri geri döndüklerinde Neverwinter Şehri’nin nüfusu başka bir zirveye ulaşacak. O zaman ordumuzu genişletmeye devam edebiliriz.”


Kral Şehri’ni ele geçirmek bir son değildi, Mağlup Ejder Sırtı’nı ele geçirmek de sadece bir başlangıçtı. Her şey yolunda giderse bu yılki Şeytan Ayları gelene dek aşırı güneyin tamamını ilhak etmeyi umuyordu Roland…


İstikrarlı bir siyah su kaynağı elde edebilseydi Neverwinter Şehri’nin sanayisini yeni bir aşamaya taşıyabilirdi.


Demir Balta ayrıldıktan kısa bir süre sonra Bülbül, sessizce Roland'ın önünde ortaya çıktı.


“Iffy seni görmek istiyor.”


...


Bloodfang Derneği'nin cadısının yavaşça ofisine girdiğini seyreden Roland bazı değişiklikler hissetmişti.


Adımları buraya ilk geldiği zamanki kadar sert değildi. Bordo uzun saçları biraz dağınıktı. Çok umurunda olmadığı anlaşılıyordu. Daha önce olduğu gibi uyanık ve gururlu görünmüyordu. Aksine oldukça şaşkındı.


Kendi yaşındaki bir kıza daha çok benziyordu.


Iffy önce eğildi ve uzun bir sessizlikten sonra ağzını açtı: “Majesteleri o... Maggie’nin kullandığı şey neydi?”


Roland da bunu sormasını bekliyordu. Bülbül’e başını salladı, sonra da Bülbül tabancayı belinden çıkararak masaya koydu.


“Kullandığı şey bir silahtı. Barutlu mermilerle düşmanları öldürür.” diyen Roland, şarjörü ustaca çıkardı ve mermileri döktü: “Sana ateş etmek için kullandığı mermiler belirli bir şekilde değiştirilmişti. Aksi takdirde oracıkta ölürdün.”


Iffy'nin dudakları sanki bir şey söylemek istiyormuş gibi hareket etmiş ama sonrasında sessiz kalmıştı.


Roland bir mermi aldı ve herkesin önünde kaldırdı: “Bunu görüyor musun? Bir parmaktan daha büyük değil. Ama yine de onu üretmek yüzlerce sıradan insanın ve üç cadının ortak çalışmasını gerektiren son derece karmaşık bir prosedür gerektiriyor. İki gruptan herhangi biri olmazsa olmaz. Bu gruptan birisi de o işe yaramaz olduğunu düşündüğün savaş dışı cadılar. Peki, hala öyle mi düşünüyorsun?”


“Ben…” diyen Iffy, tereddüt etmiş ama sonunda bir kelime bile söyleyememişti.


Roland ona düşünmek için çok fazla zaman vermeyerek devam etti: “Belki de yetenek açısından sizinle rekabet edemezler. Ama bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. Her ne kadar sıradan bir insan bir canavarı indiremese de bu, dünyayı canavarların yönettiği anlamına gelmez. Yine insanlar yönetiyor. Ben savaş dışı cadılara yardımcı cadılar demeyi tercih ediyorum. Kendi yetenekleri sayesinde halktan insanların büyük çoğunluğuna tıpkı muhafızların güçleri gibi güçler verebilirler. Onların yardımı ile insanlar canavarları kolayca yenebilirler. Yani bir anlamda yardımcı cadılar, savaş cadılarından daha büyüktür.”


“Ama sizin icat ettiğiniz silahlar... Savaş cadılarının ellerinde daha güçlü bir rol oynayabilir.” dedi Iffy düşük bir sesle.


“Çok bir fark olmaz. En azından bir savaşın sonucunu değiştirecek kadar bir fark…” diyen Roland başını salladı: “Şunu bir düşün: Böyle bir silahla donanmış on sıradan askere karşı karşıyken kazanma ihtimalin nedir? Benim bölgemde her gün yedi-sekiz silah üretiliyor. Ama kaç tane savaş cadısı var? Dahası sadece silahlara sahip olmak yeterli değil. Silahları muhafaza etmemiz de lazım. Bundan dolayı da büyük bir üretim ve lojistik organizasyonuna sahip olmamız gerekiyor. O üretim ve lojistik organizasyonlarında da bil bakalım kimler olmazsa olmaz roller oynuyor?”


Bir an duraksayan Roland, silahı topladı ve Bülbül’e geri vererek devam etti: “Bu gerçeği anında anlamanın zor olduğunu biliyorum. Ama insanlar, canavarlardan daha büyük güçler üretebilecek varlıklar. Büyülü güç de bu konudaki en iyi araç. Ama bu yeteneği boşa harcıyorsun. Birinci Ordu bu öğleden sonra tüfekleri kullanarak bir taktik yapacak. Onu izlemeni öneririm. Böylece gerçek gücün ne olduğunu izlemek için kendi gözlerini kullanabilirsin.”


“Zaman değişti Iffy…”


...

Mağlup Ejder Sırtı ile Kızıl Su alınacak demek… Kolay gelsin Birinci Ordu!

Roland da ne güzel konuşuyor be… Zamanın değiştiğini yaşayarak hissediyorsun sanki…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr