Bölüm 537: Rüya Part - 2

avatar
2561 23

Release That Witch - Bölüm 537: Rüya Part - 2




Çevirmen: Lodos

Mağaranın derinliklerinde kalabalık diz çökmüş, lüks kıyafetler giymiş bir kadına tapınıyordu. Sonsuz sayıda mum sessizce yanıyordu. Zemini kaplayan hafif parlak yıldızlar gibilerdi…


“Yeni çocuk bu mu? Kafanı kaldır, yüzünü göreyim…”


Iffy başını hafifçe kaldırdı. Ancak sadece soğuk ışığı yansıtan bir maske görebiliyordu. O anda neredeyse çığlık atacaktı.


“Ben Heidi Morgan. Korkma… Maske sadece kimliğimi korumak için…” diyen kadının sesi Iffy'nin beklediğinden daha sakindi: “Bugünden itibaren Bloodfang Derneği üyesisin…”


Cesaretini toplayan Iffy sordu: “Annie’yi neden almadınız ki?”


“Küstah!” diye haykırmıştı kızıl saçlı kadın.


Diğer cadılar da Iffy’nin aptallığına gülüyorlardı sanki…


“Sorun değil…” diyen Heidi elini salladı. Iffy'ye yaklaşmak için platformdan aşağı indi ve şöyle dedi: “Çünkü o kadar çok cadıya destek olmamın mümkünatı yok.”


“O kendi yemeğini kendi bulabilirdi…”


“Bir fare gibi yaşamak için mi? Bütün gün bir delikte saklanıp başkalarının yemeklerini yemek için mi?” diyen Heidi başını salladı ve şöyle dedi: “Bloodfang Derneği'nin başkaları tarafından öldürülmeyi bekleyen farelere değil, canavarlara ihtiyacı var.”


“C-Canavar mı?” diye sormaktan kendisini geri tutamamıştı Iffy.


“Evet. Sen hiç bir uçurum kurdu gördün mü?”


Iffy başını salladı.


“Onlar Kurt Yüreği Krallığı’nın sembolleri ve dağların efendileridir. Her seferinde üç veya dört yavru doğurabilirler. Ancak tüm yavrular hayatta kalamaz. Neden biliyor musun?” diyen Heidi yavaşça açıklıyordu: “Çünkü anne kurt yavruların geri kalanının iyi beslendiğinden emin olmak için yeterli yiyecek bulamadığı zamanlarda bazı yavruları öldürür. Bu koşullar altında yetişen gelecek nesiller de zorlu ortamlarda hayatta kalabilirler.”


Iffy ağzını açtı. Ama ne söyleyeceğini bilemiyordu.


“Her yavrunun yemeğini azaltmak da onları hayatta tutabilir. Ama bu sadece hayatta kalmak olur. Yeterli beslenemeyen yavru kurtlar büyüdüklerinde avlanamazlar. Yuvadan çıkamazlar, üreme şansları da olmaz. Uçurum kurtlarının da nesli tükenir… Ne düşünüyorsun?”


“Ben…”


Heidi, Iffy'nin çenesini parmağıyla kaldırdı: “Çocuğum… Tanrı'nın bize gönderdiği ilham budur: Cadılar baskı altında hayatta kalmak için hayvanlar gibi hareket etmelidirler. Ve doğal olarak güçlü savaş cadıları da tüm ırkın sembolü haline gelirler… Mesela şu anda buradakiler gibi!”


Mum ışıkları titremeye başlamıştı. Iffy herhangi bir tezahürat duymamıştı ama çevresindekilerin duygularını hissedebiliyordu. Heyecan, ilham ve sevinç duyguları birleşmiş, hepsinin içindeki bir yanardağ gibiydi…


Bir süre sonra tereddütle sordu Iffy: “Peki ya her bir kurt için tam olarak yetecek kadar yemek olursa ne olur?”


“Artık kurt olmazlar…” diyen Heidi güldü: “Köpek olurlar…”


...


Iffy’nin sırtını kesen kamçıdan keskin bir ses çıkmıştı.


“Aptal! Böyle küçük bir antrenmanı bile tamamlayamıyorsun. Sana harcanan tüm yiyecekleri israf ediyorsun. Söyle! Bu kaçıncı kırbaç?”


Dişlerini sıkan Iffy: “24!” dedi.


Cevap olarak bir dizi kırbaç daha yemişti. Sırtından akan kan ve ter, pantolonunu ıslatıyordu.


“Bugünlük bu kadar… Yarınki eğitimde de aynı şey olursa çifte kırbaç alırsın!” diyen kızıl saçlı kadın, cezalandırılan dört cadının ortasına büyük bir kaburga parçası attı: “Yemek vakti bitti. Bu Efendi Heidi'den istediğim ekstra yemek… Kendi aranızda paylaşacaksınız. Unutmayın! Büyülü güç yasak!”


Kaburga dördünün midesini de doldurabilecek büyüklükteydi.


Ama savaş antrenmanı da büyük miktarda enerji tüketiyordu. Eğer ekstradan yemek hakları olsaydı daha az yorulurlardı.


Tıpkı bir canavar gibi...


Sadece güçlü cadılar hayatta kalabilirdi…


Önündeki ete bakan Iffy, kendisine en yakın olan cadıya doğru saldırıya geçmişti bile…


...


“Gizli Dernek, Kilise tarafından tahrip edilmiş. Hiçbirinin kaçamadığını duydum.”


“Cadıların lideri bile kaçamamış…”


“Kilise doğu kıyısında kamp yapıyormuş!”


“Lanet soylular!” diyen Heidi iyi görünmüyordu: “Er ya da geç onları parçalara ayıracağım!”


Kurt Yüreği Krallığı'ndaki cadılar tek tek ortadan kaldırılmıştı. Geriye kendisini zar zor ayakta tutabilen Bloodfang Derneği kalmıştı. Iffy bunların adadaki soylularla ne alakası olduğunu anlamasa da durumların kritikleştiğini hissedebiliyordu.


“O halde onlardan kurtulmamız için Shaji ve ben gideyim…” diye bir öneride bulundu Iffy.


“Çok geç! Kilise Arşidük Adası’nı fark etti. Artık burada kalamayız.” diyen Heidi dişlerini sıktı: “Uyku Adası’na gidelim.”


“Geçen sefer mektup yollamak için güvercin kullananlardan mı bahsediyorsunuz?” diye sordu Iffy.


“Aynen öyle… Oradan kendimizi güçlendirmek için biraz insan gücü çekebiliriz. Geçici olarak… Er ya da geç buraya döneceğim! Kurt Yüreği Krallığı benim!”


...


“Lanet olsun! Bu insanlar neden küçük bir kızın emirlerini dinliyor?” diyen Heidi öfkeyle elindeki bardağı yere attı.


Iffy suskun kalmıştı. Uyku Adası’ndaki cadılar, sözde liderleri olan Tilly Wimbledon da dâhil olmak üzere epey güçsüzlerdi, sanki bir koyun gibi… Eğer yanındaki olağanüstü olmasaydı Iffy, Tilly’nin asla bu pozisyonu elinde tutamayacağını düşünüyordu.


“Muhtemelen savaş dışı cadıların da eşit derecede önemli olduklarını söylediği için…” diye araya girdi Shaji: “Kimse dışarıda bırakılmak istemiyor.”


“Saçmalık! Fjordlar’daki Kilise’yi kimin yendiğini bile düşünmüyorlar! Kim böyle bir saçmalığa inanır ki?”


“Tilly'nin ağabeyi Batı Bölgesi’nin Lordu biraz öyle görünüyor açıkçası…”


“Bunların hepsi bu cadılar tarafından uydurulan şeyler! Kimse bir Lord'un gerçekte ne istediğini benden daha iyi bilemez!” diye öfkeyle bağırdı Heidi: “Siz benim Bloodfang Derneği'ni kurmamın sebebinin…” dedikten sonra bir anda durdu, bir süre bekledikten sonra devam etti: “Hayır, saçma sapan konuşmaya devam etmelerine izin veremem! Batı Bölgesi’ne gitmeli ve Tilly'nin yalanlarını açığa çıkarmalısınız! Bu sözlerimi o Lord’a anlatın! Tilly Wimbledon'un verdiklerinin iki katını verebilirim!”


Her nasılsa Iffy o anda Efendi Heidi'nin bir canavar gibi değil, aksine öfkeli bir kuzu gibi hareket ettiğini hissetmişti.


“Bu yüzden mi beni terk ettin?”


Annie'nin figürü aniden Iffy’nin önünde belirmişti: “Beni böyle bir efendi ve böyle bir hayat için mi terk ettin? Bana bunlar için mi ihanet ettin?”


“Hayır Annie…”


Iffy, Annie'nin yüzünü net göremeyince dehşete düşmüştü. O anda Annie’nin sesi tekrar geldi: “Beni unuttun mu yoksa?”


Hızla gözlerini açtı Iffy. Az önce gördüğü her şey bir anda ortadan kaybolmuştu. Odanın gri-beyaz renkli tavanını ve asılı ışıkları görüyordu.


“Bu bir rüya mı?” diye düşündü.


Annie'nin yüzünü hatırlamak için gözlerini tekrar kapattı. Neyse ki hala açık seçik hatırlıyordu.


Dönerek yatakta oturdu, biraz rahatlamıştı. Merakla yatağın yanında ona bakan küçük bir kız gördü.


Gözlerinden herhangi bir acı ve mücadele yaşamamış birisi olduğu anlaşılıyordu. Iffy’nin tam olarak… Koyun dediği birisi.


“Sen de kimsin?”


“Nana…” diyen küçük kız başını eğdi: “Kâbus mu gördün?”


Iffy, o anda sırtının ter içinde kaldığını fark etmişti: “Bir şey… Söyledim mi?”


“Evet. Şöyle sayıklayıp durdun: ‘Ben bir canavarım… Ben bir canavarım...'” diyen küçük kız kollarını açmıştı: “Neden söyledin bunları? Sen bir canavar değilsin.”


Dudaklarını ısırmıştı Iffy: “Hiçbir… Fikrin yok…”


“Aslında var…” diyen Nana, eliyle gülümsemesini kapattı: “Sen de benim gibisin. İkimiz de insan değil miyiz?” 


...

Bu bölümde de Iffy’nin Bloodfang Derneği’ne katıldıktan sonra yaşadığı şeyleri özetlemiş yazar, yine güzel olmuş bizce… Heidi’nin mantalitesi biraz ilkel görünse de bakalım sonu nereye varacak?

Iffy zaten inceden inceden Heidi’den ters bir şeyler sezmeye başlıyor gibi ama… Göreceğiz.

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr