Bölüm 535: Bir Koruyucunun Silahı

avatar
2633 27

Release That Witch - Bölüm 535: Bir Koruyucunun Silahı



Çevirmen: Lodos 

Düello işleri ayarlandıktan sonra Roland kaleye dönerken vakit alacakaranlıktı.

 

“Gerçekten Maggie'nin kazanacağını mı düşünüyorsun?” diyen Bülbül, Roland ofise girer girmez kendisini göstermişti.

 

“Neden endişeleniyorsun? Tüm bu zaman boyunca senin çırağın olan Şimşek’ten nişancılık öğrendiğini biliyorsun!” dedi Roland: “Yeterince cesur. Hatırlarsan geçen seferki keşiflerde bir şeytan ile savaşmak zorunda bile kalmıştı. Endişelenilecek tek şey bir cadı olan rakibine ateş edip etmeyeceği…”

 

Bu etkileyici dersi öğrenene ve yaptıkları için özür dileyene kadar Roland, Iffy’yi şeytan yakalamaya göndermezdi.

 

Bu konuda verilecek en mantıklı ders de Maggie'nin Iffy'yi yenmesi olurdu.

 

Hiç kuşkusuz silahlar, yardımcı cadıların yeteneklerini artırabilecek bir araçtı. Onları daha güçlü yapan bir araç… Kazara yaşanacak bir ölümü önlemek için Roland Soraya'dan bir grup lastik mermi üretmesini istemişti. Metal başlıklar da çok katmanla sarılı bir kaplama ile değiştirilmişti. Bu sayede mermi içten dışa yumuşuyor ve bütün gücü tükenmeden insan vücuduna giremiyordu. Ama merminin sahip olduğu büyük kinetik enerji, mermi yavaş yavaş deforme olduğu için insan vücuduna tamamen aktarılacak, bu da hedefin savunma yeteneğini kaybetmesine neden olacak kadar şiddetli bir acıya dönüşecekti. Bu yüzden ‘yetenek kaybettiren mermi’ olarak da biliniyordu.

 

“Onu görmek istiyorum.” diyen Bülbül, hoşnutsuzlukla sisin içinde kayboldu.

 

Maggie'nin, Uyku Adası’nda böyle şeyler yapmaya alışkın olduklarını kanıtlayan Bloodfang Derneği'nin cadılarından korktuğu aşikârdı. Cadı Birliği’nden Cara'yı, ilk zamanlarda Evelyn ve Candle’ın neler hissettiklerini, sonrasında da 400 yıllık Kutsal Birlik’teki işleyişi düşününce savaş cadılarının diğerlerinden daha asil olduğu fikrinin doğal bir süreçte ortaya çıktığına hiç şüphe yoktu. Başka bir deyişle yetenekli savaş cadıları, yabancı düşmanlar tarafından bastırıldıklarında kesinlikle daha fazla güç kazanırlardı. Ateşli silahların ne derecede baskı yapabileceğini düşünen Roland, gülümsedi. İnsanların düşüncelerini değiştirmesi halinde Tilly gelecekte ona daha fazla inanabilirdi.

 

*******************

 

“Endişelenecek bir şey olmadığını ve şarjörünü boşaltana kadar doğrudan ona ateş edeceğini unutma! Onu gözyaşlarına boğmalısın ve senin önünde diz çökerek merhamet dilenmesini sağlamalısın! Anlıyor musun?” diye yüksek sesle bağırıyordu Şimşek: “Normal mermi kullanıyor olsan bile Nana herhangi bir kazaya karşı burada… Ayrıca Soraya’nın yaptığı kaplama kask da var. Bir de… Sadece ona daha fazla mermi atarak kendini serbest bırakabilirsin.”

 

“Hmm…” diyen Maggie saçları yanaklarını kapatmış şekilde yatakta yaslanmış durumdaydı: “Anlıyorum.”

 

“Henüz bitirmedim!” diyen Şimşek, Maggie’nin uzun, beyaz saçlarını bir kenara itti: “Onu yenmek istemiyorsun, değil mi? Eğer ona birazcık merhamet gösterirsen seni bir daha asla keşiflere götürmem. Bir korkak asla kâşif olamaz!”

 

Maggie kendisiyle mücadele ediyor gibiydi: “Ben değilim…”

 

Aniden arkalarından başka bir ses gelmişti: “Maggie, kesinlikle korkak değil. Bir korkak bir şeytanla savaşmaya cesaret edemez. Benim hayatımı kurtardığından bahsetmiyorum bile…”

 

Sisten dışarı çıkan Bülbül, yatağın başucuna doğru yürüdü ve Şimşek’in alnına hafif sertçe vurdu: “Sana bu şekilde konuşmayı kim öğretti!”

 

Şimşek alnını tuttu: “Sadece korkmuş olmasından endişelenmiştim…”

 

Bir nefes alan Bülbül, Maggie’nin ellerini tutarak konuşmaya başladı: “Dinle. Bu sadece sen ve Iffy ile ilgili değil. Majesteleri, Bloodfang Derneği'ndeki cadıların diğer cadılara karşı tutumlarını değiştirmeleri ve hatalarından pişman olmalarını sağlamak için bunları yapıyor. Evelyn ve Candle'ı hatırlıyor musun? Uyku Adası’nda onlar gibi birçok cadı var. Eğer Iffy’ye gününü gösterebilirsen aslında o cadılara bir iyilik yapmış olacaksın!” diyen Bülbül, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Yani sadece kendin için savaşmıyorsun. Aynı zamanda bizi korumak için de savaşıyorsun. Tıpkı geçen seferde Şeytanla savaşırken yaptığın gibi…”

 

Yavaşça başını sallayan Maggie, gözlerini kırpmıştı.

 

“Bir şey daha var… Majesteleri Roland ayrıca, eğer kazanırsan sana bir hafta boyunca istediğin kadar dondurma ve acılı barbekü verileceğini söyledi!”

 

Bu cümleden sonra bir anda gözlerinden ışık çıkmıştı sanki Maggie’nin…

 

*******************

 

Ertesi gün alan temizliğinden sorumlu muhafızlara ek olarak, surların dışındaki otlaklarda ondan fazla cadı bulunuyordu. Roland'ın etrafında toplanmışlar, uyumlu bir şekilde Maggie için tezahürat yapıyorlardı.

 

“Senin için tezahürat yapmayacağım.” diyen Softfeathers esnedi: “Duyamayacaksın zaten…”

 

“Yapmak zorunda değilsin.” diyen Iffy, bölünmüş merkezi alana doğru yavaşça yürüdü ve duygusuz bir şekilde Maggie’ye baktı. Hemen karşısında duran Maggie’nin uzun saçları yüzünü kaplamıştı. Eğer Zaferler destekçilerin sayısına göre belirleniyor olsaydı Kilise’nin bütün ana karayı ele geçirmiş olması gerekirdi: “Teslim olmak için çok geç değil. Eminim Majesteleri’ni hayal kırıklığına uğratmak istemezsin…”

 

“Asla pes etmeyeceğim!”

 

Biraz hayrete düşmüştü Iffy. Ne zamandan beri bu kuş onun karşısında böyle cesurca konuşabiliyordu. İçinden: “Gerçekten mi? Gökten bir kafes içinde düşmeye hazır ol o zaman!” diye geçirdi.

 

“Beni tuzağa düşüremezsin.” diyen Maggie başını kaldırdı: “Beni gökyüzünde yakalayabilen tek kişi Şimşek!”

 

Başlama düdüğü çaldığında Iffy doğruca Maggie'ye gitti. Maggie’de Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşı olmasına rağmen kendisi gibi savaş eğitimi alan bir cadıyı yenemeyeceğinden emindi Iffy. Majesteleri Roland, savaş cadılarının savaşma kabiliyetlerini yanlış değerlendirmişti. Sadece savaşma güçlerine güvenmiyorlardı. Aynı zamanda vücutlarını bir ölüm silahına da dönüştürebiliyorlardı. Olağanüstü fiziksel uygunlukları ve yeniden güçlenmeleri sayesinde savaş cadıları en sert antrenmanlardan geçebilirlerdi. Karşısında canını dişine takmış bir şövalye olsa bile 10 harekette havlu attırabileceğinden emindi Iffy.

 

Kanatlarını hızla açan Maggie bir mavi kuşa dönüştü ve gökyüzüne doğru fırladı.

 

“Bahsettiğin numara bu mu?” diyen Iffy, Maggie'nin kaçtığı yöne doğru kollarını uzattı. Ama büyülü gücü hiçbir şeye ulaşmamıştı: “Bu bir düello. Kaçacak bir yerin olduğunu mu düşünüyorsun?”

 

Gittikçe daha yükseğe çıkan kuş çok geçmeden gözden kaybolmuştu. Geriye sadece bir dizi gümüş tüy kalmıştı.

 

Kaşlarını çatan Iffy gökyüzüne baktı. Aniden güneşin olduğu tarafta hafifçe fark edilebilir bir gölge görmüştü.

 

“Güneş ışığının altında saklanarak bana beklenmedik bir saldırı mı yapacak?” diye düşünen Iffy, kendisini tutamayarak Maggie ile alay etmişti içinden. Bu belki iyi bir saldırı fikri olabilirdi. Ama Iffy, gözleri kapalıyken bile büyülü gücü sayesinde kendisine on adım yaklaşmış herhangi bir nesneyi hissedebiliyordu. Bu yetişkinlik döneminde uyanmış bir türev beceriydi…

 

Dahası yumruk büyüklüğünde bir mavi kuş ona ne zarar verebilirdi ki? Eğer Maggie, kazanmak istiyorsa kesinlikle o vahşi kuşa dönüşmek zorunda kalacaktı.

 

Maggie'nin geri dönmesini beklerken dünya aniden kararmış ve devasa bir bulut güneşi kapatmıştı. Hemen sonrasında da gökten düşmekte olan bir kuş görmüştü Iffy.

 

“Ne kadar zavallı!” diye düşündü. Maggie’nin hiç şansı yok gibiydi.

 

Tereddüt etmeden ellerini uzattı. Zafer yakında onun olacaktı!

 

Ama hiçbir şey yoktu… Önünde sadece büyülü gücü duruyordu. İlerlemesini beklediği Maggie’den hiçbir iz yoktu.

 

Iffy’den 20 adım uzakta olan Maggie, hareketsiz şekilde durabilmişti.

 

Iffy'yi şaşırtırcasına Maggie insan şeklinde havada durmuş ve cebinden gümüş bir çubuk çıkarmıştı.

 

Delirmiş miydi bu kız?

 

Kanatları olmamasına rağmen Maggie doğrudan yere düşmemişti. Aksine beyaz saçları havalanmış ve yavaşça yere inmesini sağlayan bir kanat şeklinde açılmıştı. Bu arada gümüş çubuk da yüksek sesli bir patlama ile bir alev topu fışkırtmıştı!

 

Yere düşen Iffy karnını sıkıca tutmuştu. Bilinci bulanıklaşıyordu.

 

Önünde beyaz bir figür gördü. Son bir çabayla ellerini kaldırdı. Ama büyüsü artık çağrısına cevap vermiyordu.

 

“Kaybettin…”

 

Bunlar Iffy’nin bayılmadan önce duyduğu son sözlerdi.


...

Şimşek de ne kadar ateşli ateşli konuşuyor öyle! Sanki Maggie’yi gerçek bir savaşa hazırlıyormuş gibi…

Maggie’nin kazanması da gerçekten cadıların değerinin anlaşılması açısından çok önemliydi. Bakalım Iffy bundan ne tür dersler çıkaracak ya da hiç ders çıkaracak mı?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr