Bölüm 532: Cezbedici Bir Fikir

avatar
2866 21

Release That Witch - Bölüm 532: Cezbedici Bir Fikir



Çevirmen: Lodos 

Ziyafetten sonra Lotus ve Wendy, Roland'ın ofisine çağrılmışlardı.

 

“Uyku Adası’nda her şey yolunda gitti mi?” diyen Roland, gülümseyerek Lotus'a bakıyordu: “Umarım Tilly’nin yokluğu bir problem olmamıştır.”

 

“Elbette hayır.” diyen Lotus başını salladı ve fısıldadı: “Geçen sefer bana hediye olarak bir atkı vermiştiniz. Hiç teşekkür edememiştim ben de…”

 

“Bu kadar resmi olma.” diyen Roland elini hafifçe salladı. Ayrı geçirdikleri belli bir zamandan sonra birbirlerine olan aşinalıkları elbette azalacaktı ama ilişkilerinin tamamen bozulacağı da yoktu. Zaten bu yabancılık da tamamen geçiciydi. Roland onlara her zamanki gibi davrandığı sürece tekrar eskiye dönebileceklerdi: “Burada çok şey değişmiş gibi görünse de sizin gidişinizden beri aslında aynı kaldı. Lütfen Neverwinter Şehri’nde evinizdeymiş gibi rahat olun.”

 

“Evet.” diyen Wendy kafasına dokundu: “Siz hala bizim kardeşlerimizsiniz.”

 

“Peki…” diyen Lotus utanarak başını eğdi. Ama rahat görünüyordu.

 

“Kaleye vardıktan sonra garip bir şey gördüm… Iffy ve Softfeathers Uyku Adası’ndan gelen cadılar değil mi?” diyen Roland konuyu değiştirmeye karar vermişti. Çünkü ziyafette ne zaman eski günleri konuşsalar o iki cadı epey yabancı görünüyorlardı ortama… Ara ara konuşsalar da Sylvie, Evelyn ve Candle gibi mutlu mutlu konuşan cadılara kıyasla daha az iletişimci duruyorlardı. Roland doğru görüp göremediğinden pek emin değildi ama Evelyn ve Candle'ın bu iki cadıdan biraz korktuğunu hissetmişti.

 

“Evet Uyku Adası’ndan geldiler. Ancak biraz farklılar…” diyen Lotus kısaca o cadıların geçmişlerinden bahsetti: “Leydi Tilly’nin buraya neden Bloodfang Derneği’nden de cadı yolladığını bilmiyorum.”

 

“Iffy bir savaş cadısı mı?” diye soran Roland biraz şok olmuştu.

 

“Evet. Büyülü güçten yapılma bir kafes çağırabilir ve böylece kendisinden daha güçlü düşmanları yakalayabilir. Tanrı Gözü’nün İntikamı’nı takmamış olan Ashes bile bir kez kapana kısılsa çıkması kolay olmaz.”

 

“Ya Softfeathers?” diye sordu Wendy.

 

“O bir savaş cadısı olmasa da çok güçlü.” diye mırıldandı Lotus: “Dokunduğu herhangi bir nesne eli üstünde olduğu sürece yapışkanlaşır. Büyüsü başarısız olmazsa dokunduğu şeyler tamamen birbirine yapışır. Ama onun söylediklerine göre yeteri kadar büyülü güç kullandığı sürece yapışkanlık epey uzun bir süre devam edebilirmiş.”

 

“Bu tür bir yetenek epey geniş olarak kullanılabilir, değil mi?” diye haykıran Roland çok şaşırmıştı: “İnanılır gibi değil! Kurt Yüreği Krallığı’nın cadısı Heidi Morgan bize bu güçlü cadıları yollamayı kabul mü etmiş?”

 

“Eh… Bloodfang Derneği’nin üyeleri çok güçlü. Sadece savaş cadıları yok. Savaş dışı olan cadılar bile yetenek açısından çok üstünler… Uyku Adası’nın hızlı inşaat sürecinde epey yardımcı oldular.” diyen Lotus sanki bunları kabullenmek istemiyormuşçasına iç çekti: “Diğerlerinden daha iyi olduklarını düşünüyorlar. Hatta arada kendilerinden az yetenekli cadılara zorbalık yaptıkları bile olmuştu. Leydi Tilly onları durdurmak için çaba göstermiş olmasaydı Fjordlar’daki cadıların sayısı yarıdan fazla düşerdi.”

 

“Evelyn ve Candle'ın korkmuş görünmelerinin nedeni bu olabilir.” diye düşündü Roland: “Tamamdır, anladım. Bugün iyice dinlenmene bak.” diyerek Lotus’u rahatlattı ve Wendy’ye baktı: “Lütfen konaklama yerlerini ayarla. Bloodfang cadılarını ayrı tut. Yarın onların yeteneklerini detaylı olarak test edeceğim.”

 

“Emredersiniz Majesteleri…” diyen Wendy, eliyle göğsüne vurdu.

 

İki cadı gittikten sonra Bülbül, ağzındaki kurutulmuş balık ile ortaya çıkarak sordu: “Onları birinin gözetlemesini istememiz gerekiyor mu?”

 

“Onlar hala Uyku Adası’na ait oldukları için fazla problem olmayacaktır.” diyen Roland, omuz silkerek konuşmasına devam etti: “Fjordlar’ın cadıları, Cadı Birliği’nin cadıları gibi birlikte yaşam ve ölümle karşı karşıya kalmadılar. Diğer birçok cadı grubuyla karışmış durumdalar. Yani böyle görüşlere sahip olmaları o kadar da garip değil.” Bu tür şeyler Cadı Birliği genişledikçe illa ki onlarda da olacaktı. Hepsinden öte bu tür farklılıklar bir rekabet havası da oluştururdu. İyi huylu rekabetler gün sonunda Cadı Birliği’nin geneline faydalı olacaktı: “Tilly’nin buraya neden savaş cadıları gönderdiğini gerçekten merak ediyorum. Eğer sadece onun için bu cadıları eğitmemi istiyorsa yardımcı cadıları da yollayabilirdi. Breeze’in hala onun yanında olduğundan bahsetmiyorum bile…”

 

“Muhtemelen mektupta açıklığa kavuşturmuştur.” diye bir tahminde bulunmuştu Bülbül.

 

“Ah! Mektubu unutmuştum.” diyen Roland hafifçe kendi alnına vurdu ve çekmeceden zarfı çıkardı. Masanın üzerine yaydı. Beş cadıya ek olarak Tilly bir yığın antik kitap ve kendi yazdığı bir de mektup yollamıştı. Ziyafet nedeniyle daha yeni bakabiliyordu bunlara Roland…

 

Mektubunda Tilly, antik kitapların tarihini ve bu kitapların garip kısımlarını ayrıntılı olarak tanıtmıştı. Sonrasında Sealine hakkındaki fikirlerinden bahsetmiş ve Roland’ın, Yıldırım için dalgalara karşı koyabilecek bir gemi inşa etmesini ne kadar istediğini yazmıştı. Zaten Yıldırım, önceden Roland’a ikinci kısmı anlatmıştı. Roland’ı asıl ilgilendiren ilk kısımdı. Kendi kendisine şöyle düşündü: “Kitaplar, farklı çağlar ve farklı yerlerden toplanarak bu harabelere koyulmuş. Bu kitaplardaki bazı içerikler yüzlerce yıldır kayıpmış… Yani birisi deniz tabanındaki bu kalıntılara rastlamış olmalı… Peki, onlar kim?” 

 

Mektubun arkasında iki yeni cadının yeteneklerine dair kısa bir giriş vardı. Roland'ın en çok önemsediği şey ise pasajın sonundaki en son paragraftı.

 

“Bu dünya hakkında bildiklerimiz hala belirsiz ve bilgimiz dört yüz yıl önceki Kutsal Birlik kadar kapsamlı değil. Düşmanlarımızı yenmek istiyorsak önce onları tanımalıyız. Bu konuda onların yetenekleri muhtemelen bize yardımcı olabilir.”

 

Mektubu okuyan Roland, kendini tutamayarak yine düşüncelere dalmıştı.

 

“Düşmanları tanımak… Yardım etmek… Tilly ne söylemeye çalışıyor?” diye geçirmişti içinden.

 

Roland tekrar cadıların yetenekleri hakkındaki girişi okudu. Aklına aniden şok edici bir fikir gelmişti.

 

“Acaba Tilly... Hayır… Bu delilik olurdu…” diye düşündü Roland. Hızlı bir şekilde başını salladı. Ancak bir kez bu fikir aklına geldi mi bir daha gitmesi imkânsızdı: “Ortada bir risk olsa da ödül de bir o kadar büyük... Aslında Agatha tarafından bırakılan büyülü taş kutuları gerçekten cazip. Mühürlere dönüştürülebilirlerse bir buhar motoru kadar önemli olurlar.”

 

Aslında daha önce bunu düşünmüştü. Ama uygulamaya koymak çok zordu. Bu yüzden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Şimdi Iffy ve Breeze'in de yardımıyla bir anda hedefine çok yaklaşmış gibi hissetmişti.

 

“Mektupta ne yazıyor?” diyen Bülbül, Roland’ın garip bakışlarını fark ederek eğilmiş ve Roland’ın alnına dokunmuştu: “Hey! İyi misin?”

 

“Çok iyi değilim… Neredeyse kalp krizi geçiriyorum.” diyen Roland çaresizce güldü: “Maalesef Tilly herhangi bir açıklamada bulunmadan son kararı bana bırakmış.”

 

“Ne tür bir karar?” diye merakla sordu Bülbül.

 

Roland her kelimesini vurgulaya vurgulaya: “Şeytanları yakalama fikri hakkındaki karar…” dedi.


...

Iffy’nin yeteneği yine anlaşılabilir de şu Softfeathers’ın yeteneği biraz garip geldi, bakacağız…

Şeytanları yakalama fikri mi? Bayanlar baylar işler kızışıyor, hazırlanın!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr