Bölüm 530: Lotus’un Endişeleri

avatar
2830 22

Release That Witch - Bölüm 530: Lotus’un Endişeleri



Çevirmen: Lodos

Koca denizin yüzeyi eski açık mavi tonunu geri kazanmıştı. Güzellik isimli gemi rüzgâr ve dalgaları delip geçerek ilerliyordu. Gövdesi ışıltılı dalgalarda yukarı aşağı hareket ediyor, ritmik gıcırdamalara sebep oluyordu.


“Yelkenleri sonuna kadar açın! Hareket edin çocuklar!” diye bağırdı tek gözlü Jack: “Dar Sahil’e ulaşabiliriz bugün.”


Direkteki denizciler bir şarkı söylediler ve üç parmak kalınlığındaki kendir ipini çekerek yelkeni yavaş yavaş serbest bıraktılar. Denizdeki sürekli değişen hava sebebiyle yelkeni açıp kapama hareketlerini günde birkaç kez yapmak zorundalardı. Lotus da maymunlardan daha esnekmişçesine iplerde tırmanan bu denizcileri izliyordu.


“Çok zahmetli…” diyen yaşlı kaptan cadılara doğru yürümüştü: “Yeni Ay Kervanı’ndaki gibi bir gemim olsaydı ve yelkensiz seyahat edebilseydim bu çok daha kolay olurdu. Onun adı neydi?”


“Kürek gemisi…” diyen Lotus, kaşlarını kaldırmıştı: “Bizzat Majesteleri Roland tarafından yapılmıştır.”


“Neden Majesteleri’nden sana da bir tane yapmasını istemiyorsun?” diyen Honey, omzuna konmuş deniz kuşunu okşuyordu: “Majesteleri başkalarına böyle bir iyilik yapmaz. Ama sana yapabilir.”


“Seni küçük velet… Sanki ben ona çok yakınmışım gibi konuşuyorsun.”


“Leydi Tilly'ye yakınsın...” diyen Honey, dilini çıkardı: “Ve Majesteleri Roland, Leydi Tilly’ye karşı çok naziktir.”


Jack göğsünde bir ağrı hissederek piposundan bir duman daha aldı: “Boş ver… Tüccarlardan, bir kürek gemisinin 1000 kraliyet altınından daha fazla tuttuğunu duydum. Hepinizi satsam bile kazanamayacağım bir para bu…”


“O kadar da emin olma...” dedi Breeze şakayla karışık bir şekilde: “Uyku Büyücüleri’nde Lotus için koyulan ödül yüzlerce kraliyet altını. Ayrıca son seferde Durat Kimshoe isimli bir tüccar onu 1000 kraliyet altınıyla işe almaya çalışmıştı. Yani Lotus, geri kalan dördümüzden çok daha kıymetli…”


“Breeze!” diyen Lotus öfkeyle arkadaşını yumrukladı: “O adamın neyin peşinde olduğunu biliyordun. Adını bir daha duymak istemiyorum!”


“Sadece şaka yapıyorum.” diyen Breeze, nazikçe Lotus’un kollarını tuttu: “Seni nasıl satabilirim? Leydi Tilly, Kimshoe’nun teklifini duyduğunda Yeni Ay Kervanı’yla tekrardan bazı şeyleri belirlemek için görüşmeler yaptı. Daha kimse cüret edemez Kimshoe’nun yaptıklarını yapmaya…”


“İkiniz iyi anlaşıyorsunuz gibi görünüyor.” diyen Jack’in ağzından duman halkaları çıkmıştı: “Ama oradaki diğer ikisinin sizinle konuşacak pek fazla şeyleri yok gibi...”


Hemen ardından cadılar da kaptan da sessizleşmişti. Bir süre sonra Breeze, sessizliği bozdu: “Onlar Kurt Yüreği Krallığı’ndan cadılar.”


Kaptanın kafası karışmıştı: “Hepiniz aynı değil misiniz?"


“Leydi Tilly’den ise Heidi Morgan'ı daha fazla destekliyorlar.”


“Morgan…” diyen kaptan çenesini okşadı ve bir süre düşündü: “Kurt Yüreği Krallığı’ndaki bir soylu mu o kadın?”


“Sadece bir koldan…” diyen Breeze elini salladı: “Ciddi bir şey değil. Sadece uzun bir arkadaşlığımız yok. Bu yüzden de henüz kalplerimizi birbirimize açamıyoruz.”


Yaşlı adam bir şeyleri fark etmiş gibi görünüyordu. Daha fazla soru sormamıştı.


Lotus, krallıktaki soylular hakkında fazla bir şey bilmiyordu. Sadece Uyku Adası’ndaki cadıların Sınır Kasabası’ndaki cadılar kadar yakın olmadıklarını biliyordu. Sınır Kasabası’ndaki cadıların çoğu Gökhisar, geri kalan küçük bir grup da Kurt Yüreği ve Şafak Krallıkları’ndandı. Tilly göç operasyonunun organizatörü olduğu ve en asil statüye sahip olduğu için yabancı cadılar da dahil olmak üzere hepsi onu lider olarak görüyordu. Ancak Fjordlar’daki Kilise ortadan kaldırıldıktan sonra durum değişmişti.


Uzun bir zaman boyunca süren Şeytan Ayları’ndan sonra Uyku Adası’na geri dönen Lotus, açıkça hissedebiliyordu bunu. Yalnızca birkaç aylık bir zamandan sonra Kurt Yüreği Krallığı’ndan Uyku Adası’na cadılar gelmişti. Hep beraber yemek yedikleri zamanlar bile çok az konuşuyorlardı. Molly’nin anlattıklarına göre hepsi Sınır Kasabası’nın Cadı Birliği’ne benzeyen sadece başında Heidi Morgan olan Bloodfang Derneği’nin üyeleriydi.


En başta Uyku Adası’nda Bloodfang Derneği’nden yaklaşık 20’den fazla cadı vardı. Azınlık durumundalardı ki bu özel bir durum da değildi. Asıl olağanüstü olan şey bu cadıların 18’inin savaş cadısı olmasıydı. Başka bir deyişle Bloodfang Derneği, cadı almadan önce dikkatli seçimler yapmıştı. Ve Cadı Birliği ile Uyku Büyücüleri’nin cadı alma politikalarına ters olacak şekilde yalnızca güçlü cadıları almışlardı. Yani epey rekabetçi bir oluşumdu aslında Bloodfang Derneği. Tilly’nin yönettiği Kilise saldırılarında bu cadılardan çok azı tek başlarına İkiz Ejder Katedrali’ni halletmişti.


Bu nedenle Heidi Morgan, Bloodfang Derneği'nin Uyku Adası’nın çekirdeği olduğunu düşünür olmuştu. Morgan bu fikrini sözlü olarak söylemese de Lotus bunu hissedebiliyordu. Savaş cadılarının savaş dışı cadılardan daha yüksek statüye sahip olduğu görüşünü değil de Leydi Tilly’nin ‘cadı eşitliği’ fikrini daha çok beğeniyordu. Ama ne yazık ki herkes Lotus ile aynı şekilde düşünmüyordu. Leydi Tilly uzaktayken Heidi, Uyku Adası’nın baş uşağı Camilla Dary ile birkaç kez tartışmıştı. Neyse ki Kral Şehri’nden bir soylu olan Camilla, Heidi’nin önünde küçülmemiş ve tartışmaları bir şekilde yatıştırmıştı.


Bunları düşünerek çaresizce iç çekti Lotus. Leydi Tilly'nin güvenliği konusunda endişelenmiyordu. Ne de olsa Uyku Adası’nın en güçlü cadısı olan ve Tanrı Gözü’nün İntikamı’na karşı gelebilecek tek cadı olan Ashes, Lady Tilly'nin sadık bir destekçisiydi. Onun karşısında Bloodfang Derneği'nin hiçbir cadısının kazanma şansı olmazdı. Lotus’u asıl endişelendiren şey bu yolculuktu. Açıkçası Kurt Yüreği Krallığı’ndan bu cadılarla beraber kalmak istemiyordu.


Ayriyeten bir de bu gezi için seçilen cadılar garip bir eşleşmeydi. Kendisi ve Honey dışındaki diğer üç cadıdan ikisi savaş cadısıydı. Normalde Leydi Tilly, Majesteleri Roland'ın daha çok yardımcı cadıları tercih ettiğini biliyor olurdu. Çünkü Roland’ın sahip olduğu tuhaf silahlar sıradan halkın bile Kilise’nin Yargı Ordusu’nu yenmesini sağlayabilirdi. E o zaman Leydi Tilly, Bloodfang Derneği’nin cadılarını ne amaçla göndermişti?


Beynini zorluyordu. Ama bir cevap bulamamıştı. Bu düşünceleri kafasından atmaya karar vermişti.


Belki de Leydi Tilly'nin, Lotus’un anlayışının ötesinde olan bir bildiği vardı…


...


Güneş batıya doğru hareket ettiği esnada altın renkli Dar Sahil, herkesin gözünü alıyordu.


Aynı zamanda garip, dev bir kuşla birlikte havada süzülen bir sıcak hava balonu da görünüyordu.


“Aman Tanrım! Bu da ne?” diye haykıran güvertedeki denizciler, garip kuşun kanatlarını katlayarak Güzellik’e doğru dalış yaptığını görünce haykırmışlardı. Kuş yaklaştıkça keskin pençeleri ve kanlı dişleri daha da net görünüyordu.


“Düşman mı var?” diye soran Bloodfang Derneği’nin cadıları bağırışları duyunca kabinden fırlamışlar ve devasa kuşu fark etmişlerdi: “Bu canavar da ne?”


“Her neyse! Sadece yakala onu!” dedi cadılardan birisi: “Hedefin büyüklüğü bizim için fark etmez!”


“Bekleyin… O düşman değil.” diye acele etmişti Lotus onları durdurmak için: “Sıcak hava balonunun yanında uçuyordu.”


Bloodfang Derneği'nden bir cadı hızla ona baktı: “Sıcak hava balonu mu?"


“Majesteleri Roland'ın cadıları taşımak için kullandığı bir gemi.” diyen Breeze, tartışmalarını önlemek için ileri çıktı: “Rahat olun. Lotus’un kararına güvenebilirsiniz.”


Canavarın dev figürü geminin yelkenine çarpmak üzereyken ortadan kaybolmuş ve bir anda beyaz bir güvercin Lotus’un kafasına konmuştu.


“Nihayet geldiniz!” diyen Maggie, Lotus’un alnını okşuyordu: “Hoş geldiniz!” 


...

Gemide hoş bir sohbet yaşanıyor, ne güzel… Yalnız bu Bloodfang Derneği’nden bir şeyler çıkacak, demedi demeyin…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44223 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr