Bölüm 529: Geri Dönmüş Cadı

avatar
2907 22

Release That Witch - Bölüm 529: Geri Dönmüş Cadı




Çevirmen: Lodos

İki gün sonra Kyle Sichi, Roland'a veda etmişti.


“Kral Şehri’nde birkaç gün daha geçirmek istemez misin?” diye şakayla karışık sordu Roland: “Burası Gökhisar’ın merkezi, eğlenmek için en iyi yer… Kaçırdın mı bir daha fırsatın olmayabilir.”


“Ben siz değilim. Burada bitmemiş romantizmlere bulaşmak istemiyorum.” diyen Kyle gözlerini yuvarladı: “Laboratuvarda ve fabrikada yapılacak çok iş var. Barut üretim hattının sorunsuz çalışmasını istiyorsanız Neverwinter Şehri’ne geri dönmek benim için en iyisi olacaktır.”


Onun bu cevabı Roland'ı biraz bunaltmıştı. Durumlar oturduktan sonra şehirdeki atmosfer biraz garipleşmişti: Başta birçok kadın Roland’ın sevgilileri olduklarını iddia etmişler, ardından da gayri meşru çocukları olduğu söylentileri gelmişti. Elbette Roland bunların hepsinin söylenti olduğunu biliyordu. Ama yine de bu söylentilerin gerçeği bulandırmasını engelleyememişti. Özellikle de öyle kötü bir geçmişi varken... Hikâyeler ne kadar garip olursa olsun illa ki inananlar çıkacaktı. Sadece Theo'nun fareleri zorlayarak bu söylentilerin ortadan kalkmasını sağlayabilirdi.


“Pekâlâ.” dedikten sonra bir süre suskun kalıp başını salladı: “Seni batıya götürmesi için bir gemi ayarlatacağım. Geçtiğimiz günlerdeki sıkı çalışman için teşekkür ederim.”


“Aynen öyle!” diyen Kyle, bir elini göğsüne koyarak selam verdi ve odadan çıktı.


“Bu adam gerçekten nankör biraz…” diye düşünen Roland, bunu kişisel algılamamış hatta mutlu bir şarkı mırıldanmaya bile başlamıştı.


“Etrafındaki onca kadın seni çok mutlu etmiş gibi…” diye soğuk bir ses geldi arkadan.


“Ee…” diyen Roland, neredeyse kendi tükürüğünde boğuluyordu: “Neden bahsediyorsun? Tek amaçları benden biraz para koparmaktı kadınların… Eminim bunu biliyorsundur.”


“Nasıl? Nasıl bilebilirim?” diye panikle sordu Bülbül.


“Oh? Gerçekten bilmiyor musun?” diyen Roland arkasını döndü: “Buradaki herkesi soruşturduğunu sanıyordum.”


“Ee... Tamam...” diyen Bülbül, ortaya çıkmıştı. Arkasını dönerek masaya oturdu. Roland’a bakarak söze girdi: “Gerçekte yaptım biraz soruşturma… Tehlikeye düşmeni istemedim. Anladın mı?”


“Anlıyorum.” diyen Roland, gülmemeye çalışmıştı. Ancak Bülbül’ün sonrasında söylediği şeyler gülümsemesini dondurmuştu.


“Çoğu yalan söylüyordu gerçekten… Ama ya Bayan Kingfisher ve Bayan Rother? Onlar yalan söylemiyorlardı!”


“Lanet olsun Yorko! Bülbül’ün bunu aklında tutmasını beklemiyordum.” diye düşünen Roland, içinden sözde ‘eski dostuna’ milyonlarca lanet etti. Bülbül’ün gözlerine ciddi bir şekilde bakarak: “Ben sana yalan söylemedim… Onların bahsettikleri Prens Roland ben değildim. Şu anda yalan söylemediğimi anlayabilirsin.”


Bülbül, ona bakmaktan biraz rahatsız olmuş ve gözlerini kapatmıştı: “Yani o bir yanlış anlama mı? Sen olduğunu sanıyorlardı ama sen orada değil miydin?”


“Elbette hayır.” diyen Roland, erdemli bir tonla söylemişti: “Onları daha önce görmemiştim bile!”


Biraz daha sakin görünüyordu Bülbül: “Yani seninle yattığını iddia eden kadınların her yerde konuşmalarına izin mi vereceksin? Theo onlara susmalarını emretmediğini söyledi.”


“Tabii ki… Bu, onların tam olarak istedikleri şey zaten… Susmak için para almak istiyorlar. Şiddet uygularsam çok fazla olur ve insanların dikkati daha fazla çekilir. İnsanların gündemini daha büyük haberlerle doldurursak kurtarabiliriz işi…”


“Büyük haber mi?” diye merakla sordu Bülbül.


“Evet. Şöyle haftalarca tartışacakları bir şey.” diyen Roland, gülümsüyordu: “Örneğin; Kral Şehri’nin yeni adı Şafak Şehri olacak. Batı Bölgesi’ndeki Neverwinter Şehri de Gökhisar’ın yeni başkenti olacak vesaire vesaire... Ben gittikten sonra da söylentiler azalmış olacak.”


Tabii ki taç giyme töreninin yanı sıra yetenekli zanaatkârları işe almak için rekabetçi bir plan hazırlanması gibi farklı meseleler de vardı. Kümülatif bir şekilde bu haberler halkın boş zamanını dolduracaktı. O anda fareler bu haber parçalarını yavaş yavaş halka yayıyorlardı. Devamında Belediye Binası’nın yapacağı duyurular gelecekti ki kusursuz bir tanıtım hareketi yapılabilsin… Uzun bir süre barlarda bu muhabbetlerin dönmesi gerekiyordu.


“Yani az önceki gülümsemen kadınlar yüzünden değil miydi?”


“Hiç de bile!” diyen Roland masadaki isimler listesine tıklattı iki kez: “Bundan dolayı mutluydum.” dedi. Kyle’ın önderliğindeki kimyasal sunum büyük bir başarıydı. Etkiler Roland’ın düşündüğünden çok daha iyiydi. Simya Atölyesi’nden simyacılar, öğrenciler ve çıraklar da dâhil olmak üzere Batı Bölgesi’ne gitmeye istekli 320'den fazla kişi vardı. Son rakam aile üyelerinin de katılmasıyla 500 olarak kesinleşmişti: “Bu Sınır Bölgesi’ndeki beş laboratuvar ve iki tesisin toplamına denk. Yani asıl sayı göz açıp kapayıncaya kadar iki katına çıktı. Çoğu da küçük bir eğitimden geçtikten sonra çalışmaya başlayabilecek insanlar. Kral Şehri’ni fethettikten sonraki en büyük başarım bu oldu.” diyen Roland, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Ancak en çok mutlu olduğum şey bu değil.”


“O ne? “diye merakla sordu Bülbül.


“Şuna bir bak.” diyen Roland, listeyi yayarak en alttaki isimleri işaret etti.


“Retnin... Rayleigh... Archer… Onlar baş simyacılar değiller mi?”


“Aynen öyle! Kyle onları reddetmedi.” dedi Roland: “Kendisine ait olanı çoktan geri aldığını söyledi.”


Roland, Kyle’ın baş simyacılar ile olan kavgasını öğrendikten sonra Kyle’ın ciddi bir misilleme yapacağını düşünmüştü. Ama Kyle, kin gütmeye devam etmemiş, sadece kendisinin üstün olduğunu kanıtladıktan sonra onları Neverwinter Şehri’ne kabul etmişti. Bu da Roland’ı aslında mutlu etmişti. Krallık onlar sayesinde iyi başarılara ulaşabilirdi.


Tam o sırada pencerenin dışından ritmik bir vurma sesi gelmişti.


Bülbül bir anda yok olup dışarı çıktı. Göz açıp kapayıncaya kadar elinde bir haberci kuşla masanın yanına gelmişti: “Gizli bir mektup gelmiş.”


“Kuşu korkutmuşsun.” diyen Roland başını salladı. Hayretle gri şahine bakarken gülse mi ağlasa mı bilemiyordu. Mektubun içine hızlıca bir göz attı ve: “Hmm… Scroll göndermiş. Sanırım mümkün olduğunca çabuk bir şekilde geri dönmemiz lazım.”


“Neverwinter Şehri’nde bir sorun mu var?” diye soran Bülbül, kaşlarını çatmıştı.


“Hayır.” diyen Roland’ın dudakları değiriyordu: “Lotus ve Honey geri dönüyormuş.”


“İki küçük velet…” diyen Bülbül, pek mutlu olmamış gibiydi: “Gerçekten bu kadar acele dönmek zorunda mıyız? Sonuçta sadece ikisi gelmiş. Şimşek ve Maggie onları alabilirler. Hidrojen balonundan çok çok hızlılar zaten. Bir günde Kral Şehri’ne ulaşırlar.”


“Sadece ikisi olsaydı bunu yapabilirdik.” diyen Roland, heyecanlanmıştı: “Ancak mektupta Tilly’nin yeni cadılar göndereceği de yazıyor…” 


...

Roland yine iyi kurtardı paçasını, huh!

Kyle’dan da tam bu derece yüce gönüllü olması beklenirdi gerçekten, bravo!

Bu yeni gelen cadılar kim olacaklar ki? Meraklandık, bakıp göreceğiz!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr