Bölüm 522: Kuzey Bölgesi’ndeki Şiddetli Değişim

avatar
2678 26

Release That Witch - Bölüm 522: Kuzey Bölgesi’ndeki Şiddetli Değişim




Çevirmen: Lodos

“Ne?”


Evernight Şehri’nin Lordu ve Kuzey’in Dükü Calvin Kant, böyle bağırmıştı. Aniden ayağa kalktı ve haberciye onaylamaz bir şekilde bakarak yan masadaki su bardağını eliyle devirdi. Yere düşen bardak, net bir çarpma sesi çıkarmıştı.


“Kendi gözlerimle gördüm Ekselansları!” diyen haberci, başını daha da indirmişti: “Asi Kral, Kral Şehri’nin surlarını sadece bir gün içinde aştı. Kralın kendisi bile kaçmayı başaramadı. Korkarım şu an ölmüş olması muhtemeldir…”


“Bu… Nasıl olabilir?” diye mırıldandı Calvin: “Orası Kral Şehri!”


Mavi taşlı surlar 50 metre yüksekliğindeydi. Kar tozu ve mancınık gibi donanımlara sahip binlerce asker tarafından korunuyordu. 20-30 bin kişilik bir ordusu olmadıkça hiç kimse o şehrin savunmasını kıramazdı… Prens Roland'ın bu kadar büyük bir ordusu olsa bile şehri sadece bir günde ele geçirdiğine inanmak hala zordu!


“Yenilmez ateşli silahları vardı…” diyen habercinin sesi, bütün gece seyahat etmenin ve savaş alanında yaşadığı şokun yorgunluğundan dolayı titriyordu: “Ara vermeden ateş edebiliyorlardı. Silahları şövalyeler ve hatta çılgın ordu için bile çok güçlüydü. Kimse onları durduramıyordu. Onlara yaklaşan her kim olursa ya şiddetli şekilde yaralanıyor ya da ölüyordu. Öldü onlara yaklaştı ya herkes ciddi bir şekilde yaralandı... Ateşli silahlarıyla karşılaştırıldığında, kralın çakmaktaşları ucuz, işe yaramaz demir çubuklardı."


Calvin'in zihni bomboş bir kâğıda dönüşmüş, bütün dünyası alt üst olmuştu. Her şey bitmiş gibi hissediyordu.


Timothy'den Kral Şehri'ni desteklemek için bir ordu göndermesini söyleyen bir emir almıştı. Kuzey Bölgesi’nin yeni Dük’ü olarak kralın emrini takip etmeliydi. Bazı tartışmalardan sonra Horsehead Haws, Snow Fox Lista ve kendi ailesinin birliklerinden asker seçerek 2.500 kişilik bir ordu toplamıştı. Bu ordu karlar eridikten sonra yola çıkmayı ve emri aldıktan iki üç hafta sonra Kral Şehri’ne varmayı planlıyordu. Bir kuşatma savaşı genellikle aylar sürdüğü için ordunun Kral Şehri’ndeki savaşı kaçıracağını hiç düşünmemişti.


Çoğunlukla paralı askerlerden ve özgür halktan oluşan orduda, çiftçilik mevsimi başlamak üzere olduğu için pek şövalye ya da çiftçi yoktu. Ancak ne tür bir ordu gönderirse göndersin Asi Kral onun suçlu olduğunu düşünecekti. İyi günlerinin çok yakında sona ermesinden korkuyordu Calvin…


Aniden aklına zeki kızı Edith gelmişti: “Belki o bizi kurtaracak bir şeyler düşünebilir!” diye geçirdi içinden.


“Git! En büyük kızımı odama getir!” diye bağırdı yanındaki muhafıza.


Edith kısa bir süre sonra dar kıyafetler içerisinde ve elinde bir eğitim kılıcıyla beraber ofise girdi. Saçları topuz şeklinde bağlıydı ve burnunda ter parçacıkları birikmişti. Her zamanki gibi kılıç antrenmanı yapıyordu ve şu anda yüzünde pek de iyi olmayan bir ifade vardı: “Antrenman yaparken beni rahatsız etmemeni istemiştim…”


“Evet, buna söz verdiğimi biliyorum. Ama başımız büyük belada!” diyen Calvin hızla habercinin anlattıklarını kızına anlatarak sordu: “Ne yapmalıyız?”


Bir çözüm duymak için yalvarırcasına kızına bakıyordu. Kuzey bölgesinin en parlak incisi olan Edith Kant sadece güzelliğiyle değil, aynı zamanda doğal olarak yetenekli bir politikacı ve stratejist olmasıyla da ünlüydü. Babasının kontluktan Kuzey Bölgesi Düklüğü’ne yükselişinde katkısı büyüktü. Ailedeki oğullar bile onun gölgesinde kalmıştı.


Prens Roland'ın sadece bir gün içinde Kral Şehri’ni fethetmesini duyunca bir an şaşırmış ama sonrasında toparlanarak söze girmişti: “Şimdi neden Timothy ile evlenmeyi kabul etmediğimi anlıyor musun?”


Calvin şaşkın şaşkın bakarak sordu: “Onun sonunun böyle olacağını biliyor muydun?”


Timothy, Asi Dük Ise'yi yendikten sonra Kuzey Bölgesi’nde kalmış ve diğer birçok erkek gibi Kuzey Bölgesi’nin İncisi’ne gözlerini dikmişti. Fakat Edith, kendisine gönderilen elçiyi ustaca reddetmişti. Babasının kafası karışmış hatta kralı geri çevirdiği için kızına kızmıştı. Çünkü eğer Timothy ile evlenerek birçok kızın hayalinde olan kraliçelik makamına ulaşsaydı Kant Ailesi’nin statüsü güvence altına alınmış olurdu.


“Yani Timothy’nin şehrinin bir günde işgal edilmesini mi? Hayır. Onu ben de beklemiyordum.” diyen Edith, saç bandını açarak uzun yeşil saçlarını saldı: “Ben sadece onun doğru kişi olmadığını hissetmiştim.”


İçinden: “Doğru kişi değil mi… Kim doğru kişi senin için? Saltanatı oldukça kısa olsa da o zamanlar Gökhisar Kralı idi!” diye geçiren Calvin, bunları dışarıdan söylememeye karar vermişti. Eğer Edith biriyle evlenmezse Dük unvanını erkek kardeşlerinin yerine ona vermeyi düşünüyordu Calvin, Edith’in ailenin geleceği için daha iyi olacağı kanaatindeydi.


“Her neyse…” diyen Edith, eğilerek porselen su bardağının parçalarını aldı: “İlk olarak orduya geri çekilme emri vermelisin.”


“Ama dört gün oldu onlar çıkalı… Hangi rotayı kullandıklarını da bilmiyorum. Korkarım bunun için çok geç...”


“Bu bir sorun değil.” diyen Edith, bardağın kırık parçalarını üç lokasyonu temsil edecek şekilde düzenledi: “Derinvadi Kasabası’na birini gönderebilirsin bugün. Akşama kadar kasabaya varmış olur. Yarın Kral Şehri’ne bir gemiyle gidebilir ve ordudan en az bir gün önce oraya ulaşabilir. Ordunun hangi rotayı kullandığı önemli değil. Şehrin Kuzey kapısına giden ana yola varacaklar en sonunda... Bu yüzden yolladığın kişi orduya ters yönde giderse onları Kral Şehri’nin banliyölerinde karşılayarak durduracaktır.”


“Anlıyorum.” diyen Dük, yavaşça başını okşadı. Aklından: “Bu çözümü düşünmeliydim! Ama haberler çok ani ve şok edici geldi, sakin ve hızlı bir tepki veremezdim.” diye düşündükten sonra: “Şimdi bir mektup yazacağım! Hayır! Direkt bir muhafız göndereceğim! Muhafıız!”


Bu emri duyan muhafız gelip emri aldıktan sonra hızla ayrıldı. Edith yavaşça sordu: “Baba… Sence Prens Roland'ın saldırısına dayanabilir miyiz?”


Calvin’e bir titreme gelmişti o anda… Evernight Şehri’nin iki katı kadar sağlam olan Kral Şehri bile ne kadar çabuk düşmüştü: “Bunu yapabileceğimizi sanmıyorum…”


“Yani sadece orduyu geri çekmek yeterli değil…” diyen Edith, omuz silktikten sonra devam etti: “Seni Dük yapanın Timothy olduğunu unutma… Prens Roland'ın bizi düşman olarak görmesi gayet doğal bir durum ve bizi yok etmesi de bir an meselesi… Biraz daha aktif olmamız şart bizim…”


“Prens Roland'a yalakalık yapmamı mı istiyorsun?” diye soran Calvin tereddütteydi: “Bana neden güvensin ki?”


“Sadece samimiyet göster.” dedi Edith usulca: “Haberleri duyan soyluların çoğu Prens Roland'ın Timothy'ye karşı aldığı ezici zaferden korkacak ve birlik kurup Roland’a karşı savaşmayacak ne de olsa… Madem durum bu; mümkün olduğunca çabuk bir şekilde teslim olmamız gerekiyor. Bu şekilde düşünen tek kişi ben değilim, ondan eminim. Bu yüzden Roland’ı etkileyecek kadar samimi olmamız lazım.”


“Ama… Nasıl?”


Calvin, kızının ne demek istediğini anlamadan önce Edith tahta antrenman kılıcını çıkardı ve su bardağının kırık parçalarından ikisini gülümseyerek parçaladı.


“Bence Haws ve Lista Aileleri’nden harika hediyeler olurdu… Ne düşünüyorsun baba?” 


...

Seriye yeni karakterler giriyor… Bu Edith önemli biri olacak gibi, baya zeki bir kız. Diğer ailelerden ne tür hediye olur? Sizin aklınıza bir fikir geldi mi?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr