Bölüm 513: ‘Büyülü El’ Yorko

avatar
2863 28

Release That Witch - Bölüm 513: ‘Büyülü El’ Yorko




Çevirmen: Lodos

“Öhhö öhhö…”


Roland neredeyse kendi tükürüğünde boğuluyordu. Soluk görünümlü, nispeten şişman, küt parmaklı ve kıvırcık mohavkları olan bir adam belirmişti Roland’ın kafasında. Neredeyse unutmuştu Yorko’yu… Ama adını duyduğu an aklına gelmişti. Daha dün görüşmüşler gibi rahat hatırlıyordu görüntüsünü…


Bu ziyaret sürpriz bir ziyaret değildi. Prens Roland bir zamanlar Yorko ile o kadar yakındı ki birbirleriyle kıyafetlerini bile paylaşırlardı. Prens Roland aklını kaçırmıştı ve Tilly tarafından reddedildikten sonra kendinden nefret etmişti. Gerald, Timothy ve Garcia'nın arasına asla giremeyeceğini fark etmişti. Yorko'nun görünüşü aslında temelde onun kurtuluşuydu. Roland'ı sadece geneleve götürerek soylu bir adamın tattığı zevkleri tatmasını sağlamamış aynı zamanda kötü işler peşinde koşan bir çeteyle tanıştırarak sarayda kalsa asla sahip olamayacağı bir saygınlık da vermişti Roland’a... Bu şeyler doğru şeyler olmasa da en azından o zaman Prens Roland'ın en iyi arkadaşı olmuştu Yorko…


Roland, Şövalye Yorko'yu reddetmek istiyordu. Ancak bu anılar sayesinde Prens Roland’ın asla böyle bir şey yapmayacağını anlamıştı. Diğer soyluların ona hizmet etmesi için içeride bir adamı da olması gerekiyordu aynı zamanda… Kısa bir düşünmeden sonra Roland, Kral Şehri’nin o meşhur ‘Büyülü El’i ile tanışmaya karar vermişti.


“Şövalyeyi çalışma odama getirin.” diye emretti Roland: “Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşı’na el koymayı da unutmayın.”


...


Taç Kulesi’ne geri dönen Roland çok geçmeden kendisini bekleyen ‘eski dostu’ ile buluşmuştu.


“Aman Tanrım! Majesteleri… Bu kadar çabuk dönmenizi ve bir iblis olan ağabeyinizi bu kadar kolay yenmenizi beklemiyordum!”


Prens Roland eskiden kardeşlerine ‘iblisler’ olarak hitap ederdi. Yorko da özellikle bu ifadeyi kullanmıştı. Görüntüsü tıpkı Roland’ın hatırladığı gibiydi. Roland’ın içeri girdiğini görür görmez ona doğru koşarak sıkıca sarıldı.


Roland da eskiden olduğu gibi isteksizce sırtını okşadı: “Bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum.”


Yorko'nun yakışıklılığının ‘Kazanova’ lakabı ile pek bir alakası yoktu. Ama buna rağmen yuvarlak çenesinden dolayı insanlara her zaman bir yakınlık hissi verirdi. Düzgün sakal tıraşı, tertemiz kıyafetleri, kolonyasının harika kokusu ve efsanevi taktikleri sayesinde birçok kadının ona düşmesi çok da şaşırtıcı değildi.


“Ben onlardan farklıyım! O korkaklar hala Timothy’nin kalan gücü konusunda endişeleniyorlar. Ama senin elinden kolaylıkla kaçamayacağını biliyorum ben!” diyen Yorko sırıttı ve sordu: “Madem döndün… Bu gece Golden Lane'de bir şeyler içmek ister misin? Bayan Rother veya Bayan Kingfisher ile bir randevu da alabilirim... O tek gecelik ilişkilerden beri seni özlüyorlar.”


Roland aniden sırtında bir ürperti hissetmişti. Sanki vücudunun içinden geçen buz gibi bir bakış doğrudan Yorko’ya gitmişti.


Şövalye de bu değişimi hissetmişti. Aniden durarak etrafa baktı: “Burası neden bir anda bu kadar soğuk oldu?”


“Ne tek gecelik ilişkisi? Onlarla hiçbir ilgim yok benim…” diye hemen itiraz etti Roland: “Özlemleriyle bir alakam yok benim.”


Bir alakası olsaydı bile bunun sadece Prens Roland ile bir alakası olurdu... Onun gerçek benliğinden tamamen farklıydı sonuçta… Bu yüzden söylediği şey hala doğruydu. Bülbül de bu şekilde düşünüyor olmalıydı ki o ürpertici his büyük ölçüde azalmıştı.


“Öyle mi?” diyen Yorko çenesini sıvazladı: “E ama sen onlarla baya baya bir gece geçirmiştin!”


“Geceleyin sokaktan çekilme vakti çoktan geçmişti. Saraya dönemezdim. Öbür türlü de sokakta yatmak zorunda kalacaktım.” dedi Roland: “Her neyse… O gece hiçbir şey yapmadım ben… Anladın mı?”


Yorko'nun yüzünde bir şüphe parıltısı olsa da bir süre sonra eski gülümsemesi tekrardan gelmişti: “O halde unut onları… Bugün yenileriyle tanışalım. Muhtemelen bilmiyorsun ama Golden Lane’in hemen karşısına daha şık bir genelev açıldı. Soyluların özel akşamlarına benzer kalitede olduğunu duydum. Ve sadece davetiye ile girilebiliyor içeri… Henüz kendim deneme fırsatı da bulamadım. Senin için bir sorun olacağını da sanmıyorum. Ne dersin?”


“Olmaz. Geceleri hiçbir yere gitmiyorum. Sarayda kalıyorum.”


“Hmm… Anlıyorum.” diyen Yorko kaşlarını kaldırmıştı: “Sarayda da epeyce güzel görevli var. Bu yüzden önce onların tadını çıkarmalısın. Madem durum bu, sana özel yeteneklerimden öğreteyim ki hiçbiri seni unutmasın.” dedikten sonra iç çekerek devam etti: “O zamanlar benden bir şeyler öğrenmeye çok hevesliydin. Ama etrafta çok kadın yoktu. Bizim ‘özel sanatta’ ustalaşsan bile çok da bir işe yaramayacağını düşünmüştüm. Ama artık kral olmak üzeresin, benden çok daha fazla sevgilin olacaktır. Yani birkaç hareket öğrensen fena olmaz. Ne de olsa insanın enerjisi sınırlı…”


“Dur!” diyen Roland, neredeyse Yorko'nun ağzını eliyle kapatacaktı. Konuşmasına devam etmemesini sağlamıştı. Geçmişi karanlıklarla doluydu. Prens Roland'ın yaptığı korkunç şeylerin sorumluluklarını özellikle de Bülbül’ün önünde üstlenmek istemiyordu: “Dinle dostum… Ben artık farklıyım.”


Yorko şok olmuştu. Ama sonrasında kendine gelerek cevap verdi: “Elbette… Siz artık kralsınız Majesteleri…”


“Bunu kastetmiyorum.” diye araya girdi Roland: “Ama o şekilde de yorumlayabilirsin. Ülkenin kralı olarak eskisi kadar pervasız olamam… Anladın mı?” diyen Roland, Prens Roland'ın samimi konuşma tarzını hatırlayarak kolunu Yorko'nun boynuna atmış ve devam etmişti: “Hazır lafı gelmişken… Aklında olanları söyle bana… Buraya sadece geçmişten konuşmak için geldiğini düşünmüyorum. Benden hiçbir şey saklamak zorunda değilsin.”


Tıpkı beklediği gibi gülen Yorko, söze girdi: “O halde sadede geleceğim. Majesteleri… Bana resmi bir görev verebilir misiniz?”


“Ne?”


“Beni bakanınız yapmaya ne dersiniz? Sayman ya da Adalet Bakanı gibi önemli bir konumda olmama gerek yok. Devriyeleri yönetmeme izin verin sadece… Tıpkı Çelikyürek Şövalyesi gibi…” diyen Yorko, şişkin karnını okşadı:“Sizi temin ederim ki fareler benim gözetimimde epey itaatkâr olur…”


Roland kendini tutamayarak gözlerini yuvarladı. Nasıl cüret edebilmişti bunları söylemeye? Savunma Bakanı, Yorko olsaydı Kral Şehri’nin itibarı mahvolurdu. Devriye ekiplerini etrafta boş boş dolaştırırdı ve diğer çapkın rakiplerini dövmeye falan yollardı. Bu korkunç olurdu...


Ancak uygun bir pozisyon verilmesi halinde Yorko iyi bir tanıtım olabilirdi. Roland'a hizmet etmeye istekli olduğu sürece taht değişiminden dolayı terfi etme şansı olurdu. Sonuçta Yorko temiz bir geçmişe sahipti. Cinsel arzusunu kontrol edemediği gerçeği olsa da ortada; başka kötü alışkanlığı yoktu hiç… Asıl soru; onun gibi birine hangi pozisyonun uygun olacağıydı.


Roland bir süre düşündükten sonra söze girdi: “Anlıyorum. Basit bir resmi pozisyon vermekte bir sorun yok. Ancak yine de Belediye Binası ile belirli ayrıntıları tartışmak zorundayım. Ne de olsa bu resmi bir iş…” diyen Roland, ‘eski dostunun’ omzuna hafifçe vurdu: “Kararımı verdikten sonra sana haber vermesi için birini yollayacağım.”


...

Huh… Epey gergin bir bölümdü. Biz çevirirken terledik hakikaten… O muhabbetler neydi öyle? Ortamdaki ürpertinin sebebi de Bülbül müydü ki acaba?

Bu arada hakikaten Yorko bir şeyler istemeye gelmiş. Bakalım Roland’ın kararı ne olacak?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr