Bölüm 505: Kral Şehri Savaşı Part - 3

avatar
2731 15

Release That Witch - Bölüm 505: Kral Şehri Savaşı Part - 3




Çevirmen: Lodos

Bu arada Şimşek, Wendy, Maggie ve Sinekkuşu ana saldırıdan önceki son saldırıyı yürütmekle meşgullerdi.


Savaş gemilerinin ana topları sadece katı mermiler attığından dolayı surların üstündeki personel ve savunmalara karşı büyük ölçüde etkisiz kalmışlardı. Bu nedenle cadılar, düşmanın etkili gücünü delmek ve ana saldırıya güvenli bir yol açmak için ilk savunma hattını yok etmeyi amaçlamıştı.


Bu aynı zamanda hidrojen balonunun ilk kez savaşta kullanılmasıydı.


Beş ay önceki gökyüzü baskınından farklı olarak balon bu sefer kanalın hemen yanından havaya kalkmıştı. Neredeyse herkes bu devasa nesnenin yükselişine tanık olabilecekti. Roland'ın planına göre; istediği yere engel olmadan hareket edebilen hidrojen balonu, bu çağda kısa mesafeli bir bombardıman uçağı olarak kullanılabilecek kadar gelişmişti. Arkasındaki filonun lojistik desteğiyle beraber bu balon hava savaşının bu çağdaki başlangıcıydı.


İskelede duran Birinci Ordu askerleri büyük bir alkış yağmuruna başlamıştı. Hiçbir düşmanın hava saldırısına direnemeyeceğini biliyorlardı. Bilge ve merhametli Lordları kazanacaktı bu savaşı...


Hidrojen balonu hızla gökyüzüne sürüklendi. Onun bakış açısından o görkemli başkent sadece bir avuç büyüklüğündeydi. Şimşek ön cam gözlüklerini alnından aşağı çekti ve bombayı serbest bırakması için Wendy'ye işaret yaptı. İşareti alan Wendy de geri dönerek mekanizmayı çekti.


Hemen sonrasında bir bomba çerçevesinden çıkarak yere doğru süzülmeye başlamıştı.


Bu hava saldırısının öncekinden bir başka farkı da balonda Anna yerine Sinekkuşu olmasıydı. Sinekkuşu’nun uyguladığı sürekli büyü gücünün etkisi altında taşınan dört bomba, birbirlerinden ayrılmadıkları sürece normal ağırlıklarının sadece beşte biri ağırlığındaydılar. Bu tür bir büyülü güç onun Sinekkuşu’nun büyüsünü geliştirmeye çalışırken edindiği becerilerden birisiydi. Kısa bir süreliğine birden fazla birbirine bağlı nesnenin ağırlığını değiştirebiliyor ve büyü harcamasını azaltabiliyordu.


Şimşek bombayı kolayca yakaladı ve şehir kapısının yanındaki mancınığa doğru yönlendirdi.


Havanın yarısındayken surların üstünde duran şövalyelerin gözlerindeki korkuyu görebilmişti. Yaylarını ve çakmaktaşı tüfeklerini havaya kaldırmışlar, Şimşek’i vurmaya çalışıyorlardı. Ama Şimşek gökyüzünde serbestçe uçan bir kuşu vurmanın ne kadar zor olduğunu biliyordu. Çoğu silahın yeterli menzilinin olmamasından bahsetmiyordu bile...


Sonrasında bomba mancınığa çarpmış ve büyük bir patlamanın ardından etrafa kırmızı alevler saçmıştı. Yakındaki muhafızlar zamanında kaçamamış ve alevler tarafından yutulmuşlardı. Şiddetli patlamalar surları süpüre süpüre giderken petrol kazanları devrilerek hızla alev almıştı. Alevler, kızgın yağın döküldüğü çizgiyi takip etmiş ve bir anda köşeye yerleştirilen patlayıcıların ateşlenmesine neden olmuştu. Patlamalar birbiri ardına devam ederek çevredeki her şeyi yok ediyordu. Etrafı siyah dumanlar kaplamıştı. Bir süre önce savaşa hazırlanan şövalyeler o anda aceleyle sağa sola kaçışıyorlardı. Birçoğu kalın duman tabakasında yönünü kaybederek surlardan aşağı düşmüştü. Diğerleri de ateş denizinde çırpınıyorlar, vücutlarındaki ateşleri söndürmek için kendilerini yerden yere atıyorlardı.


Surların tepesinde bir cehennem ortaya çıkmıştı sanki…


...


“Savunma hatları çöktü.” dedi Sylvie. Yüzünde hafif bir acıma ifadesiyle surlardan tüten kara dumanlara bakıyordu.


“Bu insanlar bunu hak ediyor.” diyen Bülbül, ifadesiz bir yüzle bakıyordu: “Başarısız olsaydık onlar bizden daha kötüsünü yapardı.”


“Birisi bu savaşta bedel ödemek zorunda… Onlar olmazsa biz oluruz.” diyen Roland, sakin görünmek için zorluyordu kendisini. Arkasındaki Demir Balta’ya seslendi: “Borazanı üfleyin! Şehrin ele geçirilme emrini ver!”


Şu anda savaşın zulmünden yakınmak ya da barışın değerini açıklamak gibi bir şey yapmayacaktı. Bir güç mücadelesinde ya da bir hayatta kalma savaşında fikirler ve sınıflar çarpışırdı. Geri kalmış bir sınıf, yerinden edilecek olduğunda sahneden sessizce çekilmezdi. Büyük miktarda kan dökülerek yollanması şarttı.


Roland'a göre de kanın kendisindense düşmandan dökülmesi her zaman daha iyiydi.


“Emredersiniz Majesteleri!” diyen Demir Balta, eğildi ve gemiden ayrıldı.


Çok geçmeden genel saldırı sinyali iskele alanı boyunca yankılanmıştı.


...


Dördüncü komando üyesi olarak Nail'in hedefi saray kapısını yok etmekti.


Birlik şehre girerken, ilerlemesi aniden engellenmişti. Düşmandan güçlü bir karşı saldırı gelmişti.


“Edgar yaralandı! Aşağı taşıyın hemen!”


“Siktir! Saha topu nerede?”


“Enkaz tarafından engellenmiş durumdalar! Etraftan dolanmaları gerekiyor!”


“Silahları hazırlayın. O canavarlar hızla saldırıyor!”


Nail mermileri doldurmadan önce kendine bir tokat attı sonra da önünde takım arkadaşına verdi silahı… Bir seri ateş sesinden sonra karşılarındaki çılgın askerlerde binlerce delik açılmıştı. Her yere kan sıçramıştı. Ama arkalarında kalanlar dikkatsizce komandolara saldırmaya devam ediyorlardı. Kolları, karınları veya diğer vücut parçaları vurulsa bile yavaşlamıyorlardı.


Bunlar kesinlikle ordu falan değildi. Nail, organlarının uyuştuğunu hissediyordu. Düşmanlar ya yarım plaka zırhlar ya da zincir zırhlar giyiyorlardı ve kılıçlardan yaylara kadar her bir silahları mükemmeldi. Jon'dan sadece kralın muhafızlarının bu kadar eksiksiz bir donanıma sahip olduğunu duymuştu. Ne yazık ki Jon’un bu bilgileri onu koruyamamıştı. Düşman tarafının önceki saldırısı sırasında yanından gelen bir kısa oktan isabet almıştı.


Umarım Bayan Melek gelene kadar sabredebilirdi…


“Geri çekil! Dördüncü komando! Geri çekil!”


“Üç ekip ateş etmeye hazır!”


Uzun zamandır savaşan veteranlar mermi kullanımlarından tasarruf etme endişesi taşımıyorlardı. Çünkü tam olarak hedeflerini vuruyorlardı. Bir nefeste şarjörlerini boşalttılar ve bastırma atışları arasındaki zamanı kısaltmak için hemen arka çizgiye doğru geri çekildiler. Beş komando ekibi ana yol boyunca diğerlerini korumak için safa geçti. Bu Nail’in döner tüfekler çakmaktaşının yerini aldığından beri ilk defa gördüğü bir yöntemdi.


Ancak düşmanları sadece bir yönden saldırmıyordu.


Aniden çılgın insanlardan oluşan bir birlik sokaktaki evlerin üzerinden onlara doğru atlamıştı. Veteranların çoğu silahlarını çeviremeden birlik çoktan onların ortasına inmişti.


Bir anda çığlıklar ve küfürler duyulmuştu. Bir silah arkadaşının gözü önünde kırmızı gözlü bir muhafız tarafından ikiye bölündüğünü izlemişti. Muhafız diğer silah arkadaşları tarafından hemen vurulsa da Nail az önce ölen arkadaşına Bayan Melek’in bile yardım edemeyeceğini biliyordu.


“Nerede bu şerefsiz topçular?”


“Yardım edin bana! Ah… Bacaklarım!”


“Ateşe devam!” 


Yüzbaşının talimatlarını duyan Nail dişlerini gıcırdatarak kolunu kullandı ve bir şarjör üstündeki kan lekelerini sildi. Yerden bulduğu ilk silahı aldı ve şarjörü taktı. Ardından da arkadaşlarına saldıran bir düşmana yönelerek tetiği çekti.


Korkmasına rağmen katıldığı eğitimler sonucu şunu öğrenmişti: Güçlü bir rakiple karşı karşıya olduğunda hayatta kalma şansı elde etmek için birliğine yakın kalması ve birliğinin kolektif gücünden yararlanması gerekiyordu. Sürekli bunu hatırlatıyordu kendisine Nail…


Tam o sırada Nail arkasından bir destek biriminin yüksek sesle bağırdığını duydu: “Topçu taburu Doğu Caddesi'nde sıkıntıyla karşılaştı! Lord Brian bizi size yardım etmemiz için gönderdi!”


“Kim olursanız olun sadece acele edin!” diye bağıran yüzbaşı geriye dahi bakmamıştı.


Destek birimi caddeye iki araba çekti. Arabalarda bulunan silahlar Mark I tipi AMT’den başka bir şey değildi. Atış pozisyonları sabitlendiğinde silahlar çılgınlar ordusunun saflarını ateş yağmuruna tutmaya başlamıştı.

 


....

Roland’ın biraz acımasız davranması gerekti sanki… Ama yazarın da dediği gibi böyle şeyler gerekebiliyor arada…

Bu arada bizim Birinci Ordu da tam sıkışıyordu ki topçular yetişti, iyi kurtuldular gerçekten…

Serinin başından beri beklenen şeyler olmaya başlıyor gibi, takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr