Bölüm 494: Yeni Kaynaklar

avatar
2868 11

Release That Witch - Bölüm 494: Yeni Kaynaklar




Çevirmen: Lodos

Diyaspor mücevher sınıfına ulaştığında, yüksek refraktivitesi nedeniyle göz kamaştırıcı bir ışık yayardı ve çok renkli hale geçerdi. Bir renkten diğerine değişen diğer mücevherlerin aksine aynı anda birçok farklı renk yayıyordu. En belirgin olarak da kırmızı ve yeşildi… Yerlilerin neden çok renkli taş dediği anlaşılıyordu. Barov anlatırken Roland’ın aklına bunlar hiç gelmemişti. Ama bizzat gördüğü anda inanmıştı.


Ayrıca diyaspor susuz kaldığında korundum haline gelirdi. Mücevher sınıfındaki korundumlar ünlü olan yakut ve safir taşları idi. Yakuta kıyasla safir daha ünlüydü.


Ancak Roland’ı asıl heyecanlandıran taşlar değildi.


“Madenden çıkarılan tortular ne olacak?” diye soran Prens uzun bir süre sonra ahşap kutuyu kapatmıştı.


“Tünel kazarken çıkan enkazları mı soruyorsunuz?”


“Evet. Sadece taşlar da değil, çamurlar da aynı zaman… Onları nasıl hallettin?”


“Hepsi dağın dibine atıldı.” diyen Denver’ın, Prens’in neden bunlarla ilgilendiği konusunda kafası karışık görünüyordu: “Endişelenmeyin Majesteleri… Tüm kaliteli cevherler dikkatlice seçildi. Kalanlar asla değerli taşlar olamayacak şekilde bozuk olanlar… Tarama işlemleri de ailemizin en deneyimli üyeleri tarafından yapılır. Kaliteli cevherler asla kaçmaz yani…”


“Yanılıyorsun.” diyen Roland gülümsedi ve başını salladı: “Attığınız o şeyler… Asıl onlar gerçek 'hazine' olabilir.”


“Ne?” diye soran Denver şok olmuştu. Diğerleri de şaşkın şakın bakıyorlardı. Hiçbiri maden kalıntılarına hazine olarak bakmıyordu.


O anda Roland bu meseleyi onlara açıklamayı çok zor buluyordu… Çünkü bu dünyada saf alüminyum ekstraksiyonu bir dursun, çelik üretimini hayal etmek bile zordu…


Diyaspor esas olarak alüminyum oksitten oluşuyordu ve boksitin bir yan ürünüydü. Yani bu alanda muhtemelen büyük miktarda alüminyum vardı. Bu da şu demekti ki; atılan çamur ve kayalar alüminyum ekstraksiyonu için hammadde olarak kullanılabilirdi. Dünyadaki en bol metal element olan alüminyum, demirden daha yaygındı ve her yerde bulunabilirdi. Lucia, yerdeki herhangi bir kayadan az miktarda alüminyum çıkarabiliyordu. Ancak endüstriyel ihtiyaçlar için yeterince verimli olmuyordu bu… Sadece alüminyum bakımından zengin yerler kazılmaya değerdi.


Önündeki mağara da o yerlerden biriydi.


Roland, Petrov'u kenara çekerek sessizce sordu: “Crain Ailesi son 200 yıldır bu mücevher madenini nasıl yönetiyor? Yani demek istediğim… Eski Lordlar onlara nasıl ödeme yapıyordu?”


“Osmond Ryan'ın çek defterlerini kontrol ettim. Ödeme yöntemleri bir hayli basit. Her yıl Crain Ailesi ikincil sınıf taşlardan bir kutu alıyorlar. Tahıl tartma usulü gibi…” diye açıkladı Petrov: “Bu kutu bir el uzunluğunda ve genişliğinde, yarım el kadar da bir derinliği var… Kapağı kapanacak şekilde istedikleri kadar taş alabilirler. Elbette en nadir taşlar Lorda veriliyor.”


“Bu bana verdiği taşlar, aile hazinesinden gelen en değerli taşlardan ikisi değil mi yani?”


“Kalite açısından en iyisidir evet… Sizi kandırmaya cesaret edemez. Ama değerli taşlar ne kadar büyük olurlarsa fiyatları da o kadar pahalı olur.”


“Sen de hediye aldın ondan değil mi?” diye soran Roland, Hanımeli Ailesi’nin en büyük oğluna büyük bir ilgiyle baktı.


“Ee...” dedi Petrov: “Evet Majesteleri… Geri döner dönmez size vereceğim onları…”


“Sende kalabilir, umurumda değil.” dedi Prens umursamazca: “Sadece bu ödemenin doğru olduğunu nasıl kesinleştirebileceğimizi merak ediyorum. Ya aile kazı sırasında gizlice daha fazla değerli taş alıyorsa? Evlerini didik didik aramadığımız sürece bunu anlayamayız…”


...


“Taşımayı izleyen ve her bir cevher sepetini inceleyen insanlar var. Bir de ortada bir denge ilişkisi var. Aile, Lord tarafından cezalandırılmaktan korkuyor. Ama Lord da bu madeni bu kadar iyi bilen başka kimseyi tanımıyor. Bu şekilde yürüyor yani…” diyen Petrov, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Onları kendi adamlarımızla değiştirsek bile bizden çalınmayacağından emin olamayız.”


“Anladım.” diyen Roland başını salladı: “O zaman bu şekilde devam edelim. Ama çok renkli taşların yanı sıra kazıp attıkları kayaları ve çamurları da istiyorum. Geri döndüğümüzde sana takip etmen için bir plan hazırlayacağım.”


“Majesteleri o çamur… Değerli taşlardan gerçekten daha mı değerli?”


“Kimin eline geçtiğine bağlı…” diyen Prens, gülümsedi.


Roland başta iki demir madeninin kazılmasını planlamıştı. Ancak görünen o ki; planlarında bir değişiklik yapması gerekiyordu.



İki maden ve bir de tuz kuyusunu inceledikten sonra kaleye döndüklerinde gökyüzü çoktan zifiri karanlık olmuştu.


Akşam yemeğinden sonra Roland heyecanla bir kalem, kâğıt çıkararak yeni kaynaklar için bir kullanım planı hazırlamaya başlamıştı.


Başta buhar motoru geliyordu.


Madenlerdeki boşaltma sisteminin verimliliğini, tuz kuyularındaki taşıma ve tuzlu su ekstraksiyonunu büyük ölçüde artıracaktı… Akçaağaç ve Vahşi Gül Aileleri yenilmişti. Kuzey Yamaç Madeni’nden bazı deneyimli işçilerin buraya getirilmesi ve burada da yeni elemanlar alınarak iki yeni demir madeninin hızla işletilmesini planlamıştı Roland... Çıkarılan madenler de rafine işlemi için tekrardan Sınır Bölgesi’ne taşınacaktı. Bu esnada da mücevher çıkarımı Lucia, Uzun Şarkı’ya gelip bu mücevherlerin içlerinde ne kadar alüminyum olduğunu tespit edene kadar askıya alınacaktı.


Diğer odak noktası tuz kuyusuydu.


Suyu boşaltmak ve üretimi artırmak için buhar motorunu kullanmanın yanı sıra, ürünleri saf beyaz tuza dönüştürmek için gereken önemli işlemlerin de yoksunluğunu çekiyorlardı. Madensel içerikler çok karmaşık olduğundan dolayı belirli arıtma süreçlerini öğrenmek için her kuyudan bir tüp tuzlu su alarak onları Sınır Bölgesi’ne geri götürmeye ve baş simyacı Kyle Sichi'ye vermeye karar vermişti. İşlemler tamamlandıktan sonra büyük ölçekte tuz üretimi yapabilen bir fabrika inşa edebilirdi Roland…


Tabii ki tuz endüstrisi de tıpkı tahıllarda olduğu gibi yalnızca Belediye Binası tarafından yönetilecekti. Elk ve Hanımeli Aileleri’nin tuz kuyuları Neverwinter Şehri’nden teknolojik destek alabilirdi. Ancak ürettikleri rafine tuz, kar elde etmek için diğer alıcılara satılamayacaktı. Belirlenen piyasa fiyatından direkt olarak Belediye Binası’na satılacaktı. Düşük bir fiyata büyük miktarda rafine tuz elde edebilseydi şüphesiz Neverwinter Şehri için yeni ve epey karlı bir ticari fırsat oluşturabilirdi.


Roland, bütün bunların da ancak Timothy'yi yendikten sonra gerçekleşeceğini düşünüyordu… 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr