Bölüm 478: Yeni Şehir’in Kuruluşuna Tanık Olmak

avatar
3547 14

Release That Witch - Bölüm 478: Yeni Şehir’in Kuruluşuna Tanık Olmak




Çevirmen: Lodos

Seviştikten sonra Anna başını Roland'ın kollarına uzatmış ve bir kedi gibi ona sokulmuştu.


“Majesteleri… Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.” diye fısıldadı Anna. Nefesi yavaş yavaş normale dönmüştü.


“Bana Roland de…” diyen Roland, Anna’nın uzun saçlarını okşayarak gülümsedi: “Etrafta kimse yok zaten… Ve ben senin adımı söylediğini hiç duymadım daha önce…”


“Ro… land…”


“Aferin…” diyen Roland, Anna’nın kulaklarını gıdıkladı ve haykırdı: “Aslında bunu söylemiş olması gereken benim… Senin gibi zeki bir kızla tanışacağımı hiç düşünmemiştim.”


“Sarayda bile mi?”


"Hayır.” diyen Roland hafifçe başını salladı: “Bazen bunların hayal olduğunu bile düşünüyorum.”


Anna bir süre sessiz kaldıktan sonra Roland’a sarıldı: “Tam buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum.”


Bu sözler Roland’ı kendisine getirmişti. Anna’nın daha önce ona söylediği şekler aklına gelmişti. O daha önce ona aynı şeyi söylediğini hatırlattı.


"Neden bahsediyorsun sen? Ben hiçbir yere gitmiyorum ki…” dedi Roland.


Hapishane hücresinin bir köşesinde iki büklüm olmuş o zayıf kız Anna idi. Hizmetçi kıyafetleri içerisinde yeteneklerini sürekli çalışan o kız Anna idi. Büyük bir ateş çıkararak surları mühürleyen o kız Anna idi. Başını kaldırıp Roland’ı öpen o kız Anna idi. Uyanış gününde Roland’ın ona eşlik etmesini isteyen o kız Anna idi.


Bu tür sahneler Roland'ın gözlerinin önünden birer birer geçiyordu.


Farkında olmamışlardı belki ama… İkisinin beraber birçok anıları vardı.


Elini Anna'nın ipeksi saçlarından aşağı doğru kaydırarak zarif sırtını okşadı: “Burada benimlesin…”


“Duygular gerçekten epey ilginç…” diye düşündü: “Birkaç anlamsız ve boş kelime olsa da kalbimi bu kadar ısıtanlar da yine bu duygular…”


Uzun bir sessizlik sürdükten sonra Roland, tam Anna’nın uykuya geçtiğini düşünecek olmuştu ki Anna söze girdi: “Ben bir cadıyım.”


“Biliyorum.”


“Wendy bana cadıların kısır olduğunu söyledi.” diye mırıldandı: “Bu senin için problem olacak…”


“Bununla ilgili hiçbir korkum ya da endişem yok.” diye kararlı bir sesle cevap verdi Roland: “Yaklaşmakta olan Tanrı İradesi’nin üçüncü savaşına kıyasla bu hiçbir şey.”


Kendi soyunu nasıl devam ettirmesi gerektiğini çok düşünmüştü. Ama Agatha’nın verdiği savaşın kapıda olduğunu bildiren rapor sonucu bu meseleyi hiç de umursamamıştı. Tüm krallıkların sonunun gelecek olmasını sağlayacak bir savaş geliyordu. Nesil devam ettirme meselesi problem bile değildi.


Bunu düşündükten sonra bir an duraksayan Roland, devam etti: “Aslında başta biraz endişelenmiştim…”


“Ne hakkında?”


“Beni reddetmek için bu sebebi kullanacağını düşünmüştüm…”


“Neden?” diye soran Anna şaşkın görünüyordu: “Cadı olup olmamam önemli değil. Ben seninle olmak istiyorum.”


Bu cevabı duyan Roland, kahkahayı basmıştı: “Gerçekten de Anna ile tanıştığımdan beri hep böyle… Lafı hiç gevelemiyor, direkt söylüyor… Üff… Çok fazla düşündüm yine…” diye geçirdi içinden.


Sohbet ettikleri esnada Roland’ı vücudu tekrar canlanmaya başlamıştı. Bu değişikleri fark eden Anna da gülümsedi ve Roland’ın boynunu öperek kucağına çıktı.


Gece hala çok erkendi…


...


Ertesi gün Roland her zaman uyandığı saatten çok daha geç uyanmıştı. Gözlerini açtığında güneş kalenin üstüne çıkmıştı.


Yanına bakınca şaşırmıştı. Anna hiçbir yerde yoktu: “Dün gece olanlar bir rüya olabilir mi?” diye düşünerek yanına doğru eğildi. Rahat bir nefes almıştı. Yastığın üstünde Anna’nın saç telleri vardı ve çekici kokusu da hissedilebiliyordu.


“Ne yapıyorsun?” diye Anna'nın sesi gelmişti birden…


Roland başını kaldırdı. O pozisyonda yakalanınca biraz garip hissetmişti. Yastığı koklaması biraz ilginç görünüyor olabilirdi: “Ee… Saç tellerini sayıyordum… Her neyse… Ne zaman kalktın?”


“Sana kahvaltı getirmeye gitmiştim.” diyen Anna, elindeki tabağı yandaki masaya bıraktı. Hareketleri her zamankinden biraz farklı görünüyordu: “Uyandığımda senin mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Rahatsız etmek istemedim ben de…”


“Özür dilerim.” dedi Roland: “Sana yardım etmeliydim.”


Gece boyunca süren birden fazla fiziksel aktiviteden sonra her ne kadar muhteşem iyileşme yetenekleri olsa da Roland, Anna’yı incittiğini düşünmüştü.


“Ne saçmalık!” diyen Anna yavaşça güldü: “Sen bir Prens’sin.”


Bunu duyan Roland, başını sallamış ama bir şey söylememişti. Bunun yerine Anna’yı tutup kendisine çekti. Bir süre sarıldıktan sonra elleriyle sırtını okşadı. Anna da söze girdi: “Madem uyandın… Hadi hemen kahvaltını yap da çalışmaya başlayalım.”


“Birkaç gün daha dinlensek olmaz mı?”


“Hayır.” dedi Anna ciddiyetle: “Yakında şeytanlarla yüzleşmemiz gerekecek. Bayan Soraya ve Bayan Agatha çok çalışıyorlar. Benim rahatlamam hiç hoş görünmez.” dedikten sonra tatlı bir şekilde gülümsedi: “Senin de rahatlaman hoş görünmez… Roland…”


...


Anna ile bir veda öpüşmesinden sonra Roland mükemmel bir ruh haliyle ofise yürüdü. Kapıyı açınca Tilly’nin masaya oturmuş bir şekilde kendisini beklediğini görmüştü.


“Günaydın.” diye selam verdi: “Bir sorun mu var?”


“Saat çoktan öğlen oldu.” diyen Tilly, gülümsedi: “İyi bir rüya görmüş gibisin.”


“Ö-Öyle mi?” diyen Roland, elleriyle ağzını kapattı.


“Elbette… Gülücükler saçıyorsun etrafa…” diyen Tilly, omzunu silkti. Yüzündeki gülümseme kaybolmuştu: “Bu sefer sana veda etmek için buradayım.”


Roland şaşkına dönmüştü: “Veda mı? Uyku Adası’na mı dönüyorsun?”


“Çok uzun süredir buradayım. Fjordlar ile sürekli iletişim halinde olsam da… Er ya da geç dönmem gerekecek. Şeytan Ayları bitti. Doğal olarak buraya yaptığım yolculuğumun asıl amacı da tamamlandı.” diyen Tilly, kalkarak pencerelere yürüdü: “Merak etme. Denizin öbür tarafında olsam da Kilise ve şeytanlar ile olan savaşında sana elimden gelen desteği vereceğim.”


“Buraya, batı bölgesine yerleşemez misin?” diye soran Roland onu kalmaya ikna etmek için son bir girişim yapma derdindeydi: “Kızıl Su Nehri'nin güney kıyısında büyük miktarda boş arazi var. Tüm cadıları barındırabilir.”


“Bunu daha önce tartışmıştık.” diyen Tilly hafifçe iç çekti: “Mesele kalacak yer bulmak değil.”


“Anlaşılan kararını vermiş…” diye düşündü Roland. Verdiği bu karar, Tilly’nin siyasi bir lider olmasının bir sonucu ve bir sorumluluğuydu. Roland bunu da anlamıştı. Ama bu konuda çok mutsuz hissediyordu: “En azından bir hafta daha kal… Fjordlar’daki cadılar için birkaç yararlı şey hazırlayayım…”


“Öyle mi?” diyen Tilly, arkasını döndü: “Neymiş onlar?”


“Kitaplar, eğitim malzemeleri ve bazı egzersizler.” dedi Roland: “Bu seni sadece o kitapların kopyasını çıkarmaktan zahmetinden kurtarmaz. Onların gelişimlerini de verimli bir şekilde takip edebilirsin. Ayrıca birkaç tane altıpatlar da hazırlatacağım. Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşı olan düşmanlarla karşılaşmanız halinde kendinizi korumanız açısından çok faydalı olur. Sulama ve tuz çıkarma konusunda kullanabileceğin iki buhar motoru da vereyim…”


“Anlıyorum…” diyen Tilly geri döndü: “Çok teşekkür ederim.”


“Ve bir de önümüzde çığır açan bir gün olacak.” diyen Roland, her kelimeyi vurguluyordu: “Umarım o gün Neverwinter Şehri’nin kurulmasına tanık olmak için bana katılabilirsin.”









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr