Bölüm 477: Aşk ve Şefkat

avatar
3120 12

Release That Witch - Bölüm 477: Aşk ve Şefkat




Çevirmen: Lodos

Tıpkı geçen sene olduğu gibi cadıların ziyafeti kalenin içindeydi.


Yaprak önceden sadece arka bahçe olan ama sonradan genişleterek bir açık hava alanına dönüştürdüğü, zeytin ağaçları ile kaplı olan alana dönmüştü. Hararetlice yanan ateşin etrafında oturmuş cadılar, hayran hayran gökyüzünü ve yıldızları seyrediyorlardı.


Son seferlerindeki sadece beş cadıya kıyasla bu sene epey kalabalıklardı. Sayıları 25i buluyordu. Cadı Birliği’nin ve Uyku Adası’nın tüm cadıları oradaydı. Bunlara ek olarak Maggie, Lucia, Agatha, Summer, Spear ve Paper da oradaydı.


Cadıların rahatça yemek yiyebilmeleri için ateşin etrafındaki bir masaya düzgün kesilmiş etler ve çeşit çeşit soslar konulmuştu. İsyankâr soyluların arazileri tamamen ilhak edilince Sınır Kasabası’na gelen et ve kumaş da artmıştı. Ayrıca masada Evelyn’in üretimi olan düşük alkol oranlı meyve şarapları ve Agatha’nın getirdiği dondurma da vardı.


Şimşek hevesle bir tavuk ayağının nasıl ızgarada pişirileceğini anlatmaya çalışırken Maggie çoktan iyi pişmiş bir bifteğe girişmişti bile… Şimşek ile ormanlarda geçirdiği bir senenin sonunda her türlü ızgara ete aşina olan Maggie, kemerindeki bir torba içerisinde çeşit çeşit baharatları hep hazır tutuyordu.


"Bence bu zaman kaybı…” diyen Agatha’nın eline köftenin baharatları bulaşmıştı: “Şeytanlar bize saldırmak için vakit kolluyor. Biz ise bu değerli vakti hazırlık yaparak geçirmiyoruz… Bunun yerine sadece son zaferi kutluyoruz. Düşman şehre girdiğinde her şey biter…”


“Sakin ol… Hiçbir şey olmayacak.” diyen Roland ona bir sürü doldurulmuş sığır eti verdi. Agatha’nın bunları epey sevdiğini biliyordu: “Düzgün bir iş ve dinlenme dengesi verimliliği büyük ölçüde arttıracaktır. Bir gün dinlenmek bizim şeytanları yenmemizi engellemez. Yenilirsek de en azından hayatın tadını çıkarmış oluruz.”


"Saçmalık!” diyen Agatha gözlerini yuvarladı. Daha sonra da doldurulmuş sığır etlerini aldı ve bir kâse yağa batırarak ateşin üstüne koydu. Soğutma ve dondurma kabiliyeti sayesinde etleri istediği sıcaklıkta tutabilirdi. Azot soğuturken yaptığı pratikler onun yeteneklerini büyük ölçüde geliştirmişti.


Diğer tarafta ise daha yeni gelmiş olan Summer’ın hayatında hiç bu kadar et görmemiş olduğu belliydi. Yutkunmasına engel olamasa da elleri hareketsiz duruyordu. Neyse ki Wendy, onun bu halini fark etmiş ve Paper ile onu yanına çekerek onlara et yedirmeye başlamıştı.


Uyku Adası’ndan Ashes, Andrea ve Shavi de etlerinin pişmesini beklerken poker oynamaya başlamışlardı. Son birkaç ay içinde Roland’ın öğrendiği tüm poker oyunlarını onlar da öğrenmişlerdi. Şeytani canavarlardan gelen bir saldırı olmadığı sürece sürekli kale salonunda poker oynuyorlardı.


Ve Uyku Adası’nın Candle, Evelyn ve Sylvie gibi diğer cadıları da kasabada daha çok vakit geçirdikleri için Yankı ve Soraya ile sohbet ediyorlardı. Bir aile gibi olmuşlardı sanki…


Bu uyumlu sahneye bakan Roland oldukça memnun hissetmişti kendisini… Bir yıllık çabanın sonucunda batı bölgesindeki değişiklikler ortaya çıkmaya başlamıştı. Gündüz, meydandaki halkın coşkulu tezahüratları; şimdi de cadıların yüzlerindeki bu gülümsemeler bir şeyleri başardığının kanıtıydı.


Bu öyle iyi bir histi ki; Roland sırf bu hisle bile sarhoş olabilirdi.


Ateş yavaş yavaş sönerken zaman gece yarısına yaklaşmıştı. Roland, Bülbül ve Ashes'ten sırasıyla Nana ve Summer’a evlerine kadar eşlik etmelerini istedi. Kendisi de kalenin ikinci katına çıkarak Anna’yı beklemeye başlamıştı.


Ama sonradan pasif bir davranış olan beklemekten vazgeçerek inisiyatif almaya karar vermişti.


Gümüş ay ışığı koridor penceresinden kalenin içine sızıyordu. Bu gümüş ışığın altında Roland, Anna’nın o mavi gözlerini görmüştü. Bu sahne ona epey tanıdık gelmişti. Sadece şu an rolleri tersti. Yarısı karanlıkta saklı kalan Anna’nın yüzündeki o çekici çil taneleri gökyüzündeki yıldızlar gibi yansıyorlardı. Ondan başka da yıldız yoktu zaten… Gökyüzü onundu bu gece…


Roland konuşmuyordu. İleriye doğru yürüdü ve Anna'nın elinden tutarak beraberce üçüncü kata çıktılar.


Roland, Anna’ya ilk defa bu kadar yakın durmuyordu. Ama kalbi yine de şiddetli bir şekilde atıyordu. Anna’nın tutmakta olduğu elinden onun da gergin olduğu anlaşılıyordu. Yine de tereddüt etmeden onu takip ediyordu…


Roland'ın yatak odasına girdiler. Roland kapıyı kapattığında, arkasını döndü. Derin bir nefes alarak ne diyeceğini düşünürken Anna onu öptü.


Dilinin ucu usulca Roland'ın ağzını açmıştı. Yüzünde hissettiği sıcak nefeste kaybolacağını düşünüyordu Roland…


O anda aklına: ‘Öpücükle Mühürlenmek’ şarkısının ismi gelmişti.


Ne söyleyeceğini bilmiyorsan, öp… Duygularını nasıl ifade edeceğini bilmiyorsan, öp… Öpüşmek ses olmadan konuşmak gibiydi… Kavurucu bir aşktı…


Dudakları sonunda ayrıldığında Anna'nın yanakları al al olmuştu.


“Senin için bir hediyem var.” diyen Roland, cebinden iki kırmızı sihirli taş çıkardı. Cilalanmış bu iki taş en üstlerinde kırmızı bir iplikle birbirlerine bağlanmıştı.


“Bu bir mühür mü?”


“Evet. Büyüyle birleşen bir Yol Bulma ve bir de Konumlama Taşı, Takip Mührü’ne dönüşüyor.” diyen Roland, Yol Bulma Taşı’nı Anna’nın boynuna taktı: “Artık nereye gidersem gideyim bu taşların yardımıyla beni bulabilirsin.”


Anna sıra dışı bir şey hissetmiş olmalıydı ki; hareketsiz bir şekilde Roland’a bakıyordu.


Tam o anda Roland, elleriyle Anna’nın yanaklarını tuttu. Usulca seslendi: “Benimle evlenir misin Anna?”


Gözlerindeki berrak göl, hafif bir yağmur gibi inen gözyaşları tarafından bozulmuştu.


Uzun bir aradan sonra başını salladı Anna: “Evet…”


...


Sonrasında yaşananlar çok doğal gelişmişti. Uzun süredir tutulan duygular o son bariyeri aşarak birbirlerine karışmışlardı.


Roland onu belinden tutarak yatağa koydu. Hassas bir şekilde alnından boynuna kadar öperek indi Roland. Beceriksizce düğmelerini açtı. Anna sanki bu anın her saniyesini hafızasına kaydetmek istermişçesine Roland’ın gözlerine kitlenmişti.


Anna’nın pürüzsüz vücudu ortaya çıktığı anda da Roland, onu kucaklayarak yorganın altına girdi.


Arada giysiler olmadan Roland, Anna'nın ritmik kalp atışlarını açık açık hissediyordu. Kızın kalbi göğsünden fırlayacaktı sanki…


“Bu sefer…” diye fısıldadı Anna, Roland'ın kulağına…


“Bu sefer ne?”


“Bu sefer uykuya dalmayacağım…”


Roland kendini tutamayarak hafifçe kıkırdadı. Bu da iyi olmuş ve aralarındaki gerginliği hafifletmişti. Burnunu Anna’nın burnuna hafifçe değdirdi: “Uyusan bile ben asla ayrılmayacağım yanından…”


Dudakları bir kez daha birbirlerini bulmuştu. Bedenleri bir olmuş ve kalpleri de birleşmişti.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr