Bölüm 455: Şehir İnşası’nın İkinci Adımı

avatar
3067 11

Release That Witch - Bölüm 455: Şehir İnşası’nın İkinci Adımı




Çevirmen: Lodos

Roland soyluları rahatlatmak için bir ziyafet düzenlemişti.


Salonun ortasında duran ve beyaz örtü ile kaplanmış uzun masada çeşitli yemekler, lezzetli şaraplar ve özenle yerleştirilmiş çiçekler duruyordu. Soylular masanın her iki tarafına birbirlerini görecek şekilde dizilmişlerdi.


Birkaç kadeh kırmızı şaraptan sonra herkes biraz daha rahatlamış gibiydi. Roland’ın destekçisi olan Hanımeli ve Elk Aileleri’nin dışındaki tüm soylular ezildiği için geriye kalan bu küçük soyluların Roland’a karşı çıkması da zaten pek olası değil gibiydi. Aksine konuşma esnasında Roland’ın yanında durma niyetlerini açıkça belirtmişlerdi. Artık Roland’ın yeni politikalarından konuşma zamanı gelmişti.


Herkes yemeğini yedikten sonra önceden hazırlanmış olan kitapçıklar dağıtıldı.


Kitap, Roland’ın çok dikkatle tasarlayıp düzenlediği ‘Pazarlama Grafik Kitabı’ idi.


“Majesteleri bu nedir?” diye soran soylular tıpkı beklenildiği gibi şaşırmışlardı: “İçindeki çizimler nasıl bu kadar gerçekçi?”


“Evet… Çok gerçek görünüyorlar.”


“Resim gibi değil sanki… Hiçbir boya böyle resimler çıkaramaz ortaya…”


Şüphesiz bu soylular büyük şehirlerin sanatçıya değer veren soylularındandı. Sanattan anlıyorlardı yani… Roland ellerini çırptı ve gülümseyerek: “O resimleri bir ressam yaptı evet… Ama tek fark bu ressamın cadı olması… Kullandığı boyalar da onun büyülü gücüdür.” dedi.


Bu, bütün soyluları ürkütmüştü. Kitapçığı ellerinden bıraksınlar mı bırakmasınlar mı emin olamıyorlardı…


“Buradaki kilisenin artık bir gücü yok… Neden endişeleniyorsunuz?” diye soran Prens, kaşlarını kaldırdı: “Cadıların bizden en ufak bir farkı yok. Bunu bizzat kendim doğruladım ve öğrendim.”


“Ee… Ee...” diyen Petrov neredeyse boğuluyordu: “Majesteleri’miz haklı…”


“Elbette Majesteleri haklı… Hahaha!” diye gülmeye başlamıştı diğer soylular…


“Anlaşılan istenmedim bir şey söyledim…” diye düşünen Roland, umursamaz bir tavır takınarak konuyu değiştirdi. Bir sene önce Prens olduğundan beri konuşma yeteneği ve sıkıştığı yerde konuyu değiştirebilme yeteneği iyice gelişmişti. Ya da basitçe daha cesur olmuştu: “Bizim meselemiz içindeki hikâye… Çizimler sadece daha güzel bir görüntü için…”


Soylular hikâyenin içine dalmışken Elk Ailesi’nin kızı Aurelia aniden kalkarak sordu: “Bu bir soylu ailesinin mi hikâyesi?”


"Aurelia!” diye çıkışan Rene, hemen sesini alçalttı: “Prens’e Majesteleri diye hitap etmelisin!”


"Doğru. Eskiden batının bir soylusuydu…” diyen Roland, eliyle Rene’e bir problem olmadığını işaret ederek devam etti: “Bazılarınız onu hatırlıyor olabilir.”


“Ekselansları... Onu tanıyorum…” diye cevap verdi bir şövalye: “İsmi Tigui Pine. Eskiden biz komşuyduk. Arazilerimiz yan yanaydı…”


"Ben de bir kez tanışmıştım…” diye araya girdi bir başkası: “O zamanlar sadece bir baron idi. Babası Joe Kohl'un tımarı idi… Ama Lord Joe batıyı terk ettikten sonra toprakları epey azaldı.”


“Vikont Tigui şu anda Sınır Kasabası’nda yaşıyor.” diyen Roland gülümsüyordu: “Kitapta bizim nasıl tanıştığımız ve sonrası yazılı… Sizin de gördüğünüz gibi o, yeni bir düzenle şekillenmiş Sınır Kasabası toplumunda yaşayan bir soylu. Şu anda çakmaktaşı tüfeği konusunda antrenman yapmakla meşgul… Şeytan Ayları’ndan hemen sonra kızını ve muhafızları da alıp Gizli Orman’a giderek biraz avlanacak ve kendince eğlenecek… Ve bildiğim kadarıyla buradaki topraklarını satıp Sınır Kasabası’na yerleştiğinden beri rütbesi artmakla kalmadı, aynı zamanda malı mülkü de birkaç kat arttı.”


Korkuların sebebi genelde bilinmeyenler oluyordu. İnsan, bilmediğinden korkuyordu. Bu durum sistemdeki değişiklikler için de geçerliydi. Soylular tüm bu değişikliklerin ne getireceğinden emin değillerdi. Bu yüzden de doğal olarak mesafeli duruyorlardı. Onların dirençlerini ve korkularını kırmak için Roland, Tigui Pine’ı canlı bir örnek olarak kullanmış ve Soraya’dan da onun hayatını karikatür formatında çizmesini istemişti. O sıkıcı biyografilere kıyasla böylesinin daha fazla dikkat çekeceğinden emindi Roland…


“Batı bölgesinde bir şehir inşa etmeyi planladığımı biliyorsunuzdur… Aslında bunu uzun zamandır düşünüyorum. Sınır Kasabası, Uzun Şarkı ve arada kalan bütün araziler tek bir parça olacak.” diyen Roland, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Birbirinden çok uzak olan iki bölgenin birbirine nasıl bağlanabileceğini sorabilirsiniz… Bu birleşmenin yalnızca yönetimsel açıdan olacağını söylemeliyim… Başka bir deyişle tüm şehir aynı yasalar ve politikalarla yönetilecek. Bu aynı zamanda soyluların feodal ve yasama yetkilerini de alma sebebimdir…”


“Majesteleri… Peki, bizim bölgelerimiz?” diye sordu birisi.


“Hala sizindir.” diye araya girdi Roland: “O kesildi olacaklar.'' "Dediğim gibi; bu iki güç türü dışında hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Feodalizmin doğasında ne var? Siz güçlüsünüzdür… Sizin altınıza girecek kişilere topraklar verirsiniz onlar da sizi düşmana karşı korurlar ve sizin kar etmeniz için çalışırlar. Ancak yeni sistemde şehir savunmalarından tamamen profesyonelce eğitilmiş uzman bir ordu sorumlu olacak. Ve siz de kurallara uyduğunuz sürece eskiden kazandığınızın kat kat fazlasını kazanacaksınız. Küçük bir pastayı kapışmaktansa büyük pastadan herkes daha büyük paylar almış olacak yani…”


Soylular sessiz kalmışlardı. Roland çayından bir yudum alarak konuşmaya devam etti: “Sınır Kasabası’nda daha önce bulunmuşluğunuz hiç yok… Bu yüzden ne kadar kazanabileceğinizi bilmemeniz gayet normal… Geçtiğimiz yarım senede kasabanın gelirleri 30000 kraliyet altınına ulaştı. Şeytan Ayları erken gelmese bir 10000 daha fazla olacaktı muhtemelen…”


Soyluların nefesi kesilmişti: “30… 30000?”


Roland uzun zaman önce Petrov'dan Uzun Şarkı’nın yıllık mali durumunu öğrenmişti. Buranın yıllık geliri 30.000'den fazla değildi. Bu küçük soylular o kadar bile kazanamıyorlardı. Onlar için 100 altın bile bir servetti...


“Geleceğin ticaret yöneticileri siz olacaksınız. Bu yüzden maaşınız da iyi olacak.” diye devam etti Roland: “Birleşme meselesine de dönecek olursak… İki kasaba da coğrafi olarak daha yakın olacak. Örneğin Sınır Kasabası’ndan Uzun Şarkı’ya gelmem bir günümü alıyor. Ancak Krallık Yolu tamamlandıktan sonra yürüyerek, at üstünde ya da bisikletle yarım gün sürecek. Daha hızlı olan diğer ulaşım yöntemlerinden bahsetmiyorum bile…”


"Bisiklet nedir?” diye merakla sordu Aurelia.


“Düz bir yüzey üzerinde hızla ilerleyebilen bir araç.” diyen Roland, düşünmeye başlamıştı: “Ben eminim ki; beş yıl… Hayır, üç yıl içinde Uzun Şarkı’da kahvaltı yaptıktan sonra Sınır Kasabası’ndaki kaleye gidip bir şeyler çalışabileceğiz…”


Krallık yolu Uzun Şarkı ile Sınır Kasabası arasındaki mesafeyi 60 kilometreye indirmişti. Tramvay veya arabayla yarım saatte gidilebilecek bir mesafeydi bu…


Ama soyluların çoğu bu meseleyi umursamıyordu. Tigui Pine’ın komşusu olduğunu söyleyen şövalye söze girdi: “Majesteleri… Az önce söylediklerinizde siz Uzun Şarkı’yı bizim yönetmemizi istediğinizi mi ima ettiniz?”


“Hem evet hem de hayır.” diyen Roland omuz silkti: “Dediğim gibi; birleşme sadece yönetim ile sınırlı olacak. Uzun Şarkı, doğrudan Belediye Binası tarafından yönetilen bir mıntıka olacak. Şimdilik biraz uzak görünse de Uzun Şarkı mıntıkasına da bir Belediye Binası kuracağım… Sınır Kasabası’ndaki Belediye Binası gibi çalışacak, kendi içinde çeşitli departmanları olacak… Siz de bu departmanlarda çalışarak buradaki yerel problemlerle ilgileneceksiniz.”


“Departmanlar mı?” diye soran soylular şaşkındı…


"Bir kasabayı yönetmek basit bir iş değil. İyi para kazansanız da üzerinize düşen işleri yapmak o kadar kolay olmayacak…” dedi Roland: “Bu sebeple burada kuracağımız yeni düzenden sonra benimle beraber Sınır Kasabası’na geleceksiniz. İyi çalışan bir Belediye Binası nasıl olur, onu göreceksiniz… Bir şehir yönetimi hakkında öğrenilecek çok şey var…” 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr