Bölüm 423: Bağlantı

avatar
3181 15

Release That Witch - Bölüm 423: Bağlantı




Çevirmen: Lodos

Spear Passi, her iki sözleşmeyi de birkaç kez okuduktan sonra isminin altına ciddiyetle imzasını attı.


Biri Birleşme Protokolü diğeri ise Cadı Birliği Protokolü idi.


Timothy Wimbledon yönetimi devrildikten sonra Roland Wimbledon’a bağlı olacağına ve Mağlup Ejder Sırtı’nı ona açacağına dair yazılmış olan birinci protokolü imzalamıştı. Yeni kral Roland Wimbledon’un isteği doğrultusunda gücünü Roland’a bırakacak, Roland da Spear’ın Mağlup Ejder Sırtı Lordu unvanını ve diğer haklarını ona bırakacaktı. Protokol; insan işleri, yönetim ve finans olmak üzere üç kategoriye ayrılmıştı. Böyle bir kategorizasyonu anlamak Spear için çok da zor olmamıştı…


Ama ikinci protokolü imzalamadan önce epey düşünmüştü Spear. Çünkü bu Cadı Birliği, Prens Roland’a hiç şüphesiz hizmet ediyordu. Bu kadar hızlı katılmak istemiyordu buna… Sonuçta elinde şu an krallığın bir köşesi vardı sadece. Ama akşam derslerinin içeriği Spear’ı çok cezbediyordu. Öğreneceği benzersiz hesaplama yöntemlerinin topraklarını yönetirken aşırı faydalı olacağını düşünüyordu.


Neyse ki Cadı Birliği Protokolü’nün kuralları çok gevşekti. Daha çok resmi bir rıza gibiydi… Üyelerinin nerede bulunmaları gerektiğini bile sınırlamıyordu. Bu meseleyi Prens’e sorduğunda aldığı cevap: “İsteyen istediği zaman bırakabilir.” olmuştu.


"İmzaladım.” diyen Spear masaya iki parşömeni zarif bir şekilde yerleştirdi. Ancak Roland cevap vermemişti. Bir şey düşünüyormuş gibi dalmıştı.


“Majesteleri?”


"Ah...” diyen Roland, sanki oturduğu yere geri dönmüşçesine gözlerini kırpıştırdı: “Bir bakayım…”


Roland genelde bu kadar dalgın olmazdı. Bir önceki günkü yargılamadan sonra da böyle bir yüz ifadesi vardı yüzünde… Kafası karışıyormuş gibi hissetmişti. Ve bütün bunları anlamak da Spear için biraz zordu. Yargılama çok başarılı geçmişti. İnsanların hepsi Prens’in tarafındaydılar, tezahüratlar ediyorlar ve alkışlıyorlardı. Şimdiye dek Spear, halkın bir soyluyu destekleyeceğini hiç düşünmemişti. Ama bir gün önce fikri değişmişti. Meydanı dolduran devasa kalabalığın o yer gök inleten tezahüratları ve bağırışları Spear’ın aslında halkın soylulardan daha güçlü olduğunu anlamasını sağlamıştı.


Bunların yanında Majesteleri’nin verdiği yargısal karar da Spear’ın bu belgeleri imzalamasında büyük rol oynamıştı. Cadıları koruyup korumaması önemli olmaksızın kendisinin kraliyet gücüne karşı olan herkesi cezalandırıyordu. Bu iyi bir şeydi. Bu yüzden Spear da buna göre bir cevap vermeliydi.


Ancak Majesteleri memnun görünmüyordu… Kilise’ye karşı olduğunu alenen duyurmak acaba rahatsız mı etmişti ki onu?


Kilise hiç de kolayca baş edilebilecek bir düşman değildi. Gelecekte yapacakları ortak hareketlerin sağlamlığı için bu meseleyi çözmeleri şarttı. Bu yüzden Spear, diplomatik bir dille içinden geçenleri söyledi.


Bunları duyan Prens, gülümseyip başını salladı ve söze girdi: “Kilise’ye karşı savaşmaktan asla pişman değilim. Nereden bakarsanız bakın onların bizim düşmanımız olduğu çok açık…”


“Peki neden…”


“Sadece bazı karışık duygularım var…”


"Karışık duygular mı?”


“Söylediğim her şey doğru olsa da ve Kilise gerçekten o suçları işlemiş olsa da ben biraz utanıyorum.” diyen Roland, omuz silkti: “Ben nitelikli bir politikacı değilim gibi görünüyor…”


Politikacı mı? O da neydi? Sürekli yıldızları inceleyen bir astrolog gibi miydi? Politikacı da sürekli siyaset falan çalışan bir şey miydi?


Spear daha fazla bir şeyler soracaktı ki Majesteleri söze girerek konuyu değiştirdi: “Ben bu parşömenleri saklarım. Bu arada sizin yeteneğinizin büyülü gücü kontrol etmekle alakalı bir şey olduğunu duydum.”


“Evet.” diyen Spear, Majesteleri’nin konuyu kapatmasını anlayışla karşılamıştı. Konuşmaya devam etti: “Daha kesin olmak gerekirse şöyle diyebilirim; diğer cadıların kullanabilmesi için bir cadının büyülü gücünü çıkarmak. Tabii kendi büyülü gücümü de biriktirebilirim. Bu sürecin dış dünyaya çok büyük bir etkisi de yok, kalede olduğum her an yapabilirim bunu…”


"Böyle bir yeteneğiniz olduğunu nasıl öğrendiniz?” diye merakla sordu Prens.


''Uyanışımdan sonra.” diye cevap verdi Spear: “Diğer cadıların nasıl öğrendiklerine dair hiçbir fikrim yok. Ama ben bunu hissedebiliyordum… Sanki birden fazla organa sahip olmak gibi bir duyguydu…”


“Enteresanmış…” diyen Roland, düşünceli bir şekilde başını salladı: “Biliyorsun ki Bülbül’ü Mağlup Ejder Sırtı’na yollamamın sebebi size bir davetiye iletmekti.”


"Yeteneğime ihtiyaç duyuyormuşsunuz, evet…” diyen Spear saygıyla eğildi: “Size hizmet etmek benim için bir onurdur Majesteleri…”


Şu anda Mağlup Ejder Sırtı’na dönmesinin bir yolu olmayan Spear, kasabada geçireceği süreyi etrafı ve Majesteleri’ni gözlemlemek ile geçirmeyi tercih edecekti. Kasabanın şimdiye kadar gördüğü tüm yerleşim yerlerinden farklı olduğunu ve bu kadar uzakta olmasına rağmen en az Kral Şehri kadar işlek ve canlı olduğunu fark etmişti. Bir Lord olarak merak ediyordu.


Spear’ı asıl şaşırtan ise cadıların hayatlarının kendisinin beklediğinden çok daha farklı çıkmış olmasıydı. Prens onları kontrol etmiyordu. Aksine özgürce yaşamalarını sağlamıştı. Bu, Bülbül’ün geri dönmesini ne kadar çok beklediğinden de anlaşılıyordu zaten… Bülbül’ün bir an önce dönmesini istiyor olsa da Kilise heyetine yapmak istediği saldırı fikrine mecburen onay vermişti.


Majesteleri cadılar kendisinin hizmetçileriymiş gibi davranmıyordu.


Bazı soylular güzellikleri nedeniyle korurdu cadıları… Majesteleri’nin de ahlaksız bir şekilde böyle bir şey yapmakta olduğunu düşünse de gördüğü şey Prens’in çok disiplinli ve karakterli bir insan olduğuydu.


Söylentiler yanlıştı yani… Prens’in böyle çirkin tavırları yoktu… Düşündükçe buna daha fazla inanmaya başlıyordu Spear…


...


Kaleden Prensle beraber ayrılarak arka bahçeye çıkmışlardı. Orada iki cadı daha vardı.


“Bu Anna. Bu da Gizemli Ay.” diye tanıttı onları Roland: “Gizemli Ay’ın büyülü gücü nispeten düşük bir seviyede kabul edilebilir. Ama büyülü gücünün tüketimi gerçekten şahane!”


“Açıkçası orta seviye sayılırım ama…” diye itiraz etti Gizemli Ay.


“Uyanmış Cadılar arasında…” diye ekledi Prens.


Gizemli Ay hemen susuvermişti.


“Büyülerini birleştirmemi ister misiniz?” diye soran Spear, Anna’ya bakarak konuşuyordu: “Birlikteki en güçlü cadı Bayan Anna’da mı? Birkaç kişiyi daha çağırmanızı tavsiye ederim Majesteleri. Hazırdaki büyülü güçler genelde yaşla ilgili oluyor. Fark olsa bile çok büyük farklar olmaz.”


“Bu sadece bir deney…” diyen Majesteleri, çenesini sıvazlıyordu: “İşe yaraması halinde çağırırım diğerlerini…”


Spear, başını sallayarak ve büyülü gücün geçişi için kendi büyüsünü yapmaya başladı. Mavi ışıkla parlayan ve sessizce havada süzülen bir küre ortaya çıkmıştı. Spear’ın kontrolü altında bu küreden dokunaç şeklinde iki iplik çıkarak Gizemli Ay ile Anna’ya bağlandı.


“Başta garip hissedeceksiniz. Ama rahat olun, sorun çıkmayacak. Eğer karşı koyarsanız büyülü güç aktarılamaz.”


Dokunaç göğsüne dokunduğunda Anna şok olmuştu.


Neler oluyordu? Sanki dokunaç bir büyünün yerine metal bir küpe bağlanmış gibiydi. Öyle büyüktü ki bu metal küp, Anna kendisini küpün en dibinde duran bir karınca gibi hissediyordu. Başını kaldırsa bile tepeyi göremeyen bir karınca gibi… 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr