Bölüm 420: Lordun Cevabı

avatar
3242 13

Release That Witch - Bölüm 420: Lordun Cevabı




Çevirmen: Lodos

O gece Roland kalede muhteşem bir ziyafet hazırlatmıştı.


Cadılar sadece Spear Passi’yi getirmekle kalmamış aynı zamanda bir de rahip yakalamışlardı. Yani aslında bu Cadı Birliği’nin Kilise’ye düzenlediği ilk resmi saldırıydı.


Savaşa katılan beş cadı alkışlar eşliğinde sahneye çıkmışlardı. Ve nadiren içen Roland bile çoktan 2 kadeh Beyaz İçki’yi devirmişti…


Sadece küçük bir zaferdi belki… Ama Şeytan Ayları öyle uzun ve stresliydi ki Roland sadece bufırsatı kullanarak herkesi rahatlatmak istemişti.


Ertesi sabah şiddetli bir baş ağrısı ile ofisine girdiğinde masada oturmuş onu bekleyen Bülbül’ü gördü.  


“Daha fazla dinlenmeye ihtiyacın yok mu?” diye soran Roland, gülümsedi.


Kilise’nin heyetine yapılacak saldırıya izin veren Roland, Bülbül hakkında epey endişelenmişti. Geniş bir alanda savaşabileceğinden ve sisi sayesinde kimsenin onu yenemeyeceğinden emin olsa da sonuçta kazalar yaşanabilirdi. Herhangi bir şey olursa diye epey korkmuştu. Ne de olsa bu savaş antrenman falan değildi. Tam bir ölüm kalım mücadelesiydi. Ama şimdi onu bu denli enerjik görünce rahatlamıştı.


Bülbül kurutulmuş balıkları ağzına attı ve: “Tabii ki hayır… Şu an gayet iyiyim.” dedi.


Roland, koltuğuna oturur oturmaz masadan atlayan Bülbül, Roland’a sarılarak fısıldadı: “Bir gün daha dinlenmek demek, seni bir gün daha görememek demek…”


Prens biraz ürkmüştü.


Fısıldamaya devam etti Bülbül: “Aslında bunu dün bahçede yapmak istemiştim… Ama sanırım şimdi de hiç kötü bir zaman değilmiş…”


...


Bir süre Roland’a sarılmış halde bekleyen Bülbül, kapı tarafından gelen ayak seslerini duyar duymaz sise karışıvermişti.


“Majesteleri!” diye seslendi bir muhafız: “Mağlup Ejder Sırtı’nın Lordu Markiz Passi sizi görmek için burada!”


“İçeri alın…” diyen Roland boğazını temizleyerek oturuşunu düzeltti.


Spear Passi ofisin içine yürüyüp eğildikten sonra oturdu: “Teklifinizi iyice düşündüm.”


“Ne düşündüğünüzü öğrenmek isterim.” diyen Roland, Spear’a bir fincan çay doldurdu.


Bülbül, Ashes ve diğerleri Kilise’ye karşı mücadele ederken Roland da Spear’a kasabayı gezdirmiş ve onunla bazı müzakerelerde bulunmuştu. Krallığın yüzleşeceği krizi, Kilise’nin kökenlerini, şeytanların tehditlerini ve gelecekteki planlarını kısaca özetlemişti.


Spear, Kilise’nin kökenleri ve cadıları neden avladıklarına dair anlatılanları duydukça hayretler ediyordu. Tilly ve Agatha’nın anlattıkları olmasaydı cadıların bir zamanlar hâkim güç olduğuna asla inanmazdı. Ancak onları dinledikçe tavırları da değişmişti.


"Feodal güçleri ortadan kaldırmak, yasaları ve yönetim kurumunu evrenselleştirmek, unvanların miras kalmasını ve satışını yasaklamak... Bu istekleri kabul edebilirim ama...” diyen Spear, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Sadece merak ediyorum. Bunların hepsini gerçekten tüm bölgelere yaymayı mı planlıyorsunuz?"


"Evet. Bunu yapmazsak Gökhisar Krallığı kum taneleri gibi dağılacaktır.” diyen Roland, başını salladı: “Nihai düşmanlarımız gelmeden önce, mümkün olduğunca çok güç toplamalıyız.”


Spear yavaş bir şekilde söze girdi: “Bu planınız tüm soyluları rahatsız edecektir. Özellikle unvanların miras kalmasını yasaklamak epey tedirgin edecektir onları… Yanılmıyorsam Lordluk da bir unvan… Eğer bunu yaparsanız hakkınızdaki ‘İsyankâr Kral’ tabiri doğrulanacaktır.


“Bu yüzden onların bile isteye, gönüllü bir şekilde yolumdan çekilmelerini beklemiyorum.” diyen Roland, hafifçe masaya vuruyordu: “Tanrı İradesi savaşları varken benim önceliğim soyluların hoşnutsuzluğu değil. Hepsini de öldürmek zorunda değilim zaten… Bu insanlar yeni şartlarımı kabul ettikleri sürece topraklarını ellerinde tutabilecekler. Doğru kararı vereceklerine benim inancım tam.”


Otoritenin merkezileşmesi sadece tüm güç birkaç kişinin elinde olursa etkili olurdu. Yani yerel makamların büyük güçleri olması halinde bu ülke bütünlüğüne ciddi bir zarar verebilirdi. Bir sene önceye kıyasla Sınır Kasabası bir devrimi atlatabileceğini rahatlıkla göstermişti. Bu adımın da tamamlanması halinde Gökhisar Krallığı’nın gerçek ve haklı hükümdarı olabilirdi.


“Kararınızı vermişsiniz gibi görünüyor.” diyen Spear içini çekti: “Eğer şartlarınızı kabul etmezsem ordunuz ne denli yanlış bir karar verdiğimi bana zor yoldan anlatacaktır diye düşünüyorum…”


“Planım için insan gücüne ihtiyacım var.” diyen Roland, ciddi bir ses tonu ile devam ediyordu: “Özellikle bir şehri yönetme konusunda tecrübesi olan birisine… Dediğim gibi; bölgeniz elinizde kalacak. Bunun da yanında Kilise’den korkmanıza gerek olmayacağı için bir cadı olduğunuzu özgürce açıklayabileceksiniz.”


Markiz bir süre sessiz kaldıktan sonra söze girdi: “Ayriyeten bir isteğim daha var.”


“Sizi dinliyorum.”


“Mağlup Ejder Sırtı’nı benim için geri aldıktan sonra hiçbir şeyin değişmesini istemiyorum.” diyerek çok dobra bir cevap veren Spear devam etti: “Sizi tam olarak sadece Timothy tahttan indiğinde destekleyebilirim.”


"Ne zekice bir cevap...” diye düşünmeye başlamıştı Roland: “Direkt reddetmekten kaçındı ama kendi isteğini de ustaca açıkladı… Yani aslında benim Gökhisar’ı birleştirme planımın ne denli doğru ve tutarlı bir plan olduğunu görmek istiyor. Benden kanıt bekliyor…”


“O halde anlaştık.” diyen Roland, daha fazla düşünmek istememişti. Zaten baharda yapacağı saldırıların iyi gitmesi halinde Timothy’nin birliklerini alaşağı etmek, Mağlup Ejder Sırtı’nı fethetmekten daha kolay olacaktı.


“Ha bu arada Majesteleri…” diye söze giren Spear bir an tereddüt etmişti: “Cadılar bu gece derse katılıyorlarmış… Acaba ben de onlara katılabilir miyim..?”


Roland biraz şaşırmıştı. Ama yine de sakin bir şekilde cevap verdi: “O dersler çok temel başlangıç kursları. Muhtemelen yeni bir şey öğrenmezsiniz…”


"Hesaplama yöntemleri epey ilgimi çekti.” diyen Spear, başını salladı: “Daha önce hiç öyle şeyler görmedim.”


"Çarpım tablosu ve denklemlerden mi bahsediyor?” diye düşünen Roland cevap verdi: “Cadı Birliği'ne katılmaya istekli olduğunuz sürece elbette…”


...


Öğle yemeğinden sonra Demir Balta ona iyi haberler getirmişti.


Konuşmaya mı karar verdi?” diye soran Roland biraz şaşırmıştı: “Bu kadar çabuk mu?”


Çünkü Bülbül'e göre esir aldıkları rahip epey inatçı birisiydi.


“Herkesin çelikten bir iradesi yok Majesteleri…” diye yanıtladı Demir Balta: “Kum insanlarında vücuda çok az zarar veren ama asıl hedefi insan zihni olan çok çeşitli sorgulama yöntemleri var. Hatta sorgulananlardan bazıları öldürülmek için yalvarırlardı. Her neyse… Zaten bu rahip çoğu insandan daha uzun süre dayandı.”


“Gidelim.” dedi Roland: “Ona soracağım epey bir şey var…”









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr