Bölüm 414: Komplo

avatar
3008 13

Release That Witch - Bölüm 414: Komplo



Çevirmen: Lodos 

“Ne? Sen neden bahsediyorsun?” diye soran Spear, duyduklarına inanamıyor gibiydi: “Şeytanın kölesi mi? Bu saçmalık!”

 

Redwyne sesini yükselterek söze girdi: “Saçmalık ya da değil! Bunun kararını Ekselansları verecek! Sırf babamı kandırdın diye diğer herkesi de kandıracak değilsin! Yakında insanlar senin kim olduğunu öğrenecekler! Sen cehenneme aitsin!”

 

“Bütün bunları sen mi uydurdun?” diyen Spear’ın sesi birden buz gibi oluvermişti: “Ya da başka biri mi aklına soktu bu fikirleri? Bence doğru olan ikinci söylediğim… Ne de olsa babam beni seçti… Sen ve diğer kardeşim de işe yaramaz olmayı kaldıramadınız!”

 

"Kapa çeneni!”

 

Bülbül bir ses duydu. Markiz acıyla inlemişti.

 

“Yeter! Onu sorgulamak için Kilise’ye götürün…” dedi birisi: “Hüküm verilmeden soyluluğu düşmüş sayılmaz! Bu yüzden görgü kurallarına dikkat edin!”

 

Spear Passi uzaklaşıyor, Yargı askerleri de arkasından takip ediyordu onu… Odada sadece iki kişi kalmıştı… Tanrı Gözü’nün İntikamı taşları yüzünden Bülbül, odada kalanların yüzlerini tam göremiyordu. Ama seslerden birisi Spear ile konuşan Redwyne’e aitti, Spear’ın küçük kardeşine…

 

“Gerçekten iyi gidiyorsunuz Bay Redwyne… Belki de size reis olarak hitap etmeliyim…”

 

"Bu kadar mı yani Bay Rosad?” diye soran Redwyne’in heyecanı sesinden anlaşılıyordu: “Ben gerçekten Reis unvanını alarak Mağlup Ejder Sırtı’nın Lordu olabildim mi?”

 

“Elbette! Anlaşmamıza sadık olduğunuz sürece daha ileri bile gidebilirsiniz!”

 

“Peki şimdi ne yapmalıyım?” diye hevesle sordu Redwyne: “Kız kardeşimin odasını alabilir miyim? Ne de olsa o hücreden hiç çıkmayacak, değil mi?”

 

"Spear Passi yakında anlaşmamızın şartları gereği meydanda bir cadı olarak idam edilecek.” diyen adam tereddüt etse de sözlerine devam etti: “Bundan sonra ne yapacağınıza gelince… Bu olayı Spear Passi’nin tüm bakanlarına, şövalyelerine ve adamlarına anlatarak onun haklarını bölüştürmenizi tavsiye ederim...”

 

“Bunu… Gerçekten yapmak zorunda mıyım?”

 

“Eğer herkes bir pay alabilirse pozisyonunuz çok daha sağlam ve güvenli olur. Bu da gelecekteki planlarımızın sorunsuz ilerlemesi açısından çok önemli.” dedi Rosad: “Eğer yine de kafanız karıştıysa yanınıza bir rahip atayabilirim. Hükümet işleriyle ilgilenmek ve herhangi bir sorun karşısında size yardımcı olması açısından…”

 

“Evet, lütfen…” diye cevap veren Redwyne, hiç tereddüt etmemişti.

 

"Lordun konumunu korumanız bizi çok mutlu eder. Kilise bu konularda size seve seve yardım etmeye hazır…”

 

Adamlar çıktıktan sonra Bülbül, sisten ortaya çıkarak Şimşek ve Maggie’ye baktı.

 

"Başımız belada… Kilise nasıl oldu da tam da bu zamanı tutturdu?” diye sordu Bülbül.

 

“Sanırım kardeşi Spear’ın gerçek kimliğini bulup Kilise’ye ifşalamış.” diyen Şimşek gözlerinde bir heyecanla bakıyordu: “Artık yapacak bir şeyimiz var.”

 

"Neden daha önce öğrenmemişlerdi ki? Neden tam şimdi öğrendiler? Bir şeyler ters gidiyor gibi hissediyorum…” diyen Bülbül kaşlarını çatmıştı.

 

“Ne olursa olsun Spear’ı idam etmelerini izlemeyeceğiz.” diyen Şimşek, başını kaldırdı: “Onu kurtarmalı ve Kilise’yi yok etmeliyiz!”

 

“Yok edelim!” diye haykırdı Maggie de…

 

“Şimşek’in de güveni Şeytanlar’ı yendiğinden beri epey şişti… Bu çok iyi bir şey değil…” diye düşünen Bülbül başını salladı ve söze girdi: “Şu anda Kilise’yi yenemeyiz… Onlar da bu komploya katılmış olmalılar… Bu yüzden bu insanları ortadan kaldırırsak Spear da doğal olarak Lord konumuna geri dönecektir… Bu bizim için bir fırsat olabilir!  Spear’ı gizlice çıkarmamız halinde bizimle Sınır Kasabası’na geri dönmeyi kabul edebilir…”

 

“Kilise ile savaşmıyoruz mu yani…” diye homurdanan Şimşek’in yüzü düşmüştü.

 

“Bizden sayıca üstünler… Ve Tanrı Gözü’nün İntikamı taşları da çok fazla… Yani savaş son çaremiz olacak.” diyen Bülbül bir an düşündükten sonra: “Önce Kilise’ye gidip neler olduğunu öğreneceğim ben…” dedi.

 

Dile getirmediği bir endişe daha vardı Bülbül’ün… Spear Passi, Majesteleri’nin onu böyle bir tuzağa çektiğini düşünüyor olabilirdi… Ama Bülbül’ün bu riski göze alması şarttı.

 

"Bize ne olacak?” diye sordu küçük kız.

 

"Benimle dışarıda buluşmaya hazır olun!”

 

...

 

Mağlup Ejder Sırtı’nın kilisesi şehrin eteklerinde yer alıyordu. Küçük bir kilise idi… Bir dua salonu, bir oturma alanı ve bir de kapısı olan üç katlı bir kuleydi. Bu engellerin hiçbiri Bülbül için bir sorun değildi.

 

Akşam olup bütün inananlar ayrıldığında Bülbül, çoktan etrafı taramış ve her şeye iyice aşina olmuştu. Burada kaleden çok daha fazla Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı olmasına rağmen bir şekilde yolunu bulmayı başarmıştı. Odadaki herhangi bir büyüyü bastırmak için salonun ortasına yerleştirilmiş büyük bir Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı vardı. Bazı koridorlarda da aynı sistem vardı. Ama hep dolambaçlı bir yol bulup sıkıntı olmadan ilerleyebilmişti.

 

Bülbül, Spear Passi'nin kulenin bodrumunda hapsedildiği yeri buldu. Çok incinmiş gibi görünmüyordu. Sadece biraz sinirliydi. Gece yarısında kurtarmaya karar vermişti onu…

 

Dışarı çıkıp planını Şimşek ve Maggie’ye anlattıktan sonra tekrar kuleye dönen Bülbül, en üst kata çıkarak muhteşem bir odaya saklandı.

 

“Burası muhtemelen başrahibin odası… Beni burada elimde bir hançerle bulsa korkudan altına eder bence…” diye düşündü.

 

Mağlup Ejder Sırtı’nın çanı dokuzu vurduğunda kapı açılmıştı.

 

Hançerini gizlice çıkaran Bülbül, saldırmayıp beklemişti. Ayak seslerinden odaya giren iki kişi olduğu anlaşılıyordu.

 

"Ne beklenmedik bir sevinç!” dedi bir kadın sesi: “Bildiğimizin aksine Markiz Spear bir cadıymış… Planımızda biraz oynama yapmamız gerekebilir…”

 

"Ah... Lady Saint…” diye söze giren Rosad çok saygılı bir tonla konuşuyordu: “Cadı olması daha inandırıcı değil mi ama?”

 

“Artık daha farklı bir yöntem izlememiz lazım. Çünkü Yüce Papa’nın istekleri doğrultusunda fark edilen her cadının idam edilmek üzere Kutsal Şehir’e teslim edilmesi lazım… İnfaza gelince… Onu asmayalım. Ona benzeyen birini yakalım…”

 

“Peki…” diye cevapladı Rosad: “Ama neden Papa Hazretleri Hermes'e bir cadı daha gitmesi için bu kadar zahmetli bir kural koyuyor ki?”

 

"Hiçbir fikrim yok. Ama üstlerimden duyduklarıma göre sanırım sadece geleneklere geri dönüyormuş…”

 

“Geleneklere dönmek mi?”

 

“Senin çok fazla şey bilmene gerek yok… Sadece meseleyi hallet yeter…” diye kaba bir cevap verdi Leydi Saint: “Burada her şey bittiğinde Kızıl Su Şehri’ne gitmem gerekiyor daha…”

 

"Anlaşıldı!” diye yanıtladı Rosad.

 

"Kim o? Nasıl oluyor da rahip bile ona karşı bu kadar saygılı oluyor? Görünüşe göre Spear Passi’yi yakalamadan önce bir cadı olduğunu bilmiyorlarmış… Yani sadece Mağlup Ejder Sırtı’nı ele geçirmek için düzenlenmiş bir komplo mu bu?” diye düşünen Bülbül, kendisini tutamayarak sise girdi ve saklandığı yerden çıkarak konuşan kadına baktı… Kadının üzerinde hiç Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı yoktu… Hatta içindeki büyü gücü parıl parıl parlıyordu!

 

“O bir cadı!” diye geçirdi içinden.

 

Tam o anda da: "Kim var orada?” diye bir anda haykırdı kadın…

 

Hemen sonrasında da Bülbül’e doğru göz kamaştırıcı bir ışık fırlamıştı! 










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr