Bölüm 401: Fjordlar’da Kış

avatar
3258 18

Release That Witch - Bölüm 401: Fjordlar’da Kış



Çevirmen: Lodos 

Uyku Adası, tüm ihtişamıyla Fjord denizinde beklemekteydi...

 

Son yüksek binaların yapımı tamamlandıktan sonra şehrin silueti soluk sarı bir renkte idi. Bulutların arkasına saklanmış batmakta olan güneşin son ışıkları denizden çarparak etrafa güzel renkler saçıyordu. Ama insanın yüzüne yüzüne vuran soğuk rüzgârlar da artık sonbahar olmadığının bir kanıtıydı…

 

“Ve bitti…” diyen Lotus, kulaklarındaki atkıyı kaldırdı: “Mobilya ve yataklar taşındıktan sonra bu yeni evimiz olacak."

 

Durat Kimshoe alkışladı ve: “Aynen öyle! Yarım ayda çok fazla ev inşa edildi. Leydi Tilly’nin abarttığını düşünmüştüm…”

 

“Leydi Tilly asla yalan söylemez.” diye ekledi Breeze.

 

“Gerçekten de öyle…” diyen Durat, çenesini okşadı ve: “Şu anda epey rahatladım. Vatandaşlarımı buraya tekrar yerleştirebilirim. Ah o da ne?” diye sordu.

 

Yeni Ay Kervanı’nın tüccarı, evdeki oluk şeklindeki korkuluk duvarını incelemiş ve eğilerek kafasını deliğe sokmuştu.

 

"Bu, batı bölgesinde öğrendiğim bir ısınma cihazı. Isıtmalı tuğla yatak deniyor adına…” diye açıkladı Lotus: “Mutfağa bağlı ve bu nedenle mutfakta bir ateş yandığında bu yatak da ısınacak. Üstüne tahta koymanız ya da keten veya saman ile örtmeniz halinde bir tezgâh veya yatak olarak da kullanılabiliyor. Özellikle bu mevsim için diğer mobilyalarınızdan çok daha iyi olacaktır."

 

“İlginç bir tasarım…” diyen Durat, Lotus’a baktı: “Seni uzun süreliğine işe almak isteseydim bana kaç altına mal olurdun?”

 

“Nasıl?” diye soran Lotus biraz şaşırmıştı.

 

“Yeni Ay Kervanı’nda çalışmak üzere beni takip et. Benim bölgemde hala daha gelişmemiz birçok çorak bölge var. Yeteneklerin son derece yararlı olacaktır.” diyen Durat ellerini ovuşturuyordu: “Leydi Tilly’nin de izin vermesi halinde ne kadar altın ödemeliyim?”

 

"Üzgünüm… Ayrılmayı hiç düşünmedim ben…”

 

"Oradaki hayatın burada olduğundan çok daha iyi olacak.” diye sözünü kesti Durat: “Benimle aynı yerleşkede yaşarsın. Her gün dört krallığın en iyi yerlerinden gelen en kaliteli şarapların ve zengin mutfağın tadını çıkarırsın. Nereye gidersen git sana eşlik eden görevliler olacak yanında. Birçok insanın hayalini kurduğu bir hayata sahip olursun. Ücret ne kadar fazla olursa olsun karşılarım.”

 

Lotus kaşlarını çatmıştı. Yabancı olduğu bir tutum değildi bu… Ama sanki satın alınıyormuş gibi hissediyordu. Tam sertçe çıkışacaktı ki kolunu çekiştiren Breeze, söze girdi: “Bütün şartlar uysa bile bu kabul edileceği anlamına gelmiyor. Ayrıca anlaşma yapılmadan her iki tarafın da tam onayının alınması gerekir.”

 

"Yani yalnızca para yeterli değil mi? Ben hayatımda böyle bir anlaşma çeşidi görmedim.” diyen Durat, epey hoşnutsuz idi: “Yani o ‘Uyku Büyücüleri’ diye ortaya attığınız şeyle bizimle alay mı ediyorsunuz? Eğer böyle giderseniz kimse size inanmaz ve sizinle iş yapmaz!”

 

“O kadar emin olma!” diye bir cevap geldi Durat’ın arkasından: “Fjordlar’da ya da Dört Krallık’ta sadece bir tane böyle bir kuruluş var. Sen gelmiyorsun diye millet de gelmeyecek değil!”

 

"Kim konuşuyor?” diyen tüccar başını çevirir çevirmez şoka uğramıştı: “Yıldırım efendim!”

 

“Uyku Büyücüleri hakkında bazı düzenlemelere dair birkaç fikrim var. Örneğin; bir sözleşme yapılmadan önce yapılacak görev ve o görevin riskleri konusunda cadının ya da cadıların rızası alınmak zorundadır. Herhangi bir şeye zorlanamazlar.” diyen Yıldırım, gülüyordu: “Bununla ilgili bir sorunun mu var?"

 

"Hayır… Bu kesinlikle çok makul…” diyen Durat'ın yüz ifadesi normale dönmüştü: “Sizin çalışmanıza tekrardan ihtiyacımız olabilir… Bayan Lotus…”

 

Lotus, tüccarın bu tutumundan şaşırmıştı. Gitmesini izledikten sonra Yıldırım’a dönerek: “Teşekkür ederim…” dedi.

 

“Önemli değil, geçiyordum sadece…” diyen Yıldırım güldü: “Sen Leydi Tilly ile batıya gitmedin mi?”

 

“Gitmiştim. Ama sonradan Honey ve Breeze ile döndüm. Uyku Adası için erzak ve ev hazırlamak zorundaymışız.” dedikten sonra kısa bir özet geçti: “Ya siz? Seferinizi tamamladınız mı?”

 

"Hahaha evet… Epey inanılmaz bir yolculuktu.” diyen Yıldırım’ın gözleri deniz hakkında konuşmaya başladığı anda parlamıştı: “Farklı deniz seviyelerinin ilk defa bir araya geldiğini gördüm. Gemimiz sanki uçuyor gibiydi. Dalgalardan oluşan uçurumları bir bir geçtik ama hiç düşmedik! Kendim görmesem böyle bir sahneye asla inanmazdım…”

 

“Farklı deniz seviyeleri mi?” diye mırıldanmıştı Lotus: “Nasıl olabilir ki böyle bir şey? Deniz suyunun dümdüz akması gerekmiyor mu?”

 

“Bunun adını Sealine koydum. Gölge Adaları’nın kuzeydoğusunda kalmakta... Bir uçurumdan bakıldığında görünen o uçsuz bucaksız çizgi gibi. Deniz sanki iki ayrı kısma bölünmüş gibi…” diye anlatan Yıldırım, heyecanlıydı: “Gelecek seferde daha da ileri gitmek için sabırsızlanıyorum!”

 

Gerçekten de Yıldırım, Fjordlar’ın en önde gelen kâşifi lakabını hak ediyordu. Döner dönmez konuştuğu ilk şey batı bölgesindeki kızı değil de maceraları idi. Lotus çaresizce başını salladı.

 

Karanlık çöküp sıcaklık düşmeden Lotus çoktan kendi tuğla yatağına geçmişti. Bu onun için günün en rahatlatıcı anıydı. Bir aydan fazla bir süredir, sadece yeni evler inşa etmekle kalmıyor aynı zamanda diğer cadıların da evlerini yeniliyordu. Etrafına toplanan cadılar ona sürekli Sınır Kasabası hakkında sorular soruyorlardı. İçten içe ona özendikleri çok belliydi...

 

Konuşmanın konusu kuş gagası mantarlarına kaymıştı.

 

Lotus, bu mantarların nasıl hazırlandığından bahsetmeye başladıktan sonra arkadaşlarının ağzı da sulanmaya başlamıştı. Mantarlar biraz tereyağına konup birkaç kez çevriliyor sonra da her iki tarafı da altın kahverengi renginde olana kadar kızartılıyordu. Bir tutam tuzla da tadına doyum olmuyordu.

 

“Bunu yemek istiyorum… Ama aşırı fazla istiyorum…” dedi Gölge: “Bir aydır kurutulmuş balık yemekten her yerim balık koktu.”

 

“Harikaymış…” diye devam etti Molly: “Keşke Leydi Tilly’nin davet ettiği kişi ben olsaymışım…”

 

"Hey, duymadığınız daha da şaşırtıcı şeyler var.” diyen Lotus, kıkırdadı: “Sınır Kasabası’nın banyolarında su doğrudan duvardan çıkıyor ve kullanılan parfümlü sabunlarla vücudunuz çok rahatlıyor ve harika kokuyor.”

 

“Ne?” diye soran Gölge, duyduklarına inanamıyordu.

 

“Hatta ben bir tane parfümlü sabun geri getirdim.” diyen Lotus, dudaklarını kıvırmıştı: “Ama ben kullanmıştım tabii..."

 

“Sen hiçbir şey söyleme… Ben Leydi Tilly’yi batıya kadar takip ettim ama hemen de geri döndüm ve hiçbir şeyin tadını çıkaramadım!” diye homurdandı Breeze.

 

Cadıların bu gevezeliklerini dinleyen Lotus’un aklına aniden bir fikir gelmişti.

 

Acaba gündüz Durat yerine onu uzun vadeli olarak işe almak isteyen kişi Majesteleri Roland olsa Lotus bunu kabul eder miydi?

 

Bir süre düşündükten sonra reddedemeyeceğini fark etmişti.

 

“Aman tanrım! Ne kadar utanç verici!” diye geçirdi içinden Lotus…

 

Yorganının içine sokulmuş halde sağa sola baktı. Neyse ki lamba sönmüştü de kimse onun ne düşündüğünü tahmin edemeyecekti.

 

Ama acaba Leydi Tilly, Majesteleri Roland’ı ne zaman tam olarak kabul edebilecekti?

 

“Sonsuza kadar birlikte kalabilirlerse harika olur…” diye düşünen Lotus, yorganını sıkı sıkıya kavramıştı: “Eğer böyle bir şey olursa bu benim ve cadılar için iyi olur. Çünkü öyle olursa Sınır Kasabası’nda mutlu bir şekilde yaşayabiliriz…”










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr