Bölüm 400: İttifak Antlaşması

avatar
3356 15

Release That Witch - Bölüm 400: İttifak Antlaşması



Çevirmen: Lodos 

Geleneklere göre, diğer krallıklardan gelen haberciler ana salonda karşılanırlardı. Ancak çökmüş kubbenin moloz yığını bütün salonu kaplamıştı ve daha temizlenmesine uzun zaman vardı. Bunları düşünen Timothy, bir kez daha küfretmişti Roland’a…

 

Bir süre düşündükten sonra: “Onları çalışma odama getirin.” dedi. Ne olursa olsun habercileri bodrumda karşılamak hoş olmazdı.

 

Önceden en ufak bir haber bile vermeden Şafak Krallığı’nın neden birden elçi yolladığını anlamamıştı. Diğer iki krallıktan biri olsaydı, kesinlikle bir yardım talebi olurdu sebep... Soylular arasında bir söz vardı: “Yazın görüşen dost; kışın görüşen düşman olur.” 


Şafak Krallığı hariç, tüm krallıklar arasında gerçek olmuştu bu söz… Toprakları küçük olmasına rağmen hiçbir şeyden eksik değillerdi. Her sene parfüm ve kristaller karşılığında Gökhisar’a yüksek miktarda yiyecek ve kıyafet satarlardı.

 

Bir an önce elçilerle görüşmek ve aradan çıkarmak istiyordu. Daha yapacak çok işi vardı çünkü… Çalışma odasına girince iki kişilik elçi heyetinin Sör Bullet ile uzun zamandır beklediğini fark etmişti. Timothy’nin odaya girdiğini görünce ayağa kalkıp selam vermişlerdi: “Şafak Krallığı’nın Kralı, Gökhisar’ın onurlu kralına selamlarını gönderir!”

 

“Biz de kendisine saygılarımızı sunarız…” diyen Timothy dikkatsizce başını salladı: “Buyurun, oturun…”

 

Bir erkek ve bir kadından oluşuyordu elçi grubu... Çok gençlerdi ve birbirlerine çok benziyorlardı. Göğüslerinde takılı sembol boynuzdan bir asa idi ve Timothy, yanlış hatırlamıyorsa bu sembol Luoxi ailesine aitti.

 

“IV. Mia tam olarak ne düşünüyor? Neden bu gençleri göndermiş?” diye geçirdi içinden Timothy. Bu yaştaki soylular genellikle kibirli olurlardı ve müzakerelerde de yaşlılar kadar yetenekli olmazlardı.

 

“İkiniz de Zulu ailesinin bir üyesi misiniz?” diyen Timothy göğüslerini işaret etti: “Bir keresinde Duke Luoxi ile tanışma fırsatı bulmuştum…”

 

“Evet Ekselansları…” diyen genç adam gülümsedi: “Ben Otto Luoxi. Bu da benim kız kardeşim, Belinda Luoxi.”

 

“Bir de kardeşler… E madem öyle; lafı fazla dolandırmasam iyi olur…” diye düşünen Timothy, söze girdi: “Şu anda Şeytan Ayları’nın katliam dönemi… Şafak Krallığı'nın Kralı sizi neden gönderdi? Sanırım ne pamuk, ne kıyafet, ne buğday ne de ekmek kıtlığı çekiyorsunuz, her şeyiniz tamam. Bir felaket ile karşılaşmanız halinde benim sağlayabileceğim yardım da kısıtlı… Kardeşlerimle girdiğim taht savaşı ülkeyi dağıtmış durumda… Ben de çok iyi durumda değilim yani…”

 

“Bu konuda ne kadar üzgün olduğumuzu anlatamam…” diyen Otto, derin bir nefes aldı: “Ancak IV. Mia bizi yardım istemek için göndermedi. Daha tehlikeli bir tehdide cevap vermemiz için yolladı.”

 

Bu sözler Timothy’yi korkutmuştu: “Ne tehdidi?”

 

“Kilise.” dedi Belinda: “Şu anda Kilise’nin ordusu Ebedi Kış ve Kurt Yüreği Krallığı’nı ele geçirmiş durumda. Çok sayıda mülteci de Şafak Krallığı’na yığıldı. Aldığımız bilgilere ve istihbaratlara göre Kilise iğrenç uygulamalara imza atıyor ve soylular arasında alınan angajman ve savaş kurallarını ciddi boyutlarda ihlal ediyor. Direnenler ya asılıyor ya da sürgün ediliyor. Yalnızca bağlılıklarını Kilise’ye yöneltenlerin hayatta kalmalarına izin veriliyor."

 

“Bu yöntemle de soylu sınıfı tamamen ortadan kaldırmayı ve her yeri kendi kontrolleri altına almaya çalışıyorlar.” diye devam etti Otto: “Doğal olarak da IV. Mia Kurt Yüreği Krallığı’nın onların son hedefleri olmayacağını düşünüyor. Her iki krallığımızın da içinde bulunduğu bütün bu kritik durum göz önüne alındığında Kilise’nin önümüzdeki yıl topraklarımıza savaş getirmesi muhtemel. Kralımız birlikte çalışabileceğimizi ve Kilise’ye karşı savaşabileceğimizi umuyor.”

 

“Kurt Yüreği Şehri’nin çoktan ele geçirildiğinden emin misiniz?” diye soran Timothy kaşlarını çatmıştı.

 

“Bin defa eminiz Ekselansları…” diyen elçi kardeşler aynı anda başlarını sallamışlardı.

 

Timothy, Kilise’nin bu saldırgan tavırlarından haberdardı. Sadece bu kadar kısa bir sürede iki krallık ele geçirmelerini beklememişti. Elçilerin söyledikleri doğruysa Kilise’nin gösterdiği güç gerçekten biraz… Korkutucuydu.

 

Elbette, bu konuyu öncelikle İstihbarat Bakanı ile doğrulaması şarttı. Şeytan Ayları’nın ve karın erken gelmesi aradaki yolları kapatmıştı ve uzun bir süre Kurt Yüreği Krallığı’ndan haber alamamıştı.

 

Uzun bir sessizlikten sonra Timothy bir nefes alarak sordu: “Peki plan nedir?”

 

Otto dudaklarını ıslatarak kolunun altından çıkardığı haritayı Timothy’nin önüne yaydı: “Kilise’nin iki krallıktan birine saldırması halinde diğer krallık kuzeye ilerleyerek Kutsal Şehir Hermes’i kuşatacak. Bunu yapmak Kilise’nin saldırısını bastıracak ve onları kuvvetlerini bölmeye zorlayacaktır.”

 

“Bu bir saldırı ve savunma antlaşması mı?”

 

“Aynen öyle Ekselansları…” diye yanıtladı Otto: “İster sizde Soğuk Rüzgâr Bölgesi’ne isterse de bizde Kuzey Kıyısı Bölgesi’ne saldırsınlar; iki taraf da en az bir haftada Hermes’e ulaşabilecek konumda. Ana güçlerimiz bu iki konumda konuşlandırıldığı sürece Kilise geri çekilmeye karar verecektir. Bu savaşın gerçekleşmesini engelleyebilirsek, her iki krallık için de bir nimet olacaktır.”

 

“Eğer böyle olursa Kilise’den hap alamam…” diye düşündü Timothy: “E haplar olmadan Roland’ı nasıl yenerim?”

 

Biraz düşündükten sonra Kilise’nin bu hareketlerine bir önlem alınması gerektiğinin şart olduğunu anlamıştı. Ancak Şafak Krallığı ile bir anlaşmaya varmadan önce ihtiyaç duyduğu hapları almanın ve tüm Gökhisar’ı birleştirmenin gerekli olduğuna inanıyordu.

 

“Bu çok önemli ve hassas bir konu… Karar vermeden önce bakanlarıma danışmam gerekecek. Bu süreçte ikiniz sarayımda misafir olabilirsiniz.”

 

"Elbette Ekselansları."

 

"Sormak istediğim başka bir şey daha var: Ebedi Kış ve Kurt Yüreği Krallıkları’ndaki durumlar hakkında ne biliyorsunuz? Tüm bilgileri mülteciler aracılığı ile mi aldınız?”

 

"Casuslardan da bazı raporlar var. Ama çok değil… Kilise Kırık Diş Kalesi’ni ve Kurt Yüreği Şehri’ni kuşattıktan sonra çevre yollar da kapandı. O yüzden çok fazla haber alamadık.” dedi Otto: “Ama mültecilere göre Kilise kullandığı bir silah sayesinde tek günde Kurt Yüreği Şehri’nin surlarını indirebilmiş…”

 

“Muhtemelen Garcia’daki kar tozuna benzer bir şeydir…” diye düşünen Timothy sordu: “Bu konuda değil de… Daha çok hiç Kara Yelken Filosu ya da Garcia Wimbledon ile alakalı bir şeyler duyup duymadığınızı merak ediyorum…”

 

“Bu…” diyen iki elçi, birbirlerine hızlı birkaç bakış attıktan sonra Belinda söze girdi: “Garcia’nın Kurt Kral ile birlikte kaçtığı esnada Kilise tarafından öldüğünü duyduk.”

 

"Garcia, Kurt Kral ile mi beraberdi?” diye soran Timothy’nin kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu: “Cesedi bulundu mu?”

 

“Bildiğimiz kadarıyla hayır. Ama kaçmış olmaları pek olası değil…”

 

"Gerçekten mi...” diyen Timothy derin bir nefes alarak rahatlamıştı. Ufaktan bir pişmanlık duysa da kış geldiğinden beri duyduğu en iyi haberlerden biriydi bu… Elçilerin doğu söylediğini umuyordu içten içe: “Peki o halde… Siz gidip dinlenebilirsiniz…”

 

Elçiler çıktıktan sonra yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Soğuk bir ses tonuyla mırıldandı: “Duydun mu Roland Wimbledon? Senin de sonun aynı böyle gelecek işte…”










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr