Bölüm 392: Kararlılık

avatar
3312 16

Release That Witch - Bölüm 392: Kararlılık



Çevirmen: Lodos 

Roland gözlerini dört açmıştı: “Ölü kullansak…”

 

"Hayır.” diye araya girdi Agatha: “Tıpkı Şeytanlar’da olduğu gibi et de yaşayan bir cadıdan alınmalı.”

 

Arkasında Bülbül nefesini duydu Roland.

 

"Bu Keşif Topluluğu’nun en önemli sırrıydı. Deney başladıktan kısa bir süre sonra taş kuleden ayrıldım ben… Deney hakkında bildiğim tek şey, zayıf ve yaşlı cadıların kanı Tanrı Gözü’nün İntikamı taşları ile karıştırılarak ölümlü bedenlerine enjekte ediliyor.” diyen Agatha, hafif bir sesle konuşuyordu: “Bulduğunuz defterden yola çıkarsak deney başarılı olmuş olmalı...”

 

"Ne kadar kan gerekiyordu?”

 

“Yarıdan fazla.” diye cevap verdi Agatha: “Kan tek bir kişiden gelmeli. Aksi halde farklı kanların içerdikleri sihirli güçler birbirlerini reddeder ve etkileri büyük ölçüde azalır.” dedikten sonra bir an duraksayıp devam etti: “Tahminin doğruydu. Her deney için bir cadı ölmesi gerekiyor. Ölümlüler zayıflamış büyülü kanların nispeten bozulmuş yapılarından zar zor kurtuluyorlardı. Başlangıçta hayatta kalabilen olmuyordu. Zaten topluluğun pek çok üyesi buna itiraz etmişti. Çünkü ölümlülerin büyülü güç kazanabileceklerine inanmıyorlardı. Şef Alice’in ısrarı olmasaydı bu plan gerçekleştirilemeyebilirdi…”

 

“Ama şimdi Kilise’nin büyük bir Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu var… Tilly'nin bilgilerine göre, 500 ila 1.000 arasında üyeye de sahip.” diyen Roland, kaşlarını çatmıştı.

 

“Defterde kayıtlı orana bakıldığında cadıların en az yarısının öldüğü anlaşılıyor. O insanların o kadar çok cadı toplayabileceklerini pek düşünmüyorum…”

 

Bülbül, kulağına fısıldamıştı: “Yani Kilise, kanlarını boşaltmak ve güçlü olağanüstü savaşçılar yaratmak için mi cadıları yakalayıp büyütüyor?” Roland omzundaki elin gittikçe sıkıldığını hissetmişti: “Lanet olsun! Yüzlerce cadı Kutsal Şehir’de öylesine saçma bir hedef uğruna öldüler ve sonra da Şeytan’ın köleleri olarak mı adlandırıldılar! Böyle cahil bir örgüt, asıl niyeti şeytanlara karşı savaşmak olsa bile yok edilmeli!”

 

“İçin rahat olsun, onları durduracağım!” diye fısıldadı Roland.

 

Agatha çıktıktan sonra Bülbül sisten çıkarak önünde belirdi. Dişlerini sıkarak: “Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nun böyle üretilmesini beklemiyordum! Kilise gerçekten Kutsal Birlik’in devamıysa o Kutsal Birlik’in şefi de bir deli olmalı!”

 

“Haklısın…” diyen Roland, iç çekti: “Şimdi Kilise’nin neden bütün kıtayı dolaşıp yetim ve bebek kızları topladığı anlaşıldı. Sadece büyük bir ordu oluşturmak için malzeme topluyorlarmış. Belki de cadılara Şeytanın köleleri damgasını yapıştırmalarının sebebi de cadılara yaptıkları şeyleri haklı çıkarma çabasıdır…”

 

"...”

 

Bülbül yanıt vermemişti. Ama yüzü öfke doluydu.

 

Roland onun için biraz endişelenmişti. Elini tutarak: “Aklında saçma bir fikir falan yok değil mi?”

 

“Kilise ile tek başıma mı savaşmak gibi falan mı?” diyen Bülbül, başını iki yana salladı: “Ben o kadar aptal değilim. Eğer Kilise yalnızca bir cadı tarafından yıkılabilecek olsaydı şimdiye dek çoktan yıkılmış olması gerekirdi…”

 

Prens biraz rahatlamıştı: “Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nu yaratmanın asıl hedefi güçlerini artırmak… Kilise’nin yetiştirdiği cadılar arasında olağanüstü olanlar kan vermek zorunda değiller. O cadılarla karşı karşıya geldiğimizde sisin içine kaçmak fayda olmayacaktır. En güvenli strateji Birinci Ordu’nun ateşli silahlarla önden girişmesi olur… Düşman kim olursa olsun mermilerim karşında hepsi aynı… Yeni dünya düzeninde cadıların da sıradan insanlar gibi kısıtlama olmaksızın yaşamalarını sağlayacağım!”

 

“Hmm…” diye fısıldayan Bülbül, alnını Roland’ın alnına koydu: “Hepsini yapacağından hiç şüphem yok.”

 

*******************

 

Wendy, Paper’ı Cadı Evi’ne gönderdi ve mutlu bir şekilde kaleye geri döndü.

 

Son zamanlarda, günlerinin çok tatmin edici geçtiğini hissediyordu. Hayatı gayet güzeldi ama bir şeyin eksik olduğunu hissetmişti hep… Paper geldikten sonra bu sorun da çözülmüş gibiydi.

 

“Cadıların daha da fazla uyanış yaşadıkları kış sonunda geldi! Zamanla ilgilenmem gereken daha fazla çocuk olacak!” diye düşünen Wendy, heyecanlanmıştı.

 

Majesteleri’nden duyduğu şarkıyı hafif bir sesle mırıldanıyordu. Odasının kapısını açtığında bir an şok olmuştu.

 

“Tanrım, ne görüyorum ben?” diye düşündü Wendy. Bülbül, masaya oturmuş Temel Doğa Bilimleri isimli kitabı okuyordu!

 

“Majesteleri ile kavga falan mı etti ki?” diye düşünerek öksürdü ve: “Ben geldim…” dedi.

 

Bülbül başını salladı. Yanıt vermemişti. Üstelik yüzü de epey üzgün görünüyordu.

 

Doğru tahmin etmiş olmalıydı…

 

Wendy yanına giderek Bülbül’ün omzunu okşadı ve onu teselli etmeye çalıştı: “Aşk böyledir… Bazen kavga edersiniz. Ama bunlar tuz biber olmalı… Biraz uyu, bir şeyin kalmaz…”

 

“Neden bahsediyorsun sen?” diyen Bülbül, kaşlarını çatmıştı.

 

“Majesteleri ile kavga etmedin mi? Kavgalar geçicidir, umursama…”

 

“Neden onunla kavga edeyim ki?”

 

“Ah… Öyle mi?” diye soran Wendy duraksamıştı: “O zaman neden ders çalışıyorsun ki?”

 

Bülbül içi çekti ve Agatha ile konuştukları şeyleri Wendy’ye anlattı: “Sadece gelecekteki savaşlarda Kilise’yi devirmeye yardımcı olmak için çalışıyorum.”

 

Bülbülün söylediklerini duyan Wendy ciddiyetle başını sallamıştı: “Anlıyorum… Ama Kilise’nin sırf cadıların kanını elde etmek için manastırlar inşa etmesini beklemezdim açıkçası… Zamanında Ashes olmasaydı muhtemelen o manastırda ölmüş olurdum…”

 

"Bülbül haklı. Belki de kaledeki bu rahat ortamdan dolayı gardımı düşürdüm…” diye düşünmeye başlamıştı Wendy: “Hâlbuki düşmanların gelmesi çok yakın… İster Kilise isterse de Şeytanlar olsun... Hiçbirinden gelen tehditler bitmiş değil…”

 

Her ne kadar büyülü gücü yavaş yavaş artsa da savaş becerileri ve rüzgâr yaratma yeteneği Sınır Kasabası’ndan önceki hayatına göre öyle aşırı da artmamıştı. Evrim falan da hiç yaşamamıştı…

 

Gizemli Ay, Sinekkuşu ve Yankı gibi kız kardeşleri aşırı çok çalışıyorlardı. Onlara göre Wendy, epey tembel birisi sayılabilirdi. Büyük bir ablaları olarak Tanrı İradesi Mührü’nde iki taş bile yakamamıştı. Böyle devam etmesi halinde diğer cadılar için değersiz bir ihtiyardan başka bir şey olmazdı.

 

"Haklısın. Benim de çok çalışmam lazım.” diyen Wendy derin bir nefes aldı. O günden itibaren, her gece yatmadan önce iki saat ders çalışmaya karar vermişti.

 

Banyoya gidip hızlıca yıkandı. Odaya geri döndüğünde Bülbül’ün masada uyuyakaldığını görmüştü.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr