Bölüm 387: Veraset

avatar
3072 15

Release That Witch - Bölüm 387: Veraset



Çevirmen: Lodos 

Cadı, konuşmayı bitirir bitirmez salonu terk etmiş ve iki adama açıklamak için zaman bile bırakmamıştı.

 

Roland başını hafifçe çevirdi ve hafif bir sesle: “Neler olduğunu söyleyebilir misin?” diye sordu.

 

Bülbül, kulağına: “İki taraf da doğruyu söylüyor.” dedi.

 

Roland biraz düşündü. Meselenin aslını anlamıştı. Konuşulan şeyin doğru olması şart değildi. Konuşan kişi doğruyu söylediği sürece Bülbül, doğru söylediklerini anlıyordu. Belli ki asıl sıkıntı Eltek Ailesi’nin elindeki kitaplardaydı. Bir şeyler yanlıştı.

 

Roland, Dük Eltek’e dönerek: “Uzun Şarkı’dan o kadar yol gelmişsiniz hemen geri dönmeyin. Ferlin’in evinde birkaç gün kalıp, buraları gezin. Ben Agatha ile konuşup ikna etmeye çalışırım ve belki tekrar konuşursunuz.” dedi.

 

“Öyle mi efenim?” diyen Ferlin, başını eğerek selam verdi.

 

"Bu arada getirdiğiniz büyülü taşlar ve eski kitaplar nerede?”

 

“Gemide 10dan fazla kutu var.”

 

"Harika, hepsini kaleye getirelim o halde.” diyen Roland, başını salladı: “Bence 400 yıldan fazla bir süredir kendisi gibi hayatta kalan eşyalarını görürse biraz yumuşayacaktır.”

 

...

 

Akşam yemeğinden sonra Prens, Agatha'yı ofisine çağırdı.

 

“Dük Eltek'e kendini açıklama şansı vermelisin.” dedikten sonra ona Dük’ün tüm hikâyesini anlattı: “Kâhyan ne yaparsa yapsın, bu adam eşyalarını sana iade etmeye çalışıyor sadece. Hatta atalarının yanlışlarını düzeltmeye çalışıyor bile olabilir.”

 

“Benim kâhyam bu torunlarını kandırmış belli ki. Bana hiçbir şey borçlu falan değiller.” diye homurdandı Agatha: “Ayrıca, cadı aileleri şimdi hiçbir şey ifade etmiyor. Onlar, batı bölgesinin soylularına aitler, değil mi? Eğer onları kabul edersem işler senin için zorlaşır. Çünkü batı bölgesinin tüm otoritesinin sende olması gerekiyor.”

 

Roland, Agatha bu konuyu bile düşündüğü için şok olmuştu. Başını bir gülümsemeyle salladı: “Evet, bu mantıksız değil. Ama sen onları suçluyor gibi de görünmüyorsun.”

 

“400 yıl önce yaşananları doğru düzgün bilmeyen ölümlülere neden öfkeleneyim ki?”

 

Düşünmeye başlamıştı Roland: “Cadı Krallığı’nın gerçek bir üyesi gibi konuşuyor… Ölümlülere dair ya da yeni şeyleri kabul etmeye dair, hep pozitif bir bakış açısı taşıyor. Gerçekten büyük bir maharet bu… Ama Keşif Topluluğu’nda iken aykırı düşünmek çok hoş karşılanmıyor olabilir. Bu yüzden onlar tarafından biraz dışlanmış olması normal…” 

 

“Onlara bir açıklama yapacağım o halde…” diyen Roland, gülümsüyordu: “Eşyalarına bakacak mısın peki?”

 

Agatha gözlerini yuvarladı: “Onlar benim değil, Keşif Topluluğu’nun…”

 

...

 

Tüm kutular kale bodrumuna getirilmişti. Roland, Agatha'nın yanı sıra Tilly, Sylvie ve Anna'yı da çağırmıştı.

 

Kutular Sylvie'nin gözleminde teker teker açılıyordu. On beş kutudan on tanesinde büyülü taşlar vardı. Roland yumruk büyüklüğünde bir kristal aldı: “Hepsinin Tanrı Gözü’nün İntikamı taşlarından dönüştürüldüğünü söyledin. Yani böyle büyük bir taş yaklaşık 200-300 kraliyet altını etmeli…”

 

“200-300 altın mı?” diye soran Agatha, umursamaz bir tavırla konuşmaya başladı: “Büyülü taşlar yalnızca kaos canavarları tarafından üretiliyor. Onların değeri paha biçilemez…”

 

"Bunlar ne tür büyülü taşlar?” diye sordu Tilly: “Taşınmaları pek kolay değil gibi.”

 

"Işık taşları.” diyen Agatha, elini uzatarak Prens’in elindeki taşa koydu ve büyüsünü taşa aktardı. Çok geçmeden bir meşaleden daha fazla ışık çıkıyordu. Kör edici bir ışık çıktığı anda da elini geri çekti: “Bunların yarısından fazlası ışık taşları. Kaos canavarlarının ürettiklerinden hariç bazılarını da şeytan kasabalarına yaptığımız saldırılarda alabilmiştik.”

 

“Büyülü taşlar nasıl farklı boyutlarda yapılabiliyorlar?” diye merakla sordu Anna: “Madem hepsi Tanrı Gözü’nün İntikamı taşlarından dönüştürülmüş durumdalar. O zaman büyü kullanılarak kesilememeleri gerek... Ama bizim karşılaştığımız Tanrı Gözü’nün İntikamı bloğu büyüyle ya da herhangi bir silahla kesilemiyordu.”

 

“Bütün bir blok mu?” diye soran Agatha şaşkına dönmüştü: “Sen bir Tanrı Gözü’nün İntikamı damarından mı bahsediyorsun?”

 

Majesteleri Roland, hazine haritasının hikâyesini açıkladı: “Madenlerin hemen altında. Yüzeyi çok sert, bir çakmaktaşı tüfeği bile en fazla bir iz bırakabilmişti üstünde…”

 

“Anlıyorum…” diyen Agatha, kendini tutamayarak gülümsedi: “Bu haritayı benim kulemi bulmak için kullandınız… Evet. O harita Keşif Topluluğu tarafından çizilmiş ve damarın olduğu yer işaretlenmişti. Bir sonraki Kutsal Şehir olması için…”

 

Hepsi bir ağızdan şaşkınlıkla: “Kutsal Şehir mi?” diye sordular.

 

“Yoksa neden verimli ovalarda yüzlerce şehir varken yalnızca üç tane Kutsal Şehir olsun?” diye gülümsedi Agatha: “Bu sözde Kutsal Şehir’ler Tanrı Gözü’nün İntikamı taşlarının damarları üzerine inşa edilmiştir. Büyü ve büyülü taşlar arasındaki ilişkileri araştırabilmek ve aynı zamanda cadılar arasında yaşanacak çatışmaları önlemek için bu taşlara ihtiyacımız vardı.”

 

“Yani Kuzey Yamaç Bölgesi’nde yeni bir Kutsal Şehir inşa etmeyi mi planlıyordunuz?” diye soran Roland, şaşırmıştı.

 

“Evet. Tanrı İradesi Savaşı’nda bu kadar çabuk yenilmeseydik evet…” diyen Agatha iç çekti: “Geçilmez Dağ sıralarındaki Barbar Sırtı denilen yeri de düşünüyorduk. Şimdi bildiğiniz adıyla Kilise’nin Hermes’i…”

 

“Kilise halen Kutsal Şehir terimini kullanmaya devam ediyor.” diyen Tilly, kaşlarını çatmıştı: “Bu yüzden onların Kutsal Birlik’in devamı, bir nevi torunları olmaları daha mümkün.”

 

Roland içinden: “İyi ki Kilise batı bölgesine kurmamış Kutsal Şehir’i…”  diye geçirerek sessizce rahatladı.

 

“Her neyse…” diye devam etti Agatha: “Tanrı Gözü’nün İntikamı taşı temelde yok edilemez. Bu yüzden kesmek özel bir çözüm gerektiriyor. Cadıların ya da Şeytanların kanını gerektiren bir çözüm…”

 

"Kan mı?” diye soran Sylvie epey şaşırmış gibiydi.

 

"Evet. İhtiyaç duyulan kan miktarı, taşa bağlı.” diyen Agatha, ellerini iki yana açtı: “Kutsal Şehir’de her yetişkin cadının kan verme zorunluluğu vardı. Kan vücuttan ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra büyüsünü kaybedecektir. Bu yüzden yerinde ve hızlı kullanılması gerekir. Her iki üç senede bir yeterli cadılar Kutsal Birlik’in emriyle madenlere gidip kan verirdi. Yakalanan ve esir düşen Şeytanlar da bu amaçla kullanılırlardı.”

 

“Sen de yaptın mı?” diye sordu Anna.

 

“Elbette.” diyen Agatha, başını salladı: “Birlik’in üç lideri bile istisna tutulmazdı bu konuda…”

 

“Ya şeytani canavarlar?” diye sordu Sylvie: “Bazı şeytani melezlerin de büyülü gücü var gibi görünüyor.”

 

Agatha açıklamaya girişti: “Evet. Ama büyülü güç seviyeleri çok düşük. Bu yüzden kanları sadece hâlihazırda parçalanmış taşlarda kullanılabilir. Büyük bir damar üzerinde etkisi olmaz. Tanrı Gözü’nün İntikamı taşları kesildikçe büyüklükleri gibi etki alanları ve sertlikleri de küçülecektir. Mesela insanların yanlarında taşıdıkları taşlar bir çekiçle bile kolayca parçalanabilirler.” 










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr