Bölüm 366: Paper

avatar
3381 18

Release That Witch - Bölüm 366: Paper



Çevirmen Lodos 

Şeytan Ayları’ndaki kar yağışından sonra, Kızıl Su Nehri tüm Batı bölgesinde hala seyahat edilebilecek tek yoldu.

 

Petrov'un daha önce kullandığı küçük yelkenli tekneye kıyasla Aslan Yüreği çok daha genişti. Basit bir mutfak vardı, böylece seyahatler sırasında bile yolcular sıcak yemekler yiyebiliyorlardı.

 

Onun yatak odası doğal olarak Dük’ün yaşadığı kabindeki tek yatak odasıydı. Petrov'un ayaklarının altında yüzen akıntıları ve buz parçalarını görmesine izin veren pencereler vardı.

 

“Lordum, istediğiniz yumurta çorbası.” diye odaya giren şövalye elinde bir kil kavanoz ve bir seramik kâse taşıyordu.

 

“Zahmetin için sağ ol…” dedi Petrov: “İstersen sen de bir kâse iç, için ısınsın…”

 

Majesteleri Roland, diğer dört soylu ailenin tüm şövalyelerini Sınır Kasabası’na aldırdıktan sonra bu soyluların yaptığı ilk şey ailelerini de almaktı. Geride kalan tüm boş topraklar yeni şövalyeler için kullanılmışı ya da direkt olarak soyluların kendileri tarafından ele geçirilmişti.

 

Sadece Hanımeli Ailesi bu savaşta çok fazla kayıp yaşamamıştı. Aslında Uzun Şarkı’da sorumlu olduktan sonra hızla genişlemeyi başarmışları. Şimdi konum olarak diğer dört ailenin üzerindelerdi ve hala tam bir şövalye müfrezesine sahiplerdi. Yanındaki şövalye Seth, bu müfrezenin bir üyesiydi. Gün Işığı kadar iyi tanınmamasına rağmen seçkin genç şövalyelerden biriydi.

 

“Peki Lordum…” diyen şövalye gülümsedi, kavanozun kapağını açtı ve Petrov’a bir kâse çorba koydu: “Lordum, gerçekten bunun iyi olduğunu düşünüyor musunuz?"

 

“Cadıdan mı bahsediyorsun?”

 

“Evet. Kilise yakılmış olsa da, onu yeniden inşa etmek oldukça kolay. Ve Kilise kesinlikle bir gün Batı bölgesine geri dönecektir. Bütün suçu Prens Roland'a atarsanız size bir şey yapamazlar. Ancak, halkın içinde bir cadıyı kurtardınız ve Kilise’nin inananlarını tutukladınız…” diyen Şövalye tereddüt etse de sonrasında: “Bu pek olmadı gibi geldi bana…” dedi.

 

“Eğer yeniden inşa etmek o kadar kolaysa o zaman neden orası hala bir moloz yığını? Kilise bir daha Batı bölgesine geri dönmeyecek.”

 

Seth şaşkın bir şekilde göz kırptı. İkna olmuş görünmüyordu.

 

Yumurta çorbası biraz soğuduktan sonra, Petrov bir yudum aldı ve memnuniyet içinde iç çekti: “İdari bir temsilci olarak benim en önemli görevim üstümün gerçek niyetlerini anlamaktır. Majesteleri Roland’ın niyetleri ise: Eğitimi Uzun Şarkı’da yaymak, yeni Sınır Kasabası askerlerine tecrübe kazandırmak ve açık mesajlar içeren tiyatro oyunları oynatarak Kilise’ye olan inancı ve bağlılığı azaltmak. Ben de onun astı olduğum için onun bu niyetlerine aykırı hareket etmemeliyim. Eğer bunu yapamazsam muhtemelen yerimi başkasıyla değiştirir.” diyen Petrov omuz silkti: “Kilise’nin yeniden inşa edilmesini önlemek bir hayli kolay. Zaten taş ustaları ve marangozların hepsi de uyarılarını almış olmalı. İnananlar kiliseyi kendi başlarına yeniden inşa etmek isteseler bile bunu yapamazlar.”

 

"Ama Kilise…”

 

“Majesteleri Kilise’nin intikamından korkmuyor. Kilise’yi savuşturabileceğinden emin olduğunu söylüyor. Eğer hala Batı bölgesine ayak basabilirlerse bu Prens'in başarısız olduğu anlamına gelir. Eğer yenilirse de zaten artık Uzun Şarkı tahtına oturamam. Bunu anlayabileceğini düşünüyorum.”

 

"Sizce Prens Roland Kilise’nin ordusunu yenebilir mi?” diye sordu Seth.

 

"Kim bilir?” diyen Petrov başını sallayarak gülümsedi: “Bir yıl önce hiç kimse onun Dük Ryan'ın şövalyelerini yenebileceğini düşünmemişti.”


Bunu diyen Petrov, ayağa kalktı ve kavanozu da yanına aldı: “Küçük kızı kontrol edeceğim. Aç olabilir.”

 

...

 

Kızın adı Paper idi.

 

Hiç şüphe yoktu ki sadece bir yetim böyle anlamsız bir isme sahip olabilirdi.

 

Gemiye bindiğinden beri güvertenin altındaki kabinde sessizce beklemişti. Güvenlik nedeniyle Petrov ne olur ne olmaz diyerek ona bir Tanrı Gözü’nün İntikamı madalyonu yerleştirmişti. Her ne kadar Majesteleri cadıların normal insanlar gibi olduğunu iddia etmeye devam etse de olağanüstü güçlere sahip birinin normal insan gibi olabileceğine hala tam olarak inanamıyordu Petrov. En ufak bir yanlış hareket bile birinin yaralanmasıyla sonuçlanabilirdi.

 

"Neden battaniyenin içine girmedin?” diye soran Petrov kabinde asılı duran hamağı işaret etti. Kabin alanı biraz küçüktü. Bu yüzden denizciler genellikle asılı duran hamaklarda uyurlar ve kaba keten battaniyeler kullanırlardı. En rahat şey olmasa da bu battaniye… En azından sıcak tutuyordu.

 

Küçük kız fısıldadı: “Kirletirim diye…”

 

"Denizciler senden daha temiz değiller, merak etme.” diyen Petrov, nispeten kuru bir nokta buldu ve oturdu: “Bu yolculuk üç gün sürüyor. Bunca zaman böyle mi oturacaksın? Sınır Kasabası’na ulaşmadan açlıktan öleceğinden endişeleniyorum.”

 

"Sınır Kasabası mı?” diye soran Paper’ın kafası karışmıştı.

 

Petrov: “Sana söylemedim mi? Cadıların yaşaması için uygun bir yere gidiyorsun.” dedikten sonra kavanozu açtı: “Hadi şu sıcak çorbayı iç ve hamakta yat.”

 

Bu sefer kız reddetmedi. Dilini yakmaktan korkmadan doğrudan tepesine dikti kavanozu. Açlıktan öldüğü belliydi…

 

Petrov başını salladı. Kız bir maymun gibi zayıftı. Saçları kirden keçeleşmiş durumdaydı ve elbiselerinin her yerinde delikler vardı. İlk bakışta Uzun Şarkı’nın yetimlerinden herhangi bir farkı yoktu kısaca…

 

“O seni koruyan çocuk kim?” diye sordu Petrov: “Yetim bir arkadaşın mı?”

 

"Snaketooth… Bize sık sık yemek getirirdi…” diyen Paper, çorbayı bitirdi: “Onu tutuklamayacaksınız değil mi? Bakın ben sizinle geliyorum, o da bir cadı değil…”

 

“Endişelenme, yapmam öyle bir şey.” diyen Petrov gülümsedi. Ama kafası ‘Bize sık sık yemek getirirdi.’ cümlesine takılmıştı. Gecekondularda o çocuk gibi çok az insan olurdu. Genellikle, yiyecek eksikliği insanları birbirlerinden çalmaya iterdi. Zaten hayatta kalmak için mücadele eden insanlar nadiren başkaları hakkında endişelenecek enerjiye sahip olurlardı.

 

Bunları düşünen Petrov devam etti: “Sen 'biz' dedin. Senden başka da cadılar var mıydı?”

 

“Hayır.” diyen Paper, başını salladı: “Diğerleri yetimlerdi.”

 

Bu Petrov'u biraz rahatlatmıştı: “Peki o yaşlı kadının anlattığı hikâye doğru mu? O çatıları temizleme hikâyesi…”

 

"Snaketooth'un fikriydi. Yemek karşılığında çatıdaki karları temizlemeye yardım edebileceğimi söyledi. Böylece kimse aç kalmayacaktı. Tiyatro her zaman cadılar hakkında hikâyeler anlatıyordu. Bu yüzden kimse cadılardan korkmaz diye düşünüyorduk. Bunu yapmaya istekli olduğum sürece bu işten yemek veya para alabilirdik… Snaketooth böyle söylemişti.”

 

"Demek öyle…” diye düşündü Petrov, sırıttı: “Peki, karşılığında yiyecek aldın mı?”

 

“Ee…” diyen Paper, başını eğdi: “Üç çatı temizledim. Bir aile beni kovaladı, diğer ikisi bana yarım somun ekmek ve gözleme verdi. Ancak, dördüncüye geldiğimde…”


O nefret dolu yaşlı kadın çıkmıştı ortaya. Petrov, kızın başını okşadı: “Çorban bitince biraz dinlen. Yemek vakti geldiğinde seni alması için birini gönderirim.”

 

Üç gün sonra Aslan Yüreği, Sınır Kasabası limanına gelmişti.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr