Bölüm 329: Duyuru

avatar
3126 13

Release That Witch - Bölüm 329: Duyuru



Çevirmen: Lodos


Bir anlaşmaya vardıktan sonra Roland boğazını temizledi ve ciddi bir tonla devam etti: “Şimdi Şeytanlar ve kalıntılar ile alakalı bazı bilgiler var.”

 

Tilly'ye Gizli Orman içindeki ve karla kaplı dağın arkasındaki son keşifler hakkında bilgi verdi: “Kuledeki kişiyi Sınır Kasabası’na geri getirmek için Birinci Ordu’yu ve cadıları göndermeyi düşünmüştüm ama vaktinden önce gelen kar her şeyi berbat etti.”

 

“Şeytanın orduları bu kadar yakınımızda ve kalıntılarda da 400 yıldır hayatta kalmış birileri var…” diyen Tilly, epey şaşırmıştı: “Yavaş yavaş bana söylediklerine inanmaya başlıyorum.”

 

Roland, Anna’ya bakarak iki kez öksürdü ve söze girdi: “Gördüklerimizden ve aldığımız tepkilerden dolayı Şeytanların uzun zamandır o dağın arkasında yaşadıklarını düşünüyoruz. Kırmızı sis tarafından kapsanan alanla sınırlı olduklarını ve dört krallığın hepsine genişlememiş olmalarının sebebinin de bu olduğundan şüpheleniyoruz. Yani bence şimdilik Sınır Kasabası için bir tehdit olmayacaklar. Önümüzdeki iki yıl içinde hareketlerini izlemek için kıyıya bir gözlem noktası kuracağım. Kalıntılarda mühürlenmiş kadın konusunda da bence o Kutsal Şehir Taquila ve Kilise’nin yenilgisinin arkasındaki gerçekleri biliyor olabilir…”

 

“Ben de aynı şekilde düşünüyorum.” diyen Tilly, gözlerini kapattı ve bir süre düşündü: “Karadan uzak durarak oraya ulaşmamızın bir imkânı var mı? Belki havadan mesela… Ashes bana sizde bir tür balon olduğunu söyledi."

 

“Onu şimdi, Şeytan Ayları’nın ortasında mı çıkarmak istiyorsun?” diye soran Roland, inanamıyormuş gibiydi: “Sıcak hava balonuna şu anda on kişi binebiliyor. Daha büyük bir balona geçersek belki on beş olur. Ancak ne kadar çok olursak olalım Şeytanlar ile karşılaşmamız halinde ölürüz. Çok tehlikeli olur, çok tehlikeli…”

 

“Sadece Cadı Birliği’ne güveniyorsan gerçekten tehlikeli olabilir.” dedi Tilly: “Ama Shavi ve Ashes burada şu an. Onlarla birlikte tehlikeyi epey azaltabiliriz. Şeytanların attıkları mızrakları Shavi, bariyeriyle engelleyebilir. Ashes da yakın dövüş sayesinde onları yenebilir. Şeytan Ayları’nın daha başlarındayız. Çok güçlü durumda değiller. Yani o kalıntılara gitmek istiyorsanız şimdi tam zamanı.”

 

Roland biraz tereddüt etmişti. Son yaşadıkları o savaştan dolayı epey çekiniyordu. Ama Tilly’nin söyledikleri de çok doğruydu. Sylvie, gözleri sayesinde onları önceden tespit edebilirlerdi. 10-15 metre yüksekte, ağaçların hemen tepesinde uçtukları sürece de sorun olmazdı. Bülbül ve Ashes’ın güçleri sayesinde de yaklaşık on şeytandan oluşan bir gurubu yenebilirlerdi. Aradan kaçanlar olursa da onları da Anna ve Shavi halledebilirlerdi.

 

Bir süre düşünen Roland nihayet konuşmuştu: “Gerçekten gitmek istediğinden emin misin?”

 

“Bunun gizemi çözmek için bir fırsat olabileceğini hissediyorum.” dedi Tilly: “Ama bir yandan da Şeytan Ayları erken başladığı ve deniz hayaletleriyle karşılaştığımız için içimde kötü bir his de var.”

 

Roland'ın kalbi yerinden sıçramıştı. Bu hissi çok iyi biliyordu. Bir şeylerin ters gittiği aşikârdı. Cesaretini toplayarak sordu: “O halde kim gidiyor bu göreve?”

 

Tilly hiç tereddüt etmeden: “Cadı Birliği’nden kimin geleceğini bilemem… Bildiğim tek şey: Ben oraya gidiyorum!” dedi.

 

 

Kar taneleri gri gökyüzünün altında dans ediyorlardı. Mayne ve Tayfun son saldırıyı püskürtmenin verdiği keyifle Hermes’in surlarında dolaşıyorlardı.

 

Kar tanelerinin bir kısmı surların dibindeki siyah kanlara karışarak renginin açılmasını sağlıyordu. Ama elbette bu kan, düşmanların kanıydı. Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu askerleri saflar halinde dizilmişler bir sonraki şeytani canavar dalgasının gelmesini bekliyorlardı.

 

Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’na yardım eden Yargı askerleri Mayne ve Tayfun’u görerek: “Ekselansları!” diye bağırıp selam verdiler. Yüzlerinden gençlik ve narinlik akıyor, gözlerinden ise heyecan ve korku okunuyordu.

 

“Bazıları hala çocuk gibi görünüyor.” diye bir yorumda bulundu Tayfun: “Ben onların yaşlarındayken daha hala bazı soylular için un öğütüyordum.”

 

"Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nun asıl önceliği Yargı Ordusu’nun kalifiye elemanları Kurt Yüreği Şehri’ndeki kalıntıları temizlerken Yeni Kutsal Şehri korumak… Bunların çoğu daha yeni terfi ettiler askerliğe… Daha önce hiç savaş alanında bulunmadılar yani…” diye açıkladı Mayne: “Kar çok erken geldi.”

 

“Kutsal Kitap’ta geçmiyor muydu böyle bir durum?”

 

“Kutsal Kitap da en nihayetinde sadece bir Papa tarafından yazılma… Bu yüzden göz ardı edilecek bazı parçaların olması gayet normal.” dedi piskopos. Buz gibi soğuk sura yaslanmış aşağıdaki ceset yığınını inceliyordu. Sıradan şeytani canavarlar asla böyle dik bir sura tırmanamazlardı. Yani Kutsal Şehri tehdit edebilecek tek şey melez türlerdi. Derin bir nefes alarak söze girdi: “Asıl gitmemiz gereken yönü bildiğimiz sürece sorun yok. Ortaya çıkan şeytan türlerine bakacak olursak yaklaşık bir 10 senemiz var. Dört Krallığı birleştirmek için iki yıl, kalan sekiz yıl da Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nu oluşturmak için kullanılacak. O zamana kadar Kilise’nin on binden fazla kişiden oluşan büyük bir ordusu olmalı… Sağlam surları ve Hermes arazisini kullanarak düşman zayıflayana dek bu konumda kalmalıyız.”

 

“Korkarım o günü görecek kadar yaşamayacağım…”

 

“Yaşla ilgisi yok Ekselansları Tayfun…” dedi Mayne rahatlatıcı bir sesle: “O anı göremeyecek birçok insan var. Allan, Stone ve Liji gibi…”

 

“Ve de Heather…” diye ekledi Tayfun.

 

"Evet… Ve de Heather…” diyen Mayne, başını salladı: “Ama her zaman bizim misyonumuzu sürdürecek insanlar olacaktır.”

 

“Böyle cesaret kırıcı sözler söyleme…” diyen yaşlı adam başını salladı. Sonra da gülümseyerek sordu: “Zero kar tozunun formülüne erişebilmiş mi? Gizli Bölge testlere başlayabildi mi?”

 

“Ölümlülerin oyuncaklarının Kilise’ye bir faydası yok.” diyen Mayne derin bir nefes alarak devam etti: “Kar tozu sayesinde bir grup şeytani canavarı temizlemek mümkün olabilir. Ama bizim gerçek düşmanlarımız cehennemden gelen Şeytanlar… Onların zırhlarını kırmak istiyorsak çok büyük miktarlarda kullanıp, çok yakınlarında kullanmamız şart. Ama Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’nda bunu yapabilecek askerlerimiz yok…”

 

“Çok yazık…” diyen Tayfun, sakalını sıvazladı.

 

Mayne, her kelimeyi vurgulayarak söze girdi: “Şeytanları yenmek istiyorsak oyun oynamak için zamanımız yok. Hayatta kalabilmemizin tek yolu onlarla kafa kafaya yüzleşmek.”

 

Tam o anda gözcü kulesinden bir borazan sesi yükselmişti. Şeytani canavarların istilası geliyordu.

 

“Bir savaş daha olacak anlaşılan… Biz katedrale geri dönelim.” dedi Mayne.

 

“Tamam.” diyen Tayfun, tam geri dönmüştü ki bir borazan sesi daha yükseldi.

 

Woo! Woo!

 

İki uzun ses, yaklaşan şeytani canavar dalgasında çok sayıda melez tür olduğu anlamına geliyordu. Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu büyük bir savaşın eşiğindeydi.

 

“Nasıl bu kadar hızlı başlayabiliyorlar? Daha Şeytan Ayları’nın başındayız…”diye düşündü Mayne.

 

Tam o anda borazan sesi bir kez daha çalmıştı.

 

Woo! Woo!

 

Mayne duyduklarına inanamıyordu. Tayfun’a bakınca onun da kendisi gibi şokta olduğunu gördü. Üç borazan sesi çok acil bir durumun sinyaliydi! Hermes’in hayatta kalmasının tehlikede olduğu çok acil bir durum! Son seferde şeytani canavarlar surlara kadar dayandıklarında bile böyle olmamıştı.

 

Gözcü ne görmüştü? Neyse ki; Mayne’in bu soruya cevap alması çok uzun sürmemişti.

 

Şeytani canavarların kara siluetleri arasında iki devasa canavar yürüyordu. Dört kalın dişleri, dört ayakları ve iki de elleri vardı. Vücutları zifiri siyahlıkta bir kürkle kaplıydı. Sadece bir ayakları bir melez canavar büyüklüğündeydi. Sanki iki devasa kale yürümeye başlamış gibiydi. Attıkları her adımda ayaklarının altındaki toprak titriyordu. Denk gelen şeytani canavarlar ise bir çerez gibi eziliyorlardı o ayakların altında…

 

Kutsal kitapta onlardan birkaç farklı şekilde bahsediliyordu: Ölümün Habercisi, Cehennemin Kâbusu ya da Şeytan’ın dişleri gibi birkaç farklı isim vardı. Ama Mayne'in en çok korktuğu şey o korkunç görünüşleri değil, temsil ettikleri şeydi.

 

“Neden?” 

 

Her bir karışını korku kaplayan Mayne’in zihninde bu soru yankılanıyordu: “Neden?” 

 

Felaketlerin başlamasına beş yıl kala ortaya çıkması gereken bu canavarlar neden şimdi buradaydılar?










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr