Bölüm 314: Yokoluş

avatar
2807 9

Release That Witch - Bölüm 314: Yokoluş



Çevirmen: Lodos


Garcia ilk defa bir olağanüstü ile karşılaşıyordu…

 

Elindeki silah sadece sıradan bir kılıçtı. Ancak her hareketi Garcia’nın ruhunun parçalarını emiyor gibiydi. Kalkanına yağmur gibi yağan her darbe bir savaş çekicinden çıkmış gibi güçlüydü. İki ya da üç darbeden sonra Garcia daha fazla dayanamadı ve çenesinin altından bir darbe yedi.

 

Tekrar vücut bulan Garcia, savunmayı terk ederek atağa geçti. Hemen önünde bir mancınık belirdi. Tetiği çekti. Mancınıktan fırlayan şey mızrak değildi, birkaç kavanoz siyah suydu. İçgüdüsel olarak tepki gösteren sıfır kavanozları ikiye ayırdı. Kavanozların içindeki ateş kristalleri havayla temas ettikleri anda yandılar ve bir bölgeyi ateşler içinde bıraktılar.

 

Ancak, bunun işe yarayacağı kesin değildi. Sonuçta Zero, sıradan bir insandan kat kat hızlı olduğu için Garcia mancınığı hareket ettirmeden ona saldırabilirdi. Garcia’nın aklına mızraklı bir duvarla Zero’yu kısıtlamak gelmişti. Buna ek olarak göletin yanındaki çiçekleri de kar tozu bombalarına çevirerek tuzaklar kurmuştu.

 

Bu şekilde Garcia, Zero’yu birkaç kez daha öldürdükten sonra nefesinin ağırlaştığını hissetti. Terliyor ve başı dönüyordu. Ayakta duramayacak gibiydi.

 

Tekrar doğan safkan: “Aferin…” dedi. Garcia'nın zayıflığından faydalanmak yerine onu alkışlıyordu: “Tüm bunları yapabilmen beklentilerimi aşıyor. Ancak, sana söylemeyi unuttuğum bir şey var: Bilincini bu dünyadaki çevreyi ve mekânı değiştirmek için kullanabilsen de tamamen yeni şeyler ortaya çıkarmak çok daha büyük miktarda enerji tüketecektir... Şimdiden vücudunu ele geçiren yorgunluğu hissediyor gibisin… Kim bilir? Belki de bir sonraki ölüşünde sonsuz bir uykuya dalacaksın.”

 

Garcia zar zor nefes alarak: “Yanarken attığın çığlıkları unutmuş olamazsın. Sen de benden çok dayanamayacaksın.”

 

"..."

 

Bir anlık sessizlikten sonra Zero: “Safkan olduğumdan beri Kilise yeteneklerimi geliştirmek için bana çok destek verdi. Bilgimi arttırdılar, dövüş öğrettiler. Hatta yeteneğim gelişsin diye Yargı askerlerini absorbe etmeme bile izin verdiler. Bu askerler kendilerini feda edeceklerini bile bile, ruhların savaş alanına seve seve girdiler. Burada, Bilinç Dünyası’nda yaşam ve ölüm mücadeleleri sayesinde becerilerimi geliştirdiler. Tüm içgörülerini ve deneyimlerini bana iletmeden önce ölümlerini kabul ettikleri konusunda bana güven verdiler.” dedi.

 

Garcia, Zero’nun sözünü kesmedi. Bir molaya ihtiyacı vardı.

 

"Bir olağanüstü absorbe ettim. Gücü çok etkileyiciydi. Neredeyse kaybediyordum ona karşı. Ama sonunda, şeytanın silahlarına dayandım ve ondan her şeyi aldım. Gerçekte o cadıların büyülerini kullanamam. Ama Bilinç Dünyası’nda bu, sorun olmaz benim için. Son iki yüz yılda absorbe ettiğim insan sayısını bile hatırlayamıyorum. Ama beni tehdit edebilecek sadece birkaç kişi oldu. Hayatlarında yaşadıkları tüm acılar, mutluluklar, üzüntüler ve zevkler kendi kişisel deneyimimin bir parçası oldu...” diyen Zero, bir an duraksadı ve devam etti: “Ölümleri de dâhil olmak üzere…”

 

“Bana tam olarak ne anlatmak istiyorsun?" diye tedbirli bir şekilde sordu Garcia.

 

“Aramızdaki farkı…” diyen Zero, sakin bir sesle konuşuyordu: “Şimdiye dek içimde barınan bunca ruh irademi eşsizleştirdi. Atlatabileceğim ölüm sayısını bilmek istiyorsan… İşte söylüyorum: En az yüzlerce daha…”

 

“Gerçekten mi? Tam olarak hesaplasak mı ki?” diye alay eden Garcia, içten içe çökmüştü. Zero, blöf yapıyor gibi görünmüyordu. Düşünmeye başladı: “Gerçekten çok profesyonel. Daha güçlü silahlar kullanmam gerek… Tecrübeli bir süper cadıyı bile kolayca öldürebilecek ne düşünebilirim?”

 

“Ruh savaşı, kimin daha fazla hayal gücüne sahip olduğuna karar verilen bir yarışma değil.” dedi Zero. Sanki Garcia’nın içini okumuştu: “Ne kendini kılıç ve mızraklara karşı korunabilir hale getirebilirsin ne de eski zamanlardaki efsanelerde anlatılan cenneti ve dünyayı yok eden silahları oluşturabilirsin. Sadece gördüğün şeyleri yansıtabilirsin.”

 

 

Garcia: “O zaman bütün bahçeyi kar tozu ile kaplayacağım, sen de buna engel olamayacaksın.” dedi soğuk bir şekilde: “Ben ölsem bile, en azından seni de benimle birlikte sürükleyeceğim!”

 

“Beni öldürmek çok da önemli bir şey değil ki…"diyen safkan Garcia’ya acıyarak baktı: “O halde sana Kilise’nin gerçek gücünü biraz göstereyim...”

 

Aniden Zero’nun arkasında kırmızı bir ışık belirdi ve vahşi görünümlü bir savaş arabasına dönüşüverdi. Öyle büyüktü ki bahçe duvarlarına çarptı. Kurt Kral’ın kişisel muhafızlarından biri tarafından verilen rapordaki şeye benziyordu: Surları yerle bir eden daha önce hiç görülmemiş bir tür mancınık.

 

Sonra yüksek bir uğultu duyuldu.

 

Kalın ve sağlam mızrak Garcia'nın kurduğu engelleri kırarak onu da ikiye bölmekten çekinmedi. Arkaya doğru uçarken kendi organlarını ve etrafa dağılan kanlarını görebiliyordu.

 

Sürekli iyileşiyordu. Ama sürekli de mızrak yiyordu Garcia. Kar tozu oluşturup saldırmak için bile zamanı yoktu. Acı altında, bilinci yavaş yavaş bulanıklaştı. Dünya titremeye başladı, gökyüzünde çatlaklar oluştu. Şimşekler çaktı ve sonunda bahçe de patladı.

 

“Güçlü bir irade sadece yenilgiyi geciktirebilir. Sonucu değiştiremez. Gözlerini şimdi kapat.” dedi Zero: “Yeterince uzun süre dayandın. Huzur içinde uyu artık.”

 

Zero’nun konuşması kesildiği anda da bütün dünya parçalanmıştı…

 

 

“Bitti mi?" diyen Isabella dudaklarını kıvırdı: “Bir anda olup bitmesi gerekmiyor muydu? Zaten orijinal görünümüne geri döndün. Ama uzunca bir süre hiçbir şey olmayınca... Bu sefer gerçekten başarısız olduğunu düşündüm.”

 

“Hafızasında büyüleyici şeyler buldum." diyen Zero gözlerini açtı: “Bu düşünce tarzı biraz etkiledi beni…”

 

"Oh? Hala etkileyen şeyler var mı seni?" dedi Isabella: “Bu garip simya tozunu öğrenmiş olman lazım o zaman…”

 

“Eh, adı kar tozuymuş. Epey de basit bir malzeme. Gerekli tüm bileşenler atölyelerdeki en yaygın şeyler…”

 

“O halde hadi geri dönelim. O’Brian Hazretleri’nin verdiği her görevi tamamlamış olduk." diyen Isabella yere tükürdü: “Bu savaş en az üç-dört gün daha devam edecek. Ancak şimdi onlara rehberlik edecek bir lider olmadan geride kalan birlikler Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nu hiç zorlamayacak.”

 

“Gidelim.” diyen Zero, başını salladı.

 

“Bir saniye dur…” diye seslendi Isabella.

 

“Ne oldu?”

 

“Bir yanılsama mı bu gördüğüm? Dış görünüşünde bir değişiklik yok… Ama neden açık kırmızı gözlerinde farklı bir şeyler var?” diye düşünen Isabella dikkatle arkadaşını süzdü. Sonra da: “Tamam, tamam. Yok bir şey.” dedi: “Sanırım biraz fazla düşünüyorum.”





 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr