Bölüm 302: Yaklaşan Savaşın Ayak Sesleri

avatar
2977 7

Release That Witch - Bölüm 302: Yaklaşan Savaşın Ayak Sesleri


 

Çevirmen: Lodos 

Ebedi Kış Krallığı sarayındaki şöminede alevler titreşiyordu.

 

Gökhisar’a kıyasla mevsim konusunda epey değişiklikler vardı. Burada yazlar çok kısaydı. Sonbaharlar ise yalnızca şiddetli kış öncesi bir geçiş gibiydi. Yazlık kışlık kıyafetleri değiştirecek kadar bile zaman yoktu yani.

 

Omuzlarından sarkan tilki kürküyle tahtta oturuyordu Garcia Wimbledon. Soyluların şikâyet ve isteklerini dinliyordu.

 

Sarayı sevmemişti Garcia. Sütunlar, duvarlar ve her yere beyaz taşlarla kaplanmıştı. Öylesine de cilalanmışlardı sanki buz gibi görünüyorlardı. Oturduğu yerde iki kat minder olsa da yine de biraz üşüyor gibi hissediyordu.

 

Bu kale buzdağı gibiydi, çok rahatsız ediciydi! Durumlar biraz yatışsın diye beklemeyi sonra da bütün o sütunları falan yıkıp yerine siyah mermerler getirmeyi düşünüyordu.

 

“Umarım benim için adaleti sağlarsınız Ekselansları!” dedi çatık kaşlı bir soylu.

 

Bunu demeden önce de çok konuşmuştu bu adam, birkaç kelime yeterli olurdu oysaki… Kilise, Ebedi Kış Krallığı’nı ele geçirdiği sırada soylulardan ‘günah’ işlemiş olanları cezalandırıyordu. Çoğu darağacında sallandırılmıştı. Bu şanslı adamın ise sadece mallarına el konulup halka dağıtılmıştı.

 

“İsteğini anlıyorum. Özel mülk yağmalanamaz.” diyen Garcia bir süre düşündü ve: “Ama istediğin miktar biraz fazla. Son beş yıla dair gelirlerinin ve harcamalarının defterini bana getirebilirsen bir kısmını sana geri verebilirim.”

 

“Ama benim evimi de aldılar. Korkarım o kayıtlar da evdeydi…”

 

“O zaman sadece önceki unvanına göre sana ödeme yapabilirim.” diye araya girdi Garcia: “Etrafına bir bak. Buradaki bütün soylular aynı sorunla karşı karşıya. Eğer sana fazla verirsem onlara az vermem gerekir. Bunu da yapamam.”

 

Etrafındaki soyluların ona baktıklarını gören soylu, çekilerek eğildi ve: “O halde lütfen standartlara göre ödeme yapmanızı rica ederim Ekselansları. Teşekkür ederim.”

 

“Harika.” diyen Garcia, gülümsedi ve emretti: “Sıradaki gelsin.”

 

“Saygılarımı sunarım Ekselansları.” diyen ak saçlı yaşlı bir adam kalabalıktan öne çıktı. Göğsüne asılı olan ailesinin sembolü olan gümüş balıkçıl broşundaydı bir eli.

 

“Marquis Bodo… Hatırladığım kadarıyla Kilise sizin bölgenize saldırmamıştı.”

 

“Evet, bu doğru.” diye başını salladı yaşlı adam: “İstemediklerinden değil, yapamadılar sadece… Batık Kar Sırtı’na saldırmak öyle herkesin harcı değildir. Şövalyelerim rahatlıkla püskürttüler o haydutları. Ama çocuğum o kadar şanslı değildi. Baskın olduğunu gün sarayda Kraliçe’yi koruma görevindeydi. Yalnızca Kilise tarafından öldürülmekle kalmadı, bedeni şehir kapısına da asıldı. Siz buraya gelene kadar da öyle kaldı.”

 

“Bu kesinlikle üzücü bir hikâye.” diyen Garcia’nın yüzü düşmüştü. Sordu: “Peki, isteğiniz nedir?”

 

“Onu öldüren adamın adı ‘Kasap’ imiş. Geride kalan asilerin başında o varmış. Kuzeyimizdeki Geçilmez Dağ sıralarında ikamet ediyorlarmış. Çocuğum için intikam istiyorum.”

 

“En baştan beri kontrolümde çok fazla asker yok. Elimde olanlar da sorun çıkmaması için devriye geziyorlar ya da saldırıya uğramamamız için surlarda nöbet tutuyorlar. Birliklerimi yüz tane haydutu bulmaları için bölüp risk alamam.” diyen Garcia, pişmanlık içinde başını salladı: “Dahası kış başlayınca her yer karla kaplanacak. O askerlere takviye göndermemiz de zor olur. Zaten o haydutlar er geç soğuktan donup öleceklerdir, merak etmeyin.”

 

“Hayatımın geri kalanında huzur bulabilmem için yapmam gereken tek şey oğlumun katilinin başını kılıcımla almam. O haydutları aramak için asker yollamanızı istemiyorum. Dağın eteklerinde bir sürü mağara var, muhtemelen oralara saklanmışlardır. Çoğu mağaranın girişi çok küçük, bir de taşla tıkamışlarsa şövalyelerin onlara saldırması cidden çok zor olur. Benim tek umudum o patlamalar yapabilen simya malzemesinden biraz da bana vermeniz… Gerisini ben hallederim.”

 

Kar tozu mu istiyordu yani? Garcia kaşlarını çatmıştı. O şey çok güçlüydü. Savaşların seyrini değiştirebilen bir şeyi öyle sağa sola dağıtamazdı.

 

Tam reddetmek için ağzını açacaktı ki yaşlı adam söze girdi: “Eğer bu isteğimi yerine getirirseniz kaleye geri dönüp seve seve size hizmet ederim. Gümüş Balıkçıl Hanesi sizi sonuna kadar destekleyecektir.”

 

Bu cümleyi duyan Garcia, sözlerini yuttu. Kilise eski Kraliçe’yi infaz etmiş ve bazı önemli bakanları da öldürmüştü. Marquis Bodo onun Başbakanı olursa bütün soylular onu takip ederdi. Çok kolaylıklar da sağlayabilirdi.

 

Garcia bir süre düşündü ve: “Bu istek makul bir istek.” dedi. Bir an duraksadıktan sonra: “Ama direkt senin eline veremem öylece bu simya tozunu. Mağaraları patlatırken sorun olmaması için yanında bir de simyacı göndereceğim.”

 

 

Toplantılar bittikten sonra Garcia odasına döndü. Ryan, bir bardak şarapla onu bekliyordu: “Zahmetleriniz için teşekkür ederim Ekselansları. Soyluların hepsini hallettiniz. Kurt Kralı’na güvenmesek dahi en azından Ebedi Kış Krallığı’nı yavaş yavaş elimize alabiliriz.”

 

“Kilise olmadığı sürece evet.” diyen Kraliçe, omuz silkti.

 

“Ha bir de Kurt Yüreği Krallığı’ndan sizin için bir mektup geldi.” diye bilgi verdi Ryan. Cebinden zarfı çıkarıp uzattı: “Toplantı esnasında sizi rahatsız etmek istememiştim.”

 

Garcia zarfı açtı, mektubu çıkardı ve dikkatle okumaya başladı.

 

“Kötü mü haberler?”

 

Garcia alçak bir sesle: “Kilise tekrar bir birlik yollamış. Her yeri almışlar. Başkente, Kurt Yüreği şehrine doğru ilerliyorlarmış. Savunma hatlarını hiç zorlanmadan geçiyorlarmış.”

 

“Ne?” diyen Ryan şaşırmıştı: “Yeni Kutsal Şehir’i hiç düşünmeden yola çıktıklarını söylemeyin bana…”

 

Kaşlarını çatan Garcia, masaya oturdu.

 

Kilise ile savaşlarının bitmediğini biliyordu. Ama bu kadar da hızlı hareket etmelerini beklemiyordu. Savaş için bir sonraki bahara kadar bekleselerdi Garcia, hazırlıklarını tamamlayabilecekti. Ama düşmanın onu rahat bırakası yoktu. Ve eğer Kurt Kralı’nın yardım çağrısına cevap vermezse kendisinin sonunun gelmesi de yakındı.

 

Ama bu kriz, fırsata çevrilebilecek de bir krizdi.

 

Eğer Kilise’nin bütün birliklerini Kurt Yüreği Krallığı’nın dış surlarında tüketmesini sağlayabilirse kış gelip şeytani canavarlar ortaya çıktığında Kilise, Hermes’te büyük sıkıntı çekerdi.

 

Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu’nu göndermiş olabilirlerdi. Ve Garcia’nın elinde kar tozu, sönmesi zor siyah sıvı ve en önemlisi de Kurt Yüreği Krallığı’nın surları gibi güçlü silahlar vardı. Bütün bunlarla Kilise’ye epey kayıp yaşatacağından emindi.

 

Bütün bunları düşünen Garcia emretti: “Emirlerimi iletin, Kara Yelken Filosu savaşa hazır olsun! Bu sene kışı Kurt Yüreği Krallığı’nda geçireceğiz!”

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr