Bölüm 299: Haber ve Haberci

avatar
2940 6

Release That Witch - Bölüm 299: Haber ve Haberci


 

Çevirmen: Lodos

Gökhisar/Kral Şehri’nin iç şehrindeki bir malikâne…

 

O gün istihbarat değişim günüydü. Oturma odasındaki kanepeye oturmuş olan Theo, ‘Silindir’ grubunun diğer elemanlarının gelmesini bekliyordu. Sonbaharın başlangıcından beri iç şehir ve dış şehir arasındaki kapıların kapanması erkene çekilmişti. Bu yüzden onlar da buluşmalarını öğleden sonraya çekmişti.

 

Her zaman olduğu gibi ilk gelen yine Hill Fawkes olmuştu.

 

Üstünde mavi yakasız bir kadife pardösü ve beyaz bir kravat vardı. Ayaklarına ise gri mokasenler geçirmişti. Tam bir aristokrat gibi görünüyordu. Selam verdikten sonra kolunun altına sıkıştırdığı “Kraliyet Tarihi’ndeki Toplumsal Gelenekler” isimli kitabı Theo’ya uzattı. Theo kitabı aldı ve: “Bitirdin mi?” diye sordu.

 

“Evet.” diye başını salladı. Sonra bir an tereddüt etse de sormaya karar verdi: “Bana güreş, dövüş… Suikast taktikleri falan öğretmeyecek misiniz?”

 

“Neden?”

 

“Salgın esnasında beni eğitip iyi bir casus yapacağınızı söylemiştiniz.” diyen Hill başını kaşıdı: “Ama şimdiye dek sadece bu garip kitapları verdiniz.”

 

“Bu kitaptan mı bahsediyorsun?” diye soran Theo şarap kadehine iki parça buz attı ve konuşmaya devam etti: “Bu garip bir kitap değil. İçinde soyluların kökenleri, armaları, gelenekleri ve adetleri yazılı. Krallıktaki her bölgenin en ince ayrıntısına kadar özellikleri yazılı. Bir casus olarak istihbaratın değerli olup olduğunu anlayabilmen için bilgilenmen lazım. Dövüş ve suikast mı?” diyen Theo gülümsedi: “Ben senin bir yerlere sızman ya da bir düşman bölgesine dalıp bilgi toplamanı istemeyeceğim ki… Öyle bir görev hem çok tehlikeli hem de çok zaman alır. İstihbaratı olanlara rüşvet verirsek bilgiyi vakit kaybetmeden edinmiş oluruz.”

 

“Ama herkesi satın alamazsın ki.” diye cevap verdi Hill.

 

“Tamamen haksız değilsin. Ama öyle işler yapmak sanıldığı kadar kolay değil. En az beş-on sene çalışman gerekir.” diyen Theo şarabından bir yudum aldıktan sonra: “İyi bir casusta olması gereken iki yetenek vardır. İstihbaratı iyi ayırt etmek ve kendini gizli tutmak. Sana bu kitabı okutmamın sebebi kültürünü ve bilgilerini artırman… İkinci konuda da zaten eski bir akrobasi grubu üyesi olduğun için benden çok daha fazla deneyimlisin. Örneğin bugün giydiğin kıyafetler; harika!”

 

“…” Hill Fawkes bunları düşünürken ekibin geri kalanı da gelmişti.

 

“Herkes burada efendim.”

 

“O halde başlıyoruz.” diyen Theo kadehi kenara koydu ve bir defter çıkardı: “İlk kim başlıyor?”

 

“İlk ben başlayayım efendim.” dedi Rocky Mountain. Aralarındaki en güçlü ve en kalıplı olan oydu: “Doğudaki kampa toplanan yeni bir grup insan var.”

 

Bu beklenmedik haber Theo’yu biraz rahatsız etmişti. İlk haberin kötü olmasını beklemiyordu. Timothy, askerlerinin yarısından fazlasını kaybettiği için Kral Şehri’nin eteklerine asker kampı kurmuştu. Bütün mülteciler, suçlular, sokak fareleri ve diğerleri savaşa gitmeden önce burada toplanıyorlardı. Sınır Kasabası’na adam yollayalı bir ayı biraz geçmişti. Ama şimdiden yeni asker mi alıyorlardı?

 

“Sayıları nedir?”

 

“200-300 civarı. Çoğu da kuzey bölgelerinden geliyor. Bir iki tane de Kan Yelkenleri’ne bağlı sokak faresi var sanırım. Eskisi kadar fazla değil gitmek isteyen fareler.”

 

“Gözün üstlerinde olsun. Sayıları 2000i geçer geçmez bana haber ver.” diye emretti Theo.

 

“Emredersiniz efendim.”

 

Bu insanların tek bir kullanım amaçları vardı: Hap dağıtılarak savaş alanında ölmelerini sağlamak. Şu anda Garcia, kuzeye gitmişti. Yani Gökhisar’ın güneyinde Timothy’ye karşı olan bir kuvvet yoktu. Bu yüzden Timothy’nin Roland’a saldırmaya devam edeceğinden hiç şüphe yoktu. Bu bilgiyi mümkün olduğunca çabuk bir şekilde Sınır Kasabası’na yollamalıydı.

 

“İkinci konuşacak kişi naçizane bu mütevazı Palyaço’dur. Bu refakatçiniz bazı istihbaratlar taşımakta. Alkolün etkisiyle sarf edilen bazı önemli kelimeler ve cümleler…” diye abartılı bir tavırla konuşuyordu Palyaço: “Doğruluğunu yanlışlığını tam olarak kesinleştiremedim. Lakin hangi tüccarla görüşsem bunları söyledi. Aldığım bilgilere göre Garcia Wimbledon’un Kara Yelken Filosu, Ebedi Kış Krallığı’nda görülmüş. Kilise’ye saldırarak Kurt Yüreği Krallığı’nın kuşatmasını da rahatlatmışlar. Tüccarların hepsi kış gelmeden oraya giderek mal satmayı düşünüyorlar.”

 

Berrak Su Kraliçesi gerçekten de Ebedi Kış Krallığı’na mı gitmişti? Bu bilgi biraz garip gelmişti Theo’ya. Bu bilgi, Garcia’nın taht yarışından çekildiğine dair bir işaretti: “Hepsi bu kadar mı?”

 

“Bu konuda bahsi geçen mekânların Gökhisar’a uzak olduğunu ve bu nedenle bundan sonraki zamanlarda daha değerli bilgilerle karşınıza geleceğimi belirtmek isterim.”

 

Hill iki kez öksürerek söze girdi: “Efendim verdiğiniz göreve dair birkaç ipucu buldum. Timothy, iç şehire bir laboratuvar açarak içine çok sayıda kil ustası yerleştirmiş. Sürekli büyük miktarlarda güherçile giriyor oraya. Güherçilenin ne amaçla kullanıldığını öğrenemedik. Çok sıkı bir koruma var.”

 

“Öyle mi?” diyen Theo şaşırmıştı: “O güherçileleri oraya götürüyorlar demek…”

 

“Aynen öyle.” diye onayladı Hill: “O güherçile arabalarının birini bizzat ben takip ettim.”

 

Bu kesinlikle çok değerli bir bilgiydi. Theo, Majesteleri Roland’ın yanında kaldığı zamanlardan dolayı ürettikleri barutun ana maddesinin güherçile olduğunu biliyordu. Timothy’nin çok miktarda güherçile aldığını fark edince Hill’i yollayarak olayın araştırılmasını sağlamıştı. Şimdi öğrendiği bilgiden de Timothy’nin barut ile ilgilendiği anlaşılıyordu. Bu doğu kampı hakkındaki istihbarattan daha önemliydi.

 

“Aferin.” diye tebrik etti Theo.

 

 

Toplantı bittikten sonra herkes birer birer malikâneyi terk etti.

 

Hill çıkmadan hemen önce döndü ve: “Efendim, bütün bunları yaparak Timothy’yi tahttan indirebilecek miyiz?” diye sordu.

 

“Elbette.” diye cevapladı Theo: “Majesteleri Roland’ın yolladığı mektubu görmedin mi? Timothy’nin tahtı çoktan sallantıda.”

 

O akşam Giz Hanı’na giden Theo beklemediği bir yüz görmüştü: Sean.

 

Tıpkı kendisi gibi Sean da Majesteleri’nin kişisel muhafızlarındandı.

 

İkinci kattaki odaya çıkıp biraz sohbet ettikten sonra Theo perdeleri kapattı ve fısıldayarak: “Nerede kaldığımı nasıl buldun?” diye sordu.

 

“Majesteleri Bayan Margaret’e vermem için bir mektup verdi. Ondan da senin nerede olduğunu öğrenmemi istedi.”

 

“Yeni bir görevimiz mi var?”

 

“Bir görev değil. Bir hediye.” dedi Sean. Gülümseyerek cama doğru gitti. Camı biraz açarak bir ıslık çaldı. Çok geçmemişti ki bej renkli kuşlar içeri uçarak masanın üstüne kondular. Hepsi biraz buğday yeyince sakinleştiler.

 

Theo ilk defa bu kadar zeki kuşlar görüyordu: “Bu...”

 

“Bunlar bir cadının eğittiği haberci kuşlar.” diye açıkladı Sean. Kuşlardan birinin başını okşuyordu: “Tek bir kelimenle kuşlara verdiğin mektup Majesteleri’ne ulaşacaktır. Eğer her şey yolunda giderse bir gün geçmeden de cevabını alacaksın.”

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr