Bölüm 297: Yanan Kalp

avatar
2949 8

Release That Witch - Bölüm 297: Yanan Kalp


 

Çevirmen: Lodos 

Roland gözlerini açtı. Yumuşak bir yatakta yatıyordu. Tanıdık bir tavan gördü. Her şeyi hatırlıyor gibiydi.

 

Burası onun yatak odasıydı…

 

Başını ve omuzlarını çevirdi. İki omzu da gayet iyi durumdaydı. Ellerini hareket ettirmeye çalıştığında da hiçbir sorunla karşılaşmadı.

 

Sanki bir rüyadan uyanmıştı.

 

Ama bir şekilde de bütün o araştırma ekibinin ve Şeytanların saldırısının falan gerçek olduğunu da hatırlıyordu! Ama şu an sağlıklı bir şekilde yatak odasında yatıyor olması Şeytanlardan kurtulduklarının ve güvenle kaleye döndüklerinin bir işaretiydi.

 

Ama acaba cadıların hepsi sağ salim dönebilmişler miydi?

 

Bunu düşünen Roland’ın kalbi ağırlaştı. Kendini kaldırmaya çalıştı. Ama yara aldığı omzundan felaket bir güçsüzlük yayıldı omzuna. Tam birilerini çağırmak için ağzını açacaktı ki yatağın dibindeki duvara yaslanmış oturan cadıları gördü. Anna, Bülbül, Nana, Şimşek ve Maggie vardı. Hepsi başını birbirinin omzuna koymuştu. Gözleri kapalıydı ve hafif hafif nefes alıyorlardı. Uykuya dalmışlardı sanki.

 

Roland hafifçe perdenin kenarını açtı. Sabah güneşinin ışıltıları yaladı yüzünü.

 

“Uyandın mı?”

 

Başını çevirince çoktan uyanmış olan Anna’nın gözlerini ovuştura ovuştura kendisine doğru geldiğini fark etti.

 

“Ee… Evet. Diğer cadılar..?”

 

“Herkes sağ salim döndü. Sadece sen yaralandın.”

 

“Öyle mi?” diyen Roland rahatlamıştı: “Bu gerçekten güz-”

 

“Aptal.”

 

Roland daha bir şey söyleyemeden Anna öylesine sıkıca sarılmıştı ki… Sanki kendi vücudunu Majesteleri’nin vücuduna katmaya çalışıyordu.

 

Anna’nın karmaşasından diğer cadılar da uyanmıştı.

 

“Majesteleri!”

 

Hepsi ayağa kalkıp etrafında çember oldular. Roland’a ikinci sarılan kişi Şimşek idi. Arkasından da Nana ve Maggie sarıldı. Bülbül tereddüt etse de soğuk bir şekilde sarıldı.

 

 

Kahvaltıdan sonra Roland ofisine giderek neler olduğunu dinledi.

 

Cadılar, Şeytanları yendikten sonra Maggie ve Şimşek onu hızla kasabaya getirmişlerdi.

 

Kaleye geldikten sonra da Nana hızla onu tedavi etmişti. Kopan kolunu yenilemişti. Ama çok kan kaybedip yorulduğundan dolayı tedavinin sonrasındaki bir günü uyuyarak geçirmişti.

 

Yaptıklarını düşününce biraz dikkatsiz davrandığını fark etti. Şeytanların 10 km öteden balonu tespit edebilmelerini beklemiyordu. Sylvie’nin açıklamalarına göre o gözcü Şeytan ilk etapta anormal bir şey fark etmemişti. Ama Sylvie, onun ne olduğuna bakmak için bakışlarını ona yönelttiğinde Şeytan direkt görmüştü onları.

 

Çok garip bir durumdu. O mesafede dürbün kullanıldığında bile çok rahat görüntü alamıyorlardı. Ayrıca bir de her yer kırmızı sis tabakasıyla kaplıydı, etrafı görmek çok zordu. Gözcü Şeytanın nasıl gördüğü, gizemini koruyordu.

 

Her ne kadar bu yolculuk sırasında büyük bir tehlike ile karşılaşsalar da öğrendikleri bilgiler de bir o kadar kıymetliydi.

 

Şeytanlar artık o “cehennemden çıkma varlıklar” değillerdi. Onların da tıpkı insanlar gibi şehirleri, halkları ve bir yapıları vardı. Bunu öğrenebilmişlerdi.

 

Şeytanların hava yetenekleri pek iyi değildi. Binlercesi olsa da o dağın arkasında yalnızca iki tanesi onları takip etmeye gelmişti. Bu, uçmanın onlar arasında hala çok yaygın bir yetenek olmadığını gösteriyordu. Ama kısaca bu Sınır Kasabası için iyi haberdi. En azından Şeytanların uçarak dağları aşıp Gökhisar’a saldıracaklarından endişe etmesi gerekmiyordu.

 

Ayrıca Şeytanların vücudunda büyü olması da yine değerli bir bilgiydi.

 

Bülbül’ün anlattıklarına göre Şeytanların büyüleri biraz farklıydı. Kasırga şekillilerdi. Ama büyü gücü kendilerinden kaynaklanmıyordu. Kullandıkları kristal camlar sayesinde büyü yapabiliyorlardı. Cadılarınki gibi doğal değildi. Aksine istedikleri vakit açıp kapatabilecekleri bir silah gibiydi.

 

Tabii ki bunlar Roland’ın düşünceleri idi. İki Şeytanın vücudu da denize düşmüştü. Bu yüzden teorilerini doğrulama imkânı pek yoktu.

 

Son önemli nokta ise binalarıydı.

 

O ince uzun kuleler Şeytanların evleri değildi. Dahası etraftaki kırmızı sisten etkilenmediklerinden dolayı Roland, ana maddelerinin çok farklı ve dayanıklı bir şey olduğunu düşünüyordu. Kulelerin bazıları boşken bazıları depo gibiydi, içlerinde bir sıvı doluydu.

 

Acaba o kırmızı sisler o sıvıların gaz hali olabilir miydi?

 

Ve Şeytanların da tüm krallığa yayılmamış olmalarının sebebi acaba bu gaza bağlı yaşayabiliyor olmaları mıydı?

 

Bütün bilgileri ölçüp tarttıktan sonra Roland, o binlerce şeytanın Sınır Kasabası için bir tehdit olmadığına karar vermişti.

 

Ama 450 sene önce insanları o yabani arazilerden sürdüklerini biliyordu. Olur da bir gün gelir ve o şeytanlar tekrar saldırırsa Roland hazırlıklı olmalıydı.

 

 

Gece çökünce Roland, yaşadığı kan kaybından dolayı elindeki işleri ertesi güne bırakmaya ve yatağa geçmeye karar verdi.

 

Yatağında oturmuş bir tarih kitabı karıştırıyordu. Tam mumu söndürüp yatacakken odasının kapısı çalındı.

 

Kısa bir tereddütten sonra giderek kapıyı açtı. Gelenin Anna olduğunu gördü.

 

Bu sefer elinde önceki seferlerdeki gibi bir kitap yoktu. Elleri boştu. Üstünde ise yalnızca beyaz bir elbise vardı. Odaya girdi. Ayakkabı bile yoktu. Bu yüzden hassas ayakları ne zaman yere değse hiç ses çıkarmıyordu.

 

Roland yutkundu.

 

İçeri giren Anna, kapıyı kapattı ve kapının sürmesini indirdi. Roland’ın elinden tutup yatağa doğru geçti.

 

Roland, Anna’nın saçlarını yeni yıkadığını fark etti. Mum ışığında altın gibi parlıyordu saçları. Sarhoş edici bir koku aldı Roland. Bu koku sabun kokusu değildi. Bu koku, Anna’nın vücudunun kokusuydu.

 

Kirpikleri titriyordu. Yanakları kızarmıştı. Mavi gözleri dupduruydu. Biraz gergin gibi görünse de kendisinden çok emindi. Hiçbir tereddütü yoktu. Aksine gözleri kararlı bir şekilde Roland’ın gözlerine bakıyordu.

 

Roland gibi daha önce gerçekte hiç böyle şeyler yaşamamış biri bile birazdan neler olacağını anlayabilirdi. İki kez öksürdü Roland: “Bu…”

 

“Daha fazla beklemek istemiyorum.” diye fısıldadı Anna: “Özellikle de son yaşadığımız o tehlikeden sonra…” Bir an duraksayıp devam etti: “Hiçbir şeyden pişman olmak istemiyorum…”

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr