Bölüm 270: Yüksek Basınçlı Hava Tüpü  

avatar
3006 9

Release That Witch - Bölüm 270: Yüksek Basınçlı Hava Tüpü  


 

 

Çevirmen: Lodos

Toplantı sona erdikten sonra Roland ve Barov arkada kaldı.

 

Prens konuşmaya başladı: “Sen de gördün insanlar sanayiye akın ediyorlar. Ben de yakında sabun ve parfümlerin seri üretimine geçeceğim. Yani daha fazla eleman gerekecek. Ama ilkokul eğitimindekilerin sınavlarını geçmeleri lazım yetenekli olduklarını kanıtlayabilmeleri için. Gerçi oradan da en fazla 600-700 kişi gelecek. Yine de yeterli değil. Daha fazla insan lazım.”

 

“Uzun Şarkı’dan…”

 

“Hayır.” diye araya girdi Roland: “Önümüzdeki sene Sınır Kasabası bir şehir olacak. Uzun Şarkı’nın da dâhil olacağı bir şehir. Oradan eleman alırsak sadece sağ cebimizdeki parayı sol cebimize aktarmış oluruz. Bu yüzden batı bölgesinin dışından insanlara ihtiyacımız var.”

 

“Bu…” Barov endişeli görünüyordu: “Korkarım bu iyi bir çözüm olmaz. Diğer şehirlerden işçi toplamaya kalkışırsanız oraların Lordları öylece oturup sizi izlemezler.”

 

“Diğer şehirlere gitmeyeceğiz.” dedi Roland. Elini bardağına daldırdı ve ıslak parmaklarını masanın üstüne koydu: “Fark ettin mi bilmiyorum ama Şeytan Ayları bittiğinden beri Gökhisar, savaşta. Timothy, güneye birkaç saldırı düzenledi. Kartal Şehri’ni yıkıp geçti. Çevre kasabalara da epey hasar verdi. Kuzeydeki Dük Ise’a boyun eğdirip topraklarını ve unvanını elinden alıp yağmaladılar elindeki bölgeleri. Son olarak da doğuya yaptıkları saldırılar var.” Masaya iki kez vurdu ve etrafa su sıçradı: “Deniz Meltemi Bölgesi’ni, Valencia’yı ve Kartal Kalesi’ni ciddi etkiledi bu yaptıkları. Çevredeki sayısız küçük kasabayı saymıyorum bile. Kral Şehri’ne zorunlu olarak göç eden insanlara bakarak bile bu savaşların nüfus üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğunu görürsün.”

 

“Ne demek istiyorsunuz?”

 

“Etrafa Batı Bölgesi hakkında haber yay. Geçtiğimiz altı ayda tek huzurlu kalan yer Sınır Kasabası. Ne zoraki işe alımlar yaşandı ne de savaşın kıvılcımları buraya sıçradı. Timothy, mutlaka bütün bölgelerdeki sivilleri zorla toplayıp ordu oluşturmaya çalışacaktır. Bir sonraki ordunun içinde kendilerinin olmayacağını kim bilebilir ki? Bu yüzden tek huzurlu ve savaştan uzak olan yerin Batı Bölgesi olduğu haberini yaymanı istiyorum.”

 

Barov biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı: “Sanırım anladım. Diğer şehirlerdeki insanları zorlamaya değil de onları yemek, barınak ve iş imkânlarınızla cezbetmeye çalışıyorsunuz…”

 

“Hemen hemen öyle.” diyen Roland gülümsedi. Meselenin en büyük püf noktasını bulması Barov’un en önemli özelliklerinden biriydi: “Reklamını yapman gereken asıl nokta cahil insanları buranın yaşanabilir olduğuna ikna etmek ve buranın harika imkânları. İlla ki her yerde şövalyeler ve soylular vardır. Buraları pek tanımıyorlar ya da önyargı ile yaklaşıyorlar. Bu yüzden de şimdiye dek hiç cesaret edip de denememişler.”

 

İster küçük kasabalar isterse de küçük köyler olsun her yerde küçük soylu grupları muhakkak vardı. Savaş olmayan zamanlarda bile yönettikleri araziler sayesinde bir şekilde karınları doyuyordu. Ama özellikle savaş zamanlarında onlar için hayatta kalmak pek kolay olmuyordu. İşte o zamanlarda bulabilecekleri huzurlu yerler onlar için çok çekici oluyordu.

 

Roland bu meseleyi Barov’un kendi yollarıyla çözmesini bekliyordu.

 

“Ama Majesteleri bütün bunlar epey masraflı olur. Bir kere, buğdayımız yetmez. Eğer Yeni Ay Kervanı’ndan gelecek parada da bir sıkıntı olursa hazinemiz bir anda kuruyuverir.”

 

“Dediklerin mantıklı.” diyen Roland elini çenesine dayadı. Yeni birtakım politik güçler kurabilmenin en önemli yolu güven ilişkileriydi. Eğer olur da bir şekilde maaş ödeyemezlerse bu iş isyana kadar gidebilirdi: “O halde şimdilik bu işi geç ve normal işlerini yapmaya devam et. Yeni Ay Kervanı kasabaya varıp hazinemiz dolduğunda tekrar konuşuruz.”

 

“Emredersiniz Majesteleri.” diyen Barov elini göğsüne koyup selam verdi.

 

Bütün bu işler bitince Roland, ofisine döndü ve Margaret’in sipariş ettiği balonları nasıl bitireceğini düşünmeye başladı.

Balonun fiyatı bir buhar motoru fiyatının iki katıyken üretimi de bir o kadar zahmetsizdi. Kenevir ipi ve bambu sepetleri hazır alabiliyordu ve balonu da Soraya ortaya çıkarıyordu. Aslında Roland bir hidrojen balonu prototipi de yapmıştı ve Şimşek ile Maggie’yi içine alan balon gerçekten uçmuştu.

 

Birkaç kez daha düşünen Roland, balonun kömür gazı ile çalışmasının iyi bir fikir olmadığına kanaat getirmişti. Balonu uçurmak için gerekecek kömür hem çok fazla yer kaplıyordu hem de kömür balonlarının üretimi epey zahmetliydi. Bir de Roland’ın diğer şehirlerden kömür ithal etmesi gerekiyordu ki bu da epey masraflıydı. Bütün bunların yüzünden Roland, hidrojen balonlarına yönelmişti.

 

Prototipi tek katman su kaplamasıyla kaplamıştı. Böylece yansa dahi bir şey olmayacaktı. Sonucunda da hava balonunun hafif olduğu kadar esnek de olduğunu görmüştü. Balon darbeye, ateşe ve yağmura karşı dayanıklıydı. Maggie birkaç farklı kuşa dönüşerek balona saldırmıştı ama en ufak bir çizik bile yoktu balonda. Sadece demir bir iğne yardımıyla birkaç milimetrelik yer açabilmişlerdi.

 

Tek problem yüksek basınçlı hidrojen tüpünü nasıl gaz olarak sıkıştıracaklarıydı.

 

Bir doğru akım elektrik motoru satmak mantıklı bir fikir değildi. Bir buharlı motora sahip bir balon her türlü havaya kalkardı. Bu da fiyat performans açısından pek uygun olmazdı. Eğer tüccarların bu balonlara sürekli para yağdırmalarını istiyorsa sürekli doldurmaları gereken bir basınçlı hava tüpü yapabilmeliydi.

 

Tek başına basınçlı bir şişe üretmek pek zor değildi. Birkaç farklı demir ve Anna’nın yardımıyla çok sıkıntı olmazdı. Gelişmiş nesil hava tüplerinde basınç seviyesi en az 20 mpa olurdu. Bu seviyeye bisiklet pompalarıyla ulaşmak hayalden başka bir şey değildi. İlahi bir güç bile bu konuda bir şey yapamazdı. Sağlam bir pompa lazımdı. Bir şekilde onu doldurmanın ve balona boşaltmanın bir yolunu bulamazsa şişenin içinde yüksek basınç elde etmek de bir işe yaramayacaktı.

 

Bir hava basınç pompası pistonlu kompresör ve türbin kompresörü olmak üzere iki ana parçadan oluşurdu. Pistonlu kompresörler içten yanmalı motor ailesindendi. Türbin kompresörleri ise türbin motorlarına dayanıyordu. Bunları geliştirmeye çalışmak hem faydasız hem de çok zaman alıcı olurdu. Öğleden sonraya kadar düşünen Roland’ın aklına bir çözüm gelmişti: Kendi kendine şişen hava basınç şişeleri.

 

Bu konuda ilhamı daha önce gördüğü bir makaleden almıştı: Bir sokak satıcısı hidrojen balonları satıyordu ve hidrojeni depolamak için de bir tankın içerisinde sıvı hidrojen bulunduruyordu. Bu işlemin sonucunda da büyük bir patlama yaşanmıştı. Bu problemin ana sebebi, satıcının tankın içerisinde oluşturacağı hidrojen için kullandığı damıtılmış sülfürik asit ve alüminyumun oranlarını doğru hesaplamamasıydı. Sonucunda da sıvı hidrojen tankının içindeki basınç artarak patlamıştı.

 

Yani kendi kendine şişirme yöntemi için damıtılmış sülfürik asit ve bir aktif metal gerekliydi. Laboratuvarlarda bu işlem için ya çinko ya da alüminyum kullanılırdı ki ikisine de şu anda erişimi yoktu Roland’ın. Bu yüzden Roland, Lucia’nın yeteneğine dayanarak demiri bozup yüksek demir çıkarabilmek istiyordu. Demirin yavaş reaksiyon hızını artırmak için de ortamı ısıtması yeterli olacaktı. Bir iç kaplama yardımı sayesinde de şişe içindeki sıvı asidin korunması sağlanacaktı.

 

Buraya kadar düşünen Roland, hemen bir kâğıda basit bir taslak çizdi. Hava sızıntısını önlemek adına basınç tüpü tek parça halinde üretilmeliydi. Bu yüzden tepeye bir gaz memesine bağlı bir vana koyması yetecekti.

 

Bu vanayı açtıklarında hidrojen balona doğru akacak ve balonu havaya kaldıracaktı. Tekrar doldurulması da kolay olacaktı. Gaz memesini çekip içerdeki kirli havanın sızmasını bekleyecekler sonrasında şişenin içindeki demir sülfatları temizleyecekler ve tekrar dolum yaparak kapatacaklardı.

 

Damıtılmış sülfürik asit de en nihayetinde bir simya ürünü idi. Bu yüzden çok az bir fiyat belirleyemezdi.

 

Bir dolum 50 kraliyet altını olacaktı. 10 doluma bir de bir tane ücretsiz dolum hakkı verecekti Roland.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr