Bölüm 198:Ani Açılış

avatar
3105 9

Release That Witch - Bölüm 198:Ani Açılış


 

 

Çevirmen:Lodos

 

Üç gün çabuk geçmiş ve savunma hattı temel olarak inşa edilmişti.

 

Roland, Birinci Ordu’daki tüm askerlere sanki savaş alanına gidecekmiş gibi bir ilham vermek için savaş alanının arkasındaki yüksek platformda bekliyordu. Tıpkı Şeytan Ayları’nda şeytani canavarlara karşı yaptıkları gibi.

 

Bülbül’e verilmiş olan özel görev yüzünden Bülbül, Echo’yla savaş alanına sızmıştı. Roland’ı koruma görevini devr alan cadı Anna olmuştu.

 

Roland da belinde iki altıpatlar olan kaplama bir zırh giymişti. Savunma hattı komple çökmediği sürece kaçan askerlerin kendisine bir tehdit oluşturması zor olacaktı.

 

“Düşmanlar buradan yaklaşık 10 kilometre uzaktalar.” diyen kocaman bir güvercin gökten inerek omzuna kondu.

 

“Aferin Maggie. İzlemeye devam et.” diyen Roland cebinden bir parça sığır eti çıkarıp Maggie’ye uzattı. Maggie eti yedi ve yutkunduktan sonra doğuya doğru havalandı.

 

Şimşek ve Maggie’nin araştırmaları sayesinde düşmanın hareketleri hakkında net bilgi sahibi oluyor, böylece de savaş alanını kolaylıkla idare edebiliyordu.

 

Hapları kullanan çılgın savaşçılarla başa çıkabilmek için uzun ve ince bir hat güvenli değildi. Kısa mızrak taşıyan yüzlerce adam bunu özellikle önemsememişti. Eğer doğru tahmin ediyorsa bu kısa mızraklar bir kışkırtma olarak kullanılacaktı.

 

Genellikle atmalı silahların menzili 50 metreden fazla olmazdı. Ancak bu standartlar sıradan insanlar içindi. Roland hapları alan askerlerin kısa mızrakları ne kadar uzağa fırlatabileceği konusunda emin olamıyordu. Menzilleri 100 metreyi geçiyorsa bu Çakmaklı Tüfek takımı için bir tehdit olurdu. Bu yüzden bir dizi korugan yapmayı seçmiş ve aşılmaz bir savunma hattı yapmak için bazı taktikler kullanmıştı.

 

10 korugan çapraz ateş etkisi yapabilmek amacıyla yolun iki yanına elmas şeklinde yerleştirilmişti. Her korugana yarısı uzman diğer yarısı normal asker olmak üzere toplam 24 asker yerleştirilmişti. Normal askerler silahlara mühimmat doldurmakla görevliyken atışı yapacak olanlar uzman askerler idi. Soraya koruganları optik kamuflaj ile boyamıştı. Uzaktan bakıldığında korugan neredeyse çevresiyle aynıydı. Herhangi bir fark bulmak epey güçtü.

 

Arkadaysa 20 topçu sırayla dizilmişti. Atış durumu öncekiyle aynıydı. Topların açılarını ayarlamak ve bununla ilgili şeyler Şimşek’in talimatlarına göre yapılıyordu.

 

Ayrıca topçu ekibini ve Majesteleri’ni arkadan korumak için çakmaklı tüfeklerle donatılmış yaklaşık 100 kişilik de bir acil durum ekibi vardı.

 

Roland yüksek moralli askerlerine bakarken biraz duygulanmıştı. Sırf bir yumurta yiyebilmek adına orduya katılan bu adamlar, Şeytan Ayları’ndaki savunma savaşlarından edindikleri deneyimden sonra evlerini savunma sorumluluğunu üstlenmişlerdi. Roland karmaşık şeyler hissediyordu.

 

Bu sefer rapor için Şimşek gelmişti: “Majesteleri, düşman bizden sadece iki kilometre uzaklıkta.”

 

“Tamamdır artık Maggie durumu izleyecek. Sen ormandan topçulara sinyal gönderebilirsin.” diyen Roland başını salladı ve baş şövalyesine döndü: Birinci Ordudaki tüm üyelerin savaşa hazırlanmalarını emrediyorum. Düşmanla karşılaşmaya hazırlanın!”

 

Carter selam durarak: “Emredersiniz efendim! diye bağırdı.

 

**************

 

Lehmann elinin ağırlaştığını hissediyordu.

 

İki gün önce elinde sadece yakan bir acı vardı. Ama şimdi neredeyse elindeki bilincini kaybetmişti. Zırh artık şişen kolunu tutamıyordu. Çekiç çarpan kısımda kırmızı ve siyah bir iz kalmıştı. Cildi şeffaf, parlak bir yağ tabakası gibi görünüyordu.

 

Kemiğinin kırılmış olabileceğini düşünüyordu ve kolu tedavi olmazsa kesilebilirdi. Kilise’de buldukları ağrı kesiciler acıyı alıyordu. Ancak kemiği yeniden canlandıramıyorlardı. Savaş bittikten hemen sonra Kral’ın Şehri’ne dönmeye karar vermişti. En iyi eczacılar ve simyacılar oradaydı. Ayrıca ölümcül iç yaralanmaları dahi tedavi edebiliyorlardı.

 

“Bay Lehmann, kolunuz iyi mi?” diye sormuştu Levin.

 

“Sadece korkunç görünüyor.” diyen Lehmann ilgisiz gibi davranıyordu: “Şimdilik asıl görevimize odaklanalım. Elime savaştan sonra bakarız.

 

“Umarım kolunuzdaki acıdan başınız dönmez.” dedi Duane gülerek: “Kasabaya nasıl saldıracağımızı biliyor musunuz?”

 

Duane’in ses tonu Lehmann’ın kaşlarını çatması için yetmişti. Ancak şimdi bu küçük şeyleri önemseme zamanı değildi. “Kurt ve Elk soylularından edinilen bilgilere göre şövalyeleri halletmek için uzun menzilli saldırı silahlarına güvenmişler. Bu silah şövalyeler hücum edemeden ateş edebiliyor ve bunun peşinden epey bir ateş ve gürültü getiriyormuş. Topu fırlatma hızı oktan çok daha hızlıymış.”

 

Yani çok güçlü olmasına rağmen yine de sürekli ateş edemiyorlar değil mi?” diyen Levin hızlıca kilit noktayı yakalamıştı.

 

“Evet. Düşmanların savunma hattına ne kadar çabuk yaklaşırsak o kadar az saldırıya uğrarız.” diyen Lehmann başını sallayarak: “Bildiğim kadarıyla insan sayısı da oldukça önemli. Dük Ryan ve şövalyelerinin sayısı 200’den fazla değildi. Hattı yarmaktan sadece bir adım uzaktaydılar. Bizse 1,500 kişiyiz. Hapların ardından bu aptalların hızları atlardan yavaş olmayacak. Bu nedenle sonuçlar da öncekinden tamamen farklı olacak. ”

 

“Veya buna hiç gerek olmaz.” dedi Duane karşı çıkarak: “Belki de Roland Wimbledon kalesinde elçi heyetinin ziyaretini bekliyordur. Sadece kalesine girip başını kesmemiz gerekecek.”

 

“Hayır. Bizi fark etmiş olmalı. diye belirtti Lehmann: “Üç gün boyunca herhangi bir kervana rastlamadık. Görmüyor musun? Kasabadan hiç kervan gelmiyor demek, Prensin şehir kapılarını kapattığını gösterir.”

 

“Majestelerinin, Sör Lehmann’ı neden şef olarak seçtiğini anlıyorsun. Değil mi?” dedi Levin gülerek.

 

Beyni hâlâ düzgün çalışıyor gibi görünüyor.” diyen Duane omuz silkti ve: “Bu sayede sadece Prens’i öldürmek yerine Majestelerine karşı koymaya cesaret eden kişileri de öldürebileceğiz.”

 

Araştırmadan sorumlu şövalye gelip rapor vererek: Sör Lehmann... Sınır Kasabası’nın ònünde birlikler ve atlar var.” dedi.

 

“Hadi. Gidip kontrol edelim.” diyen Lehmann atını öne doğru sürdü. O anda, kalenin hatları hafifçe görünüyordu. Yolun sonundaysa hareket eden gölgesi vardı. Düşmanların savunma hattını dikkatle gözlemlemek için dürbününü çıkardı. İstihbarattan gelen bilgilere göre uzun menzilli saldırı silahları olan şeylerin tekerlekli olması gerekiyordu. Ancak sayıları çok daha fazlaydı.

 

“Hepimiz direkt hücum mü edeceğiz?” diye sordu Levin.

 

“Bu yol çok dar. Tüm askerler sığamaz.” diyen Lehmann, ormanın sağ tarafına baktı. “Birkaç insanı ormandan ayırmak bir sorun olmaz. Yavaş olmanızın da bir önemi yok. Yan taraftan saldırı yapabilirseniz o savunma hattı uzun süre dayanamaz.”

 

Lehmann safları ayarlamaya çalışırken gözleri beyaz bir silüet yakalamıştı.

 

Arkasını döndüğünde o silüetin beklenmedik şekilde bir kadına ait olduğunu fark etmişti. Beyaz bir kapüşonlu elbise giymişti. Ağzını açmadan önce ellerinde aniden bir alev belirmişti.

 

Lehmann kafasına çekiçle vurulmuş gibi hissetmiş ve dünyası kararmıştı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44325 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr