Bölüm 182: Bacalı Fırınlar

avatar
3337 10

Release That Witch - Bölüm 182: Bacalı Fırınlar


 

 

Çevirmen:Lodos

 

Nesnenin yüzeyinde bir cilt oluşturana kadar yapılan işleme kaplama denilebilirdi. Kaplamalar gaz, sıvı veya katı olabilir böylece de çeşitli şekillerde kullanılabilirdi.

 

Roland, bu kaplama özelliğini keşfettikten sonra bir dizi test gerçekleştirdi.

 

Test sonuçları son derece tatmin ediciydi. “Boya ne kadar uzun süre dayanırsa o kadar nitelikli olur mantığı etkilemişti Roland’ı. Soraya’nın beklenmedik bir şekilde dönüşen yeteneği sayesinde çok iyi şeyler kazanmışlardı.

 

Soraya’nın bu haldeki büyüsünün iki önemli özelliği vardı. Birincisi hem çok yapışkan hem de çok hafif olması idi. Resim çizerken esnekliklerini değiştirebiliyordu. Gökyüzünü veya bulutları çizdiğinde pamuk şekeri gibi yumuşak olabiliyordu. Böylece gerilmeye ve kesmeye karşı yüksek bir direnç göstermiş oluyordu. Demir külçe veya cam gibi bir şey çizdiğindeyse çekiçle kolayca kırılıyordu.

 

İkinci özellik ise ortaya çıkan maddenin kimyasal olarak çok kararlı olması idi. Seyreltilmiş sülfürik asit veya seyreltilmiş nitrik asitle reaksiyona girmekle kalmamış, aynı zamanda su ve yağ da geçirmiyordu. Roland kaplanmış bir kağıt kutunun içini su ile doldurduğunda ince tabanının suyu sızdırmadığını görmüştü. İçindeki suyu boşalttıktan sonra kutunun içinde su damlaların yuvarlandığını görebiliyordu. Aynı yaprakların üzerinden kayan çiğ damlaları gibiydi. Eliyle kutunun alt kısmına dokunduğunda da bir ıslaklık hissetmemişti.

 

Sıcağa dayanıp dayanamayacağını test etmek için Anna, kaplanmış kutuyu erimiş demirin içine attı. Kaplamanın altındaki kağıt parçası eridi ancak kaplama biraz kabarsa da fazla bir değişiklik olmadı. Devamında Anna siyah alevleriyle kaplamanın ısısını arttırmaya başlayınca kaplama, beyaz duman çıkararak erimeye ve deforme olmaya başladı. Ardından da siyah bir jöle yığını haline geldi.

 

Roland’ı en çok heyecanlandıran şey ise kaplamanın çözünmez olmasıydı. Kaplama bakır tel ile sarıldığında modern dünyadaki bobinden bir farkı olmayacaktı.

Roland artık Soraya’nın yeni yeteneğini iyice anlamıştı.

 

Soraya’nın yetenekleri Anna’nın yeteneği gibi dönüşmemişti. Anna dönüşümden sonra yeşil alevlerini kullanamaz olmuştu çünkü siyah alevler yeşil alevlere baskın çıkıyordu. Ama Soraya, hem bu yeni türde çizimler yapabiliyor hem de önceden çizdiği fotoğraf gibi resimleri çizmeye devam edebiliyordu. En önemlisi de her iki yeteneğini de aynı anda kullanabilmesiydi.

 

Bir santimetre kalınlıktan daha ince gerçekçi resimler çizdiğinde saatlerce dinlenmeden resim çizebiliyordu. Ancak kalınlık 3 santimetreyi geçtiğinde büyülü gücü hızla tükeniyordu. Sınırı ise 10 santimetre idi. Bir veya iki fırça darbesinden sonra tükeniyordu. Ama şeytani işkencesi yaklaştığında da kolaylıkla kurtulabilmek için iyi bir yoldu bu.

 

Yeteneği hala çağırma tipiydi. Büyülü kalemi, Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın etki alanına girer girmez kayboluyordu. Bu da Soraya’nın resim yapamaması anlamına geliyordu. Fakat Tanrı Gözü’nün İntikamı bitirilmiş kaplamayı etkilemiyordu. Bülbül’ün sisin içinden yaptığı gözlemlerine göre kaplamada herhangi büyülü bir iz görünmüyordu. Başka bir deyişle büyülü kalemin meydana getirdiği malzemeler gerçekti.

 

Kaplamanın işe yarayabileceği alanlar ise çok fazla idi. Soraya yeni yeteneğinin kasabaya ne kadar büyük bir değişim getireceğini asla tahmin edemezdi. Roland’ın aklında bazı fikirler oluşmuştu bile. Paslanmaz kaplamalı su boruları, büyük ölçekli bobin teller, sıcaklığa dayanıklı tuğlalar ve daha birçokları Soraya’nın bu dönüşen yeteneği sayesinde artık hedef değildi. Daha önce ulaşılamaz görülen 3 tedarik projesi--elektrik, su, ulaşım--artık ulaşılabilirdi.

 

Cadıların mikro dünyayı görmelerini sağlayabilirse parçacık teorisini kabul etmeleri daha da hızlanırdı. Roland bir şeyler denemesi gerektiğini düşünüyordu.

 

*******************

 

Kuzey Yamaç Madeni/ Fırın

 

Lesya bağırıyordu: “Harla! Ateşi daha da yükselt!”

 

Lesya, Bacalı fırının içindeki hiçbir şeyi göremese de ekledikleri üç araba kömürün çoktan kızıllaştığını tahmin edebiliyordu.

 

Karl van Bate’den gelen bir mektupla Sınır Kasabası’na geldiğinde buranın ıssız, çorak bir arazi olduğunu düşünmüştü. Karl, Taş Ustaları Loncası’nın tekrar kurulacağını söylemeseydi eski işine devam eder ve asla Sınır Kasabası’na gelmezdi.

 

Eşyalarını topladıktan sonra ailesine veda etmişti. Kendisini yulaf lapası yemek ve çadırlarda yaşamak gibi en kötü ihtimallere karşı hazırlamıştı.

 

Lesya, Sınır Kasabası’nda uzun süre kalmayı düşünmüyordu. Sadece eski arkadaşı Karl’ı görmek ve sürgün hayatını nasıl geçirdiğine tanıklık etmek onun için yeterliydi.

 

Ama Sınır Kasabası’nda işler, beklediğinden farklıydı.

 

Tekneyle Sınır Kasabası’na vardığında Karl’ın kendisini rıhtımda beklediğini fark etti. Önceleri Karl van Bate, Kral’ın Şehri’ndeki seçkin taş ustalarındandı. Hatta loncanın bir sonraki liderliği için güçlü bir adaydı. Lesya, Karl’ın eski görünüşüyle yenisini karşılaştırdığında epey şaşırmıştı. Eskiden favorileri beyazdı, yüzündeki kırışıklıklar fazlaydı ve şişmandı. Ama şimdi oldukça sağlamdı. Yüzü bile ruh doluydu. Rıhtımda buluştuktan sonra Karl, onu gürültülü şantiye alanına götürmek yerine yeni yapılmış olduğu belli olan bir binaya götürmüş ve anahtarı teslim etmişti: “Artık evin burası. Hana gidip içmeden önce eşyalarını yerleştir.”

 

 

 

Daha sonra ise Lesya, Karl’dan bir dizi inanılmaz hikayeler dinlemişti.

 

Lord, Karl’ı işe almıştı. Ardından belediyeye yerleştirmiş ve inşaat bölümünün müdürü olarak atamıştı. Üstüne üstlük aylık düzenli maaş da alıyordu!

 

“Eğer burada kalırsam tıpkı onun gibi Belediye Binası’nda çalışabilirim! Ve ücretsiz bir de ev veriyorlar!” diye düşünen Lesya’nın bir sonraki duyduğu şeyden sonra aklı şaşmıştı. 10 yıl çalıştıktan sonra emeklilik ödeneği alabiliyordu! Emeklilik ödeneğinin ne olduğunu bilmiyordu. Anlamı şey gibiydi: Çalışmadan para almak. Lesya, Karl’ın sarhoş olduğunu düşünmüştü ama söyledikleri... Doğru çıkmıştı.

 

Fırının tepesindeki işçi bağırdı: “Efendim cevher eriyor. Demirin sıvı bir şekilde aktığını görebiliyorum!”

 

“Pislik boşaltma kısmını açın ve temizleyin!”

 

Çalışmaya başladıktan sonra Lesya’nın kendini hazırladığı sıkıntılar hiç yaşanmamıştı. Ne talep ettiyse, para veya adam, Lord talep ettiklerini hızla yerine getiriyordu. Bir istekte bulunduğunun ertesi günü istediğini alıyordu. Ayrıca bu kasaba, inşaatları önemli derecede hızlandıran, tuğlaları kolayca birbirine bağlayabilen ve bir simya ürünü olan çimentonun üretildiği yerdi. Garip bir şekilde burada kendisini çok kaygısız hissediyordu. Bu daha önce hiç yaşamadığı bir duyguydu.

 

Lesya bir aydan az bir sürede körükleriyle birlikte 5 fırın, demir üretimi için ise 3 adet de bacalı fırın inşa etmişti.

 

Taş Ustaları Loncası’nın dağılmasından sonraki yıllarda sıkıca çalıştığı bacalı fırın önünde duruyordu. Şimdiye kadarki kazandığı tecrübelerin tamamı kullanılarak yapılan bu ürünün, sadece bir plan olarak kalacağını düşünmüştü.

 

Geliştirilmiş bacalı fırın iki metre boyundaydı. İç çapıysa 75 santimetreydi. Havanın pompalanması veya çekilmesi için fırının alt kısmında bir dizi giriş konuluydu. Pislik çıkışı ve demir sıvının çıkışı da en alta yerleştirilmişti.

 

Bugün ilk bacalı fırın resmi olarak kullanılacaktı. Başlamadan önce eritmesinin düzenli bir şekilde incelenmesi gerekiyordu.

 

İşçiler, pislik çıkışını 10’dan fazla açtıktan ve fırını 2 araba kömürüyle besledikten sonra inceleme başarıyla geçmişti.

 

 

İki gün sonra fırınları temizlerlerken kasaba halkı bazı koyu siyah taşlar bulmuştu. Tüm atık cevherler yüksek sıcaklıklarda küçülerek eriyordu. Ancak bu siyah cevher değişmiyordu. Üstelik içeri attıktan sonra mürekkep kadar siyah olmuş ve yüzeyi daha da bir parlamıştı.

 

Lesya bile bunun ne tür bir cevher olduğunu söyleyemiyordu. Şeklinden ve görünümünden anladığı kadarı ile gereksiz atık cevherlerden değildi. Eğer yararlıysa ve bu cevheri eritemiyorlarsa nasıl ürün haline getireceklerdi? Bir süre düşündü. Ardından adamına Sınır Kasabası Lordu Roland Wimbledon’u görmesi için kaleye gitmesini emretti. Garip cevheri de bir beze sararak Lorda götürmesi için adamına vermişti.

 

Belki de oldukça bilgili olan Lord, cevabı biliyordu.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr