Bölüm 137: Gizli Görüşme

avatar
3508 14

Release That Witch - Bölüm 137: Gizli Görüşme


 

 Çevirmen: Lodos

Başpiskopos Mayne kalın ahşap kapıyı açtığında hafif dinledirici bir ot kokusu yüzüne çarpmıştı. Özellikle havalandırma olmayan alanlarda kokulu mumların ve ot kokularının karışımından hoşlanıyordu. Bu koku birleşimini her kokladığında sanki zihni berraklaşıyordu.

 

Oda çok geniş değildi. Yalnızca yuvarlak bir masaya ve dört sandalyeye yetecek kadar büyüktü. Diğer iki başpiskopos sandalyelerine oturmuştu. Ama kapıya bakan sandalye hala boştu. Papa’nın fiziksel durumu son zamanlarda kötüleşiyordu. Bu, yarım yıldır devam eden bir durum idi. Çünkü en son o zaman kendisini son kez herkese göstermişti. Mayne sadece kendisinin çözemediği zor sorunlarla karşılaşırsa Hermes’in yeraltı kalesine gider ve Papa’dan yardım isterdi.

 

Mayne dikkatlice: “Herkes buradaysa, o zaman başlayalım.” dedikten sonra kapıyı kitledi ve ikisinin arasına oturdu: Başpiskopos Tayfun, Ebedi Kış Krallığı’nın son durumu nedir?”

 

“Kral’ın Şehrindeki soylular dışında diğer bölgelerde pek isyan yoktu. Hatta halk Krallık’ı yönetmek için geldiğimizde bizi iyi karşıladı.” diyen Tayfun sakalın sıvazladı. Ardından devam ederek: Tabii ki, geçmişe takılı kalan soylular birer birer ortadan kaldırılacak.” dedi.

 

“Bu oldukça iyi. diyen Heather dudaklarını yaladı ve: “Eğer buna hüküm verecek olursam, bence halk soyluların kötü yanlarının farkına vardı. Maalesef burada yapacak çok işim olduğundan dolayı Ebedi Kış Krallığının Kral Şehrine gelemem.” dedi.

 

Mayne onun sözlerini görmezden geldi ve bunun yerine Tayfun’la konuşarak: Boş pozisyonları, mümkün olan en kısa sürede kendi adamlarımızla doldurmalıyız. Bunca yıldır Kilise çok sayıda yetenekli insan eğitti. Şimdi nihayet bu adamları kullanabileceğimiz zaman geldi.”

 

Kilise’nin en büyük etkisi Ebedi Kış Krallığı’ndaydı. Ama bu dalgayı devam ettirebilirlerse çok geçmeden Kurt Yüreği Krallığı’yla, Şafak Krallığı’nı da halledebilirlerdi.

 

“Bunun olması doğal.

 

“Her zaman Kiliseye güvenen soylulara ne olacak? diye sordu Heather: Kilisenin bu kadar çok mürit çekmesine neden olan sebep onlara soylarını değil, yeteneklerini soruyor olmamız. Ama o aptallar Kilisemizin temelini sarsacak... Bu yüzden benim fikrim dedikten sonra cümlesini boyun kesme hareketi yaparak tamamladı.

 

“Başlangıçta karşılacağımız direnci azaltabilmek için onları kullanmak zorundayız. Krallığın önce bir düzeni otursun. Ona sonra bakarız.” Bu konuda Mayne, Papa’ya danışmıştı. “Kilise, onların unvanlarının otoritesini verecek. Ama bu pozisyon gelecek nesillere aktarılmayacak. Sonuçta, nihai amacımız krallığı yok etmek. Bu nedenle şimdilik bunun hakkında endişelenmeyin Leydi Heather.”

 

Heather fakir bir ailede doğmuştu. Kilise tarafından kabul edilmeden önce aç ve evsiz bir hayat sürüyordu. Dünya’ya keskin bir zeka ve olağanüstü bir muhakeme yeteneği ile geldiğinden dolayı bu pozisyona ulaşabilmişti. Mayne onun soylulardan hoşlanmadığının farkındaydı. Ama şu an genel resme bakmak çok daha önemliydi.

 

“Gökhisar Krallığı’ndaki güncel durumlar nasıl?” diye sordu Mayne.

 

“Casuslarımız Kral Timothy’nin yenilgisinden sonra Kral’ın Şehrine geri dönmediğini bunun yerine doğu bölgesinde kalmayı tercih ettiğini bildirdi.” diye cevapladı Tayfun.

 

“Akıllıca bir seçim.diye parmaklarını tıkırdattı Heather. “Dük Frances’i Berrak Su Kraliçesine karşı savaşında yanına almıştı ve Dük savaş sırasında öldüğünden şimdi hemen doğuya geri dönüp askerlerin moralini arttırmak ve diğer soyluların desteğini almak için Dükün topraklarını bölerek onlara veriyor. Peki, peki… Kraliyet ailesindeki herkes gerizekalı değil.”

 

“Bu şekilde, bir çok sorundan kurtulabiliriz. Gökhisar Krallığının Yüksek Rahibi onunla iletişime geçsin. Timothy’nin durumu çok belirsiz bir halde. Teklifimizi reddedemeyecek. Berrak Su Limanının ilaç tedariğini %30 azaltacağız ve bu iki güç arasında bir denge kuracağız. Bununla Tayfun ilgilenecek.”

 

Mayne kararını vermişti: “İki yıl sonra krallığın, bizim işgalimizi durduracak askeri kalmayacak.”

 

“Bana güvenebilirsiniz. diyen Tayfun başını salladı: “Fakat... Batı bölgesindeki Uzun Şarkı’da bir sıkıntı var.”

 

Ne sıkıntısı?”

 

Dördüncü Prens Roland, Dük Ryan’a karşı aldığı zaferden sonra hemen Sınır Kasabasına geri döndü, Üstelik Yüksek Rahip Taylor’un sunduğu teklife de cevap vermedi. Acaba taht için savaşma niyeti yok mu?”

 

“Peki... Bununla ilgili düşünceleriniz neler?” diyen Mayne, Heather’e böyle bir soru yöneltmişti.

 

Omuz silktikten sonra: “Ne diyebilirim ki... O’nun hakkındaki söylentileri mi tekrarlayayım? Pis bir kişiliği var. Kabiliyetsiz ve cahil olduğu gibi hitabet yeteneği de yok. Ayrıca açgözlü olmasıya bilinir. Böyle bir kişinin Uzun Şarkı’ya karşı kazanması nasıl mümkün oldu? Bu sorunun cevabı çok basit: Herkesi kandırdı. İster soylular olsun ister biz... Herkesi kandırdı.”

 

“Yani demek istediğin... diyen Mayne kaşlarını çattı.

 

“Yanlış insanı seçtik Lord Mayne.” dedi Heather alaylı bir şekilde: “Ana sahnede bulunması gereken kişi Prenses Garcia değil.”

 

“Dük’ü yenerek gerçekten de yeteneklerini gösterdi. Ama o kadar yetenekli bir kişi olsa bile kaynağı olmadığı sürece yetenekleri çok bir işe yaramaz. Tayfun hayır anlamında başını iki yana salladı: “O ıssız topraklara gitmeyi seçtiğinde tahtı alma şansından da vazgeçmişti. Bu yüzden de planımız için herhangi bir tehdit oluşturmuyor.”

 

“Bu teorik olarak doğru gibi görünüyor. Fakat göz ardı etmemeniz gereken başka ilginç bir kısım daha var.” diyen Heather bir not çıkardı:Bu bilgileri kişisel casuslarım sayesinde topladım.”

 

Mayne notu açtı ve hızlaca göz gezdirdi “Cadı?”

 

Evet, bir cadı organizasyonu. Kendilerini Cadı Birliği diye adlandırıyorlar. Sınır Kasabasında sağlam yerlerinin olduğunu bilgisini yayarak diğer kız kardeşlerinin orada toplanmalarını istiyorlar. Bu söylenti gerekçesiz bir suçlama gibi görünebilir. Ama ben bunu tartışmak için bu konuyu açmadım. Demek istediğim hepimiz biliyoruz ki Cadı Birliği’nin ismi, yeni oluşturulmuş bir şey değil. Yargı Ordusu Birliğin bulunduğu yeri, yani Kral Şehri’nin doğu tarafındaki ormana saldırdığında üyeleri batıya kaçmıştı ve Uzun Şarkı’nın batısında bir yerlerlerde gözden kaybolmuşlardı. Sınır Kasabası, Gökhisar’ın batı bölgesinin hemen dışında, Geçilmez Dağ’a yakın. Bunun bir tesadüf için biraz fazla olduğunu düşünmüyor musunuz?”

 

“Cadı Birliği... Benim de bu isimle ilgili bazı izlenimlerim var. Yolculukları sırasında bir çok kez Yargı Ordusu ile karşılaşıp oldukça fazla üye kaybetseler de yine de Geçilmez Dağ’a gitmeye devam etmişlerdi. İşkence ettiğimiz bazı cadılardan aldığımız bilgilere göre Dağın batısında bir yerde bulunan Kutsal Dı bulmak istiyorlardı. Bu sadece intihar niteliğinde bir hareketti. Bu yüzden bu konuda çok fazla enerji harcamadık. Şafak Krallığı ve Kurt Yüreği Krallığının şehirlerinde saklanan benzer cadı örgütleri var. Açıkçası şehirlerde saklanan cadılar çorak topraklara giden cadılardan çok daha tehlikeli.”

 

“Yani demek istediğin Prensin cadıların örgütlenmesinde bir rolü mü olduğu?” Haberleri duyan Tayfun’un yüzü kararmıştı.

 

“Belki öyle belki de değil.” dedi Heather gülümseyerek: Benimkisi basit bir tahmin. Cadıların en çok korktuğu şey nedir? İfşa olmak. Ama Cadı Birliği ismini kullanarak daha fazla ilgi çekiyorlar. Ama yine de isimlerini yeraltından duyurmaya çalışıyorlar. Acaba neden?”

 

“Çünkü aşina olduğumuz bir isim. diye sessizce yanıtladı Mayne: “Ama aynı şey diğer cadılar için de geçerli.”

 

“Kesinlikle!” dedi Heather alkışlayarak: “Bu şekilde, vahşi cadıların ihtiyatlı davranma ihtimali oldukça azalacak. Ve belki de birileri bu habere inanıp Sınır Kasabasına gidecek. Bunu bir Lordun desteği olmadan yapmaya cüret etmelerini düşünmek oldukça zor. Biz her zaman iki musibetin en küçüğünü seçmeye çalışırız.”

 

“Bu küçük bir sorun değil. dedi Tayfun öfkeyle: “Cadılar kasabaya yerleştikten sonra herhangi bir korkuları olmayacağından yeteneklerinin kapasitelerini tam olarak görebilirler. Muhtemelen çok geçmeden Şeytan işkencesinin de engellenebileceğini öğrenebilirler. Her sabit bir yerde yaşayan cadıya saldırmamızın nedeni de bu. Saklanmaya zorladığımız ya da sürgün edebildiğimiz sürece bunu onlardan bir sır olarak saklayabiliriz.”

 

Mayne, tartışmada Tayfun’un haklı taraf olduğunu biliyordu. Yalnız bir cadı, Kilise için bir tehdit değildi. Fakat bir grup olurlarsa iş değişirdi ve bir kere “Şeytan’ın elçisi” kimliğinden kurtulurlarsa, Kilise’nin propagandası da açığa çıkardı. Bu Kilise için büyük bir nüfuz kaybına neden olduğu gibi belki de Kilise’nin temelini bile sarsardı.

 

Böyle bir ihtimal karşısında ortaya bir ikilem çıkıyordu. Ordunun askerlerini gönderip göndermemek konusunda bir ikilem. Ve Sınır Kasabası, Hermes’ten çok uzaktaydı. Ayrıca Kilise’nin ordusunun yakında Kurt Yüreği Krallığı’na da saldırması gerekiyordu. Yani, bu uzak kasabayı yok etmek için ihtiyaç duyduğu insan gücünü ikiye bölmesi çok zordu. Buna ek olarak böylesine bir dönüm noktasında Gökhisar Krallığı’na girip bu kadar büyük bir orduyu komuta ederse Gökhisar’ın ve diğer iki ulusun dikkatini çekerdi. Bu da planlarını etkileyebilirdi.

 

Birçok tartışmadan sonra nihayet bir karara varmışlardı.

 

“Sınır Kasabasına on yargı askeriyle bir rahip göndereceğim. Bu konuyu Yüksek Rahiple beraber araştıracaklar. Cadı Birliği, Prensten bağımsız olarak hareket ediyor ise eğer, gönderdiğimiz güç cadıları ortadan kaldırmak için yeterli olacaktır.

 

“Peki ya birbirleriyle ilişkililerse?” diye sordu Heather.

 

Tanrı Gözü’nün İntikamı’nı sadece Mayne ya da Kilise’nin üst düzey üyeleri yönetebilirdi. Bu kural bizzat Papa tarafından koyulmuştu. Bunu hatırlayan Mayne cevap verdi: O zaman bu haberleri bize gönderecekler. Ben de Tanrı’nın Yargı Ordusunun, Sınır Kasabasına olan yolcuğuna bizzat liderlik edeceğim.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr