Bölüm 136: İkilem

avatar
3572 12

Release That Witch - Bölüm 136: İkilem


 

 Çevirmen: Lodos

Berrak Su Limanı’nda bu ayın yarısı festival gibi geçmişti. Ryan, Lord’un yüksek kulesinin terasında duruyorken bile şehrin coşkusunu hissedebiliyordu.

 

Kartal Şehri’nden taşıdıkları insanlar ve malzemeler liman şehrinin gücünü büyük ölçüde artırmıştı. Yağmacılar verimli bir sonuç aldığı gibi köleler de onlardan kötü yağma yapmamışlardı. Bu savaşta Kara Yelken Filosu az kayıp vermişti. Üstüne üstlük limanın kenarında duran ve sıkı bir eğitimden geçirilen kölelerle sayılarını bile arttırabilirlerdi. Birkaç gün içinde, bu yılın ilk yağma operasyonunu fjord adalarına doğru yelken açarak yapmaları gerekecekti.

 

Kraliçe açıkça yeni bir köle yasası ilan etmişti. Kartal Şehri’nden yeni köle toplayan eski köleler pozisyonlarını yeni köleye devredebilecekti. Böylece kölelikten Berrak Su Limanı’nın bir vatandaşı olmaya yükselebileceklerdi. Bu teşvik fermanıyla uzun yıllardır köle olagelen Kartal Şehri sakinleri, Majesteleri’nin uğrunda savaşmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardı.

 

O günlerde yenilen Timothy, Kral’ın Şehri’ne geri dönmüş olmalıydı. Yani Berrak Su Kraliçe’sinin fetihlerini engellemek için herhangi bir engel kalmamıştı. Bunu düşündüğü sırada Ryan, Kraliçe’nin yüzünde küçük bir mutluluk ifadesi bile görmemesinin nedenini anlamaya çalışıyordu. Sadece gülmemekle kalmıyor, aksine kaşları daima çatık geziyordu.

 

O anda muhafızın sesi kapıdan duyulmuştu. “Majesteleri, Kumtaşı Klanı ve Siyah Kemik Klanının klan liderleri sizi görmeye geldi.”

 

Ryan Majesteleri’ne baktığında söylenenleri duyduğuna dair hiçbir belirti göremeyince seslendi: Onları getir.”

 

Majesteleri ister dinlenmek, ister görüşmek ya da sadece insanlarla tanışmak istesin daima kulenin tepesindeydi. Hava iyi olduğu sürece Garcia sürekli terasta idi. Çoğu insan, kulenin havasına ve hafifçe balık kokulu olan deniz meltemine uyum sağlayamazdı. Buna güneyli insanlar da dahildi.

 

Kumtaşı Klanı’nın klan lideri ufak bir kadındı. Ama kendi klanında bir Tanrıçaymış gibi davranılıyordu. Ryan bunu ilk kez duyduğunda içinden dalga geçmişti, Tanrıça da neydi? O, çürümüş cadıdan başka bir şey değildi. Siyah Kemik Klanı’nın, klan lideriyse uzun boylu olduğu gibi yüzü de yaralarla kaplıydı. Kollarıyla, bacakları olağanüstü şekilde kaslıydı. Her görüşmede Majesteleri’ne karşı saldırgan bir harekete geçme ihitmallerine karşın etraflarında hep 3-4 muhafız oluyordu.

 

Terasa çıktıkları anda, iki Klan liderinin de kaşları çatıktı. Ama çok geçmeden ifadelerini değiştirip Majesteleri’ne saygılarını sunmak için dizlerinin üzerine çöktüler: “Geleceğe giden yolda umarım etrafınızda vahalar bulursunuz, yolunuzu ise hep yıldızlar aydınlatır.”

 

“Ayağa kalk. diyen Garcia terasın duvarında oturuyordu. Nasıl, yeni evinden memnun musun?”

 

“Her şey yolunda. diyen Tanrıça Kaaba hızla yanıtlamıştı: “Burada su ve ormanlar var. Rüzgarın durmadan kum fırtınası çıkardığı Kum Şehrinden çok daha rahat.”

 

“Her şey beğeniyorsun yani. E o zaman neden geldin?”

 

“Majesteleri, sizin...

 

Siyah Kemik Klanı’nın lideri konuşmak için ağzını açtığı anda Kaaba onun cümlesini kesti: “Evet Majesteleri. Son savaştan sonra, savaşçılarımızın birçoğu zayıflayıp, moralsizleşti. Yeni hapı kullandıktan sonra belirtiler daha iyi bir hale geliyor. Ancak elimizde yeterli hap kalmadı. Yani, bize daha fazla hap verebilir misiniz diye sormak istedik.”

 

Siyah Kemik Klanı’nın Lideri, Tanrıça’ya dik dik bakarken konuşmuştu: “Ben de aynı nedenden geldim.”

 

“Bu hapları üretmek çok karışık ve nadir bulunan malzemeler gerekiyor. Elimde fazladan hap da yok. Ama hapların yenileri üretildiğinde size en kısa sürede göndereceğimden emin olabilirsiniz. Tabii ki kraliyet altınlarını da hazırlamayı unutmayın. Eğer yeterli gelmezse başka yollarla ödersiniz. ”

 

“Majesteleri, sorduğum için beni affedin. diyen Kaaba bir an tereddüt etti ve sonra: Bir sonraki hapların ne zaman hazırlanacağını merak ediyorum.” dedi.

 

“Sana bu bilgiyi veremem.” diyen Garcia’nın saçları denizden esen meltem ile etrafa savruluyordu: “Haplarla ilgili tüm bilgiler çok gizli. Geri dönüp sabret ve bekle. Askerler sadece moralsizse biraz dinlenmelerine izin verin. Ozaman her şey yoluna girecek.”

 

Garcia bir işaret yaptıktan sonra muhafızları Klan liderlerinin etrafını sardı ve konuşma şansı bile vermeden ikisini de uzaklaştırdılar.

 

Arkalarındaki kapı kapandığında Garcia hafifçe iç çekti. Kraliçe’den bunu nadiren duyan Ryan konuştu: “Majesteleri, kum insanlarının güney sınırına yerleşmesine izin vermenin yanlış olduğunu düşünmüyor musunuz? Bir gün güçlenecek olurlarsa...

 

“Hayır Ryan. Garcia başını salladı: Kum insanlarından hiç endişe duymuyorum. Berrak Su Limanına hiçbir zaman tehdit oluşturmayacaklar. Yaşadıkları topraklardaki göl, iki klanın tam ortasında. Ama nehir orada göl oluşturmadan önce Berrak Su’dan geçiyor. Nehri kesersem göldeki su miktarı azalacak ve birbirlerine karşı savaşacaklar. Kum Taşı Klanı ile, Siyah Kemik Klanını seçmemin ana nedeni de buydu. Birbirleriyle çatışmaya meyilliler.”

 

“Peki, haplarla ilgili endişe duyuyor musunuz?”

 

Garcia cevap vermemişti. O sırada muhafız bir kez daha kapıdan girdi ve:Majesteleri, Kilisenin papazı Dicar.”

 

Getirin.diyen Kraliçe ayağa kalktığında yüzü daha da karanlık bir hal almıştı.

 

“Majesteleri Garcia Wimbledon. Kutsal Şehir adına sizi selamlıyorum.diyen rahip selam durup terasa geçti.

 

“Haplar? Her zaman, zamanında verilen haplar ne oldu da gecikti?” diyen Garcia soğuk bir şekilde sormuştu.

 

“Majesteleri öfkelenmenize gerek yok. Gelme nedenim tam olarak bu.” diyen Dicar alnındaki teri sildi: “5000 hap almak istemiştiniz ancak bu çok fazla. Hermes’te üretilen tüm hapları alsak bile isteğinizi yerine getiremeyiz. Bu sefer elimden geleni yaptım ama--

 

“Ne kadar?” dedi Garcia papazın cümlesini keserek,

 

Dicar yumuşak bir sesle konuşuyordu: Bin tane hap hazır. Geri kalanları bir süre sonra gönderilecek.”

 

“Daha önce verdiğin söze ne oldu?” diyen Kraliçe’nin ifadesi biraz daha iyi görünüyordu. “Ne kadar hap istersem, o kadar alacağım. Hapları nerede stokladın? Adamlarımı hapları alması için yollayacağım.”

 

“Kilise de, kraliyet altınlarını---

 

“Anlaştığımız şekilde kraliyet altınlarını alacaksın.” diyen Garcia, Dicar’a doğru ilerledi ve kulağına fısıldadı: “Eğer hapların teslim süresi daha da gecikirse, başın sancak gemisinin en üst direğinde sallanacak. Ve seni temin ederim ki başpiskopos senin için tek bir gözyaşı bile dökmeyecektir.”

 

Bunu duyan papazın direk olarak yüzü solmuştu. Hemen ayrılmak için izin istemişti.

 

Papaz ayrıldığında Garcia terasa doğru ilerledi ve denize baktı. Saçları tıpkı geminin bayrakları gibi rüzgarla sallanıyordu.

 

“Haklıydın. Hap konusunda endişeliyim.” diyen Garcia’nın sesi mesafeli gibiydi: “Timothy iki ay daha bekleseydi hazırlıklarım daha da iyi olacaktı. Ama çok hızlı hareket etti.”

 

“Harika bir iş çıkardın. diyen Ryan: “Bundan daha iyisini kim yapabilirdi ki? diye düşünüyordu. Timothy, Kartal Şehri’ni işgal ettiği anda hemen geri çekilmeye hazırlanmaya başlamıştı. Askerlerinin yanlarına alabileceği tüm materyallerle birlikte halkı da toplamıştı. Ayrıca şehrin her tarafında hendeklerin kazılmasını ve siyah suyla doldurulmasını emretmişti. İnsan gücü yetersiz olduğundan güney bölgesindeki boş bir bölgeyi verme karşılığında kum insanlarından da destek almıştı. Daha sonra Klan savaşçılarına haplar verip Timothy’nin şövalyelerine her iki taraftan da saldırılmasını emretmişti. Sadık takipçileri son saldırıyı engellemek için hapları tereddüt etmeden kullanmışlardı.

 

“Kilise’nin verdiği gizli ilaçlar söyledikleri gibi faydalı değil. Hapları almayan savaşçılar moralsiz ve güçsüz oluyor. Hapı bir kez yuttuktan sonra bir sonraki dozu yeterince hızlı almazlarsa ilaç bir zehir haline geliyor. Zayıflamalarına ve sonrasında ise kas kaybından dolayı acı içinde ölmelerine neden oluyor. Sadece kum insanları olsaydı umursamazdım ama benim için çalışan kişiler daha iyisini hak ediyor.” diyen Garcia bir süre durakladıktan sonra devam etti: “Ryan, birkaç adamla beraber hapları al ve onları kahraman savaşçılarımıza dağıt. Ama sadece yarısını kullan. Bu şekilde biraz daha uzun dayanabiliriz. ”

 

Emredersiniz Majesteleri.”

 

Ryan kapıya doğru giderken üçüncü defa gelen muhafızın sesini duydular: Majesteleri, Kral’ın Şehrinden yeni bir mektup aldık.”

 

“Bir dakika bekle. Önce mektubu oku daha sonra gidebilirsin.” diye emretti Garcia.

 

Peki Majesteleri. diyen Ryan mektubu muhafızdan aldı. Mührü kırdı ve parşömeni çıkardı. Bu mektupların çoğunda, ülkenin her tarafında gizlenen casusların, gönderdiği bilgiler yer alıyordu. Asla imza atmadıkları gibi üzerinde de hiçbir zaman alıcısı yazılmıyordu. İçeriği de mümkün olduğunca kısa ve netti. Fakat ilk cümleyi gören Ryan şaşkına dönmüştü.

 

“İlkbaharın yirmi ikinci gününde Kilise, Ebedi Kış Krallığı’nın başkentini ele geçirdi. Krallığın artık onların egemenliğinde olduğunu ilan ettiler.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr