Bölüm 122: Baba ve Oğul

avatar
3359 12

Release That Witch - Bölüm 122: Baba ve Oğul


 

 Çevirmen: Lodos

Şatonun zindanı, Sınır Kasabası’nın hapishanesi kadar karanlık ve nemli değildi. Belki de Dük evinin bodrum katını perilerin basmasını istemiyordu. Ya da merdivenlerden indiği sırada mide bulandırıcı bir kokuyla karşılaşmak istemediğinden genel olarak zindanı temiz tutmuştu. Ayrıca hücreler farklı şekillerde dekore edilmişti. Bazıları boştu, bazılarına da sadece yatak yerleştirilmekle kalmamış gardırop, masa ve avizeler de yerleştirilmişti. Muhtemelen Dük’ün hücrelerde, soyluların bir kısmını hapsetmesi gerekmişti. Bu yüzden bazı temel görgü kurallarını garantilemesi gerekmişti.

 

Roland köşede özel bir hücre bulmuştu. İçinde geniş bir yatak vardı ve odanın yarısından fazlasını kaplıyordu. Tavandaysa asılı zincirler vardı ama zincirin boyun ve elleri saran kısımları koyun derisiyle kaplanmıştı. Ayrıca duvarın üzerinde çeşitli kamçılar da vardı. Dük Ryan burada bazı araştırmalar yapmış gibi gözüküyordu. Roland: “Keşke birkaç gün içinde ayrılacak olmasam da burayı iyice inceleyebilsem.” diye düşünüyordu.

 

En değerli tutsak olan Lord Hull doğal olarak en iyi hücredeydi. Demir parmaklıklar yok sayıldığı sürece burası lüks bir yatak odası gibiydi. Ayrıca Lord Hull, odayı Akçağaç Ailesi’nin Kontuyla, Kurt Ailesi’nin Vikontuyla, Yabani Gül Ailesi’nin en büyük oğlu ve Elk Ailesi’nin ikinci oğluyla paylaşıyordu. Bu kişiler Ryan Ailesiyle birlikte Uzun Şarkı’yı yöneten altı büyük aileydi. Ama Ryan Ailesi Roland tarafından yok edildiğinden eşi ve oğulları yan taraftaki bir hücrede tutuluyordu.

 

Prens’in zindanda geldiğini fark eden soylular ayağa kalktı. Roland soru sormalarını beklemeden: “Hanımeli Kontu’nu alıyorum. Geri kalanlarınız için ise; hala fidyelerinizi bekliyoruz. Ödemeyi aldığım anda sizi serbest bırakacağım. ”

 

“Baba!” Petrov babasını gördüğü anda bağırdı. Sonra babasının yanındakine baktı ve Roland’a dönerek: “Majesteleri Elk Kontu’nun adını listede göremedim. Eğer savaş alanında öldüyse Elk Ailesi’nin en büyük oğlu ailenin başına geçmeli. Ama kendisi şu anda burada. Bu yüzden ailenin başına geçecek kimse olmadığından Rene’nin fidyesi de ödenmedi. Ama eğer onu dışarı çıkarırsanız kendi fidyesini ödemek için ailesini organize edebilir. Ona kefil olmaya hazırım.” dedi.

 

“Elk Ailesinin en büyük oğlu, Jacques Medde’yimi kastediyorsun?” diyen Roland başını salladı: “Çoktan geri geldi. Sadece kaleye geri dönmekle kalmadı hatta dün şatoya bile geldi. Ama fidyeyi ödeyeceğini pek sanmıyorum.”

 

Bunu duyan Rene zindanın önüne fırladı ve: “Neden?” diye sordu.

 

“Babanı savaş alanında korunmadığından dolayı ona göre babanın celladıyla aynı kefedeymişsin.”

 

“Neden böyle söyledi ki? Babamızı öldüren kişi-” Rene ağzını hemen kapatmıştı.

 

Roland ağzından kaçırdığı kelimelere çok takılmayarak: “Söylemek istediğin şey Kont’u benim öldürmüş olmam, değil mi?” dedikten sonra kafesin önüne doğru ilerledi ve: “Baban şövalyelerini bölgeme saldırmak için yanına alıp Dük’ü savaş alanına kadar takip etti. Ama ben saldırganları püskürtmek için bir karşı saldırı başlatınca katil oldum öyle mi? Sence burada kim suçlu? Ayrıca Hills yaptığı açıklamada, yiyecek stoğumu yakma girişimi hakkında hiçbir şey bilmediğini söylememiş olsaydı şu anda ölü bir adamdın.” dedi.

 

“…”

 

Rene’nin dili tutulmuştu.

 

“Majesteleri.” diyerek bir soru soracak olan Petrov endişeliydi: ” Eğer ağabeyi onun fidyesini vermezse, Rene’yi öldürecek misiniz?”

 

“Öyle bir durum yaşanmayacak. Sonuçta ben her zaman nazik bir adam olmuşumdur.” diye sırıtan Roland devam etti: “Muhtemelen onu benimle beraber Sınır Kasabası’na götüreceğim. Orada kendi fidyesini ödemek için Kuzey Yamaç Madeni’nde yirmi yıl çalışacak.”

 

“Fidyesi ne kadar?”

 

“İkinci oğul olduğundan dolayı unvanı devralma şansı yok. Bu yüzden fidyesi Hanımeli Kontu’ndan çok daha az. 1000 puan değerinde malzeme ödendiği sürece serbest bırakırım.” diyen Roland ona merakla bakıyordu: “Nasıl sence? Onun fidyesini ödemek ister misin?”

 

“Değer derken... Bin kraliyet altını mı?” diye araya girdi Hanımeli Kontu.

 

“Oğlunuz daha sonra ne demek istediğimi size anlatır.” diyen Prens hareket etmeleri için işaret verdi: “Hadi, burada yapmam gereken başka bir şey kalmadı. Elk Ailesi’nin ikinci oğlu olduğundan henüz acele etmenize gerek yok. İyice düşünüp taşının, öyle karar verin. ”

 

Hepsi nihayet hapishaneden çıkıp, şatonun kapısına geldiklerinde Kont birdenbire durdu ve: “Majesteleri! Dük Ryan’ın günahkarca davrandığını biliyorum. Bu yüzden de o affedilemez. Ama eşi ve oğlu masum.” dedi.

 

“Belki.” diyen Roland gerçekten de Kont’un sözlerini inkar edemezdi: “Onları sürgüne yollamak yahut asmak niyetinde değilim. Onları Sınır Kasabası’na götürüp oradaki hapishaneye yerleştireceğim.” dedi. Tahta çıkacağı güne kadar onları serbest bırakmayacaktı. Suçlu olmasalar bile serbest bıraktığı sürece hiçbir fayda elde etmeyeceği gibi başka sorunlar ortaya çıkacaktı. Sonuçta, büyük oğulun yasal olarak veraset hakkı vardı.

 

 *

 

“Az önce ne dedin sen?” Shalafi Hull, Petrov’a inanamadığından ağzı açık bir şekilde bakıyordu: “Majesteleri, Uzun Şarkı’da yaşamak istemediği gibi bir de onun adına kaleyi yönetmeni mi istiyor?”

 

Hanımeli Kontu şatosuna geri döndüğünde Petrov hemen babasına son üç gün boyunca yaşadığı her şeyi anlatmıştı. Temsilcilik sözleşmesini duyan Kont başka bir şey duymayarak ayağa kalkmış ve odanın içinde daire çizerek yürümeye başlamıştı. Açıkçası çok karmaşık duygular içerisindeydi.

 

“Baba, iyi misin?” diyen Petrov endişeli bir şekilde sormuştu bunu.

 

“Öyle görünüyor ki bizim asıl rakibimiz Elk Ailesi. Onlara kıyasla diğer üçünün ne mirasları ne de güçleri var. Bu yüzden bizim için bir sorun teşkil etmiyorlar. ”

 

“Ne?” diyen Petrov babasının demek istediklerini anlayamamıştı.

 

“Beni hayal kırıklığına uğrattın.” dedi Kont: ”Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın, Majesteleri bile sana bu kadar iyi bir fırsat vermiş. Ama sen hala asıl rakibinin kim olduğunun farkında değilsin.”

 

“Şaşırmadın mı?”

 

“Prens’in Sınır Kasabası’na neden geri dönmekte ısrarcı olduğundan mı bahsediyorsun? Elbette ben de tuhaf olduğunu düşünüyorum.” diyen kont sakallarını tuttu: “Ama nedenlerinin bizimle bir alakası yok. Bizim için sadece sözleşmenin doğruluğu önemli. ”

 

“Sözleşme doğru. Majesteleri’nin tüm bu sıkıntılara sadece benimle dalga geçmek için katlandığını düşünmüyorum.” diye düşünüyordu Petrov. Majesteleri neden Sınır Kasabası’nda yaşamaktan hoşlanıyordu ki? İlerleyen zamanlarda gerçek nedenlerini öğrenmek için yeterince zamanı olacaktı.

 

“Meede adındaki çocuk senin arkadaşın. Doğru duydum değil mi?” diyen Shalafi aniden Petrov’un önünde durdu ve: “Yarın, gidip onu kurtaracaksın.” dedi.

 

“Onu kurtarmak için binlerce kraliyet altını harcamamı sorun etmiyor musun?” diyen Petrov şaşkına dönmüştü.

 

“Biraz düşün. Elk Kontu öldü ve büyük oğlu da kardeşini kurtarmak istemiyor. Ayrıca savaş sırasında, birkaç şövalyeden başka kayıpları olmadı. Jacques Medde babasının mirasını devraldıktan sonra senin Uzun Şarkı’yı yönetmene engel olacak.” diye açıklama yapan Kont devam etti: “Jacques neden Rene’yi kurtarmakta istemiyor? Çünkü Rene’nin ona tehdit olabileceğinden korkuyor.”

 

Demek asıl mesele buydu. Petrov içinden gülümsüyordu. Ama babasının haklı olduğunu da biliyordu. Jacques bir lordun yeteneğine ve bünyesine sahip olmadığı gibi aynı zamanda zevk düşkünü de bir soyluydu. Rene abisinden farklı olarak kılıç ve mızraklarla büyümüştü. Üstelik kendi emrindeki şövalyelerle de oldukça yakındı.

 

Rene defalarca bir şövalye olmak istediğini söylemiş olmasa dahi büyük oğlu öldürmek için şövalyeleri toplayıp toplamayacağını kim söyleyebilirdi? Jacques kendisini huzursuz edecek bir kişiyi kurtarmak için para vermezdi. Kararı çok basit ve acımasızdı.

 

“Arkadaşım bunu asla yapmaz.” diyen Petrov kendinden emindi.

 

“Belki. Ama onu kurtardıktan sonra böyle bir niyeti olsun veya olmasın Jacques’in başına bela olacaktır.” diyen Shalafi açıklamaya devam ederek: “1000 puan değerindeki materyaller konusunda bence biraz daha fazla usta ekleyebiliriz.” dedi.

 

“Senin fidyeni hazırlarken ustalardan bazılarını çoktan gönderdim. Şimdi daha fazlasını gönderirsek, topraklarımızdaki ustalar bize yetmeyecek.” dedi.

 

“Endişelenme. Kuzeyin oldukça karışık bir durumda olduğunu biliyor musun?” diyen Kont kendinden emin bir şekilde konuşmaya devam etti: “Dört krallığın ordusunun çoğu Hermes’te öldürüldü. Bu yüzden lordlar ordu toplamak için halkı zorluyor. Çok sayıda mülteci türedi. Bu fırsatı kullanmalıyız. Hatta bu şekilde aylık ödemelerimizin bir kısmından bile kurtulabiliriz.”

 

Bütün bu açıklamaları duyan Petrov, babasının da uzman bir işadamı olduğunu fark etti. En azından iş yapma konusundaki yeteneği, savaş alanındaki yeteneğinden çok daha iyiydi.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43838 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr